Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Emr-i Ma’rûf ve Nehy-i Anil Münker

Emr-i Ma’rûf ve Nehy-i Anil Münker || Peygamberler Ansiklopedisi || Hadis Kütüphanesi

Emr-i ma’rûf ve nehy-i anil münker insanların birbirine nasîhat etmesidir. Peygamberimiz“Din nasîhattir.” buyurdu. Nâsîhat, doğru yola dâvet ve kötülüklerden sakındırmaktır. Nâsîhatin terk edildiği cemiyetlerde kötülük artar. Netîcede herkes zarar görür. Dinimizde çok mühim yer tutan emr-i ma’ruf ve nehy-i anil münker hakkında İslâm âlimleri tarafından çeşitli târifler yapılmıştır. Bunlardan Abdülkâdir Geylânî hazretleri buyuruyor ki: “Kur’an-ı kerîme, hadîs-i şerîflere ve akla uygun olan şeylere ma’rûf, bunlara uymayan şeylere de münker denir.” Allahü teâlâ kimseye karışılmamasını isteyip sevseydi, peygamberleri göndermez, dinleri bildirmez insanları İslâm dînine dâvet etmez ve diğer dinlerin yanlış, bozuk olduğunu haber vermezdi. Geçmiş peygamberlere inanmayanları, çeşitli azâplarla helâk etmezdi. Herkesi kendi hâline bırakır, kimseye bir şey emretmez ve inanmayanlara azâp yapmazdı. Allahü teâlâ nihâyetsiz merhametinden dolayı, evvela peygamberleri gönderdi. Sonra bunların yerine evliyâ ve âlimleri dâvetçi kıldı. Bunlar, dilleri ve kalemleriyle Allahü teâlânın vereceği sevapları ve azâpları bildirdiler. Böylece özre ve bahâneye yol bırakılmadı.
Nâsîhat yapmak, emr-i ma’rûfta bulunmak iki sûretle olur. Birinci yol, söz, yazı ve her çeşit yayın vâsıtası iledir. İkinci yol hâl ile, İslâmın güzel ahlâkına uyarak örnek, numûne olmaktır. Herkese tatlı dil, güler yüz göstermek, kimsenin malına, ırzına göz dikmemek, en tesirli nasîhat yoludur. İslâmın güzel ahlâkı üzere yaşamak, emr-i mâruf ve nehy-i anil münker yapmaktır.
Nâsîhatin faydalı olması, tatlı sözle ve yumuşak yapılmasına bağlıdır. Ayrıca nasîhat edenin, söylediklerine kendisinin de riâyet etmesi gerekir. Böyle olan kimsenin her sözü, hareketi İslâmiyete uygun olmalı, kimse hakkında kötü zanda bulunmamalıdır. Müslümanların işi, hep iyilik üzere olmalıdır.
İslâm âlimleri insanları irşâd etmek için binlerce kıymetli kitap yazıp, vâzlar ve nasîhatler yapmışlardır. İslâm âlimlerinin en büyüklerinden olan İmâm-ı Rabbânî hazretleri bir mektubunda şöyle nasîhat etmiştir:
Allahü teâlâ hepimizi tam orta yolda bulundursun! Vaaz etmekte, nasîhat vermekte ve Allahü teâlânın kullarına müslümanlığı öğretmek için gözetilmesi lâzım gelen şeyleri bildiren birkaç hadîs-i şerîf yazıyorum. Hak teâlâ, bunlara uygun davranmamızı nasip eylesin!
Resûlullah efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: Allahü teâlâ refîktir. Yumuşaklığı sever. Sertlik edenlere vermediği şeyleri ve başka hiç bir şeye vermediğini, yumuşak davranana ihsân eder.”
Yine Müslim de bildiriliyor ki, Âişe'ye (radıyallahü anhâ),”Yumuşak davran! Sertlikten ve çirkin şeyden sakın! Yumuşaklık insanı süsler. Çirkinliğini giderir.” buyurdu.
“Müslim”deki hadîs-i şerîfte; “Yumuşak davranmayan, hayır yapmamış olur.” buyruldu.
“Buharî”deki hadîs-i şerîfte, “İçinizde en sevdiğim kimse, huyu en güzel olanınızdır.” buyruldu.
(Ahmed ve Tirmizî'nin bildirdikleri) hadîs-i şerîfte; “Kendisine yumuşaklık verilen (müslüman) kimseye, dünyâ ve âhıret iyilikleri verilmiştir.” buyruldu.
(Ahmed, Tirmizî, Hâkim ve Buharî'nin bildirdikleri) hadîs-i şerîfte; “Hayâ îmândandır, îmânı olan Cennet’tedir. Fuhuş, kötülüktür. Kötüler Cehennem’dedir.” buyruldu.
(Ahmed ve Tirmizî'nin bildirdikleri) hadîs-i şerîfte; “Cehennem’e girmesi haram olan ve Cehennem’in de onu yakması haram olan kimseyi bildiriyorum. Dikkat ediniz! Bu kimse, insanlara kolaylık ve yumuşaklık gösteren (bir müslüman) dir” buyruldu.
(Ahmed ve Tirmizî ve Ebû Dâvûd'un bildirdikleri) hadîs-i şerîfte; “Yumuşak olanlar ve kolaylık gösterenler, hayvanın yularını tutan kimse gibidir. Durdurmak isterse, hayvan ona uyar. Taşın üzerine sürmek isterse, hayvan oraya koşar” buyruldu.
Buharî’deki hadîs-i şerîfte; “Kızdığı zaman istediğini yapabilecek bir kimse, kızmazsa, Allahü teâlâ kıyâmet günü onu herkesin arasından çağırır. Cennet’te istediğin yere git der.” buyruldu.
(Bütün hâdis kitaplarında yazılı olan hadîs-i şerîfte), bir kimse Resûlullah efendimizden (sallallahü aleyhi ve sellem), nasîhat istedikte; “Kızma, sinirlenme!” buyurdu. Birkaç kere sorunca hepsinde; “Kızma, sinirlenme!” buyurdu.
(Tirmizî ve Ebû Dâvûd'daki) hadîs-i şerîfde; “Cennet’e gidecek olanları haber veriyorum, dinleyiniz! Zayıfdırlar, güçleri yetmez. Bir şey yapmak için yemîn ederlerse, Allahü teâlâ, bunların (bu müslümanların) yemînlerini, muhakkak yerine getirir. Cehennem’e gidecek olanları da bildiriyorum, dinleyiniz! Sertlik gösterirler. Acele ederler. Kendilerini üstün görürler.” buyruldu.
(Tirmizî ve Ebû Dâvûd'un bildirdikleri) hadîs-i şerîfte; “Bir kimse ayakta iken kızarsa, otursun. Oturmakla geçmezse, yatsın!” buyruldu.
(Taberânî, Beyhekî ve İbn-i Asakir'in bildirdikleri) hadîs-i şerîfte; “Sarı sabır maddesi balı bozduğu gibi, kızgınlık da îmânı bozar.” buyruldu.
Beyhekî ve Ebû Nuaym'ın bildirdikleri hadis-i şerifte; “Allah için aşağı gönüllü olanı, Allahü teâlâ yükseltir. Bu, kendini küçük görür. Fakat, insanların gözünde büyüktür. Bir kimse, kendini başkalarından üstün tutarsa, Allahü teâlâ onu alçaltır. Herkesin gözünde küçük olur. Hattâ köpekten, domuzdan daha aşağı görünür. Kendini yalnız kendisi büyük görür.” buyruldu.
Beyhekî'nin bildirdiği hadîs-i şerîfte; “Mûsâ bin İmrân (alâ nebiyyinâ aleyhissalevatü vetteslimat); “Yâ Rabbî! Kullarının en kıymetlisi kimdir? dedikte, buyruldu ki: “Gücü yettiği zaman af eden (müslüman kimse) dir.” buyruldu.
(Ebû Ya’la'nın bildirdiği) hadîs-i şerîfte; “Bir müslüman dilini tutarsa, kıyâmet günü Allahü teâlâ azâbını ondan çeker. Bir kimse, Allahü teâlâya yalvarırsa, kabûl eder” buyruldu.
Bir hadîs-i şerîfte; “Bir müslüman din kardeşinin ırzına veya malına saldırırsa, malın, paranın geçmez olduğu gün gelmeden önce, onunla helâlleşsin! (Helâlleşmezse) iyi amelleri varsa, hakkı ödeninceye kadar bu amellerinden alınır, iyi amelleri yoksa, hak sâhibinin günahları buna yükletilir.” buyruldu.
Bir hadîs-i şerîfte Resûlullah efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem“Müflis kimdir, biliyor musunuz?” buyurdu. “Bizim bildiğimiz müflis, parası, malı olmayan kimsedir” dediler. “Ümmetimden müflis şu kimsedir ki; kıyâmet günü namazları ile, oruçları ile ve zekâtları ile gelir. Fakat, kimisine sövmüştür. Kiminin malını almıştır. Kiminin kanını akıtmıştır. Kimini dövmüştür. Hepsine bunun sevaplarından verilir. Haklarını ödemeden önce sevapları biterse, hak sâhiplerinin günahları alınarak buna yüklenir. Sonra, Cehennem’e atılır.” buyurdu.
(Tirmizî'de bildiriyor:) Muaviye (radıyallahü anh), hazret-i Âişe'ye (radıyallahü anhâ) mektup yazarak nasîhat yazmasını istedikte, cevap yazarak; “Allahü teâlânın selâmı senin üzerine olsun! Resûlullah’tan “sallallahü teâlâ aleyhi ve ala alihi ve sahbihi ve sellem” işittim. Buyurdu ki: “Bir kimse, insanların kızacakları şeyde Allah'ın rızâsını ararsa, Allahü teâlâ onu, insanlardan geleceklerden korur. Bir kimse, Allahü teâlânın kızacağı şeyde, insanların rızâsını ararsa, Allahü teâlâ onun işini insanlara bırakır.”
Allahü teâlâ bizi ve sizi, hep doğru söyleyenin (sallallahü aleyhi ve sellem) haber verdiği bu hadîs-i şerîflere uymakla şereflendirsin.
Dünyâ hayatı çok kısadır. Âhıretin azâpları pek acı ve sonsuzdur. İleriyi gören akıl sâhiplerinin, hazırlıklı olması lâzımdır. Dünyânın güzelliğine ve tadına aldanmamalıdır. İnsanın şerefi ve kıymeti dünyâlıkla ölçülse idi, dünyâlığı çok olan kâfirlerin herkesten daha kıymetli ve daha üstün olmaları lâzım gelirdi. Dünyânın görünüşüne aldanmak akılsızlıktır, ahmaklıktır. Birkaç günlük zamanı büyük nîmet bilerek, Allahü teâlânın beğendiği şeyleri yapmağa çalışmalıdır. Allahü teâlânın kullarına ihsân, iyilik etmelidir. Kıyâmette azâplardan kurtulmak için, iki büyük temel vardır; Birisi Allahü teâlânın emirlerine kıymet vermek, saygı göstermek; ikincisi, Allahü teâlânın kullarına, yarattıklarına şefkât, iyilik etmektir. Hep doğru söyleyici “aleyhissalâtü vesselâm” her ne söyledi ise, hepsi doğrudur. Şaka, eğlence, sayıklama sözler değildir. Tavşan gibi gözü açık uyku ne kadar sürecek? Bu uykunun sonu rezil, rüsvâ olmak ve eli boş, mahrûm kalmaktır. Mü’minun sûresinin 115. âyetinde; “Sizi abes olarak, oyuncak olarak mı yarattım sanıyorsunuz. Bize dönmeyecek misiniz zannediyorsunuz?” buyruldu.

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

[blogger]

SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget