Âdem aleyhisselâmdan sonra gönderilen peygamber. Âdem aleyhisselâmın oğludur. Babası vefât edince peygamber oldu. Allahü teâlâ, buna elli suhuf (forma) gönderdi. Kâbe'yi taştan yaptı. Nûh aleyhisselâm bunun soyundan olduğu için tûfandan kurtulanlar ve bütün insanlar bunun çocuklarıdır. Âdem aleyhisselâmın oğullarından Kâbil, Hâbil'i öldürünce Allahü teâlâ Âdem aleyhisselâma bir evlâd daha ihsân ederek teselli buyurdu. Bu evlâd Şît aleyhisselâm idi. Bütün çocukları ikiz doğduğu hâlde Şît aleyhisselâm tek doğdu. Şît ismi İbranice olup, Arapça'da Allah'ın hîbesi (hediyesi) mânâsınadır. Şît yerine Şîs de denilmiştir.
Şît aleyhisselâm Kâbil'in Hâbil'i şehîd etmesinden beş veya otuz sene sonra doğmuştur. O doğduğu zaman babası Âdem aleyhisselâmın yüzotuz veya ikiyüzotuz yaşında, bir rivâyette de yüzyirmi veya yüzotuzbeş yaşında olduğu bildirilmiştir. Son peygamber olan âhır zaman peygamberi Muhammed aleyhisselâmın nûru Âdem aleyhisselâmdan oğlu Şît aleyhisselâma intikâl etti ve onun alnında parladı. Bu sebeple Âdem aleyhisselâm onu pek ziyâde severdi. Bütün evlâdı üzerine onu reis yaptığı gibi, vefât edeceği sırada da bütün yeryüzünün halîfeliğine onu tâyin etti; bu husûsta vasiyette bulundu. Ayrıca ilâhî sırları bildirip, bütün ilimleri öğretti. Şît aleyhisselâm Âdem aleyhisselâmın öteki evlâtlarının hepsinden güzel, fazîletli ve üstün idi. Sûret ve sîrette (hal ve tavırda) tıpkı babasına benzediğinden, Âdem aleyhisselâmın ona karşı muhabbeti çoktu.
Şît aleyhisselâma peygamber olduğu bildirilip, vahiy geldi. Allahü teâlâ Şît aleyhisselâma elli suhuf (forma) gönderdi. Ona nâzil olan bu elli suhufda hikmet ve riyâziye (matematik) ilimleri, kimyâ, simyâ ilmi, çeşitli san’atlar ve daha pek çok şey bildirilmiştir.
Ebû Zer Gıfârî (radıyallahü anh) şöyle rivâyet etti: “Resûlullaha (sallallahü aleyhi ve sellem) yâ Resûlallah! Allahü teâlâ kaç kitap gönderdi?” diye sordum. “Yüz dört kitap gönderdi. Şît'e elli sahife indirdi...” buyurdu.
Şît aleyhisselâmın dîninin esasları, Âdem aleyhisselâmın bildirdiği dînin esaslarına uygun idi. Şît aleyhisselâm ekseriyâ Şam'da ikâmet edip, insanlara, Allahü teâlâya îmân etmeyi ve emirlerine uymayı bildirerek tebliğ vazifesini yaptı ve bin şehir kurup, hudutlarını tâyin etti. Her şehrin kapısında “La ilâhe illallah Âdem Safvetullah Muhammed Habîbullah.” yazılı idi.
Şît aleyhisselâmın, çocukları ve torunları, imar ettikleri şehirlerde yaşayıp Allahü teâlâya ibâdet ve tâatla meşgûl olurlardı. Gayet saâdetli bir hayat sürerlerdi. Aralarında düşmanlık, buğz ve hased yoktu. Kötülüklerden, haramlardan ve isyândan uzak dururlardı. Şît aleyhisselâm ve ona îmân edenler dâimâ emr-i mâruf ve nehy-i anil münker yaparlardı. Yâni insanları Allahü teâlânın râzı olduğu, emrettiği yola dâvet ederler ve kötülüklerden, Allahü teâlânın râzı olmadığı, yasak ettiği şeylerden sakındırırlardı. Bu sebeple şeytan, Şît aleyhisselâma ve ona tâbi olanlara karşı hased ediyor, onları saptırmak için uğraşıyordu. Fakat ne kadar uğraştı ise de buna muvaffak olamadı.
Hâbil'i şehîd ettikten sonra Yemen'e giden Kâbil'in çocukları çoğalmıştı. Bunlar îmân etmemiş, azgın bir hâlde sapıklık içinde yaşıyorlardı. Şît aleyhisselâm Şam'dan Yemen'e gidip, Allahü teâlânın emri üzere onları îmâna ve ibâdet etmeye dâvet etti. Fakat bu kavim onun dînini kabûl etmeyip, sapıklıklarında ısrâr ettiler. Şît aleyhisselâm onlar ile gazâ (savaş) yaptı. Bu savaşta kılıç kullandı. İlk kılıç kullanan odur. Yemen'deki bu azgın kavmin bir kısmını kılıçtan geçirdi, bir kısmını da esir aldı.
Şît aleyhisselâm babası Âdem aleyhisselâm ile veya kardeşleri ile Kâbe'yi balçık çamuru kullanarak taştan yaptı. Mekke'de de ikâmet edip her yıl hac yaptı. Ömrünün dokuzyüzoniki veya dokuzyüzelli yâhut da dokuzyüz sene olduğu rivâyet edilmiştir. Nübüvvetinin (peygamberliğinin) ise ikiyüzsekseniki veya ikiyüzoniki veya ikiyüzkırkiki sene olduğu rivâyet edilmiştir.
Âdem (aleyhisselâm) vefât edeceği zaman, oğlu Şît aleyhisselâma; “Yavrum! Bu alnında parlayan nûr, son peygamber olan Muhammed aleyhisselâmın nûrudur. Bu nûru, mü’min, temiz ve afîf hanımlara teslim et ve oğluna da böyle vasiyette bulun!” dedi.
Muhammed aleyhisselâmın nûru Şît aleyhisselâmdan sonra oğlu Enûş'a geçmiş ve onun alnında sabah yıldızı gibi parlamıştı. Şît aleyhisselâm da babası Âdem aleyhisselâm gibi aynı vasiyeti oğlu Enûş'a yaptı.
Muhammed aleyhisselâma gelinceye kadar, bütün babalar, oğullarına böyle vasiyet ettiler. Hepsi, bu vasiyeti yerine getirip, en asîl, en afîf kız ile evlendi. Nûr, temiz alınlardan, temiz hanımlardan geçerek, evlâttan evlâda intikâl edip asıl sâhibi olan Hâtem-ül-enbiyâ hazretlerine gelmiştir.
Böylece, âdemoğulları içinde, Muhammed aleyhisselâmın nûrunu taşıyan, seçilmiş bir soy vardı ki, her asırda, bu soydan olan zâtın yüzü çok güzel ve parlak olurdu. Bu nûr ile, kardeşleri ve diğer insanlar arasında tanınır, içinde bulunduğu kabîle, başka kabîlelerden daha üstün, daha şerefli olurdu. Şît aleyhisselâm vefât ettikten sonra Âdem aleyhisselâmın yanına defnedildi. Kendisinden sonra yerine oğlu Enûş'u halîfe tâyin etti.
Şît aleyhisselâmın oğlu Enûş son derece güzel yüzlü üstün bir evlâd idi. Şît aleyhisselâm onu çok severdi. Ona ilimleri ve sırları öğretmişti. Babasından sonra yeryüzünün halîfesi mü’minlerin reisi oldu. Enûş da Kâbil’in soyundan gelen azgın kabîlelerle savaş edip, onlara karşı mücâdele vermiştir. Enûş, Süryanicede sâdık mânâsınadır. Rivâyete göre Enûş, dokuzyüzelli sene kadar yaşamış, hilâfet müddeti ise altıyüz sene devam etmiştir. Bu husûslarda değişik rivâyetler de vardır. Hurma ağacını ilk dikenin Enûş olduğu rivâyet edilmiştir.
Enûş'un Kinân adında bir oğlu vardı. İsmi Süryanice olup, Arapça'da müstevlî yâni yayılan mânâsınadır. Bunun çok evlâdı vardı. Enûş, vefât etmeden önce yerine oğlu Kinân'ı halîfe bıraktı ve vasiyette bulundu. Kinân dokuzyüzyirmi sene kadar yaşamış olup, halîfelik müddeti doksan beş senedir. Bu müddet içerisinde insanların idâresi ile meşgûl olmuştur. Kinân da kendisinden sonra yerine oğlu Mehlâil'i halîfe bırakmıştır. Mehlâil'in isminin mânâsı Arapça'da Memdûh demek olup Türkçede medh olunmuş, övülmüş demektir. Mehlâil zamanında Bâbil ve Sûs şehirleri kurulmuş, insanlar iyice çoğalarak dünyâ üzerine yayılmışlardır. Mehlâil sekizyüzdoksandokuz sene kadar yaşamış ve kırk sene halîfelik yapmıştır.
Mehlâil de Yerd adındaki oğlunu yerine halîfe bırakmıştır. Yerd zamanında insanlar doğru yoldan uzaklaşıp, çok azmıştır. Putperestliğin o zaman ortaya çıktığı da rivâyet edilmektedir. Yerd hayatta iken oğlu İdrîs aleyhisselâm o zamanki kavme peygamber olarak gönderilmiştir.
Şît aleyhisselâm zamanında Kâbil'in soyundan gelen kabîle zenginlik ve servete kavuştukça azgınlıklarını ve isyânlarını artırdıkları gibi Şît aleyhisselâmın kavmi ile savaştılar. Şît aleyhisselâma babası Âdem aleyhisselâm, bâzı sırları bildirmişti. Bunlardan biri de ilerde, Nûh aleyhisselâmın geleceği, ona îmân etmeyen insanların suda boğulacağı ve onlar üzerine bir tûfan gönderileceği idi. Şît aleyhisselâm bu husûsu önceden bildiği için, îmân etmeyip, dalâlet, sapıklık içinde bulunan insanlara îmân etmelerini söyleyip, nasîhat ve irşâdda bulundu. Kâbil'in soyundan gelen kabîleler îmân etmemekte ısrâr edip, saptıkları bozuk yolda sürüklenip gittiler. Nûh aleyhisselâm zamanında tûfanda boğulup, helâk oldular.
Şît aleyhisselâmın makâmı ve vasfı irşâd idi. Kavmini irşâd edip, hidâyete kavuşturdu. İrşâd; insan ve cemiyet için faydalı ve hayırlı olan, yâni Allahü teâlânın râzı olduğu yolu göstermektir. Kur’an-ı kerîmde irşâd; rüşd, reşed, reşâd, râşid, reşîd ve mürşîd ifâdeleri ile geçmektedir.
Kur’an-ı kerîmde Allahü teâlâ emr-i mâruf ve nehy-i anil münker yapmayı emrediyor. Yâni benim emirlerimi öğretiniz diyor ve benim yasak ettiğim haramları bildiriniz ve yapılmasına râzı olmayınız, buyuruyor.
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.