27. Harem Dahilinde Avlanmanın Cezası
1026. İmâm-ı Mâlik'den: Allahü teâlâ, Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmuştur: «Ey inananlar! İhramlı iken avı öldürmeyin. Bile bile onu öldürene, ehli hayvanlardan öldürdüğü kadar olduğuna içinizden iki adil kimsenin hükmedeceği, Kabe'ye ulaşacak bir kurbanı ödeme, yahut düşkünlere yemek yedirme şeklinde kefaret ya da yaptığının ağırlığını tatmak üzere bunlara denk oruç tutma vardır..» Maide sûresi,95.
İmâm-ı Mâlik'ten: İhrama girmeden avladığı hayvanı ihrama girince öldüren kimse, ihramlı iken onu satın alıp sonradan onu kesen kimse gibidir. Allah bunu yasak etmiştir. Böyle yapana cezası vardır. Biz Medine'liler arasında ihramlı iken ava atıp vuranın aleyhine cezaya hükmedilir.
1027. İmâm-ı Mâlik Harem-i şerifte avlanmanın cezasıyla ilgili olarak da şöyle der:
«Harem'de avlananlarla ilgili duyduğum en güzel hüküm şöyledir: Vurulan av hayvanlarının yemek cinsinden değeri takdir edilir, her düşkün durumda olan kimsenin günlük yiyeceği de bir müd olarak hesaplanır, veya her müd yerine bir gün oruç hesabı yapılır. Böylece doyurulması gerekli düşkünlerin sayısına göre oruç tutmak icap eder. Mesela, on tane düşküne her gün birer müdlük yemek vermek gerekiyor da bu mümkün olmuyorsa ongun oruç tutulur. Doyurulması gereken fakir sayısı yirmi ise yirmi gün oruç tutulur, altmışsa altmış gün tutulur.»
1028. Harem dahilinde ihramsız olduğu halde avlanan kimsenin cezasıyla ilgili olarak da İmâm-ı Mâlik şöyle der: «Harem dahilinde ihramsız olarak av hayvanı vurana verilecek ceza da ihramlı iken Harem'de avlanana verilecek cezanın aynıdır.»
٢٧ - باب الْحَكَمِ فِي الصَّيْدِ
١٠٢٦ - قَالَ مَالِكٌ : قَالَ اللَّهُ تَبَارَكَ وَتَعَالَى :( يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لاَ تَقْتُلُوا الصَّيْدَ وَأَنْتُمْ حُرُمٌ وَمَنْ قَتَلَهُ مِنْكُمْ مُتَعَمِّداً فَجَزَاءٌ مِثْلُ مَا قَتَلَ مِنَ النَّعَمِ يَحْكُمُ بِهِ ذَوَا عَدْلٍ مِنْكُمْ هَدْياً بَالِغَ الْكَعْبَةِ أَوْ كَفَّارَةٌ طَعَامُ مَسَاكِينَ أَوْ عَدْلُ ذَلِكَ صِيَاماً لِيَذُوقَ وَبَالَ أَمْرِهِ ) (المائدة : ٩٥)(٦٢٦).
قَالَ مَالِكٌ : فَالَّذِي يَصِيدُ الصَّيْدَ وَهُوَ حَلاَلٌ، ثُمَّ يَقْتُلُهُ وَهُوَ مُحْرِمٌ، بِمَنْزِلَةِ الَّذِي يَبْتَاعُهُ وَهُوَ مُحْرِمٌ، ثُمَّ يَقْتُلُهُ، وَقَدْ نَهَى اللَّهُ عَنْ قَتْلِهِ، فَعَلَيْهِ جَزَاؤُهُ.
قَالَ مَالِكٌ : وَالأَمْرُ عِنْدَنَا : أَنَّ مَنْ أَصَابَ الصَّيْدَ وَهُوَ مُحْرِمٌ حُكِمَ عَلَيْهِ.
١٠٢٧ - قَالَ يَحْيَى : قَالَ مَالِكٌ : أَحْسَنُ مَا سَمِعْتُ فِي الَّذِي يَقْتُلُ الصَّيْدَ فَيُحْكَمُ عَلَيْهِ فِيهِ : أَنْ يُقَوَّمَ الصَّيْدُ الَّذِي أَصَابَ، فَيُنْظَرَ كَمْ ثَمَنُهُ مِنَ الطَّعَامِ، فَيُطْعِمَ كُلَّ مِسْكِينٍ مُدًّا، أَوْ يَصُومَ مَكَانَ كُلِّ مُدٍّ يَوْماً، وَيُنْظَرَ كَمْ عِدَّةُ الْمَسَاكِينِ، فَإِنْ كَانُوا عَشَرَةً صَامَ عَشَرَةَ أَيَّامٍ، وَإِنْ كَانُوا عِشْرِينَ مِسْكِيناً، صَامَ عِشْرِينَ يَوْماً، عَدَدَهُمْ مَا كَانُوا، وَإِنْ كَانُوا أَكْثَرَ مِنْ سِتِّينَ مِسْكِيناً.
١٠٢٨ - قَالَ مَالِكٌ : سَمِعْتُ أَنَّهُ يُحْكَمُ عَلَى مَنْ قَتَلَ الصَّيْدَ فِي الْحَرَمِ وَهُوَ حَلاَلٌ، بِمِثْلِ مَا يُحْكَمُ بِهِ عَلَى الْمُحْرِمِ الَّذِي يَقْتُلُ الصَّيْدَ فِي الْحَرَمِ وَهُوَ مُحْرِمٌ.
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.