Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 27- EMANETİN (KALBLERDEN SİLİNİP) GİTMESİ

4189 - “... Huzeyfe (bin el-Yemin) (radıyallahü anhüma)’dan; şöyle demiştir:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (emanet hakkında) bize iki hadis buyurdu: Ben bunlardan birisini (n haber verdiği durumu) gördüm. Diğerinin haber verdiği durumu) da bekliyorum:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize, emanetin erkeklerin kalblerinin cezrine (Tanafisi dedi ki: Yani erkeklerin kalblerinin içine, derinliğine) indiğini anlattı. Ve Kur'an indi. Biz Kur'an'dan bilgi aldık ve sünnet'ten bilgi aldık.

Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) emanetin kaldırılmasını (yani kalblerden silinmesini) da bize anlatarak:

(Adam (gece) uykusunu uyur, (o uykuda iken) kalbinden emanet (alınıp) kaldırılır da ertesi gün emanetin izi siyah bir leke izi gibi (ufacık) olur. Sonra adam (tekrar gece) uykusunu uyur. (Bu kere uykuda iken) kalbinden emanet sökülüp alınır ve ertesi gün emanetin izi balta sallayan işçinin avucundaki kabarcık izi gibi olur. (Bu kabarcık) senin kendi ayağının üzerinde yuvarladığın korun meydana getirdiği kabarcık gibidir. Sen onu şişmiş görürsün (yani yararlı bir gelişme hayal edersin). Halbuki o kabarcığın içinde (yararlı) hiç bir şey yoktur,) buyurdu.

Sonra Huzeyfe (durumu izah için) bir avuç çakıl taşlarını alarak diz kapağı ile ayağı arasındaki kısım üzerinde yuvarladı. (Sonra Huzeyfe hadis rivâyetine devamla dedi ki:) Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) :

((Emanet kalblerden söküldükten) sonra insanlar sabahleyin alış veriş edecekler. Fakat hiç bir kimse emaneti eda etmeye yanaşmayacak (ve emin kimselerin sayısı yok denecek derecede azalacak) şöyle ki: Falan oğulları içinde emin bir adam var, denilecek ve bir adam lehinde : O, ne akıllıdır, o ne kahramandır, o ne nazikdir, denilecek. Halbuki (böyle övülen) adamın kalbinde hardal tanesi kadar iman yoktur,) buyurdu.

(Huzeyfe dedi ki vallahi:) öyle bir zaman yaşadım ki (o dönemde) hanginizle alış veriş ettiğime bakmazdım (yani endişe duymazdım). Çünkü alış veriş ettiğim kişi müslümansa müslümanlığı kendisini bana hiyanet etmekten muhakkak menedecekti ve şayet yahudi veya hırıstiyansa onu bana hiyanet etmekten hakimi menederdi. Ama bugün ben falan ve filandan başka hiç bir kimse ile alış veriş edemez oldum. "

4190 - “... İbn-i Ömer (radıyallahü anhüma)'dan rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir:

(Allah (Azze ve Celle) bir kulu helak etmeyi dilediği zaman ondan hayayı söküp alır. Sonra ondan hayayı söküp alınca sen o kula (herkesçe) ancak çok menfur olarak rastlarsın. Sonra sen ona ancak, çok menfur olduğu halde rastlayınca on(un kalbin)den emanet sökülüp alınmış olur. O herif (in kalbin)den emanet çekilip çıkarılınca da sen ona ancak hiyanetçi olarak ve herkesin nazarında hiyanetle meşhur olduğu halde rastlarsın. Sen ona ancak hiyanetkar ve hainlikle meşhur olarak rastlayınca onun kalbinden rahmet cekilip çıkarılır. Onun kalbinden rahmet sökülüp alınınca da sen ona ancak kovulmuş, lanetlenmiş olarak rastlarsın. Sonra sen ona ancak kovulmuş, lanet- olarak rastlayınca ondan İslamiyet bağı çözülüp çıkarılır.) "

٢٧ - باب ذَهَابِ الأَمَانَةِ

٤١٨٩ - حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، عَنِ الأَعْمَشِ، عَنْ زَيْدِ بْنِ وَهْبٍ، عَنْ حُذَيْفَةَ، قَالَ حَدَّثَنَا رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ حَدِيثَيْنِ قَدْ رَأَيْتُ أَحَدَهُمَا وَأَنَا أَنْتَظِرُ الآخَرَ حَدَّثَنَا ‏( أَنَّ الأَمَانَةَ نَزَلَتْ فِي جَذْرِ قُلُوبِ الرِّجَالِ ‏)‏.‏ - قَالَ الطَّنَافِسِيُّ يَعْنِي وَسْطَ قُلُوبِ الرِّجَالِ - وَنَزَلَ الْقُرْآنُ فَعَلِمْنَا مِنَ الْقُرْآنِ وَعَلِمْنَا مِنَ السُّنَّةِ ‏.‏ ثُمَّ حَدَّثَنَا عَنْ رَفْعِهِمَا فَقَالَ ‏( يَنَامُ الرَّجُلُ النَّوْمَةَ فَتُرْفَعُ الأَمَانَةُ مِنْ قَلْبِهِ فَيَظَلُّ أَثَرُهَا كَأَثَرِ الْوَكْتِ ثُمَّ يَنَامُ النَّوْمَةَ فَتُنْزَعُ الأَمَانَةُ مِنْ قَلْبِهِ فَيَظَلُّ أَثَرُهَا كَأَثَرِ الْمَجْلِ كَجَمْرٍ دَحْرَجْتَهُ عَلَى رِجْلِكَ فَنَفِطَ فَتَرَاهُ مُنْتَبِرًا وَلَيْسَ فِيهِ شَىْءٌ ‏)‏.‏ ثُمَّ أَخَذَ حُذَيْفَةُ كَفًّا مِنْ حَصًى فَدَحْرَجَهُ عَلَى سَاقِهِ ‏.‏ قَالَ ‏( فَيُصْبِحُ النَّاسُ يَتَبَايَعُونَ وَلاَ يَكَادُ أَحَدٌ يُؤَدِّي الأَمَانَةَ حَتَّى يُقَالَ إِنَّ فِي بَنِي فُلاَنٍ رَجُلاً أَمِينًا ‏.‏ وَحَتَّى يُقَالَ لِلرَّجُلِ مَا أَعْقَلَهُ وَأَجْلَدَهُ وَأَظْرَفَهُ ‏.‏ وَمَا فِي قَلْبِهِ حَبَّةُ خَرْدَلٍ مِنْ إِيمَانٍ ‏)‏.‏ وَلَقَدْ أَتَى عَلَىَّ زَمَانٌ وَلَسْتُ أُبَالِي أَيَّكُمْ بَايَعْتُ لَئِنْ كَانَ مُسْلِمًا لَيَرُدَّنَّهُ عَلَىَّ إِسْلاَمُهُ وَلَئِنْ كَانَ يَهُودِيًّا أَوْ نَصْرَانِيًّا لَيَرُدَّنَّهُ عَلَىَّ سَاعِيهِ فَأَمَّا الْيَوْمَ فَمَا كُنْتُ لأُبَايِعَ إِلاَّ فُلاَنًا وَفُلاَنًا ‏.‏

٤١٩٠ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُصَفَّى، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ حَرْبٍ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ سِنَانٍ، عَنْ أَبِي الزَّاهِرِيَّةِ، عَنْ أَبِي شَجَرَةَ، كَثِيرِ بْنِ مُرَّةَ عَنِ ابْنِ عُمَرَ، أَنَّ النَّبِيَّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ قَالَ ‏( إِنَّ اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّ إِذَا أَرَادَ أَنْ يُهْلِكَ عَبْدًا نَزَعَ مِنْهُ الْحَيَاءَ فَإِذَا نَزَعَ مِنْهُ الْحَيَاءَ لَمْ تَلْقَهُ إِلاَّ مَقِيتًا مُمَقَّتًا فَإِذَا لَمْ تَلْقَهُ إِلاَّ مَقِيتًا مُمَقَّتًا نُزِعَتْ مِنْهُ الأَمَانَةُ فَإِذَا نُزِعَتْ مِنْهُ الأَمَانَةُ لَمْ تَلْقَهُ إِلاَّ خَائِنًا مُخَوَّنًا فَإِذَا لَمْ تَلْقَهُ إِلاَّ خَائِنًا مُخَوَّنًا نُزِعَتْ مِنْهُ الرَّحْمَةُ فَإِذَا نُزِعَتْ مِنْهُ الرَّحْمَةُ لَمْ تَلْقَهُ إِلاَّ رَجِيمًا مُلَعَّنًا فَإِذَا لَمْ تَلْقَهُ إِلاَّ رَجِيمًا مُلَعَّنًا نُزِعَتْ مِنْهُ رِبْقَةُ الإِسْلاَمِ ‏)‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 26- KUR'AN VE (DİNİ) İLMİN GİDİP YOK OLMASI BÂBI

4184 - “... Ziyad bin Lebid (radıyallahü anh)’den; şöyle demiştir:

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir şey anlatarak: Bu, ilmin gitmesi (yok olması) zamanında olur, buyurdu. Ben: Ya Resûlüllah! Kur'an'ı okuduğumuz, evladımıza onu okuttuğumuz ve evladımız da kıyamete kadar kendi evladına onu okutacağı halde ilim nasıl gider (yok olur)? dedim. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) :

(Anan seni kaybedesiye (yani hayret sana) Ziyad! Ben muhakkak seni Medine'de fıkhı en iyi bilen adamlardan görürdüm. Şu yahudiler ve hıristiyanlar Tevrat ve incil'i okuyup da bu iki kitabta bulunan hükümlerden hiç bir şeyle amel etmez değiller mi? buyurdu.) "

4185 - “... Huzeyfe bin el-Yeman (radıyallahü anhüma)'dan rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir:

(Elbisenin nakışı eskiyip gittiği gibi İslamiyet de eskiyip gider. Hatta oruç nedir, namaz nedir, nüsuk (yani hac ve umre ibadeti) nedir ve sadaka nedir bilinemeyecektir. Allah (Azze ve Celle)'nin Kitab'ı (Kur'an-i Kerim) da bir gecede (kaldırılıp) götürülecek ve yer yüzünde ondan tek bir ayet bile kalmayacaktır (Veya eskiyip silinme işi bir gecede Allah (Azze ve Celle)'nin Kitab'ı olan Kur'an-ı Kerim'e de sirayet ederek yer yüzünde ondan tek bir ayet bile kalmayacaktır. ) Çok yaşlı erkekler ve pek ihtiyar kadınlardan oluşan bir takım insanlar kalacak ve : biz babalarımıza şu "La ilahe illallah" kelimesi (hali) üzerine yetiştik de (dinden bilebildiğimiz) bu kelimeyi söyleriz, diyeceklerdir.)

Huzeyfe bin el-Yeman bu hadisi rivâyet edince, (orada bulunan) Sila kendisine:

O yaşlılar namaz nedir, oruç nedir, nüsuk (yani hac ve umre ibadeti) nedir ve sadaka nedir? bilmezken "La ilahe illallah" kelimesi onlara bir yarar sağlamaz, dedi. Huzeyfe, Sıla'nın bu sözünü cevabsız bıraktı. Sonra Sila bu sözu Huzeyfe'ye karşı üç defa tekrarladı. Her defasında Huzeyfe onun sözünü karşılıksız bıraktı, ona bakmadı. Nihayet üçüncü defasından sonra Huzeyfe, Sıla’ya dönerek üç defa :

Ya Sila! Tevhid kelimesi onları (ebedi) ateşten kurtarır, dedi. "

4186 - “... Abdullah (bin Mes'ud) (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir:

(Kiyametin kopmasina yakin zamanlarda şöyle günler olur ki: ilim o günlerde kaldirılir, cehalet o gunlerde iner ve here o gunlerde co-. Here de oldurme olayidir.) "

4187 - “... Ebû Mûsâ (el-Eş'ari) (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir:

(Sizin önünüzde şüphesiz öyle günler vardır ki cehalet o günlerde iner, ilim o günlerde kaldırılır ve here o günlerde çoğalır.) Sahabiler, Ya Resûlüllah! Here nedir? diye sordular. (O: Katildir (insan öldürmektir)), buyurdu. "

4188 - “... Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) :

(Zaman yaklaşır. İlim noksanlaşır, şiddetli cimrilik kalblere konur, fitneler meydana çıkar ve here çoğalır, buyurdu.) Sahabiler: Ya Resûlüllah! Here nedir? diye sordular. (O: Katildir (insan öldurmektir)), buyurdu. "

٢٦ - باب ذَهَابِ الْقُرْآنِ وَالْعِلْمِ

٤١٨٤ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، حَدَّثَنَا الأَعْمَشُ، عَنْ سَالِمِ بْنِ أَبِي الْجَعْدِ، عَنْ زِيَادِ بْنِ لَبِيدٍ، قَالَ ذَكَرَ النَّبِيُّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ شَيْئًا فَقَالَ ‏( ذَاكَ عِنْدَ أَوَانِ ذَهَابِ الْعِلْمِ ‏)‏.‏ قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ وَكَيْفَ يَذْهَبُ الْعِلْمُ وَنَحْنُ نَقْرَأُ الْقُرْآنَ وَنُقْرِئُهُ أَبْنَاءَنَا وَيُقْرِئُهُ أَبْنَاؤُنَا أَبْنَاءَهُمْ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ قَالَ ‏( ثَكِلَتْكَ أُمُّكَ زِيَادُ إِنْ كُنْتُ لأَرَاكَ مِنْ أَفْقَهِ رَجُلٍ بِالْمَدِينَةِ أَوَلَيْسَ هَذِهِ الْيَهُودُ وَالنَّصَارَى يَقْرَءُونَ التَّوْرَاةَ وَالإِنْجِيلَ لاَ يَعْمَلُونَ بِشَىْءٍ مِمَّا فِيهِمَا ‏)‏.‏

٤١٨٥ - حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ، عَنْ أَبِي مَالِكٍ الأَشْجَعِيِّ، عَنْ رِبْعِيِّ بْنِ حِرَاشٍ، عَنْ حُذَيْفَةَ بْنِ الْيَمَانِ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( يَدْرُسُ الإِسْلاَمُ كَمَا يَدْرُسُ وَشْىُ الثَّوْبِ حَتَّى لاَ يُدْرَى مَا صِيَامٌ وَلاَ صَلاَةٌ وَلاَ نُسُكٌ وَلاَ صَدَقَةٌ وَلَيُسْرَى عَلَى كِتَابِ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ فِي لَيْلَةٍ فَلاَ يَبْقَى فِي الأَرْضِ مِنْهُ آيَةٌ وَتَبْقَى طَوَائِفُ مِنَ النَّاسِ الشَّيْخُ الْكَبِيرُ وَالْعَجُوزُ يَقُولُونَ أَدْرَكْنَا آبَاءَنَا عَلَى هَذِهِ الْكَلِمَةِ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ فَنَحْنُ نَقُولُهَا ‏)‏.‏ فَقَالَ لَهُ صِلَةُ مَا تُغْنِي عَنْهُمْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَهُمْ لاَ يَدْرُونَ مَا صَلاَةٌ وَلاَ صِيَامٌ وَلاَ نُسُكٌ وَلاَ صَدَقَةٌ فَأَعْرَضَ عَنْهُ حُذَيْفَةُ ثُمَّ رَدَّهَا عَلَيْهِ ثَلاَثًا كُلَّ ذَلِكَ يُعْرِضُ عَنْهُ حُذَيْفَةُ ثُمَّ أَقْبَلَ عَلَيْهِ فِي الثَّالِثَةِ فَقَالَ يَا صِلَةُ تُنْجِيهِمْ مِنَ النَّارِ ‏.‏ ثَلاَثًا ‏.‏

٤١٨٦ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ نُمَيْرٍ، حَدَّثَنَا أَبِي وَوَكِيعٌ، عَنِ الأَعْمَشِ، عَنْ شَقِيقٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( يَكُونُ بَيْنَ يَدَىِ السَّاعَةِ أَيَّامٌ يُرْفَعُ فِيهَا الْعِلْمُ وَيَنْزِلُ فِيهَا الْجَهْلُ وَيَكْثُرُ فِيهَا الْهَرْجُ ‏)‏.‏ وَالْهَرْجُ الْقَتْلُ ‏.‏

٤١٨٧ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ نُمَيْرٍ، وَعَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، قَالاَ حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ، عَنِ الأَعْمَشِ، عَنْ شَقِيقٍ، عَنْ أَبِي مُوسَى، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( إِنَّ مِنْ وَرَائِكُمْ أَيَّامًا يَنْزِلُ فِيهَا الْجَهْلُ وَيُرْفَعُ فِيهَا الْعِلْمُ وَيَكْثُرُ فِيهَا الْهَرْجُ ‏)‏.‏ قَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ وَمَا الْهَرْجُ قَالَ ‏( الْقَتْلُ ‏)‏.‏

٤١٨٨ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الأَعْلَى، عَنْ مَعْمَرٍ، عَنِ الزُّهْرِيِّ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ الْمُسَيَّبِ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، يَرْفَعُهُ قَالَ ‏( يَتَقَارَبُ الزَّمَانُ وَيَنْقُصُ الْعِلْمُ وَيُلْقَى الشُّحُّ وَتَظْهَرُ الْفِتَنُ وَيَكْثُرُ الْهَرْجُ ‏)‏.‏ قَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ وَمَا الْهَرْجُ قَالَ ‏( الْقَتْلُ ‏)‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 25- KIYAMET ALAMETLERİ

4176 - “... Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) iki parmağını (ki şehadet parmağı ve orta parmaktır) birleştirerek:

(Ben ile kıyamet günü şu iki parmak gibi ba'solundum (yani peygamber olarak gönderildim). "

4177 - “... Huzeyfe bin Esid (radıyallahü anh)’den; şöyle demiştir:

(Bir gün) biz (sahabiler) kıyamet günü konusu hakkında (kendi aramızda) müzakere ederken Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) yukarımızdaki bir odadan inip üzerimize geldi ve :

(On alamet vuku buluncaya kadar kıyamet kopmayacaktır : Deccal, duman ve güneşin batıdan doğması.) "

4178 - “... Avf bin Mâlik el-Eşcai (radıyallahü anh)'den; şöyle demiştir:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Tebük savaşında deriden (mamul) bir çadırda iken yanına gittim ve çadırın kapısının önünde oturdum. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) :

((Çadıra) gir Ya Avf,) buyurdu. Ben:

Vücudumun tümüyle mi (gireyim)? Ya Resûlüllah, dedim. O:

(Vücudunun tümüyle (gir),) buyurdu. Sonra:

(Ya Avf, kıyametin kopması yaklaştığı sıralarda (onun alametleri olmak üzere şu) aralıklı meydana gelecek altı şeyi belle: Birisi benim ölümüm,) buyurdu. Avf demiştir ki: O, böyle söyleyince ben şiddetli üzüntümden perişan oldum. Sonra O:

(De ki: Bu, bir. Sonra (ikincisi) Kudüs'ün fethi. Sonra (üçüncüsü) içinizde meydana gelecek ve Allah'ın onunla sizin çoluk çocuklarınızı ve nefislerinizi şehid edip amellerinizi temizleyeceği bir hastalıktır. Sonra (dördüncüsü) içinizde (çokça) mallar olur. Hatta bir adama (karşılıksız) yüz dinar (altın) verilir de o (bunu az görüp) öfkelenmeye başlıyacaktır. (Beşincisi) aranızda meydana gelecek öyle bir fitne ki içine girmediği bir müslüman evi kalmayacaktır. (Altıncısı) sonra sizinle Beni Asfer (denilen Rum) arasında bir sulh olacak. Bilahare onlar barış andlaşmasını bozarak size hiyanet edecek ve her bayrağın altında on iki bin kişilik kuvvet olmak üzere seksen kumandan bayrakları altında üzerinize yürüyeceklerdir,) buyurdu. "

4179 - “... Huzeyfe bin el-Yeman (radıyallahü anhüma)’dan rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir:

(Siz imamınızı (devlet başkanınızı) öldürmedikce, kılıçlarınızla birbirinizle çatışmadıkça (yani aranızda iç savaş olmadıkça) ve dünyanıza (hükümdarlığınıza, mallarınıza) şer olanlarınız (zorla el koymakla) mirasçı olmadıkca kıyamet günü kopmayacaktır.) "

4180 - “... Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den; şöyle demiştir:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gün halk(ın yararlanması) için açık bir yere çıktıydı. O esnada bir adam O'nun yanına gelerek :

Ya Resûlüllah! Kıyamet ne zaman kopacaktır, diye sordu. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) :

(Bu hususta kendisine soru sorulan zat, soru sorandan daha bilgili değildir. Velakin ben sana kıyametin alametlerinden haber vereceğim: Cariye kendi sahibesini doğurunca işte bu (hal) kıyametin alametlerindendir. Yalın ayak, çıplak takımı insanlara baş olunca, işte bu (durum) da kıyametin alametlerindendir. Koyun çobanları yüksek bina yapmakta birbirleriyle yarışınca bu da kıyametin alametlerindendir. Kıyametin kopma zamanı Allah'tan başka kimsenin bilmediği beş şeye dahildir,) buyurdu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bundan sonra:

Lokman suresinin 34. ayetini okudu. "

4181 - “... Enes bin Mâlik (radıyallahü anh)'den; şöyle demiştir:

Dikkat ediniz ben size Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittiğim şöyle bir hadis rivâyet edeceğim ki benden sonra hiç bir kimse onu (Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem'den işitmiş olarak) size rivâyet etmeyecektir. Ben o hadisi (bizzat) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den (kulağımla) işittim:

(Alimlerin ölmesi suretiyle) ilmin kaldırılması, cehaletin ortaya çıkıp çoğalması, zinanın yaygınlasması, içkinin (aleni olarak) içilmesi ve elli kadının bir tek erkek bakanı olacak derecede erkeklerin (sayısının azalıp) gitmesi ve kadınların (çoğunlukta) kalması süphesiz kıyametin alametlerindendir.) "

4182 - “... Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir:

(Fırat nehri altından bir dağı ortaya çıkarmadıkça kıyamet kopmayacaktır. İnsanlar o altın üzerine (çatışıp) öldürülecek ve on insandan dokuzu öldürülecektir.) "

4183 - “... Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

(Mal dolup taşmadıkça, fitneler meydana gelmedikçe ve here çoğalmadıkça kıyamet kopmayacaktır.) Orada bulunanlar :

Here de nedir? Ya Resûlüllah diye sordular. O üç defa: (Öldürmedir. Öldürmedir. Öldürmedir,) buyurdu. "

٢٥ - باب أَشْرَاطِ السَّاعَةِ

٤١٧٦ - حَدَّثَنَا هَنَّادُ بْنُ السَّرِيِّ، وَأَبُو هِشَامٍ الرِّفَاعِيُّ مُحَمَّدُ بْنُ يَزِيدَ قَالاَ حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ عَيَّاشٍ، حَدَّثَنَا أَبُو حَصِينٍ، عَنْ أَبِي صَالِحٍ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( بُعِثْتُ أَنَا وَالسَّاعَةُ كَهَاتَيْنِ ‏)‏.‏ وَجَمَعَ بَيْنَ إِصْبَعَيْهِ ‏.‏

٤١٧٧ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، عَنْ سُفْيَانَ، عَنْ فُرَاتٍ الْقَزَّازِ، عَنْ أَبِي الطُّفَيْلِ، عَنْ حُذَيْفَةَ بْنِ أَسِيدٍ، قَالَ اطَّلَعَ عَلَيْنَا النَّبِيُّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ مِنْ غُرْفَةٍ وَنَحْنُ نَتَذَاكَرُ السَّاعَةَ فَقَالَ ‏( لاَ تَقُومُ السَّاعَةُ حَتَّى تَكُونَ عَشْرُ آيَاتٍ الدَّجَّالُ وَالدُّخَانُ وَطُلُوعُ الشَّمْسِ مِنْ مَغْرِبِهَا ‏)‏.‏

٤١٧٨ - حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ إِبْرَاهِيمَ، حَدَّثَنَا الْوَلِيدُ بْنُ مُسْلِمٍ، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ الْعَلاَءِ، حَدَّثَنِي بُسْرُ بْنُ عُبَيْدِ اللَّهِ، حَدَّثَنِي أَبُو إِدْرِيسَ الْخَوْلاَنِيُّ، حَدَّثَنِي عَوْفُ بْنُ مَالِكٍ الأَشْجَعِيُّ، قَالَ أَتَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ وَهُوَ فِي غَزْوَةِ تَبُوكَ وَهُوَ فِي خِبَاءٍ مِنْ أَدَمٍ فَجَلَسْتُ بِفِنَاءِ الْخِبَاءِ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( ادْخُلْ يَا عَوْفُ ‏)‏.‏ فَقُلْتُ بِكُلِّي يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ ‏( بِكُلِّكَ ‏)‏.‏ ثُمَّ قَالَ ‏( يَا عَوْفُ احْفَظْ خِلاَلاً سِتًّا بَيْنَ يَدَىِ السَّاعَةِ إِحْدَاهُنَّ مَوْتِي ‏)‏.‏ قَالَ فَوَجَمْتُ عِنْدَهَا وَجْمَةً شَدِيدَةً ‏.‏ فَقَالَ ‏( قُلْ إِحْدَى ثُمَّ فَتْحُ بَيْتِ الْمَقْدِسِ ثُمَّ دَاءٌ يَظْهَرُ فِيكُمْ يَسْتَشْهِدُ اللَّهُ بِهِ ذَرَارِيَّكُمْ وَأَنْفُسَكُمْ وَيُزَكِّي بِهِ أَمْوَالَكُمْ ثُمَّ تَكُونُ الأَمْوَالُ فِيكُمْ حَتَّى يُعْطَى الرَّجُلُ مِائَةَ دِينَارٍ فَيَظَلَّ سَاخِطًا وَفِتْنَةٌ تَكُونُ بَيْنَكُمْ لاَ يَبْقَى بَيْتُ مُسْلِمٍ إِلاَّ دَخَلَتْهُ ثُمَّ تَكُونُ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَ بَنِي الأَصْفَرِ هُدْنَةٌ فَيَغْدِرُونَ بِكُمْ فَيَسِيرُونَ إِلَيْكُمْ فِي ثَمَانِينَ غَايَةٍ تَحْتَ كُلِّ غَايَةٍ اثْنَا عَشَرَ أَلْفًا ‏)‏.‏

٤١٧٩ - حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ الدَّرَاوَرْدِيُّ، حَدَّثَنَا عَمْرٌو، - مَوْلَى الْمُطَّلِبِ - عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ الأَنْصَارِيِّ، عَنْ حُذَيْفَةَ بْنِ الْيَمَانِ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( لاَ تَقُومُ السَّاعَةُ حَتَّى تَقْتُلُوا إِمَامَكُمْ وَتَجْتَلِدُوا بِأَسْيَافِكُمْ وَيَرِثُ دُنْيَاكُمْ شِرَارُكُمْ ‏)‏.‏

٤١٨٠ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ ابْنُ عُلَيَّةَ، عَنْ أَبِي حَيَّانَ، عَنْ أَبِي زُرْعَةَ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ كَانَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يَوْمًا بَارِزًا لِلنَّاسِ فَأَتَاهُ رَجُلٌ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ مَتَى السَّاعَةُ فَقَالَ ‏( مَا الْمَسْئُولُ عَنْهَا بِأَعْلَمَ مِنَ السَّائِلِ وَلَكِنْ سَأُخْبِرُكَ عَنْ أَشْرَاطِهَا إِذَا وَلَدَتِ الأَمَةُ رَبَّتَهَا فَذَاكَ مِنْ أَشْرَاطِهَا وَإِذَا كَانَتِ الْحُفَاةُ الْعُرَاةُ رُءُوسَ النَّاسِ فَذَاكَ مِنْ أَشْرَاطِهَا وَإِذَا تَطَاوَلَ رِعَاءُ الْغَنَمِ فِي الْبُنْيَانِ فَذَاكَ مِنْ أَشْرَاطِهَا فِي خَمْسٍ لاَ يَعْلَمُهُنَّ إِلاَّ اللَّهُ ‏)‏.‏ فَتَلاَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏{إِنَّ اللَّهَ عِنْدَهُ عِلْمُ السَّاعَةِ وَيُنَزِّلُ الْغَيْثَ وَيَعْلَمُ مَا فِي الأَرْحَامِ}‏ الآيَةَ ‏.‏

٤١٨١ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، وَمُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى، قَالاَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ جَعْفَرٍ، حَدَّثَنَا شُعْبَةُ، سَمِعْتُ قَتَادَةَ، يُحَدِّثُ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ، قَالَ أَلاَ أُحَدِّثُكُمْ حَدِيثًا سَمِعْتُهُ مِنْ، رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ لاَ يُحَدِّثُكُمْ بِهِ أَحَدٌ بَعْدِي سَمِعْتُهُ مِنْهُ ‏( إِنَّ مِنْ أَشْرَاطِ السَّاعَةِ أَنْ يُرْفَعَ الْعِلْمُ وَيَظْهَرَ الْجَهْلُ وَيَفْشُوَ الزِّنَا وَيُشْرَبَ الْخَمْرُ وَيَذْهَبَ الرِّجَالُ وَيَبْقَى النِّسَاءُ حَتَّى يَكُونَ لِخَمْسِينَ امْرَأَةً قَيِّمٌ وَاحِدٌ ‏)‏.‏

٤١٨٢ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بِشْرٍ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَمْرٍو، عَنْ أَبِي سَلَمَةَ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( لاَ تَقُومُ السَّاعَةُ حَتَّى يَحْسِرَ الْفُرَاتُ عَنْ جَبَلٍ مِنْ ذَهَبٍ فَيَقْتَتِلُ النَّاسُ عَلَيْهِ فَيُقْتَلُ مِنْ كُلِّ عَشَرَةٍ تِسْعَةٌ ‏)‏.‏

٤١٨٣ - حَدَّثَنَا أَبُو مَرْوَانَ الْعُثْمَانِيُّ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ أَبِي حَازِمٍ، عَنِ الْعَلاَءِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ قَالَ ‏( لاَ تَقُومُ السَّاعَةُ حَتَّى يَفِيضَ الْمَالُ وَتَظْهَرَ الْفِتَنُ وَيَكْثُرَ الْهَرْجُ ‏)‏.‏ قَالُوا وَمَا الْهَرْجُ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ ‏( الْقَتْلُ الْقَتْلُ الْقَتْلُ ‏)‏.‏ ثَلاَثًا ‏.‏


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget