133. Kölelerin Hakları
5156- Ali Aleyhisselâm'dan demiştir ki:
Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in son sözü:
" namaza (sarılın) namaza!- (Bir de) sağ ellerinizin sahip olduğu kimseler hakkında Allah'dan korkun" oldu.
İbn Mace, vesaya I.
5157- Ma'rur b. Süveyd'den demiştir ki:
Ebû Zerr'i, Rebeze'de üzerinde kalın bir aba olduğu halde gördüm. Kölesinin üzerinde de (o abanın) bir eşi vardı. (Orada bulunan) cemaat:
Ey Ebû Zer! Kölenin üzerinde bulunan abayı alsan da onun (senin üzerinde bulunan) şu abayla birleştirsen (güzel) bir elbise olur. Kölene de başka bir elbise giydirsen (olmaz mı)? dedi. Ebû Zer de şu cevabı verdi;
Ben annesi Acem olan (Arap olmayan) bir kimseyle atışmış ve onu annesiyle ayıplamıştim. Bunun üzerine (gidip) beni Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e şikâyet etti. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'da:
Ey Ebû Zer! Sen kendisinde cahiliyyet (izleri) bulunan bir kişisin. Muhakkak ki bu köleler, sizin kardeşlerinizdir, Allah (bazı dünyevi imkânlar vererek) sizi (dünyada) onlara üstün kılmıştır. Eğer siz(in emirleriniz)e uygun hareket etmezlerse onları satınız. (Fakat) Allah'ın yarattıklarına işkence etmeyiniz, buyurdu.
Buhari. iman 22, edeb 44; Müslim, eyman 38,40: Tirmizî, birr 29, tefsir 22/1; Ahmed b. Hanbel, V, 161, İbn Mace. edeb 10.
5158- el-Ma'nir b. Süveyd'den demiştir ki:
Biz Rebeze'de Ebû Zer.'in yanına girmiştik. Bir de gördük ki üzerinde bir kumaş var ve aynısından kölesinin üzerinde de var. Bunun üzerine (kendisine):
Ey Ebû Zer! Kölenin kumaşım alıp da kendi kumaşına (ilave etsen sana bir takım) elbise olur. Kölene de başka bir elbise giydirsen" dedik. (Bize) şöyle cevap verdi:
Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i:
" (Köleleriniz) Allah'ın kendilerini sizin ellerinizin altına koyduğu kardeşlerinizdir. Kimin kardeşi kendi elinin altına ise, ona yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin ve ona gücünü aşan bir iş yüklemesin. Şayet ona gücünü aşan bir iş yüklerse kendisine yardım etsin" derken, işittim
Buharî, iman 22, edeb 44; Müslim, eyman 38, 40, Tîrmizî, birr 29. Ahmed b. Hanbel. V, 161, İbn Mace. edeb 10.
Ebû Dâvûd dedi ki, bu hadisi yine aynı şekilde İbn Numeyr de el A'meş'ten rivâyet etti.
5159- Ebû Mesud el-Ensarî'den demiştir ki:
Ben bir kölemi dövüyordum. (Birden bire) arkamdan:
" (Şunu) bilki (ey) Ebû Mesûd! diye bir ses işittim. -İbn el Müsennâ (bu sesi) iki defa (işittim) diye rivâyet etti.- (Sonra bu ses):
" Allah'ın gücünün sana olan üstünlüğü, senin gücünün bu köleye karşı olan üstünlüğünden daha fazladır" (diye devam etti). Bunun üzerine hemen (sesin geldiği tarafa doğru) dönüp baktım bir de ne göreyim; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)!
Hemen:
" Ey Allah'ın Rasulü, yüce Allah'ın rızası için bu köle hürdür" dedim.
Şunu iyi bil ki, eğer sen (bu azad etme işini) yapmasaydın (kölene yaptığın bu işkenceden dolayı) cehennem ateşi seni saracaktı, dedi.
(Ravi bu son cümlede tereddüd etti de sonra şöyle dedi:) Yahutta:
" Sana cehennem ateşi dokunacaktı" dedi.
Müslim, eyman 35; Tirmizi birr 30.
5160- (Bir önceki hadisin) manası aynı şekilde ve aynı senedle A'meş'den de (rivâyet edilmiştir. Bu rivâyete göre Ebû Mes'ûd):
" Ben kendime ait siyah bir köleyi kamçıyla dövüyordum..." demiş (fakat bir önceki hadiste geçen) azad etme olayını anlatmamıştır.
5161- Hazret-i Ebû Zerr'den demiştir ki:
Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
" Kölelerinizden, siz(in emirleriniz)e uygun hareket edenlere, yediklerinizden yedirin, giydiklerinizden de giydirin, onlardan siz(in emirleriniz)e uygun hareket etmeyenleri ise satınız. Allah'ın yarattıklarına işkence etmeyiniz."
Ahmed b. Hanbel; V, 168, 173.
5162- Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'le birlikte Hudeybiye'de bulunmuş olan Rafi b. Mekîs'den (rivâyet edildiğine göre) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
" Elinin altındakilere iyi muamele etmek uğurdur. Kötü ahlâklı olmak ise uğursuzluktur."
5163- Cüheyne'den olan ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'le birlikte Hudeybiye'de bulunmuş olan Rafi b. Mekîs'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
" Elinin altındakilere iyi muamele etmek uğurdur. Kötü ahlâklılık ise uğursuzluktur."
5164- el-Abbâs b. Cüleyd el-Hacrî'den demiştir ki: Ben Abdullah b. Ömer'i şöyle derken işittim:
" Bir adam Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek:
Ey Allah'ın Resulü hizmetçiyi kaç defa affedelim? dedi.
(Hazret-i Peygamber) sükût etti. Sonra (adam) bu soruyu Hazret-i Peygambere tekrar sordu. (Hazret-i Peygamber yine) sükût etti. Bu sözü üçüncü kez tekrarlayınca:
" Onu günde yetmiş defa affediniz" buyurdu.
Tirmizi, bîrr 31.
5165- Hazret-i Ebû Hüreyre'den demiştir ki:
(Günde yetmiş defa tevbe eden, tevbe için huzuruna pek çok insan gelen) Tevbe Peygamberi Ebü'l-Kasim bana şöyle dedi:
Her kim kölesine hakkında söylediği sözden beri olduğu halde zina isnad ederse kendisine kıyamet gününde hadd (cezası) olarak celde yapılır.
Müemmel bu hadisi rivâyet ederken şöyle dedi: (Bu hadisi) bize Îsa, el-dayl b. Gazvan'dan rivâyet etti.
Buharî, hudud 45; Müslim, eyman 37; Tirmizî, birr 30; Ahmed b. Hanbel, II, 431, 500.
5166- Hilal b. Yesafdan demiştir ki: Biz Süveyd b. Mukarrin'in evine inmiştik. İçimizde öfkeli bir ihtiyar vardı, yanında da cariyesi vardı. (Derken ihtiyar cariyesinin) yüzüne bir tokat vurdu. Süveyd'i o günkünden daha gazablı görmemiştim. (Süveyd bu kızgınlığıyla ihtiyara) şöyle dedi:
Sen, tokatlamak için bula bula onun korunmuş olan yüzünü mü buldun? Vallahi ben bizi(m herbirimizi) Mukarrin oğullarından yedi kardeşin yedincisi olarak gördüm de bizim sadece bir tane de cariyemiz vardı. En küçüğümüz onun yüzüne bir tokat vurdu da (ceza olarak) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bize (onun) azad edilmesini emretti.
Müslim, eyman 31-33.
5167- Muaviye b. Süveyd b. Mukarrin'den demiştir ki: Ben bir kölemize bir tokat atmıştım. Bunun üzerine babam onu ve beni çağırıp (ona beni göstererek):
" Bunun sana yaptığının aynısını sen de buna yap!" dedi.
Biz Mukarrin oğullan - Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında sadece bir cariyeye sahiptik. İçimizden birisi ona bir tokat attı da bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):
Onu azadediniz, buyurdu. (Bu emri alan kardeşlerim Hazret-i Peygambere):
Bizim bundan başka bir cariyemiz yok, diye mazeret beyan ettiler. (Hazret-i Peygamber de:)
Öyleyse zenginleşinceye kadar (bu cariye) kendilerine hizmet etsin. Zenginleştikleri zaman onu azad etsinler, buyurdu.
5168- Zâzân'dan demiştir ki: Ben (Abdullah) b. Ömer'in yanına varmıştım. Kendisine ait bir köleyi azat etmişti. Yerden bir çöp -yahutta- birşey (buradaki şüphe raviye aittir) alıp:
(Bu azad işinde) benim için şu (yerden aldığım) şey kadar bile sevap yoktur. (Çünkü ben) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı (şöyle) buyururken işittim:
Kim köleye bir tokat atarsa yahut da onu döverse keffâreti onu azat etmesidir.
Müslim, eyman 29.
١٣٣ - بَاب فِي حَق الْمَمْلُوْك
٥١٥٦ - حَدَّثَنَا زُهَيْر بْن حَرْب وَعُثْمَان بْن أَبِي شَيْبَة قَالَا: ثَنَا مُحَمَّد بْن الْفُضَيْل، عَن مُغِيْرَة، عَن أُم مُوْسَى، عَن عَلِي عَلَيْه الْسَّلَام قَال: كَان آَخِر كَلَام رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم: (الصَّلَاة الصَّلَاة، اتَّقُوْا الْلَّه فِيْمَا مَلَكَت أَيْمَانُكُم).
٥١٥٧ - حَدَّثَنَا عُثْمَان بْن أَبِي شَيْبَة، ثَنَا جَرِيْر، عَن الْأَعْمَش، عَن الْمَعْرُوْر بْن سُوَيْد. قَال: رَأَيْت أَبَا ذَر بِالَّرَّبَذَة وَعَلَيْه بُرْد غَلِيْظ، وَعَلَى غُلَامِه مِثْلُه قَال: فَقَال الْقَوْم: يَا أَبَا ذَر، لَو كُنْت أَخَذْت الَّذِي عَلَى غُلَامُك فَجَعَلْتَه مَع هَذَا فَكَانَت حُلَّة وَكَسَوْت غُلَامَك ثَوْبَا غَيْرَه، قَال: فَقَال أَبُو ذَر: إِنِّي كُنْت سَابَبْت رَجُلا وَكَانَت أُمُّه أَعْجَمِيَّة فَعَيَّرْتُه بِأُمِّه، فَشَكَانِي إِلَى رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم فَقَال: (يَا أَبَا ذَر، إِنَّك امْرُؤ فِيْك جَاهِلِيَّة) قَال: (إِنَّهُم إِخْوَانُكُم فَضَّلَكُم الْلَّه عَلَيْهِم، فَمَن لَّم يُلَائِمُكُم فَبِيْعُوه، وَلَا تُعَذِّبُوا خَلْق الْلَّه).
٥١٥٨ - حَدَّثَنَا مُسَدَّد، ثَنَا عِيْسَى بْن يُوْنُس، ثَنَا الْأَعْمَش، عَن الْمَعْرُوْر بْن سُوَيْد قَال:
دَخَلْنَا عَلَى أَبِي ذَر بِالَّرَّبَذَة فَإِذَا عَلَيْه بُرْد وَعَلَى غُلَامِه مِثْلُه، فَقُلْنَا: يَا أَبَا ذَر، لَو أَخَذْت بُرْد غُلَامِك إِلَى بُرْدِك فَكَانَت حُلَّة وَكَسَوْتَه ثَوْبَا غَيْرَه قَال: سُمِعَت رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم يَقُوْل: (إِخْوَانِكُم جَعَلَهُم الْلَّه تَحْت أَيْدِيَكُم، فَمَن كَان أَخُوْه تَحْت يَدَيْه فَلْيُطْعِمْه مِمَّا يَأْكُل وَلْيَكْسُه مِمَّا يَلْبَس، وَلَا يُكَلِّفُه مَا يَغْلِبُه، فَإِن كَلَّفَه مَا يَغْلِبُه فَلْيُعِنْه).
قَال أَبُو دَاوُد: وَرَوَاه ابْن نُمَيْر عَن الْأَعْمَش نَحْوَه.
٥١٥٩ - حَدَّثَنَا مُحَمَّد بْن الْعَلَاء قَال: ثَنَا أَبُو مُعَاوِيَة، ح وَثَنَا ابْن الْمُثَنّى قَال: ثَنَا أَبُو مُعَاوِيَة، عَن الْأَعْمَش، عَن إِبْرَاهِيْم الْتَّيْمِي، عَن أَبِيْه، عَن أَبِي مَسْعُوْد الْأَنْصَارِي قَال: كُنْت أَضْرِب غُلَامَا لِي، فَسَمِعْت مِن خَلْفِي صَوْتَا (اعْلَم أَبَا مَسْعُوْد) قَال ابْن الْمُثَنَّى: مَرَّتَيْن (لَلَّه أَقْدَر عَلَيْك مِنْك عَلَيْه) فَالْتَفَت فَإِذَا هُو الْنَّبِي صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم فَقُلْت: يَارَسُوْل الْلَّه، هُو حُر لِوَجْه الْلَّه تَعَالَى قَال: (أَمَّا [إِنَّك] لَو لَم تَفْعَل لَلَفَعَتْك الْنَّار) أَو (لَمَسَّتْك الْنَّار).
٥١٦٠ - حَدَّثَنَا أَبُو كَامِل، ثَنَا عَبْد الْوَاحِد، عَن الْأَعْمَش، بِإِسْنَادِه وَمَعْنَاه نَحْوَه قَال: كُنْت أَضْرِب غُلَامَا لِي [أَسْوَد] بِالْسَّوْط، وَلَم يَذْكُر أَمْر الْعَتْق.
٥١٦١ - حَدَّثَنَا مُحَمَّد بْن عَمْرِو الْرَّازِي، ثَنَا جَرِيْر، عَن مَنْصُوْر، عَن مُجَاهِد، عَن مُوَرِّق، عَن أَبِي ذَر قَال:
قَال رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم: (مِن لَاءَمَكُم مِن مَمْلُوْكِيْكُم فَأَطْعِمُوْه مِمَّا تَأْكُلُوْن، وَاكْسُوه مِمَّا تَلْبَسُوْن، وَمَن لَّم يُلَائِمُكُم مِنْهُم فَبِيْعُوه، وَلَا تُعَذِّبُوا خَلْق الْلَّه).
٥١٦٢ - حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيْم بْن مُوْسَى، أَخْبَرَنَا عَبْد الْرَّزَّاق، أَخْبَرَنَا مَعْمَر، عَن عُثْمَان بْن زُفَر، عَن بَعْض بَنِي رَافِع بْن مَكِيْث، عَن رَافِع بْن مَكِيْث وَكَان مِمَّن شَهِد الْحُدَيْبِيَة [مَع الْنَّبِي صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم] أَن الْنَّبِي صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم قَال: (حُسْن الْمَلَكَة يُمْن، وَسُوْء الْخُلْق شُؤْم).
٥١٦٣ - حَدَّثَنَا ابْن الْمُصْطَفَى، ثَنَا بَقِيَّة قَال: ثَنَا عُثْمَان بْن زُفَر قَال: حَدَّثَنِي مُحَمَّد بْن خَالِد بْن رَافِع بْن مَكِيْث عَن عَمِّه الْحَارِث بْن رَافِع بْن مَكِيْث وَكَان رَافِع مِن جُهَيْنَة قَد شَهِد الْحُدَيْبِيَة مَع رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم أَن رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم قَال: (حُسْن الْمَلَكَة يُمْن، وَسُوْء الْخُلْق شُؤْم).
٥١٦٤ - حَدَّثَنَا أَحْمَد بْن سَعِيْد الْهَمْدَانِي، وَأَحْمَد بْن عَمْرِو بْن الْسَّرْح، وَهَذَا حَدِيْث الْهَمْدَانِي وَهُو أَتَم قَالَا: ثَنَا ابْن وَهْب قَال: أَخْبَرَنِي أَبُو هَانِىء الْخَوْلانِي، عَن الْعَبَّاس بْن جُلَيْد الْحَجْرِي قَال: سُمِعَت عَبْد الْلَّه بْن عُمَر يَقُوْل:
جَاء رَجُل إِلَى الْنَّبِي صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم فَقَال: يَارَسُوْل الْلَّه كَم نَعْفُو عَن الْخَادِم؟ فَصَمَت، ثُم أَعَاد عَلَيْه الْكَلَام فَصَمَت، فَلَمَّا كَان فِي الْثَّالِثَة قَال: (اعْفُوَا عَنْه [فِي] كُل يَوَم سَبْعِيْن مَرَّة).
٥١٦٥ - حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيْم بْن مُوْسَى الْرَّازِي قَال: أَخْبَرَنَا ح وَثَنا مُؤَمَّل بْن الْفَضْل الْحَرَّانِي قَال: ثَنَا عِيْسَى، ثَنَا فُضَيْل عَن ابْن أَبِي نُعْم، عَن أَبِي هُرَيْرَة قَال:
حَدَّثَنِي أَبُو الْقَاسِم نَبِي الْتَّوْبَة صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم قَال: (مَن قَذَف مَمْلُوْكَه وَهُو بَرِيْء مِمَّا قَال جُلِد لَه يَوْم الْقِيَامَة حَدا) قَال مُؤَمَّل: ثَنَا عِيْسَى عَن الْفُضَيْل، يَعْنِنِي ابْن غَزْوَان.
٥١٦٦ - حَدَّثَنَا مُسَدَّد، ثَنَا فُضَيْل بْن عِيَاض؛ عَن حُصَيْن، عَن هِلَال بْن يَسَاف قَال:
كُنَّا نُزُوْلَا فِي دَار سُوَيْد بْن مُقَرِّن، وَفِيْنَا شَيْخ فِيْه حِدَّة وَمَعَه جَارِيَة لَه فَلَطَم وَجْهَهَا، فَمَا رَأَيْت سُوَيْدَا أَشَد غَضَبَا مِنْه ذَاك الْيَوْم قَال: عَجَز عَلَيْك إِلَّا حُر وَجْهِهَا؟ لَقَد رَأَيْتُنَا سَابِع سَبْعَة مِن وَلَد مُقَرِّن وَمَا لَنَا إِلَّا خَادِم، فَلَطَم أَصْغَرُنَا وَجْهَهَا، فَأَمَرَنَا الْنَّبِي صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم بِعِتْقِهَا.
٥١٦٧ - حَدَّثَنَا مُسَدَّد، ثَنَا يَحْيَى، عَن سُفْيَان قَال: حَدِّثْنِي سَلَمَة بْن كُهَيْل قَال: حَدَّثَنِي مُعَاوِيَة بْن سُوَيْد بْن مُقَرِّن قَال: لَطَمَت مَوْلَى لَنَا، فَدَعَاه أَبِي وَدَعَانِي فَقَال: اقْتَص مِنْه، فَإِنَّا مَعْشَر بَنِي مُقَرِّن كُنَّا سَبْعَة عَلَى عَهْد الْنَّبِي صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم وَلَيْس لَنَا إِلَّا خَادِم، فَلَطَمَهَا رَجُل مِنَّا، فَقَال رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم: (أَعْتِقُوهَا) قَالُوْا: إِنَّه لَيْس لَنَا خَادِم غَيْرُهُا قَال: (فَلْتَخْدِمْهُم حَتَّى يَسْتَغْنُوْا، فَإِذَا اسْتَغْنَوْا فَلْيَعْتِقُوهَا).
٥١٦٨ - حَدَّثَنَا مُسَدَّد وَأَبُو كَامِل قَالَا: ثَنَا أَبُو عَوَانَة، عَن فِرَاس، عَن أَبِي صَالِح ذَكْوَان، عَن زَاذَان قَال:
أَتَيْت ابْن عُمَر وَقَد أَعْتَق مَمْلُوْكا لَه فَأَخَذ مِن الْأَرْض عَوْدَا أَو شَيْئا فَقَال: مَالِي فِيْه مِن الْأَجْر مَا يَسْوَى هَذَا، سُمِعَت رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم يَقُوْل: (مَن لَطَم مَمْلُوْكَه أَو ضَرَبَه فَكَفَّارَتُه أَن يُعْتِقَه).
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.