İnsanın Allahü teâlâdan gelen belâ ve musîbetlere tahammül göstermesi, haramlardan sakınması ve nefsin kötü arzularını yapmaması demektir.
Sabır iki kısma ayrılır: Birincisi; günah işlememek için sabretmektir. Şeytan ile insanın kendi nefsi ve kötü arkadaşlar insanı günaha sürüklemeye çalışırlar. Bunları dinlemeyip sabretmek çok sevâbdır.
İkincisi; dertlerin, belâların acılarına sabredip, bağırıp çağırmamaktır. Bu şekilde sabretmek de çok kıymetlidir. Çok kimse de, sabır denilince bu sabrı anlar.
Sabır; büyüklüğü ve fazîleti sebebiyle Kur'ân-ı kerîmde yetmişten fazla yerde zikredildi. Sabredenlerin sevâblarının hesapsız verileceği bildirildi.
Sabrın fazîleti, üstünlüğü çok büyüktür. Bundan dolayı Allahü teâlâ sabrı çok azîz eyledi. Fakat herkese sabır nîmetini vermedi. Dostları ile çok az insanlara verdi. “İhyau ulumiddîn”deki hadîs-i şerîfte buyruldu ki; “Allahü teâlâ buyurdu ki: “Ben kullarımdan herhangi birine, bedenine, malına veya evlâdına bir musîbet verdiğim vakit, onu güzel bir sabırla karşılarsa, kıyâmet günü onun için mîzân ve hesap kurmaktan hayâ ederim.” ve “Allahü teâlâ Cebrâil aleyhisselâma; “Ey Cebrâil gözünden, görme nûrunu aldığım kimseye vereceğim sevâbı bilir misin? Ona kendimi (cemalimi) gösteririm.” buyurdu.”
5- Hidayete erdirilmişti: Yâni peygamberlik şerefi ihsân edilmişti. En’âm sûresi 84. âyetinde meâlen; “Ona (İbrâhim'e) İshak'ı (bir peygamber olarak ihsân ettik) ve (İshak'ın oğlu ve kendisinin torunu) Ya’kûb'u da ihsân ettik. (Onun zürriyetinden de böyle güzîde peygamberler getirdik) ve hepsini de hidâyete erdirdik. (Hepsine muvaffakiyet ve hak dîne kavuşmayı nasîb ettik. Din-i ilâhiyi tebliğe, insanları hak yola dâvet etmeye me’mûr kıldık)” buyruldu.
6- Seçkin ve hayırlı kimselerdendi: Ya’kûb aleyhisselâm her bakımdan zamanında bulunan insanların en üstünü ve seçilmişiydi. Kavmi arasında çok güzel işler yapan, insanlar hakkında dâimâ iyi düşünerek onların kurtulması için çırpınan bir kimse idi. Bu sebeple Allahü teâlânın nezdindeki yeri ve derecesi de yüksekti. Bu husûs Sâd sûresi 47. âyetinde meâlen; “Muhakkak ki onlar (İbrâhim, İshak ve Ya’kûb aleyhimüsselâm) bizim nezdimizde elbette ki seçilmişlerden ve hayırlılardandırlar” buyrularak bildirilmektedir.
7- Rüyâ Tabirini bilirdi: Oğlu Yûsuf aleyhisselâm ona rüyâsını anlattığı zaman, Ya’kûb aleyhisselâm; “Oğulcuğum rüyânı kardeşlerine anlatma, yoksa sana tuzak kurarlar. Zirâ şeytan insanın apaçık düşmanıdır. Rabbim seni böylece rüyândaki gibi seçecek, sana rüyâ tabirini öğretecek. Daha önce ataların İbrâhim ve İshak'a nîmetlerini tamamladığı gibi, sana ve Ya’kûb soyuna da tamamlayacaktır” (Yûsuf sûresi: 5) buyurmuştu. Nitekim oğlu Hazret-i Yûsuf'un rüyâsı, onun tabir ettiği gibi çıktı.
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.