128. Yaralının Teyemmümü
336- Câbir b. Abdillah (radıyallahü anh)’den, şöyle demiştir:
Bir sefere çıkmıştık, bizden bir adama taş değdi ve başını yardı. Sonra bu zat ihtilâm oldu. Arkadaşlarına:
Benim teyemmüm etmeme ruhsat buluyor musunuz? diye sordu.
Sen suyu kullanabilirsin, sana (teyemmüm için) ruhsat bulmuyoruz dediler.
Adam yıkandı akabinde de öldü. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in huzuruna geldiğimizde bu hâdise (kendisine) haber verildi. Bunun üzerine Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem):
" (Fetvayı verenler) onu öldürdüler, Allah da onları öldürsün. Bilmediklerini sorsalardı ya! Cehaletin ilacı ancak sormaktır. Onun teyemmüm etmesi, yarasının üzerine bir bez bağlayıp - Buradaki bağlama manasına gelen kelimenin mı, yoksa ..........mı olduğunda râvî şüpheye düşmüştür. - sonra üzerine meshetmesi ve vücudunun geri kalan kısmım da yıkaması ona yeterdi, diye buyurdu.
İbn Mâce tahâre 93 (değişik şekilde).
337- Abdullah b. Abbâs (r. anhüma)’dan nakledilmiştir ki;
Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında bir adam yaralandı sonra da ihtilam oldu. Yıkanmasını emrettiler o da yıkandı. Bunun üzerine adam öldü. Hâdise Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e aktarıldı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
Onu öldürdüler, Allah da onları öldürsün, cehaletin şifâsı sormak değil miydi?
İbn Mâce, tahâre 93; Ahmed b. Hanbel, 370.
١٢٨ - باب فِي الْمَجْرُوحِ يَتَيَمَّمُ
٣٣٦ - حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ الأَنْطَاكِيُّ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سَلَمَةَ، عَنِ الزُّبَيْرِ بْنِ خُرَيْقٍ، عَنْ عَطَاءٍ، عَنْ جَابِرٍ، قَالَ خَرَجْنَا فِي سَفَرٍ فَأَصَابَ رَجُلاً مِنَّا حَجَرٌ فَشَجَّهُ فِي رَأْسِهِ ثُمَّ احْتَلَمَ فَسَأَلَ أَصْحَابَهُ فَقَالَ هَلْ تَجِدُونَ لِي رُخْصَةً فِي التَّيَمُّمِ فَقَالُوا مَا نَجِدُ لَكَ رُخْصَةً وَأَنْتَ تَقْدِرُ عَلَى الْمَاءِ فَاغْتَسَلَ فَمَاتَ فَلَمَّا قَدِمْنَا عَلَى النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم أُخْبِرَ بِذَلِكَ فَقَالَ ( قَتَلُوهُ قَتَلَهُمُ اللَّهُ أَلاَّ سَأَلُوا إِذْ لَمْ يَعْلَمُوا فَإِنَّمَا شِفَاءُ الْعِيِّ السُّؤَالُ إِنَّمَا كَانَ يَكْفِيهِ أَنْ يَتَيَمَّمَ وَيَعْصِرَ ) . أَوْ ( يَعْصِبَ ) . شَكَّ مُوسَى ( عَلَى جُرْحِهِ خِرْقَةً ثُمَّ يَمْسَحَ عَلَيْهَا وَيَغْسِلَ سَائِرَ جَسَدِهِ ) .
٣٣٧ - حَدَّثَنَا نَصْرُ بْنُ عَاصِمٍ الأَنْطَاكِيُّ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ شُعَيْبٍ، أَخْبَرَنِي الأَوْزَاعِيُّ، أَنَّهُ بَلَغَهُ عَنْ عَطَاءِ بْنِ أَبِي رَبَاحٍ، أَنَّهُ سَمِعَ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عَبَّاسٍ، قَالَ أَصَابَ رَجُلاً جُرْحٌ فِي عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ثُمَّ احْتَلَمَ فَأُمِرَ بِالاِغْتِسَالِ فَاغْتَسَلَ فَمَاتَ فَبَلَغَ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالَ ( قَتَلُوهُ قَتَلَهُمُ اللَّهُ أَلَمْ يَكُنْ شِفَاءُ الْعِيِّ السُّؤَالَ ) .
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.