Beydâvî, Meâlim-üt-tenzîl ve Mazharî gibi meşhûr ve mûteber tefsîrlerin bildirdiklerine göre, Hazret-i Nûh'un, uzun zaman kavmini îmâna dâvet etmesi; buna karşılık onların peygamberlerini tekzip etmeleri üzerine Allahü teâlâ onlara kırk sene müddetle yağmur vermedi. Bu müddet içinde ayrıca hiç bir kadının çocuğu olmadı. Üstelik bu âsî kavmin, çocukları, malları ve davarları da helâk oldu. Nesilleri kesilip bağ-bahçe namına ne varsa hepsi kurudu. Şiddetli bir sıkıntıya ve geçim darlığına düştüler. Ne yapacaklarını bilemediklerinden çok şaşırmışlardı. Sonunda Hazret-i Nûh'a müracaat ettiler. O da kavmine; “Şirkten dönün. Rabbinizden, sizi mağfiret etmesini isteyin. Böylece Allahü teâlâ size nîmetlerinin kapısını açar” buyurdu.
Nitekim Nûh sûresinin 10-24. âyet-i kerîmelerinde meâlen buyruldu ki: “(Nûh (aleyhisselâm) yine münâcâtında Allahü teâlâya yalvararak kavminin hâlini şöyle anlattı: “Yâ Rabbî! Ben onlara) dedim ki: Küfürden tevbe edip Rabbinizden mağfiretinizi isteyiniz. Zirâ, O, şirk ve isyândan tevbe edeni çok mağfiret edicidir. (Siz O'na istiğfâr edin ki, Allahü teâlâ size) ihtiyâcınız kadar yağmur yağdırsın, çok mal ve evlâd ile size imdâd etsin, size meyveli bostanlar, (bağlar, bahçeler) versin ve o bostanlarda nehirler akıtsın. Size ne oluyor ki, Allahü teâlânın âzametine, büyüklüğüne inanmıyorsunuz. İhsânlarını ümîd etmiyorsunuz ve O'nun azâbından korkmuyorsunuz. Halbuki, O sizi tavır tavır (safha safha) yaratmıştır. Hem siz, Allahü teâlânın yedi kat gökleri, tabaka tabaka nasıl yarattığını, dünyâda ve diğer göklerde ayı nûr kıldığını, güneşi, yer yüzünde, gecenin karanlığını giderici ışıklı bir çerağ (lamba) kıldığını görmez misiniz? Allahü teâlâ, sizin aslınız olan Âdem'i (aleyhisselâm), nebât gibi topraktan halk etti. Sonra ölümünüzle yine toprağa iâde eder ve kıyâmet günü tekrar diriltip yine yerden çıkarır. Allahü teâlâ yeryüzünü, sizin için yatak gibi döşenmiş kıldı. Tâ ki onda geniş yollar açıp, ihtiyâcınıza gidersiniz.
Ey Rabbim! (Bu kadar uzun dâvet ve nasîhatime rağmen kendilerine emrettiğim şeylerde) onlar bana âsî oldular. Mal ve çocukları ancak, âhırette hüsrânlarını arttıracak olan kimselere tâbi oldular. (Mallarına güvenip şımaran, evlâtlarına güvenip gururlanan, böylece aldanmış olan reislerine uydular. O mal ve evlâd sâhipleri, aşağı tabakadan olan kimseleri kendilerine çektiler. Bana eziyet vermek için onları teşvik ve tahrik ettiler. Böylece) çok büyük bir mekr, hîle yaptılar. (Reisleri, kendilerine tâbi olanlara;) ilâhlarınıza ibâdeti sakın terketmeyin. Husûsen Vedd, Süvâ, Yegus, Ye’ûk ve Nesr isimlerindeki putlarınızı, bunlara ibâdeti sakın ola ki terketmeyin dediler. (Bu reisler) çok kimseyi azdırdı, dalâlete düşürdü.”
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.