Rivâyet edildiğine göre tûfan, Receb ayının birinci günü başladı Nûh (aleyhisselâm) ve ümmeti de gemiye bugün bindiler. Nûh (aleyhisselâm) tûfanı olarak da anılan bu hâdise altı ay devam etti. Nihâyet Allahü teâlânın emri ile sona erdi. Taberânî’nin bildirdiği bir hadîs-i şerîfte, Nûh'un (aleyhisselâm) gemiye, Receb'in ilk günü bindiği, devamlı oruç tuttuğu, aşûrâ gününe kadar, su üzerinde kaldığı, aşûrâ günü Cûdî dağında durduğu, Nûh'un (aleyhisselâm) ve yanındakilerin o gün oruç tuttukları bildirilmiştir.
Nitekim Hûd sûresinin 44. âyet-i kerîmesinde meâlen buyruldu ki: (Tûfan emri sona erince, Allahü teâlâ tarafından, yere ve göğe emrolunup) denildi ki: “Ey yer! Suyunu yut ve ey semâ suyunu tut.” (Yağdırma! Bu ilâhi emir karşısında) su çekildi ve gemi Cûdî Dağı üzerinde karar kıldı. Bundan sonra; (Allahü teâlânın peygamberini tekzip ile kâfir olup kendilerine zulmeden) zâlimler, (Allahü teâlânın rahmetinden) uzak ve helâk olsun denildi”
Yine Hûd sûresinin 48. âyet-i kerîmesinde meâlen buyruldu ki: “Allahü teâlâ tarafından Nûh'a denildi ki: “Yâ Nûh! Bizden bir selâmet ile ve senin üzerine ve seninle beraber bulunanlardan doğup, yetişecek mü’min ümmetler üzerine birçok bereketler ile gemiden in. Beraberinde bulunanlardan gelecek kâfir ümmetler de vardır ki, biz onları da (dünyâda bol rızıklarla) faydalandıracağız. Sonra ise (âhirette) onları, bizden elem verici bir azâb çarpacaktır.”
Muhammed bin Ka'b (rahmetullahi aleyh) buyurdu ki: “Bu âyet-i kerîmedeki selâmet ve berekâta, kıyâmete kadar, erkek ve kadın her mü’min dâhildir. Dünyâda faydalanmak ve sonunda da âhırette azâba uğramaya da, kıyâmete kadar gelecek bütün kâfirler dâhildir.”
Tûfan sona erince gemide bulunanlar, emniyet ve selâmet içinde gemiden indiler. Yeryüzünde, kendilerinden başka hiç bir canlı sağ kalmadı. Bu dehşetli ve korkunç tûfanda onlar, îmânlarının bereketiyle hiç bir sıkıntı ve elem görmediler. Nitekim Tefsîr-i Kurtubi'de, Hazret-i Hüseyn’in (radıyallahü anh) rivâyet ettiği bir hadîs-i şerîfte meâlen buyruldu ki: “Ümmetim gemiye bindiklerinde, besmele çekerek; “Bismillâhi mecrâhâ ve mürsâha...” (Hûd sûresi: 41) ve; “Vemâ kaderullâhe hakka kadrihî...” (Zümer sûresi: 67) âyet-i kerîmelerini okurlarsa, boğulmaktan emîn olurlar.”
Dağlar gibi dalgaların meydana geldiği o korkunç su deryâsı, Allahü teâlânın emri ile yine çok kısa bir zamanda kuruyup, yeryüzü yaşamaya müsâit hâle geldi. Tûfandan evvel 40 veya 90 sene süren kıtlık müddetince, müşriklerin çocukları da olmamıştı. Yâni tûfanda, yeryüzünde hep, akıl-baliğ olan kimseler vardı. Bunlardan mü’min olanlar kurtulup, kâfirler ise, tamâmen helâk oldu. Yâni tûfanda müşriklerin çocukları olmadığından günahsız kimseler helâk olmamıştır.
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.