Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Hazret-i Nûh'un Vefâtı

Hazret-i Nûh'un Vefâtı || Peygamberler Ansiklopedisi || Hadis Kütüphanesi

Ravdat-üs-safâ” kitabında bildirildiğine göre, Hazret-i Nûh, tûfanın olduğu sene, tûfan son bulduktan, yeryüzünde hayat yeniden başladıktan ve evlâdı etrâfa dağıldıktan sonra vefât etti. Tûfandan sonra daha uzun seneler yaşadığı, hattâ, bu senelerin adedi hakkında muhtelif rivâyetlerin olduğu bildirilmiştir. En kuvvetli rivâyet, elli yaşında iken peygamber olduğudur. Peygamberliğinin 950 sene sürdüğü Kur’an-ı kerîmde açıkça bildirildi. Rivâyetlerin en kuvvetlisi tûfandan sonra, o sene vefât ettiğidir. Yâni bin sene ömür sürmüştür.
Hazret-i Nûh'un vefâtı yaklaştığında Cebrâil ve Azrâil (aleyhimesselâm) birlikte geldiler. Azrâil (aleyhisselâm),”Ey uzun ömürlü peygamber! Ömür olarak bu kadar hayat sürdün. Çok günler geçirdin. Sıkıntı ve meşakkat diyârı olan bu fânî âlemi nasıl buldun?” diye sordu. O da cevâbında buyurdu ki: “İki kapısı olan bir kervansaray gibi buldum. Bu kapının birinden içeri girdim. Diğerinden çıkıp gidiyorum. Ancak içeride az bir miktar kaldım.” Bundan sonra vefât edip, Kudüs'te Beyt-i Makdis'de defnedildi. Kabr-i şerîfinin Necef yâni Kûfe'de İmâm-ı Ali'nin (radıyallahü anh) kabrinin bitişiğinde olup, Hazret-i Âdem'in de orada bulunduğu rivâyet edilmiştir. Bu husûsta başka rivâyetler de vardır.
“Ravdat-üs-safâ” kitabında anlatıldığına göre, Ali bin Zeyd bin Cüd’ân, Yûsuf bin Mihran’dan (rahmetullahi aleyhima) o da Abdullah ibni Abbâs'dan (radıyallahü anhümâ) şöyle rivâyet etti: Havârîler, Îsâ'ya (aleyhisselâm) dediler ki; “Ey Allah'ın peygamberi! Allahü teâlâ sana, ölüleri diriltmek mûcizesini verdi.” Nûh'un (aleyhisselâm) gemisini görmüş, bize ondan bahsedecek birisini diriltseydin ne iyi olurdu. Bunun üzerine Îsâ (aleyhisselâm) onları, bir kum tepeciğinin yanına götürdü. Oradan bir avuç toprak alıp; “Buranın ne olduğunu bilir misiniz?” diye sordu. Onlar; “Allahü teâlâ ve resûlü daha iyi bilir” dediler. O zaman Îsâ (aleyhisselâm); “Burada Hazret-i Nûh'un oğlu Sam (rahmetullahi aleyh) vardır” buyurup, elindeki asâsı ile toprağa vurdu ve; “Allahü teâlânın izni ile kalk!” buyurdu. O böyle söyler söylemez orası açıldı ve Sam, başındaki toz toprağı silkerek ayağa kalktı. Gayet yaşlanmış, saçları ağarmıştı.
 Hazret-i Îsâ ona; “Sen bu hâlde mi vefât ettin?” diye sorunca; “Hayır, bilakis daha genç idim. Lâkin ben tekrar diriltilince kıyâmet kopuyor zannettim. Bunun heybetinden bir anda böyle yaşlandım. Saçım ağardı” dedi. Hazret-i Îsâ, Sam'a; “Nûh'un (aleyhisselâm) gemisinden bahset, haber ver” dedi. Sam da şöyle anlattı: “Geminin uzunluğu 1200 zrâ' (takriben 600 m.) genişliği 600 zrâ' (takriben 300 m.) idi. Gemi üç katlı idi. Birinci katta evcil ve vahşî hayvanlar, ikinci katta kuşlar üçüncü katta da mü’minler vardı. Birbirine hasım olan hayvanlar arasında Allahü teâlâ ülfet (dostluk) verdi. Böylece birbirlerine zararları dokunmadı.” Bu şekilde suâl ve cevaplardan sonra, Îsâ (aleyhisselâm); “Allahü teâlânın izniyle geri dön” buyurdu. Sam da tekrar vefât edip toprağa girdi.
Rivâyet edilir ki, Nûh (aleyhisselâm) ve gemide onunla beraber bulunanlar, devamlı suya baktıklarından dolayı gözleri karardı. Bu sebeple, gemiden çıktıkları âşûrâ günü gözlerine sürme çekmekle emrolundular.
Nitekim İbn-i Abbâsın (radıyallahü anh) rivâyet ettiği bir hadîs-i şerîfte meâlen buyuruldu ki: “Her kim Âşûrâ gününde ismidle sürmelenirse (ismid denilen husûsî kühl taşı ile gözüne sürme çekerse ve bunu kullanmaya devam ederse) ebediyyen göz ağrısı çekmez.” “Ramuz-ül-ehadis”in şerhi olan “Levâmiul-ukûl”de bu hadîs-i şerîfin şerhinde buyruluyor ki: İsmid, göze sürme çekilen mârûf, mâdenî bir taştır. Sürme çekilen taşlar içinde ismidin ayrı bir husûsiyeti vardır. Tirmizî (rahmetullahi aleyh), İbn-i Abbâs'ın (radıyallahü anh); “Sürmelendiğiniz şeylerin en hayırlısı ismiddir” dediğini rivâyet etmiştir. İsmide kühl-i İsfehânî de denir. Göz yaşını ve yaraları kurutur. Gözün sıhhatini korur, sinirlerini kuvvetlendirir. Gözün nûrunu artırır. Bilhassa yaşlılar ve çocuklar için çok faydalıdır.
Ebüşşeyh'in, “Ahlâk-un-nebî” kitabında, Hazret-i Âişe'nin şöyle naklettiği bildirilmektedir: “Resûlullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) bir ismidi vardı. Uyuyacakları zaman onunla gözlerini üçer defâ sürmelerdi.”
Hazret-i Ali buyurdu ki: “İsmid ile sürmelenmeye iyi yapışınız. Çünkü o, kirpikleri kuvvetlendirir, göz çapağını giderir ve görmeyi netleştirir.”


H A D İ S
K Ü T Ü P H A N E S İ


Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

[blogger]

SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget