1- Kendinden önceki dîni neshedip yeni bir din getiren resûllerdendir. “Hazret-i Âdem de resûl idi. Fakat kendinden evvel herhangi bir din hattâ insan olmadığı için, onun dîni herhangi bir dîni neshetmiş değildir.” 2- Hak dîne dâvet ettiği için kavmi tarafından ezâ ve cefâ gören ilk peygamberdir. 3- Ömrü çok uzun idi. O kadar yaşına ve pek çok eziyet ve cefâ görmüş olmasına rağmen kuvvetinden bir şey kaybetmemiş, dişi dökülmemiş ve saçları ağarmamış idi. 4- O zamanda yeryüzünde bulunan bütün kâfirler onun duâsı sebebiyle helâk oldu. 5- Kavmini hak dîne dâvet için, 950 sene çok ısrârlı bir şekilde, gizli ve âşikâre olarak, gece-gündüz çalıştı, gayret etti. Kavmi ise ona devamlı eziyet ettiler. 6- Mîsak ve vahiyde, Peygamber efendimizden sonra ikinci derecede kılındı. Nitekim, Ahzâb sûresinin 7. âyet-i kerîmesinde meâlen buyruldu ki: “...Husûsen bu ahd aldıklarımız içinde meşhûr ve ülü’l-azm olanları sen, Nûh, İbrâhim, Mûsâ ve Îsâ bin Meryem (aleyhimüsselâm). Biz bunlardan sağlam, yemînli, te’kidli bir ahd, söz aldık.” Nisâ sûresinin 163. âyet-i kerîmesinde de meâlen; “Ey Resûlüm! Nûh'a (aleyhisselâm) ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik...” buyuruldu. 7- Allahü teâlâ ona gemi yapma ilmini ve san’atını verdi. Gemiyi suda yürütme imkanı verdi. 8- Yine Allahü teâlâ Nûh'u aleyhisselâm; “Çok şükredici bir kul” olarak isimlendirdi. Ona tûfandan kurtuluş verdi ve bereketle ikrâmda bulundu.
Muhammed bin Kâ'b el-Kurazi (rahmetullahi aleyh); “Hûd sûresinin 48. âyet-i kerîmesindeki bereket ve selâmın içerisine kıyâmete kadar erkek ve kadın bütün mü’minler girmektedir. Onun zürriyeti devamlı kılındı” buyurmuştur. 9- Kıyâmet gününde Peygamber efendimizden sonra, kabrinden ilk kalkacak olan odur. 10- Devamlı olarak kavmini îmâna dâvet ederdi. Bununla beraber ibâdetten hiç geri durmaz, her gün yediyüz rekat namaz kılardı. Kur’an-ı kerîmde İsrâ sûresinin 3. âyet-i kerîmesinde meâlen; “Ey Nûh ile beraber gemiye yüklediğimiz kimselerin zürriyeti! Doğrusu Nûh çok şükredici bir kul idi” buyruldu.
“Tefsîr-i Mazharî” de bu âyet-i kerîmenin tefsîrinde İbn-i Merdeveyh'in (rahmetullahi aleyh), Ebû Fâtıma'dan (rahmetullahi aleyh) bildirdiği bir hadîs-i şerîfte Peygamber efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: “Nûh aleyhisselâm, “Bismillâh” ve “Elhamdülillah” demeden, büyük olsun, küçük olsun herhangi bir iş yapmazdı. Bu sebeple Allahü teâlâ, onu; “Çok şükredici bir kul” olarak isimlendirdi.”
İbn-i Cerîr ve Taberânî (rahmetullahi aleyhima) Sa'd bin Mes’ûd es-Sekafî'den (radıyallahü anh) şöyle rivâyet etmişlerdir: “Nûh aleyhisselâm bir şey yeyip içtiği veya bir elbise giydiğinde hep Allahü teâlâya hamdederdi. Bunun için; “Çok şükredici bir kul” olarak zikredilmiştir.
Âyet-i kerîmede, Allahü teâlâya şükretmeye teşvik vardır. Yâni siz, Hazret-i Nûh'a inanan kimselersiniz. Onun ve gemide onunla beraber taşınanların zürriyetisiniz. O hâlde siz de onlar gibi olunuz demektir.
Hazret-i Nûh her hâliyle Allahü teâlâya şükreden bir zât idi. Allahü teâlânın ihsân ettiği nîmetlere şükreder, hayrı ancak Allahü teâlâdan bilirdi.
Katâde (radıyallahü anh) buyurdu ki: “Nûh (aleyhisselâm) bir elbise giyse “Bismillâh”, onu çıkardığında ise, “Elhamdülillah” derdi.”
“Tefsîr-i Kurtubi”de büyük âlimlerden nakledilerek; “Nûh (aleyhisselâm) bir şey yerken “Bismillâh”, yedikten sonra ise “Elhamdülillah” derdi.” buyrulmaktadır.
İmrân bin Süleym’den (rahmetullahi aleyh) şöyle rivâyet edilmiştir; “Hazret-i Nûh'a “Çok şükredici bir kul” buyrulmasının sebebi şudur: O yemek yeyince; “Beni doyuran Allahü teâlâya hamdolsun. Dileseydi beni aç bırakırdı” derdi. Bir şey içtiğinde; “Bana su veren Allahü teâlâya hamdolsun. Dileseydi beni susuz bırakırdı” derdi. Bir şey giydiğinde; “Beni giydiren Allahü teâlâya hamdolsun. Dileseydi beni çıplak bırakırdı” derdi. Ayakkabısını giydiğinde; “Bana ayakkabıyı giydiren Allahü teâlâya hamdolsun. Dileseydi beni yalın ayak bırakırdı” derdi.
“Mir’ât-ı kâinat”ta diyor ki; “Hazret-i Nûh, devamlı sûrette Allahü teâlâya hamdeder, çok şükrederdi. Büyük abdest bozduğunda; “Bana eziyet veren şeyi benden çıkaran Allahü teâlâya hamdederim. O, çıkmamasını dileseydi, eziyet veren şey benden çıkmazdı” derdi. İftar edeceği zaman, elinde bulunan yiyeceği mü’minlerden ihtiyâcı olan varsa ona verir, kendisi açlığa sabrederdi.”
Nûh aleyhisselâmın en büyük husûsiyetlerinden olan şükür hakkında Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarında verilen bilgi özetle şöyledir:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.