Mûsâ aleyhisselâm, Tûr dağındaki münâcâtında, Allahü teâlâya; “Yâ Rabbî! Hangi kulların sana sevgilidir?” dedi. Allahü teâlâ da; “Beni zikredip, unutmayan kullarım” buyurdu. “Hangi kulların en iyi hüküm verir?” dedi. “Hak ile hükmedip, nefsine uymayanlar” buyurdu. “Hangi kulların daha büyük âlimlerdir?” dedi. “Bildiğini insanlara öğreten, doğruya götüren sözü dinleyen, kötü sözden kaçınan” buyurdu. “Yâ Rabbî! Hangi kulunun ameli daha hayırlıdır?” dedi. “Dili yalan konuşmayan, kalbi günâh ile meşgûl olmayan ve zinâ yapmayan” buyurdu.
Abdullah İbni Mes’ûd (radıyallahü anh) buyurdu ki: “Mûsâ aleyhisselâm, Tûr-i Sînâ'da gözünden perdeler kaldırılıp, Arş-ı a’lâya kadar her şeyi görünce; arşın gölgesinde bir kulun oturduğunu gördü ve; “Yâ Rabbî, bu kimdir?” dedi. Allahü teâlâ da; “Rabbinin ihsânı ile insanlara verdiğine hased etmeyen, ana-babasına iyilik eden, koğuculuk yapıp dolaşmayan bir kuldur” buyurdu. Mûsâ aleyhisselâm: “Yâ Rabbî! Vâki olan hatâmı ve senin bildiğin kusurlarımı mağfiret eyle. Nefsimin vesvesesinden ve kötü amelimden sana sığınırım” dedi. Hak teâlâ; “Bu sana yeter” buyurdu. “Yâ Rabbî! Yapacağım amellerden sence en sevgilisi hangisidir?” dedi. “Beni hatırlayıp, unutmaman” buyurdu. “Amel bakımından hangi kulun iyidir?” dedi. “Dili yalan söylemeyen, kalbi fâcir olmayan, ferci zinâ etmeyen, güzel ahlâklı mü’min” buyurdu. “En kötü amel işleyen kulların hangileridir?” dedi. “Kötü ahlâklı fâcir (âşikâre ve devamlı günâh işleyen), gece ölü gibi hareketsiz, gündüz ise tembel olan” buyurdu.
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.