42- BİR CARİYEYİ AZAT EDİP SONRA ONUNLA EVLENEN ADAM (IN SEVABININ BEYÂNI) BÂBI
2032 - “... Ebû Mûsâ (el-Eş'arî) (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir :
(Kimin bir cariyesi olup onu (incitmeden) güzelce eğitip öğretir; sonra azat eder ve onunla evlenirse iki ecir kazanır. Ehl-i Kitab'tan her hangi bir adam kendi peygamberine ve Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'e îman ederse ona da iki ecir vardır. Başkasının mülkiyeti altında bulunan her hangi bir köle, üzerinde bulunan Allahü teâlâ’nın hakkını ve efendilerinin hakkını edâ ederse ona da iki ecir vardır. )
(Râvi) Salih demiştir ki : (Şeyhim) Şâ'bi şöyle dedi : Ben sana bu hadîsi, bir şey (karşılık ve bedel) olmaksızın verdim . Şüphesiz bineği bulunan kişi bunun durumdaki bir mes'ele uğrunda binip (ta) Medîne-i Münevvere'ye kadar gider. "
2033- ... Enes (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir:
(Hayber savaşında esir alınan) Safiyye (binti Huyey) (radıyallahü anhâ); Dıhye el-Kelbiyye (radıyallahü anh)’ın (cariyesi) oldu. Bundan sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in (cariyesi) oldu. Bunun üzerine Efendimiz onunla evlendi ve onu azat etmeyi onun için mehir eyledi.
(Râvi) Hammâd demiştir ki: (Râvi) Abdü’l-Aziz, râvi Sâbit'e: Ey Ebâ Muhammed! Sen Peygamberin Safiyye'ye neyi mehir eylediğini Enes'e sordun mu? demiş. Sabit: Efendimiz, Safiyye'nin nefsini (azat etmeyi) onun için mehir eyledi demiştir. "
2034 - “... Âişe (radıyallahü anhâ)'dan; Şöyle demiştir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Safiyye (binti Huyey) (radıyallahü anhâ)'yi azat etti ve onu azat etmeyi ona mehir eyleyerek onunla evlendi. "
٤٢ - باب الرَّجُلِ يَعْتِقُ أَمَتَهُ ثُمَّ يَتَزَوَّجُهَا
٢٠٣٢ - حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ سَعِيدٍ أَبُو سَعِيدٍ الأَشَجُّ، حَدَّثَنَا عَبْدَةُ بْنُ سُلَيْمَانَ، عَنْ صَالِحِ بْنِ صَالِحِ بْنِ حَىٍّ، عَنِ الشَّعْبِيِّ، عَنْ أَبِي بُرْدَةَ، عَنْ أَبِي مُوسَى، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ( مَنْ كَانَتْ لَهُ جَارِيَةٌ فَأَدَّبَهَا فَأَحْسَنَ أَدَبَهَا وَعَلَّمَهَا فَأَحْسَنَ تَعْلِيمَهَا ثُمَّ أَعْتَقَهَا وَتَزَوَّجَهَا فَلَهُ أَجْرَانِ وَأَيُّمَا رَجُلٍ مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ آمَنَ بِنَبِيِّهِ وَآمَنَ بِمُحَمَّدٍ فَلَهُ أَجْرَانِ وَأَيُّمَا عَبْدٍ مَمْلُوكٍ أَدَّى حَقَّ اللَّهِ عَلَيْهِ وَحَقَّ مَوَالِيهِ فَلَهُ أَجْرَانِ ). قَالَ صَالِحٌ قَالَ الشَّعْبِيُّ قَدْ أَعْطَيْتُكَهَا بِغَيْرِ شَىْءٍ . إِنْ كَانَ الرَّاكِبُ لَيَرْكَبُ فِيمَا دُونَهَا إِلَى الْمَدِينَةِ .
٢٠٣٣ - حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ عَبْدَةَ، حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ، حَدَّثَنَا ثَابِتٌ، وَعَبْدُ الْعَزِيزِ، عَنْ أَنَسٍ، قَالَ صَارَتْ صَفِيَّةُ لِدِحْيَةَ الْكَلْبِيِّ ثُمَّ صَارَتْ لِرَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ بَعْدُ فَتَزَوَّجَهَا وَجَعَلَ عِتْقَهَا صَدَاقَهَا . قَالَ حَمَّادٌ فَقَالَ عَبْدُ الْعَزِيزِ لِثَابِتٍ يَا أَبَا مُحَمَّدٍ أَنْتَ سَأَلْتَ أَنَسًا مَا أَمْهَرَهَا قَالَ أَمْهَرَهَا نَفْسَهَا .
٢٠٣٤ - حَدَّثَنَا حُبَيْشُ بْنُ مُبَشِّرٍ، حَدَّثَنَا يُونُسُ بْنُ مُحَمَّدٍ، حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ، عَنْ أَيُّوبَ، عَنْ عِكْرِمَةَ، عَنْ عَائِشَةَ، . أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ أَعْتَقَ صَفِيَّةَ وَجَعَلَ عِتْقَهَا صَدَاقَهَا وَتَزَوَّجَهَا .
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.