Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

GINA’ (= NAĞME VE YÜKSEK SESLE ŞİİR SÖYLEMEK) VE DEF (ÇALMAK) BÂBI

GINA’ (= NAĞME VE YÜKSEK SESLE ŞİİR SÖYLEMEK) VE DEF (ÇALMAK) BÂBI || NİKÂH KİTABI || SÜNEN-İ İBN MACE || HADİS KÜTÜPHANESİ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 21- GINA’ (= NAĞME VE YÜKSEK SESLE ŞİİR SÖYLEMEK) VE DEF (ÇALMAK) BÂBI

1972 - “... Hâlid el-Medenî isimli Ebü’l-Hüseyn (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir :

Biz bir aşure günü Medine (-i Münevvere)'de idik. Cariyeler, def çalıp nağme ile söz söylüyorlardı. (Bu durumu yadırgadığımız için) Biz er-Rubeyyi' bint-i Muavviz (radıyallahü anhümâ) 'nın yanına girdik de cariyelerin durumunu ona anlattık. Kendisi bize şöyle dedi: Ben, gelin olduğumun kuşluk vaktinde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) evlenme törenime gelerek odama girdi. O sırada iki kızcağız def çalgısı eşliğinde nağme ile söz söylüyor ve Bedir savaşında şehid edilen babalarımın menkıbelerini anıyorlardı. Bu kızcağızlar söyledikleri sözler arasında: İçimizde yarın ne olacağını bilen bir Peygamber de vardır, diyorlardı. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (oradakilere) :

(Bu söze gelince bunu söylemeyiniz. Yarın ne olacağını Allah'tan başka kimse bilmez. ) buyurdu. "

1973 - “... Âişe (radıyallahü anhâ)'dan; Şöyle demiştir : Bir defa ensâr kızlarından iki kızcağız (def çalgısı eşliğinde) Buâs savaşında ensâr'ın yekdiğeri hakkında söyledikleri şiirleri nağme ile ve yüksek sesle benîm yanımda okurlarken (Babam) Ebû Bekir (radıyallahü anh) odama girdi. Âişe (radıyallahü anhâ) demiştir ki: ve bu iki kız şarkıcı değillerdi. Ebû Bekir (radıyallahü anh) :

(Bu ne hâl?) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in odasında şeytan mezmûru mu? diyerek beni azarladı. Bu iş fıtır bayramı gününde idi. (Odamdaki yatağına uzanıp mübarek yüzünü çevirmiş vazıyette bulunan) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), bunun üzerine (Ebû Bekir) (radıyallahü anh)'a dönerek) :

(Yâ Ebâ Bekir! (Onlara ilişme. ) Şüphesiz her kavmin bir bayramı vardır. Bu da bizim bayramımızdır.) buyurdu. "

1974 - “... Enes bin Mâlik (radıyallahü anh)'den; Şöyle demiştir:

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bîr defa Medine (i Münevvere) 'nin bâzı yerlerinden geçti de aniden bir kaç kızcağızla karşılaştı. Kızlar def çalıyor, nağme ile şiirler okuyor ve.

Biz Neccâr oğullarının kızlarıyız. Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) ne iyi komşudur, diyorlardı. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), o kızcağızlara:

(Allah biliyor ki cidden ben de sizleri seviyorum. ) buyurdu. "

1975 - “... Abdullah bin Abbâs (radıyallahü anhümâ)'dan; Şöyle demiştir :

Âişe (radıyallahü anhâ), yakını olan bir kızı Ensâr'dan bir adam ile evlendirdi. (Gelin götürüldükten sonra) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) geldi ve (orada bulunanlara) :

— (Genç kızı (damadın evine) gönderdiniz (mi?) buyurdu. Sahâbîler:

— Evet, dediler. Efendimiz:

— (Def çalıp nağme ile şiir söyleyecek bir kızcağızı gelinle beraber gönderdiniz (mi?) buyurdu. Âişe (radıyallahü anhâ) :

— Hayır, dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) :

— (Şüphesiz Ensâr, içlerinde gazel (âdeti) bulunan bir kavimdir. Keşki onlara: . . . . - Size geldik, size geldik. Artık Allah bize de, size de uzun ömür versin, diyecek bir kızcağızı gelinle beraber göndereydiniz. ) buyurdu. "

1976 - “... Mücâhid (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir:

Ben, (Abdullah) bin Ömer (radıyallahü anhümâ)'nın beraberinde idim. Bir davul sesini işitti. Bunun üzerine iki parmağı (nın uçları) nı kulaklarına soktuktan sonra oradan uzaklaştı. Hattâ bunu üç defa yaptı. Sonra dedi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) böyle yapmıştır. "

٢١ - باب الْغِنَاءِ وَالدُّفِّ

١٩٧٢ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ، حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ، عَنْ أَبِي الْحُسَيْنِ، - اسْمُهُ خَالِدٌ الْمَدَنِيُّ - قَالَ كُنَّا بِالْمَدِينَةِ يَوْمَ عَاشُورَاءَ وَالْجَوَارِي يَضْرِبْنَ بِالدُّفِّ وَيَتَغَنَّيْنَ فَدَخَلْنَا عَلَى الرُّبَيِّعِ بِنْتِ مُعَوِّذٍ فَذَكَرْنَا ذَلِكَ لَهَا ‏.‏ فَقَالَتْ دَخَلَ عَلَىَّ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ صَبِيحَةَ عُرْسِي وَعِنْدِي جَارِيَتَانِ تُغَنِّيَانِ وَتَنْدُبَانِ آبَائِي الَّذِينَ قُتِلُوا يَوْمَ بَدْرٍ وَتَقُولاَنِ فِيمَا تَقُولاَنِ وَفِينَا نَبِيٌّ يَعْلَمُ مَا فِي غَدٍ ‏.‏ فَقَالَ ‏( أَمَّا هَذَا فَلاَ تَقُولُوهُ مَا يَعْلَمُ مَا فِي غَدٍ إِلاَّ اللَّهُ ‏)‏.‏

١٩٧٣ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا أَبُو أُسَامَةَ، عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ عَائِشَةَ، قَالَتْ دَخَلَ عَلَىَّ أَبُو بَكْرٍ وَعِنْدِي جَارِيَتَانِ مِنْ جَوَارِي الأَنْصَارِ تُغَنِّيَانِ بِمَا تَقَاوَلَتْ بِهِ الأَنْصَارُ فِي يَوْمِ بُعَاثٍ ‏.‏ قَالَتْ وَلَيْسَتَا بِمُغَنِّيَتَيْنِ ‏.‏ فَقَالَ أَبُو بَكْرٍ أَبِمَزْمُورِ الشَّيْطَانِ فِي بَيْتِ النَّبِيِّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ وَذَلِكَ فِي يَوْمِ عِيدِ الْفِطْرِ فَقَالَ النَّبِيُّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( يَا أَبَا بَكْرٍ إِنَّ لِكُلِّ قَوْمٍ عِيدًا وَهَذَا عِيدُنَا ‏)‏.‏

١٩٧٤ - حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ، حَدَّثَنَا عِيسَى بْنُ يُونُسَ، حَدَّثَنَا عَوْفٌ، عَنْ ثُمَامَةَ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ، عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ، أَنَّ النَّبِيَّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ مَرَّ بِبَعْضِ الْمَدِينَةِ فَإِذَا هُوَ بِجَوَارٍ يَضْرِبْنَ بِدُفِّهِنَّ وَيَتَغَنَّيْنَ وَيَقُلْنَ نَحْنُ جَوَارٍ مِنْ بَنِي النَّجَّارِ يَا حَبَّذَا مُحَمَّدٌ مِنْ جَارِ ‏.‏ فَقَالَ النَّبِيُّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( يَعْلَمُ اللَّهُ إِنِّي لأُحِبُّكُنَّ ‏)‏.‏

١٩٧٥ - حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ بْنُ مَنْصُورٍ، أَنْبَأَنَا جَعْفَرُ بْنُ عَوْنٍ، أَنْبَأَنَا الأَجْلَحُ، عَنْ أَبِي الزُّبَيْرِ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، قَالَ أَنْكَحَتْ عَائِشَةُ ذَاتَ قَرَابَةٍ لَهَا مِنَ الأَنْصَارِ فَجَاءَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فَقَالَ ‏( أَهْدَيْتُمُ الْفَتَاةَ ‏)‏.‏ قَالُوا نَعَمْ ‏.‏ قَالَ ‏( أَرْسَلْتُمْ مَعَهَا مَنْ يُغَنِّي قَالَتْ لاَ ‏.‏ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( إِنَّ الأَنْصَارَ قَوْمٌ فِيهِمْ غَزَلٌ فَلَوْ بَعَثْتُمْ مَعَهَا مَنْ يَقُولُ أَتَيْنَاكُمْ أَتَيْنَاكُمْ فَحَيَّانَا وَحَيَّاكُمْ ‏)‏.‏

١٩٧٦ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى، حَدَّثَنَا الْفِرْيَابِيُّ، عَنْ ثَعْلَبَةَ بْنِ أَبِي مَالِكٍ التَّمِيمِيِّ، عَنْ لَيْثٍ، عَنْ مُجَاهِدٍ، قَالَ كُنْتُ مَعَ ابْنِ عُمَرَ فَسَمِعَ صَوْتَ، طَبْلٍ فَأَدْخَلَ إِصْبَعَيْهِ فِي أُذُنَيْهِ ثُمَّ تَنَحَّى حَتَّى فَعَلَ ذَلِكَ ثَلاَثَ مَرَّاتٍ ‏.‏ ثُمَّ قَالَ هَكَذَا فَعَلَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏.‏


Etiketler:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

[blogger]

SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget