27- LİÂN BÂBI
2144 - “... Sehl bin Sa'd-i Sâidî (radıyallahü anhümâ)’dan rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir:
(Aclân oğullarından) Uveymir, (Aclân oğullarının başı olan) Âsim bin Adî'ye gelerek: Benim için Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e şu soruyu sor, dedi :
(Yâ Resûlallah!) ne dersin? Bir kimse, karısının beraberinde bir adamı bulsa (zina ettiklerini muhakkak bilse) ve (zâni) adamı öldürse, bu öldürme nedeni ile kadının kocası kısas olarak öldürülür mü? Yoksa kadının kocası ne yapar?
Âsim da gidip bu soruyu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e sordu. Fakat Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), bu soruları ayıpladı. (Bundan hoşlanmadı. ) Sonra Uveymir, Asım’a rastladı ve: Ne yaptın? diye sordu. Âsim ona: Sen bana iyi bir iş getirmedin. Ben (senin sorunu) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e sordum. Ama O, bu soruları ayıpladı (böyle meseleleri sormayı çirkin gördü), dedi. Bunun üzerine Uveymir :
— Vallahi ben kendim Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gidip bu soruyu muhakkak soracağım, dedi ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in huzuruna çıktı. Baktı ki kendisi ile karısı hakkında Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem)'e Kur'an âyetleri indirilmiş. Nur : 6, 7, 8 ve 9. Ayetler Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem), Uveymir ile karısı (Havle) arasında Liân işlemini icra etti. Bu işlemden hemen sonra Uveymir
— Ey Allah'ın Resulü! Allah'a yemin ederim ki eğer ben bu kadını götürsem (yani nikâhım altında tutsam) onun aleyhinde yalan söz söylemiş olurum, (yani artık onunla yaşıyamam) dedi. Râvi demiştir ki: Ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Uveymir'e (karısını boşamasını) emretmeden önce kendisi karısından ayrıldı (yani üç talâkla boşadı). Artık lânetleşen karı, koca hakkında bu şekil boşama, uyulan bir yol oldu. Sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (orada bulunanlara) :
(Bu kadına nezâret ediniz. Eğer vücudu siyah, gözlerinin siyahı koyu, kalçaları iri (ve baldırları kaba) bir çocuk getirirse (doğurursa) ben Uveymir'in bu kadına zina isnadında gerçekten doğru olduğunu sanırım. Eğer kadın keler nevinden kızılca kurt gibi kızılca bir çocuk getirir (doğurur) ise ben Uveymir'in yalancı olduğunu sanırım) buyurdu. Râvi demiştir ki sonra kadın (Havle) hoşlanılmayan (Yani zina isnadını doğrulayıcı) surette bir çocuk getirdi. "
2145 - “... (Abdullah) bin Abbâs (radıyallahü anhüma)'dan rivâyet edildiğine göre:
Hilâl bin Ümeyye (el-Ensâri), karısı (Havle)'nin Şerik bin Sahmâ ile zina ettiğini Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in huzurunda iddia etti. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Hilâl'e :
(Dört şahidini hazırla veya sırtına had (vurulur)) buyurdu. Hilâl, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e;
— (Yâ Resûlallah!) Seni hak (din) ile gönderen (Allah)'a yemin ederim ki ben (bu isnadımda) muhakkak doğru sözlüyüm ve muhakkak Allahü teâlâ bu meselemde benim sırtımı (şahsımı) hadden kurtaracak âyet göndercektir, dedi. İbn-i Abbâs demiştir ki: Hemen sonra; . . . . âyetinden ta . . . . . âyetine kadar olan Nazm-i İlâhî indi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de (bu âyetlerin kendisine indiği yerden) hemen ayrılıp Hilâl ile karısına haber gönderdi (onları huzura getirtti. ) İkisi de geldi. (Önce) Hilâl ayağa kalkarak (âyetlerde emredildiği şekilde) liân yemininde bulundu. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de (eşlere hitaben) : Allah, ikinizden birisinin yalancı olduğunu şüphesiz bilir. Bu itibarla (ikinizden) tevbe edip bu liân yemininden imtina eden var mıdır? buyuruyordu. Hilâl liân yemini ettikten sonra karısı ayağa kalktı ve liân yeminini (âyetlerde emredildiği gibi dört defa) etti. Beşincisinde : "Eğer Hilâl (zina isnadında) doğru sözlü ise Allah'ın gazabı Havle'nin üzerinde olsun" demeye sıra gelince, orada bulunanlar kadına. - (Ey kadın bil ki) bu (beşinci) yemin şüphesiz elim azabı mûcibtir, diye uyardılar. İbn-i Abbâs demiştir ki: Bu uyan üzerine kadın durakladı ve biraz geriledi. Hattâ biz kadının (kocasını tekzib etmekten) dönüş yapacağını (ve beşinci yemini yapmadan gerisin geriye gideceğini) sandık. Fakat kadın (kendini toparladı ve) :
— Vallahi ben kabilemi ömür boyunca rezîl ve rüsvay etmem, dedi, (ve beşinci yemini de etti). Sonra Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) orada bulunanlara:
— (Hâmile olan bu kadının doğuracağı çocuğun) durumuna dikkat edin. Eğer gözleri sürmeli, kalçaları iri ve baldırları kaba bir çocuk getirir ise, çocuk Şerik bin Sanmaya aittir), buyurdu. Kadın da hakikaten bu şekilde bir çocuk doğurdu. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) :
— (Eğer Allah'ın kitabının (liân) hükmü yerine getirilmemiş olsaydı benim ile bu kadın için bir durum (kadını recmettirmek işi) olacaktı. ) buyurdu. "
2146 - “... Abdullah (bin Mes'ûd) (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir: Biz bir Cuma gecesi Mescid-i Nebevide idik. (Meseid'e giren) bir adam (oradaki cemaata hitaben) : Eğer bir erkek, karısının yanında (zina hâlinde) bir erkeği bulup zâniyi öldürürse siz (katil diye kısas olarak) adamı öldürürsünüz. Eğer karısının zina ettiğini söyler (ve şâhidler getiremez) seniz onu kazif haddi ile cezalandırırsınız. Vallahi ben muhakkak bunu Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e anlatacağım, dedi. Sonra bunu Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e anlattı. Bunun üzerine Allahü teâlâ Hân âyetlerini indirdi. Âyetler indirildikten sonra adam (Peygamber'e) gelip karısının zina ettiğini iddia etti. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de adam ile karısı arasında liân hükmünü uyguladı ve:
(Bu kadının (kıvırcık saçlı) siyah bir çocuk doğurması (ve böylece zina olayının doğrulanması) umulur,) buyurdu. Sonra kadın kıvırcık saçlı ve siyah bir çocuk doğurdu. "
2147 - “... (Abdullah) bin Ömer (radıyallahü anhüma)’dan; Şöyle demiştir :
Bir erkek karısı ile liân yemininde bulundu ve çocuğun kendisinden olmadığını söyledi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) eşleri birbirinden ayırdı ve çocuğu (neseb ve mirasta) kadına ilhak eyledi. "
2148 - “... (Abdullah) bin Abbâs (radıyallahü anhüma)'dan; Şöyle demiştir :
Ensâr'dan bir erkek Beliclân (Beni Aclân) kabilesinden bir kadınla evlendi. Sonra yanına girip bir gece onunla yattı. Sabahleyin adam: Ben kızı bakire olarak bulmadım dedi. Kadının bu durumu Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in huzuruna arzedildi. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) genç kadını çağırtıp (bu durumu) kendisine sordu. Kadın : Hayır. Ben bakire idim, dedi. Bunun üzerine Peygamber koca ile karının liân etmelerini emretti. Onlar da liân yeminleri ettiler ve koca, kadına mehir verdi. "
2149 - “... Amr bin Şuayb'ın dedesi (Abdullah bin Amr bin el-As) (radıyallahü anhüma)’dan rivâyet edildiğine göre: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur :
(Kadınlardan dört sınıf vardır ki onlar (ile kocaları) arasında liân (yeminlerinin icrası) yoktur: Müslüman erkeğin nikâhı altındaki Hristiyan kadın, müslüman erkeğin nikâhı altında bulunan yahüdî kadın, kölenin nikâhı altındaki hür kadın ve hür erkeğin nikâhı altındaki câriye. )
٢٧ - باب اللِّعَانِ
٢١٤٤ - حَدَّثَنَا أَبُو مَرْوَانَ، مُحَمَّدُ بْنُ عُثْمَانَ الْعُثْمَانِيُّ حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ سَعْدٍ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، عَنْ سَهْلِ بْنِ سَعْدٍ السَّاعِدِيِّ، قَالَ جَاءَ عُوَيْمِرٌ إِلَى عَاصِمِ بْنِ عَدِيٍّ فَقَالَ سَلْ لِي رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ أَرَأَيْتَ رَجُلاً وَجَدَ مَعَ امْرَأَتِهِ رَجُلاً فَقَتَلَهُ أَيُقْتَلُ بِهِ أَمْ كَيْفَ يَصْنَعُ فَسَأَلَ عَاصِمٌ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ عَنْ ذَلِكَ فَعَابَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ الْمَسَائِلَ . ثُمَّ لَقِيَهُ عُوَيْمِرٌ فَسَأَلَهُ فَقَالَ مَا صَنَعْتَ فَقَالَ صَنَعْتُ أَنَّكَ لَمْ تَأْتِنِي بِخَيْرٍ سَأَلْتُ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فَعَابَ الْمَسَائِلَ فَقَالَ عُوَيْمِرٌ وَاللَّهِ لآتِيَنَّ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ وَلأَسْأَلَنَّهُ . فَأَتَى رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فَوَجَدَهُ قَدْ أُنْزِلَ عَلَيْهِ فِيهِمَا فَلاَعَنَ بَيْنَهُمَا فَقَالَ عُوَيْمِرٌ وَاللَّهِ لَئِنِ انْطَلَقْتُ بِهَا يَا رَسُولَ اللَّهِ لَقَدْ كَذَبْتُ عَلَيْهَا . قَالَ فَفَارَقَهَا قَبْلَ أَنْ يَأْمُرَهُ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فَصَارَتْ سُنَّةً فِي الْمُتَلاَعِنَيْنِ ثُمَّ قَالَ النَّبِيُّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ( انْظُرُوهَا فَإِنْ جَاءَتْ بِهِ أَسْحَمَ أَدْعَجَ الْعَيْنَيْنِ عَظِيمَ الأَلْيَتَيْنِ فَلاَ أُرَاهُ إِلاَّ قَدْ صَدَقَ عَلَيْهَا وَإِنْ جَاءَتْ بِهِ أُحَيْمِرَ كَأَنَّهُ وَحَرَةٌ فَلاَ أُرَاهُ إِلاَّ كَاذِبًا ). قَالَ فَجَاءَتْ بِهِ عَلَى النَّعْتِ الْمَكْرُوهِ .
٢١٤٥ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، حَدَّثَنَا ابْنُ أَبِي عَدِيٍّ، قَالَ أَنْبَأَنَا هِشَامُ بْنُ حَسَّانَ، حَدَّثَنَا عِكْرِمَةُ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، أَنَّ هِلاَلَ بْنَ أُمَيَّةَ، قَذَفَ امْرَأَتَهُ عِنْدَ النَّبِيِّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ بِشَرِيكِ بْنِ سَحْمَاءَ فَقَالَ النَّبِيُّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ( الْبَيِّنَةُ أَوْ حَدٌّ فِي ظَهْرِكَ ). فَقَالَ هِلاَلُ بْنُ أُمَيَّةَ وَالَّذِي بَعَثَكَ بِالْحَقِّ إِنِّي لَصَادِقٌ وَلَيُنْزِلَنَّ اللَّهُ فِي أَمْرِي مَا يُبَرِّئُ ظَهْرِي . قَالَ فَنَزَلَتْ {وَالَّذِينَ يَرْمُونَ أَزْوَاجَهُمْ وَلَمْ يَكُنْ لَهُمْ شُهَدَاءُ إِلاَّ أَنْفُسُهُمْ} . حَتَّى بَلَغَ {وَالْخَامِسَةَ أَنَّ غَضَبَ اللَّهِ عَلَيْهَا إِنْ كَانَ مِنَ الصَّادِقِينَ} . فَانْصَرَفَ النَّبِيُّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فَأَرْسَلَ إِلَيْهِمَا فَجَاءَا فَقَامَ هِلاَلُ بْنُ أُمَيَّةَ فَشَهِدَ وَالنَّبِيُّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يَقُولُ ( إِنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ أَنَّ أَحَدَكُمَا كَاذِبٌ فَهَلْ مِنْ تَائِبٍ ). ثُمَّ قَامَتْ فَشَهِدَتْ فَلَمَّا كَانَ عِنْدَ الْخَامِسَةِ {أَنَّ غَضَبَ اللَّهِ عَلَيْهَا إِنْ كَانَ مِنَ الصَّادِقِينَ} . قَالُوا لَهَا إِنَّهَا الْمُوجِبَةُ . قَالَ ابْنُ عَبَّاسٍ فَتَلَكَّأَتْ وَنَكَصَتْ حَتَّى ظَنَنَّا أَنَّهَا سَتَرْجِعُ فَقَالَتْ وَاللَّهِ لاَ أَفْضَحُ قَوْمِي سَائِرَ الْيَوْمِ . فَقَالَ النَّبِيُّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ( انْظُرُوهَا فَإِنْ جَاءَتْ بِهِ أَكْحَلَ الْعَيْنَيْنِ سَابِغَ الأَلْيَتَيْنِ خَدَلَّجَ السَّاقَيْنِ فَهُوَ لِشَرِيكِ بْنِ سَحْمَاءَ ). فَجَاءَتْ بِهِ كَذَلِكَ فَقَالَ النَّبِيُّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ( لَوْلاَ مَا مَضَى مِنْ كِتَابِ اللَّهِ لَكَانَ لِي وَلَهَا شَأْنٌ ).
٢١٤٦ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ خَلاَّدٍ الْبَاهِلِيُّ، وَإِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ بْنِ حَبِيبٍ، قَالاَ حَدَّثَنَا عَبْدَةُ بْنُ سُلَيْمَانَ، عَنِ الأَعْمَشِ، عَنْ إِبْرَاهِيمَ، عَنْ عَلْقَمَةَ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ، قَالَ كُنَّا فِي الْمَسْجِدِ لَيْلَةَ الْجُمُعَةِ . فَقَالَ رَجُلٌ لَوْ أَنَّ رَجُلاً وَجَدَ مَعَ امْرَأَتِهِ رَجُلاً فَقَتَلَهُ قَتَلْتُمُوهُ وَإِنْ تَكَلَّمَ جَلَدْتُمُوهُ وَاللَّهِ لأَذْكُرَنَّ ذَلِكَ لِلنَّبِيِّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ . فَذَكَرَهُ لِلنَّبِيِّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فَأَنْزَلَ اللَّهُ آيَاتِ اللِّعَانِ . ثُمَّ جَاءَ الرَّجُلُ بَعْدَ ذَلِكَ يَقْذِفُ امْرَأَتَهُ فَلاَعَنَ النَّبِيُّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ بَيْنَهُمَا وَقَالَ ( عَسَى أَنْ تَجِيءَ بِهِ أَسْوَدَ ). فَجَاءَتْ بِهِ أَسْوَدَ جَعْدًا .
٢١٤٧ - حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ سِنَانٍ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ مَهْدِيٍّ، عَنْ مَالِكِ بْنِ أَنَسٍ، عَنْ نَافِعٍ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، أَنَّ رَجُلاً، لاَعَنَ امْرَأَتَهُ وَانْتَفَى مِنْ وَلَدِهَا فَفَرَّقَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ بَيْنَهُمَا وَأَلْحَقَ الْوَلَدَ بِالْمَرْأَةِ .
٢١٤٨ - حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ سَلَمَةَ النَّيْسَابُورِيُّ، حَدَّثَنَا يَعْقُوبُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ بْنِ سَعْدٍ، حَدَّثَنَا أَبِي، عَنِ ابْنِ إِسْحَاقَ، قَالَ ذَكَرَ طَلْحَةُ بْنُ نَافِعٍ عَنْ سَعِيدِ بْنِ جُبَيْرٍ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، قَالَ تَزَوَّجَ رَجُلٌ مِنَ الأَنْصَارِ امْرَأَةً مِنْ بَلْعِجْلاَنَ فَدَخَلَ بِهَا فَبَاتَ عِنْدَهَا فَلَمَّا أَصْبَحَ قَالَ مَا وَجَدْتُهَا عَذْرَاءَ فَرُفِعَ شَأْنُهَا إِلَى النَّبِيِّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فَدَعَا الْجَارِيَةَ فَسَأَلَهَا فَقَالَتْ بَلَى قَدْ كُنْتُ عَذْرَاءَ . فَأَمَرَ بِهِمَا فَتَلاَعَنَا وَأَعْطَاهَا الْمَهْرَ .
٢١٤٩ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى، حَدَّثَنَا حَيْوَةُ بْنُ شُرَيْحٍ الْحَضْرَمِيُّ، عَنْ ضَمْرَةَ بْنِ رَبِيعَةَ، عَنِ ابْنِ عَطَاءٍ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ عَمْرِو بْنِ شُعَيْبٍ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ جَدِّهِ، أَنَّ النَّبِيَّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ قَالَ ( أَرْبَعٌ مِنَ النِّسَاءِ لاَ مُلاَعَنَةَ بَيْنَهُنَّ النَّصْرَانِيَّةُ تَحْتَ الْمُسْلِمِ وَالْيَهُودِيَّةُ تَحْتَ الْمُسْلِمِ وَالْحُرَّةُ تَحْتَ الْمَمْلُوكِ وَالْمَمْلُوكَةُ تَحْتَ الْحُرِّ ).
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.