22- HUL’ EDİLEN KADIN, KOCASININ KENDİSİNE VERDİĞİ (MEHİRİ) (HUL’ BEDELİ OLARAK KOCASINA) VEREBİLİR, BÂBI
2134 - “... (Abdullah) bin Abbâs (radıyallahü anhüma)’dan; Şöyle demiştir :
Cemile bint-i Selûl, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek :
Yâ Resûlallah! Vallahi ben (kocam) Sabit (bin Kays)'i ne diyaneti (nin noksanlığı), ne de huyu(nun kötülüğü) açısından kınıyorum. (Yani ondan ayrılmak istememin sebebi bu değildir. ) Lakin (onun yanında kalırsam) küfrü mucip bir duruma düşmemi çirkin görüyorum, (çünkü) Ondan nefret etmemeye gücüm yetmiyor. (Bu cihetle ondan ayrılmak istiyorum), dedi. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Cemileye :
(Sâbit'in mehir olarak sana vaktiyle vermiş olduğu bostanım kendisine geri verir misin?) diye sordu. Kadın :
— Evet veririm, dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Sabit bin Kays'a, bostanı Cemîle'den (geri) almasını ve bundan fazla bir şey almamasını (ve buna karşılık kadını boşamasını) emretti. (Kadın bostanı, Sabit de talâkını verdi.)"
2135 - “... Amr bin Şuayb’ın dedesi (Abdullah bin Amr bin el-As) (radıyallahü anhüm) 'den; Şöyle demiştir :
Habîbe bint-i Sehl, Sabit bin Kays bin Şemmâs'ın nikâhı altında idi. Sabit kısa boylu çirkin bir adam idi. Habîbe:
— Yâ Resûlallah! Vallahi eğer Allah korkusu olmasaydı kocam sabit yanıma girdiği zaman (yaratılışı itibarı ile çirkinliğinden) onun yüzüne tükürürdüm, dedi. (Bu yüzden ondan ayrılmak istediğini söyledi) Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), kadına:
(Sâbit'in, vaktiyle mehir olarak sana verdiği bostanını kendisine geri verir misin?) diye sordu.
Kadın : Evet veririm, dedi.
Râvi demiştir ki: Bunun Üzerine kadın bostanı Sabit'e geri verdi. Râvi demiştir ki: Bundan sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Sabit ile Habîbe'yi biribirinden ayırdı. "
٢٢ - باب الْمُخْتَلِعَةِ تَأْخُذُ مَا أَعْطَاهَا
٢١٣٤ - حَدَّثَنَا أَزْهَرُ بْنُ مَرْوَانَ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الأَعْلَى بْنُ عَبْدِ الأَعْلَى، حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ أَبِي عَرُوبَةَ، عَنْ قَتَادَةَ، عَنْ عِكْرِمَةَ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، أَنَّ جَمِيلَةَ بِنْتَ سَلُولَ، أَتَتِ النَّبِيَّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فَقَالَتْ وَاللَّهِ مَا أَعْتِبُ عَلَى ثَابِتٍ فِي دِينٍ وَلاَ خُلُقٍ . وَلَكِنِّي أَكْرَهُ الْكُفْرَ فِي الإِسْلاَمِ لاَ أُطِيقُهُ بُغْضًا . فَقَالَ لَهَا النَّبِيُّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ( أَتَرُدِّينَ عَلَيْهِ حَدِيقَتَهُ ). قَالَتْ نَعَمْ . فَأَمَرَهُ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ أَنْ يَأْخُذَ مِنْهَا حَدِيقَتَهُ وَلاَ يَزْدَادَ .
٢١٣٥ - حَدَّثَنَا أَبُو كُرَيْبٍ، حَدَّثَنَا أَبُو خَالِدٍ الأَحْمَرُ، عَنْ حَجَّاجٍ، عَنْ عَمْرِو بْنِ شُعَيْبٍ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ جَدِّهِ، قَالَ كَانَتْ حَبِيبَةُ بِنْتُ سَهْلٍ تَحْتَ ثَابِتِ بْنِ قَيْسِ بْنِ شَمَّاسٍ وَكَانَ رَجُلاً دَمِيمًا . فَقَالَتْ يَا رَسُولَ اللَّهِ وَاللَّهِ لَوْلاَ مَخَافَةُ اللَّهِ إِذَا دَخَلَ عَلَىَّ لَبَصَقْتُ فِي وَجْهِهِ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ( أَتَرُدِّينَ عَلَيْهِ حَدِيقَتَهُ ). قَالَتْ نَعَمْ . قَالَ فَرَدَّتْ عَلَيْهِ حَدِيقَتَهُ . قَالَ فَفَرَّقَ بَيْنَهُمَا رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ .
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.