Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Cennet’e Girmek

Cennet’e Girmek || Peygamberler Ansiklopedisi || Hadis Kütüphanesi

Cennet’e girmek ancak Allahü teâlânın fadlı, ihsânı ve rahmeti iledir. Sâlih ameller, derecenin yükselmesine sebeptir, ammâ Cennet’e girmeğe sebep değildir. Hadîs-i şerîfde; "Sizden birinizi ameli kurtarmaz" buyuruldu. Eshâb-ı kirâmdan biri suâl edip; "Yâ Resûlallah! Sizin ameliniz de böyle midir?" dedi. "Benim amelim de böyledir. Lâkin Allahü teâlâ beni rahmetine daldırıp, büyük ihsân ve kemâller verdi" buyurdu. Bununla son peygamberlik, büyük vilâyet ve diğer güzel huy ve hasletlere işâret eyledi.
Cennet, bu dünyâda iken Allahü teâlânın gönderdiği peygamberlere inananlara, onların bildirdiklerine uygun yaşıyan ve doğru yolda yürüyenlere mükâfat, iyilik, nîmet ve ihsân yeri olarak Allahü teâlâ tarafından yaratılmış ve hazırlanmıştır. Cennet’e; Âdem aleyhisselâmdan kıyâmete kadar gelip geçen insanlar içinden Allahü teâlânın râzı olduğu kimseler girecektir. Bunun için insanların kendi zamanlarındaki peygambere ve getirdiği dîne inanarak bu inançlarına uygun bir dünyâ hayatı geçirmeleri ve son nefeslerinde îmân ile vefât etmeleri lâzımdır. Son peygamber Muhammed aleyhisselâmın gelmesi ve İslâm dînini bütün İnsanlara tebliğ etmesinden sonra kıyâmete kadar gelecek insanların O'na ve O'nun bildirdiklerine îmân etmeleri şarttır. Allahü teâlânın rızâsına ve Cennet’teki en yüksek derecelere kavuşmak; ancak hazret-i Muhammed'in (sallallahü aleyhi ve sellem) bildirdiklerine şeksiz şüphesiz îmân etmekle ve her husûsta O'na tam uymakla mümkün olur.
Câbir bin Abdullah (radıyallahü anh) bildirdi ki: "Ben Resûlullah'dan işittim. Şöyle buyurdu: "Allah'a hiç bir şeyi ortak koşmayarak kavuşan kimse, Cennet’e; O'na ortak koşan kimse de Cehennem’e girer." Lokman sûresi 13. âyet-i kerîmede meâlen; "Hani Lokman, oğluna öğüt verirken şöyle demişti: "Oğulcağızım, Allahü teâlâya ortak koşma. Çünkü şirk, elbette büyük bir zulümdür" buyurulmuştur.
Ebû Hüreyre (radıyallahü anh), Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) bir köylünün gelerek; "Yâ Resûlallah! Bana öyle bir iş göster ki onu işlediğim zaman Cennet’e gireyim" dediğini; Resûlullah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) da ona; "Kendisine hiçbir şeyi ortak koşmayarak Allahü teâlâya ibâdet edersin, farz kılınmış namazı dosdoğru kılarsın, zekâtı verirsin ve Ramazân orucunu tutarsın" buyurduğunu, gelen köylünün de; "Nefsim yed-i kudretinde bulunan Allah'a yemîn ederim ki, ebedî olarak bunun üzerine ne bir şey arttırırım ve ne de ondan eksiltme yaparım" dediğini, dönüp giderken de Resûlullah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem), Eshâbına; "Cennet ehlinden bir kimseye bakmak isteyen işte bu zâta baksın" buyurduğunu haber vermiştir.
Ubâde bin Sâmit (radıyallahü anh) bildirdi: Resûlullah efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu: "Herkim, eşsiz, ortaksız bir tek Allah'tan başka ilâh olmadığına, Muhammed aleyhisselâmın O'nun kulu olduğuna, Îsâ aleyhisselâmın Allahü teâlânın hazret-i Meryem'e ilkâ ettiği kelimesi ve kendinden bir rûh olduğuna, Cennet’in ve Cehennem’in bir hakîkat olduğuna îmân ederse, Cennet’in sekiz kapısının hangisinden dilerse Allahü teâlâ onu oradan Cennet’e koyacaktır."
İbn-i Şümâse el-Mehrî anlatır: "Ölüm hastalığında iken Amr ibni Âs'ın (radıyallahü anh) yanına geldik. O, uzun süre ağladı ve yüzünü duvardan tarafa çevirdi. Oğlu Abdullah; "Babacığım! Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) sizi şununla müjdelemedi mi?" demeye başladı. İbn-i Şümâse der ki: Bunun üzerine Amr (radıyallahü anh) yüzünü bize döndürdü ve şunları söyledi: "Muhakkak ki (âhıret için) hazırladığım şeylerin en fazîletlisi "La ilâhe illallah ve enne Muhammeden Resûlullah" şehâdetidir. Ben üç hâl üzere bulunmuşumdur (ömrüm üç devreye ayrılır). Bir vakitler Resûlullah'a benim kadar kinli kimse yoktu. Onu öldürmüş olmaklığım kadar beni sevindirecek bir şey de yoktu. Eğer ben bu hâl üzere ölmüş olsaydım muhakkak Cehennem ehlinden olacaktım. Sonraki hâlim şu ki, Allahü teâlâ, dînine muhabbeti kalbime koyduğu zaman, Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) geldim. "Yâ Resûlallah (sallallahü aleyhi ve sellem)! Elinizi uzatınız size bî'at edeyim" dedim. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) mübârek sağ elini uzattı. Ben de elimi çektim. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem); "Ey Amr neyin var?" buyurdu. Ben de bir şartım var yâ Resûlallah dedim. "Şartın nedir?" buyurdu. "Mağfiret olunmaklığım" dedim. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem); "İslâm, kendinden önceki günahları yok eder" buyurdu. Bundan sonra bana hiçbir şey, Resûlullah'dan (sallallahü aleyhi ve sellem) daha sevgili olmadı. Bu hâl üzere ölseydim Cennet ehlinden olmamı kuvvetle ümid ederdim. Şimdi ise bundan sonra hâlimin ne olacağını bilmiyorum" buyurdu.
Resûl-i ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) Mu'az bin Cebel'i (radıyallahü anh) Yemen'e vâli olarak gönderdiği zaman, kendisine; "Eğer ehl-i kitap (hıristiyan ve yahudiler) sana Cennet’in anahtarlarından sorarlarsa onlara; "Cennet’in anahtarı "Lâ ilâhe illallah" kelimesidir diye cevap ver." buyurdu.
Vehb bin Münebbih'e; "Cennet’in anahtarı; Lâ ilâhe illallah kelime-i tevhîdi değil midir?" diye soruldu. O da; "Evet, Lâ ilâhe illallah kelimesi Cennet’in anahtarıdır. Fakat muhakkak ki her anahtarın dişleri vardır; dişli anahtar getirirsen uyduğu kapıyı sana açar. Eğer dişleri bulunan bir anahtar getiremezsen o anahtar sana kapıyı açmaz. Anahtarın dişleri ise Allahü teâlâyı tevhîd olan "Lâ ilâhe illallah" kelimesi ile Allah'ın emrine itâat edip, yasak ettiklerinden kaçınmaktır."
Allahü teâlâ, çok merhametli olduğu için îmânın ve ibâdetlerin sûretlerini, görünüşlerini, hakîkî ve doğru olarak kabûl buyuruyor. Böyle kullarını Cennet’e koyacağını vâd ediyor ve müjdeliyor. Cennet'i ve Cennet’te olan kullarını Allahü teâlâ sever. Onlardan râzıdır. Allahü teâlâ, sonsuz ihsân sâhibi olduğu için, yalnız kalbin tasdik etmesini, inanmasını îmân olarak kabûl buyurmuştur. Nefsin iz'ânını, inanmasını istememiştir. Böyle olmakla beraber, Cennet’in de hem sûreti ve hakîkati vardır. Dünyâda dînimizin yalnız sûretine kavuşanlar, Cennet’in de yalnız sûretine kavuşacaklar, yalnız onun zevkini, tadını alacaklardır. Dünyâda dînimizin hakîkatine kavuşanlar, Cennet’in de hakîkatine kavuşacaklardır.
Cennet’in yalnız sûretine ve yalnız hakîkatine kavuşanlar, aynı nîmetlerden meselâ aynı meyveden yedikleri hâlde, başka başka lezzet duyacaklardır. Resûlullah'ın zevceleri, mü’minlerin anneleri olup Cennet'te Resûlullah'ın yanında bulunacaklar, aynı meyveyi yiyecekler ise de, başka başka tad alacaklardır. Duydukları lezzet, hep aynı olsa idi, mü'minlerin annelerinin, bütün insanlardan daha üstün olmaları lâzım gelirdi. Bunun gibi daha üstün olan kimsenin zevcesinin de, başkalarından üstün olması lâzım gelirdi. Çünkü zevceler, Cennet’te, zevclerinin yanında bulunacaklardır. Dînimizin sûretine uyanlar, âhırette azâbdan kurtulacak, sonsuz seâdete kavuşacaktır.
Enes bin Mâlikin (radıyallahü anh) rivâyet ettiği hadîs-i şerifde Resûlullah efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Cennet hoşa gitmeyen şeylerle; Cehennem de şehvetlerle sarılmıştır." Âlimlerin beyânına göre bu hâdis-i şerîf Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) fasîh, bedî’, cevâmiul-kelim (az söz ile çok mânâ ifâde eden) sözlerindendir. Cennet’e ancak hoşa gitmeyen şeyleri yapmakla, Cehennem’e de şehvetler sebebi ile varılır. Bunlar Cennetle Cehennem’i sarmış, perde arkasında bırakmıştır. Dünyâda hoşa gitmeyen şeylere göğüs gerip uzak kalanlar Cennet’e girecek, şehvetlerine kapılıp günah işleyenler de Cehennem’e gidecektir. Buradaki hoşa gitmeyen şeylerden maksat yapması nefse ağır gelen şeylerdir. İbâdetlere devam, onların güçlüklerine katlanmak, öfkeyi yenerek affetmek, sadaka vermek, kötülük yapana iyilikte bulunmak, nefsin arzularına sabırla karşı gelmek gibi şeyler de buna dâhildir.
Şehvetlerden murâd ise: Zina, içki, gıybet gibi haram olan şeyleri yapmaktır. Yiyip içmek gibi mübâh olan şehvetler buna dâhil değildir. Onlarda da ifrât (aşırı) dereceye varmak ise uygun değildir.

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

[blogger]

SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget