Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Peygamberimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ve Cinler

Peygamberimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ve Cinler || Peygamberler Ansiklopedisi || Hadis Kütüphanesi

Cinler çeşitli zamanlarda sevgili Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâma gelip Kur'ân-ı kerîm dinlemiş, çeşitli konularda suâller sormuş ve nasîhat dinlemişlerdir ve yine aynı şekilde Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) dünyâyı teşrîflerini haber vermişlerdir.
Ebû Bekr el-Kureşî anlatıyor: Bâzı hadîs âlimleri, Ömer bin Abdurrahmân bin Avf'dan naklen rivâyet ettiler: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) doğduğu zaman, Ebû Kubeys ile el-Hacûn dağında bulunan cinler şöyle dediler: "Yemîn ederim ki, insanlardan hiçbir anne O'nun gibisini doğurmamıştır. İnsanların en hayırlısı Ahmed doğmuştur. Onun babası çok şerefli bir babadır."
İslâm âlimleri söz birliği ile bildirdiler ki: Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) hem insanların hem cinlerin peygamberidir. Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmin Cin sûresinde, cinlerin Peygamber efendimizden (sallallahü aleyhi ve sellemKur'ân-ı kerîm dinlediklerini ve O'na îmân ettiklerini haber vermiştir.
İbn-i İshâk rivâyet eder: Peygamber efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) İslâmiyete dâvet için Tâif’e gitmişti. Sakif kabîlesinden ümîdini kesince, Tâif'den döndü. Mekke yolundaki bir hurmalıkta gecenin karanlığında kalkıp namaz kılmaya başladı. O anda cinlerden bir topluluk gelip okuduğu Kur'ân-ı kerîmi dinlediler. Onlar Yemen’de bulunan Nusaybin cinlerinden yedi kimse idi. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) namazı bitirince îmân ettiler. Kavimlerine anlatmak ve onları doğru yola çağırmak için ayrıldılar. Kavimlerine duyduklarını tebliğ ettiler.
Bu husûsu Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmin Ahkâf sûresi 29. âyetinde meâlen şöyle haber veriyor ve; "Hatırla o zamanı ki, cinlerden bir tâifeyi Kur'ân dinlemeleri için sana doğru çevirmiştik." buyuruyor.
Sahîh-i Müslim ve Buhârî'de Abdullah bin Abbâs'dan (radıyallahü anh) rivâyet edilir: "Peygamber efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) Eshâbından bir topluluk ile Ukaz panayırına gidiyordu. O târihte cinler semâdan haber almaktan men edilmiş, (haber almağa çıktıkça) üzerlerine şühüb (ateş parçaları) atılmağa başlanmış bulunuyordu. (Semâya doğru çıkıp koğulan) cinler, kavimlerine döndüklerinde, kendilerine; "Ne oluyorsunuz, neden hiçbir haber getirmiyorsunuz" dediler. Onlar da. "Ne yapalım. Semâdan haber almaktan men edildik. Üzerimize şühüb (ateş parçaları) atıldı" dediler. Bunun üzerine onlara: "Sizin haber almanıza mâni olan yeni bir hâdise vardır. Haydi doğuya ve batıya yayılın. Sizin haber almanıza mâni olan bu yeni şey ne imiş öğreniniz" denildi. Bunun üzerine Tihâme'ye doğru gitmekte olan cinlerden bir topluluk Ukaz yolunda Nahle denilen vadide Eshâbına sabah namazı kıldıran Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) yanından geçtiler. Kur'ân okunduğunu duyunca dönüp dinlemeye başladılar. "Demek ki gökten haber sızdırmamıza engel olan buymuş" dediler; kavimlerine gidip durumu bildirdiler ve Cin sûresi 1. ve 2. âyetinde meâlen buyurulan; "Ey kavmimiz! Biz çok hoş Kur'ân-ı kerîm dinledik. Hidâyete erdiriyor. Biz de ona îmân ettik. Bundan böyle Rabbimize aslâ şirk koşmıyacagız." dediler. Allahü teâlâ Peygamber efendimize (sallallahü aleyhi ve sellem"Kul ûhiye" diye başlayan Cin sûresini inzal buyurup, güzel ve mufassal bilgi verdi."
İbn-i Ebi'd-Dünyâ naklediyor: "Ebû İshak'ın anlattığına göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Eshâbından bir kısım insanlarla yolculuğa çıkmışlardı. Yolda giderlerken iki yılan çarpıştılar. Biri diğerini öldürdü. Ölen yılanın kokusu ve güzelliği dikkatleri çekti. Eshâb-ı kirâmdan birisi kalkıp onu bir hırkaya sararak defnetti. Bir de ne görsünler. Bir topluluk kendilerine; "Esselâmü aleyküm. Siz şu anda Ömer isminde birini defnettiniz. Müslüman cinlerle kâfir cinler arasında savaş çıktı. Şu anda defnettiğiniz müslüman öldürüldü. O. Peygamber’in (sallallahü aleyhi ve sellem) huzûrunda müslüman olan cinlerdendir" diye seslendi.
Cin hey'eti, Peygamber efendimize (sallallahü aleyhi ve sellem) bir kere de Medîne-i münevverede iken gelmiştir. O toplantıda Zübeyr bin Avvâm da bulunmuş idi. Zübeyr bin Avvâm (radıyallahü anh) şöyle naklediyor: "Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendi mescidinde sabah namazını kıldırdı. Namazdan sonra; "Bu gece hanginiz benimle cin hey'etinin yanına gidecek?" diye sordu. Hiç kimse bir şey söylemedi. Peygamber efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) bu sözünü üç defâ tekrarladı. Sonra yanıma yaklaşıp elimden tuttu. Beraber yürümeye başladık. O kadar yürüdük ki Medîne-i münevverenin dağları, tepeleri arkamızda kaldı. Nihâyet açık bir yere indik. Gayet uzun boylu beyaz elbiseler giyinmiş kimseleri gördüm. Onları görünce korkudan titremeye başladım. Onlara yaklaşınca Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ayağının baş parmağıyla bir dâire çizip; "Bunun ortasında otur" buyurdu. Oturunca içimde hiçbir korku ve şüphe kalmadı. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) onların arasına girip Kur'ân-ı kerîm okudu. Cinler sabah oluncaya kadar orada kaldılar. Peygamber efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) yanıma gelip; "Haydi bana yetiş" buyurdu. Beraberce biraz yürüdükten sonra bana; "Nasıl, onların bulunduğu yerde birşey görebiliyor musun?" buyurdu.
"Evet gâyet kalabalık bir topluluk görüyorum" dedim. Bunun üzerine mübârek başını yere eğip biraz kemik ve tezek toplayıp onlara attı ve buyurdu ki: "İşte bunlar Nusaybin cinlerinden bir hey'et idi. Bana gelip Kur’ân-ı kerîm dinlediler ve benden azık istediler. Ben de onlara azık olarak bütün kemikleri ve tezekleri tahsis ettim."
Ebû Hüreyre'den (radıyallahü anh) nakledilen bir hadîs-i şerîfde Resûlullah efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem); "Cinlerden bir ifrit (îmânsız olan cin) dün gece benim namazıma mâni olmak için geldi. Allahü teâlânın verdiği güçle onu kendimden uzaktaştırdım. Sabahleyin hepiniz göresiniz diye mescidin direklerinden birisine bağlamak istedim. Fakat kardeşim Süleymân'ın; "Rabbim beni bağışla, bana öyle bir hâkimiyet ver ki, benden sonra hiç kimse ona lâyık olmasın" duâsını hatırladım da onu perişân bir hâlde salıverdim." buyurdu.
Yukarıdaki rivâyetlerden anlaşıldığı üzere Peygamber efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) Resûl-üs-sekaleyn'dir. Yâni insanlara ve cinlere peygamber olarak gönderilmiştir. Gerek Mekke-i mükerremede ve Medîne-i münevverede gerekse bu ikisi hâricindeki yerlerde cinlerle görüşüp konuşmuş, cinler O'ndan Kur'ân-ı kerîm dinlemiş ve O'na îmân etmişlerdir. Cinlerin aralarındaki ihtilâflarını çözmüştür.


H A D İ S
K Ü T Ü P H A N E S İ


Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

[blogger]

SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget