Cennetlik olanların en aşağısı, on dünyâ kadar yâni on dünyâ miktarı nîmet ve mertebelere kavuşur. Bir hadîs-i şerîfde Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem); "Cennet’tekilerin en aşağı mertebede olanının seksenbin hizmetçisi vardır" buyurdu. Bunlar gılmânlardır. Allahü teâlâ onları Cennet’tekilere hizmet için yaratmıştır. İnsan olmayıp başka çeşit mahlûklardır. Nûrdan yaratılmış gençlerdir. Bir rivâyette, bu gılmânlar türlü libâslar (elbiseler) giyinirler.
Vildân ve gılmân ile ilgili olarak Kur'ân-ı kerîmin çeşitli âyet-i kerîmelerinde şöyle buyuruldu:
"Ehl-i Cennet’in içtikleri şaraptan, başları ağrımaz ve akıllarına halel gelmez. Onlara hizmet eden vildân, istedikleri ve arzu ettikleri kuş etlerini getirirler. Onlar da istedikleri kadar yerler." (Vâkıa sûresi: 19-21)
"Ehl-i Cennet’e, ellerinde altından büyük çanaklar ve küçük kâselerle hizmetçiler tavâf ederler. Cennet ehlinin her istedikleri şeylerle gözlerinin lezzet alacağı güzellikler vardır" (Zuhruf sûresi: 71)
"Sen o vildânları görünce, onları Cennet’e saçılmış inci zannedersin." (İnsan sûresi: 21)
"Cennet ehline âit olan vildânlar, hizmet için onların etrâfında dönerler, emirlerini beklerler. Bunlar şeffaflıkta ve berraklıkta sedef içinde saklı inci gibidirler." (Tûr sûresi: 34) Bu âyet-i kerîme nâzil olduğunda Eshâb-ı kirâmdan biri; "Yâ Resûlallah! Hizmet eden hizmetçiler böyle olursa, bunların efendileri nasıl olur?" deyince, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem); "Efendilerin, hizmetçiler üzerine fazîleti; ayın ondördünde diğer yıldızlar üzerine fazîleti (parlaklığı) gibidir" buyurdu.
Güler yüzlü ve tatlı dilli olan vildânlar Cennet’te oturanlara hizmette en ufak bir şeyde bile kusur etmezler.
Vildâna gılmân da derler. Veya Cennet’te gılmânlar vardır. Cennet hûrileri vardır. Hûr; gözünün akı son derece ak, karası da son derece siyah ve büyük gözlü demektir. Cennet kızları olan hûrîler de pek fazla latîf ve sevgilidirler. Yüzleri ak, saçları ve gözleri ise kara nûrdandır.
Allahü teâlâ, Kur'ân-ı kerîmde Tûr sûresinin 24. âyetinde meâlen; "Sıra sıra dizilmiş tahtlara yaslananlar olarak, biz onlara şahin gözlü ve yüzleri gâyet güzel hûrileri eş yaptık."
"Oralarda gözünü, yalnız eşlerine hasretmiş öyle dilberler vardır ki, bunlardan evvel ne bir insan, ne bir cin, aslâ kendilerine dokunmamışlardır." (Rahmân sûresi: 56)
"Orada saklı inci timsalleri gibi şahin gözlü hûriler de vardır." (Vâkıa sûresi: 22-23)
"Şüphe yok ki müttekîler (şirkten ve fenâlıktan sakınanlar), emîn bir makâmda, Cennetlerde ve pınar başlarındadırlar. İnce ve kalın atlaslar, sırmalı kumaşlar giyerek, karşı karşıya oturup sohbet ederler. Hem onları iri iri gözlü, tertemiz hûrilerle evlendiririz." (Duhân sûresi: 51-54). Bir hadîs-i şerîfde Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Cennet hûrilerinden bir kadın, yer halkına baksa, hiç şüphesiz o, Cennetle yer arasındaki fezâyı aydınlatır va orayı güzel bir koku doldurur. Yine muhakkaktır ki, o kadının başörtüsü bile, dünyâdaki herşeyden kıymetli ve değerlidir."
Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Muhakkak hûr-i înlerin Cennet’te bir toplantı yerleri vardır ki, onlar (orada toplanırlar ve) halkın mislini işitmedikleri (güzel) şarkılarını terennüm ederek şöyle derler; "Bizler ebedîyiz, fâni değiliz. Bizler nîmetlere ermişleriz. Fakir olmayız, sıkıntı görmeyiz. Bizler (Rabbimizden ve eşlerimizden) râzıyız, aslâ darılmayız ve kızmayız. (Cennetlerde) bizim için olan ve biz kendileri için bulunduğumuz erkeklere ne mutlu!" derler."
Mâlik bin Dînâr anlatır: "Benim her gece bir dersim vardı. Onu okurdum. Bir gece okumadan uyuya kaldım. Rü'yamda mevcut güzelliklerin en güzeli bir kız yanıma geldi. Elinde de yazılmış bir kâğıt parçası vardı. Bana; "Sen güzel okuyabilir misin?" diye sordu. Ben de; "Evet güzel okurum" dedim. Bunun üzerine yazıyı bana verdi. İçinde şu yazılı idi: "Uyku seni, hiç ölüm olmayan ve ebedî yaşıyacağın mevkîi (yeri) talep etmekten meşgûl etti. Cennet’teki çadırlardan ve çadırların içinde güzel hûrilerle beraber olmaktan uzak etti. Uykudan uyan! Muhakkak Kur'ân-ı kerîm okuyup teheccüd kılmak, uyumaktan daha hayırlıdır."
Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Gücü yettiği (yapmak istediğini yapabileceği) hâlde, hiddetini (öfkesini) yenen kimseyi, kıyâmet günü Allahü teâlâ çağırır ve bütün mahlûkâtın gözü önünde hûrilerden beğendiğini almasını ona emreder."
Yine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem); "Üç şey vardır ki, mü'min olduğu hâlde bunları yapan ve bunlar ile gelen kimse, (kıyâmet günü) hangi kapıdan isterse Cennet’e girer ve istediği kadar hûrilerden kendisine verilir. Bunlar bilinmeyen, şâhidi olmayan ve unutulmuş borcu ödeyenler, her namazı müteakip on İhlâs sûresini okuyanlar ve kâtilini affedenlerdir." buyurdu.
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.