Arş-ı âzamı taşıyan melekler olup, dört tanedir. Kıyâmette dört büyük melek daha yaratılarak Hamele-i Arş sekiz olacaktır. Allahü teâlânın katında arş-ı âzamı taşıyan melekler, mukarrebîn meleklerin hepsinden muhteremdir. Hamele-i Arş'a Kerûbiyyûn da denir. Devamlı olarak: "Sübhâne zil mülki vel-melekût, Sübhâne zil arşi vel-izzeti vel-azemeti vel heybeti vel-kudreti vel-kibriyâ vel-ceberût, Sübhânel melik-il ma'bûd, Sübhânel melik-il mevcud, Sübhânel melik-il-hayy-illezi lâ yenâmü velâ yemût, Sübbûhün, Kuddûsün, Rabbünâ ve Rabbülmelâiketi ver-rûh" tesbîhini söylerler. Allahü teâlâyı devamlı olarak tesbîh eden, arşın etrâfında tavâf için giden ve yolculuklarında günde iki kere Hamele-i Arş'a selâm veren bu meleklere, Melâike-i Sâffûn ve Hâffûn derler. Bunların ötesinde yetmişbin saf melek daha yaratılmıştır. Bunlar devamlı olarak ayakta durup; "Sübhânallahi vel-hamdü lillâhi ve lâ ilâhe illallâhü vallahü ekber ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billahil aliyyil azîm" derler. Arş-ı envere yakın olan meleklerin nûrları daha kuvvetli ve parlaktır. Arşdaki meleklerin nûrlarına sidredeki melekler tahammül edemezler. Sidredeki meleklerin nûrlarına da göklerde ve yerde olan melekler dayanamazlar.
Cennet melekleri Cennet’tedir. Cennet melekleri hakkında Ra'd sûresi 22, 23 ve 24. âyet-i kerîmelerinde meâlen şöyle buyurulmaktadır: "Onlar ki, Rablerinin rızâsını kazanmak için sabrederler, namazı dosdoğru kılarlar. Kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli, aşikâr harcarlar. Kötülüğü de iyilikle savarlar. İşte bunlar için âhıret saâdeti vardır. (O saâdet) Adn Cennetleridir. Atalarından, zevcelerinden ve zürriyetlerinden en sâlih olanlarla beraber o Cennet’e girecekler. Melekler de o her kapıdan yanlarına vararak şöyle diyecekler: "Sabrettiğiniz için size selâm olsun! ahıret saâdeti ne güzeldir."
Cennet meleklerinin büyüğü Rıdvân’dır. İbn-i Abbâs'ın rivâyet ettiği hadîs-i şerîfde Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır: "Cennet her sene Ramazân ayının gelmesi ile süslenir. Ramazân'ın ilk gecesi olunca arşın altında mesîre adında bir rüzgâr esip, Cennet ağaçlarının dallarını, budaklarını, kapılarının halkalarını sallar. Dinleyenlerin hiç duymadıkları güzel sesler onlardan duyulur. Bu hâlde hûr-i îyn süslenip, Cennet’in yüksek yerinde durup, bizi Allahü teâlâdan isteyecek kimse nerededir, bizi alsın diye seslenirler. Sonra, Cennet meleklerinin büyüğü Rıdvân'a, bu gece hangi gecedir? derler. Rıdvân; "Bu gece, Ramazân ayının ilk gecesidir. Muhammed'in ümmetinden oruç tutanlara Cennet kapıları açılır" diye cevap verince, Allahü teâlâ; "Ey Rıdvân! Cennet kapılarını aç" buyurur."
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.