Ebû Hüreyre'den (radıyallahü anh) bildirilen hadîs-i şerîfde, Resûlullah efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Meydana gelmesinde aslâ şüphe edilmeyen kıyâmet günü olunca, insanlar mahşer yerine toplandıkları zaman, halkı bir karanlık kaplar. Karanlığın koyuluğundan insanlar birbirlerine bakamaz. Birbirlerini göremezler. Ayakta dururlar. İnsanlar bu hâlde iken, Allahü teâlâ meleklere tecellî eder. İlâhî nûru ile mahşer yeri aydınlanır. Karanlık açılır. İnsanları, Rablerinin nûru kaplar. Melekler ise arşın etrâfında tavâf etmekte, hamd edip cenâb-ı Hakk'ı tesbîh ve takdîs etmektedirler. İnsanlar saf saf kıyamda, her ümmet ve cemâat bir tarafta bulunmakta iken, amel defterleri ve mîzân getirilir. Amel defterleri konup, mîzân, meleklerden birinin eline asılır. O melek mîzânı bir kere, yükseğe kaldırır. Sonra aşağı indirir. Bu zaman Cennet’ten perde açılıp, Cennet rüzgârı gelmeğe, yayılmağa başlayınca, müslümanlar kendi terlerini misk gibi bulurlar. Hâlbuki kendileri ile Cennet arasında beşyüz yıllık mesâfe vardır. Sonra Cehennem’den de perde kaldırılır. Koyu bir duman ile Cehennem rüzgârı esmeğe başlayınca, mücrim ve müşrikler terlerini pis ve kerih görürler. Hâlbuki onlar ile Cehennem arasında beşyüz yıllık mesâfe vardır. Sonra Cehennem büyük bukağı ve zincirlerle bağlı olduğu ve; "Üzerinde ondokuz melek vardır." âyet'i kerîmesinde bildirildiği gibi, ondokuz hâzin ve her birinin emrinde yetmişbin melek olduğu hâlde itilerek Arasat meydanına getirilir. Ondokuz melekten her biri, kendi yardımcıları ile onu iterler, sağında, solunda ve arkasında yürürler. Her meleğin elinde demirden gürzler vardır. Cehennem’e bağırıp, onu yürütürler. Cehennem’in, merkeb anırması gibi, korkunç ve çirkin sesi, şiddet, karanlık ve dumanı, ehline gazâbının şiddetinden meydana gelen alevi ve çok korkunç tasması vardır. Bu hâl ile Cehennem’i getirirler. Onu Cennet ile insanların durduğu yer arasına koyarlar. İnsanlara doğru bakıp, onları yutmak için, üzerlerine hamle ve hücûm eder. Melekler bukağı ve zincirlerle ona mâni olurlar. Kendisinin insanları yutmaktan men edildiğini görünce, şiddetle öyle bir feverân ve galeyâna gelir ki, âyet-i kerîmede bildirildiği gibi; "Gayz ve gazâbından parça parça olmak derecesine gelir." Sonra yine bir çeşit âvâz ile seslenir. İnsanlar Cehennem’i böyle görünce, kendilerinde meydana gelen korkunç dehşet ile, yürekleri boğazına gelip ne olduklarını şaşırırlar."
Bir kimse Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ey Allah'ın peygamberi! Bana Cehennem’i anlatınız dediğinde; "Peki" buyurup şöyle anlattı: "Cehennem şu dünyânın yetmiş büyüklüğündedir. Çok karanlıktır. Yedi bölümü ve her bölümünde otuz kapısı ve her kapının üç gecelik genişliği vardır. Onu yetmişbin melek tutar. Bu melekler çok kuvvetlidir. Yüzleri ekşi, gözleri ateş, renkleri ateş alevi gibidir. Burunları deliğinden büyük alevler, korkunç duman saçılır. Onlar Allahü teâlânın emrini ve buyruğunu beklerler." Yine devamla; "Bu hâl ile Cehennem, Allahü teâlâdan secde için izin ister. Secdesine izin verilince, Cehennem Allahü teâlânın dilediği kadar secde eder. Allahü teâlâ secdeden kalk buyurur. "Hamd ve senâ o Allah'a mahsustur ki, kendisine âsî olanlardan intikâm almak için beni yarattı. Ve mahlûkâtından hiç bir şeyi benden intikâm almak için yaratmadı" der." Hadîs-i şerîfde yine buyuruldu ki: "Cehennem bundan sonra açık ve fasîh bir dille; "Bundan bana hamd etmeyi nasîb eden Allahü teâlâ ya hamd olsun" der. Sonra büyük bir heybetle, şiddetli bir ses ile kükreyince, mukarreb meleklerden, peygamberlerden ve mevkafta bulunanlardan her biri bu sesten ürkerler. Sonra ikinci defâ kükrer. Mahşerdekilerin gözlerinden yaşlar akar. Üçüncü defâsında, yüksek bir sesle öyle bağırır ki, insan ve cinden ne kadar çok ameli olursa olsun düşmeyen kalmaz. Dördüncü defâ kükreyip bağırınca, kimsenin konuşmağa mecâli kalmaz. Ancak Cebrâil ve Mikâil ve İbrâhim Halîlullah arş-ı âlâya yapışıp, hepsi nefsî, nefsî deyip cenâb-ı Hakk'a yalvarırlar." Peygamber efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) daha sonra şöyle buyurdu: "Bundan sonra sırat Cehennem’in üzerine kurulur. O sırat, için yediyüz bölüm ve uzun müddet eğlenip kalacak yer vardır. Her bölümün uzunluğu yetmiş yıllık yoldur."
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.