Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Cinlerin Husûsiyetleri (Özellikleri)

Cinlerin Husûsiyetleri (Özellikleri) || Peygamberler Ansiklopedisi || Hadis Kütüphanesi

1- Cinler ateşin alev kısmından yaratılmışlardır. Şeytan da ateşten yaratılmıştır. Cinde hava, şeytanda ateş fazladır. Allahü teâlâ Rahmân sûresi 15. âyetinde meâlen; "Cinleri (cinlerin babasını) de yalın bir ateşten yarattı." buyurmak sûretiyle bu husûsu bildirmektedir.
2- Cinlerin de erkeği ve dişisi olup, evlenirler ve çoğalırlar. İnsanların çoğalmaları meni ile olduğu gibi, cinlerin çoğalması da gaz (hava) iledir. Yâni erkekden dişiye bir gaz geçerek bundan yavru hâsıl olur. Nâdir olmakla birlikte insanların cinlerle evlendiği gerçektir. İnsan ile cinnin evlenmesi hayâl iledir. Hakîkî evlenmek olmaz. Fakat âlimlerden çoğu hakîkî evlenmenin olduğunu, gusl abdesti lâzım geldiğini hattâ Belkıs'ın insan ile cin arasında hâsıl olduğunu, cinnin insan şekline girip evlendiğini söylemişlerdir.
Seyyid Ömer (rahmetullahi aleyh) diyor ki: "Bana bir cin kızı geldi. Benimle evlenmek istedi. Şemseddîn Hanefî'den sordum: "Hanefî mezhebinde câiz değildir" dedi. Böyle söyledim. Beni aldı, yer altına evlerine götürdü. Büyüklerine söyledi. Büyükleri; "Seyyid Şemseddîn'in cevâbı başımızın üstündedir. Fakat cinnin insan ile evlenmesi Şafiî mezhebinde câizdir. Biz Hanefî değiliz. Şâfiîyiz" dediler.
İnsanın cin ile evlenmesinin câiz olduğu, cinnin insan kadınına tearruzunda gusl abdestinin lüzumu, cin ile insan arasında hâsıl olan çocuğun nasıl olacağını (Belkıs gibi) bildiren âlimlerimizin çeşitli yazıları vardır.
3- Cinlerin yemeleri, içmeleri ve evleri vardır.
Sahîh-i Buhârî ve Müslim'de bildirildi ki: "Cinler, Resûlullah'dan (sallallahü aleyhi ve sellem) yemek istediler. "Üzerine Allah'ın ismi zikr edilmiş her kemik ve her a'lâf artığı (tezek) sizin yemeğinizdir." buyurdu. İbn-i Selâm bu hadîs-i şerîfin tefsîrinde şu husûsu ilâve etti: "A'lâf artığı onlar için yemyeşil bir ot oluverir."
Peygamber efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) bu sebepten kemik ve tezekle istincâ edilmesini yasak etmiştir.
Câbir bin Abdullah'dan (radıyallahü anh) rivâyet edildi ki: Resûlullah efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte yürüyorduk. Bir yılan gelip yanında durdu. Ağzını açarak yaklaştı. Sanki ona birşey fısıldıyordu. Peygamber efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem); "Evet" buyurdu ve yılan ayrılıp gitti. Bu husûsta Peygamber efendimizden (sallallahü aleyhi ve sellem) suâl edince, buyurdular ki: "O, cinlerden bir kimsedir, bana şöyle dedi: "Ümmetine emr et de tezek ve kemikle taharetlenmesinler. Çünkü Allahü teâlâ, bunları bize azık kıldı."
4- Cinler de doğar, büyür ve ölürler: Cinler mükellef olurlar. Çünkü, Kur'ân-ı kerîmde Zâriyât sûresi 56. âyetinde meâlen; "İnsanları ve cinleri ancak beni bilip itâat ve ibâdet etmeleri için yarattım." buyurulmakta ve onların dînî hükümlerle mükellef oldukları bildirilmektedir.
Kurtubî, tezkiresinde buyuruyor ki: "Cinnîn ölümü, yerde gâib olmaktır. İhtiyârları gençleşmeyince ölmez, ölecekleri zaman da çocukluk hâline döner ve yerde gâib olurlar."
5- Cinler; insan, hayvan, yılan, akrep, deve, sığır kılığına bürünüp çeşitli şekiller alırlar. Hattâ katır ve merkep şekline girdikleri, kuş sûretine bürünüp havada uçtukları görülmüştür. İnsan sûretine de girerler.
Abdülvehhâb-ı Şa'rânî hazretleri buyurdu ki: "Bir zamanlar evime, cinlerden biri gelmeye başladı. Bu cin bana doğru gelirken, vücûdumun bütün kılları diken diken olurdu. O anda Allahü teâlânın ismini söylemeye başlardım. Cenâb-ı Hakk'ın ismini duyan cin, derhâl benden uzaklaşırdı. Hiç bir zaman ondan ne çekindim, ne de korktum. Aksine, gece yolumu kestiği zaman, ona selâm vererek geçip giderdim. İnsanın tabîatı cinden nefret ettiği hâlde, her gün onları göre göre nefret etmez hâle geldim.
Kıtlık olduğu günlerde, cinlerden bir grup evime yerleşmişti. Onlara dedim ki: "Bu gösterdiğim ekmeklerden güzelce yiyiniz. Hiçbir müslümana sakın zarar vermeyiniz." Onların da bana; "Baş üstüne, emirlerinizi dinleyip itâat edeceğimize söz veriyoruz" dediklerini duyar idim. Cinlerden biri keçi kılığına girip, geceleri bizim odaya girer, lâmbayı söndürür ve gürültü çıkarırdı. Bu hâlden evdekiler korkuya düştüler. Çocukların korkmaması için, bir gece sedirin altına saklanarak cinnin gelmesini bekledim. Tam önümden geçerken, elimle bir ayağını yakaladım. Bağırmaya ve yardım istemeye başladı. Bunun üzerine ona; "Ey keçi kılığına girmiş olan cin! Bir daha evime girip çocuklarımı korkutmaya devam edecek misin, etmeyecek misin?" dedim. Tevbe ederek, bir daha gelmeyeceğine söz verdi. Buna rağmen ayağını bırakmıyordum. Ayağı elimde inceldi, inceldi bir kıl inceliğini aldıktan sonra avucumdan çekilip gitti. Bu hâdiseden sonra o cin, evime bir daha gelmedi.
İnsan, cinni ve şeytanları uyanık iken ve rüyâda görebilir. Çünkü onlar, her şekle girebilir. Çok güzel sûretlere girerler. İhtilâma sebep olurlar. Her ne şekilde olursa olsun, cinni gören kimse hep ona bakarsa, cin, şeklini değiştirmez ve gözden kaçmaz. Ona sorup cevap alınabilir. Bir an başka tarafa bakılırsa hemen asıl şekline girip gayb olur ve kendi şekliyle görünmez.
Ali Havvâs buyurdu ki: "Allahü teâlâ kullarından birisine cinleri göstermeyi murâd edince, o kimsenin gözünden perdeyi kaldırır. O kimse cinleri görür. Allahü teâlâ bâzan, cine, bize görünmesini emreder. Onları baş gözü ile görürüz. Cinler bâzan kendi sûretlerinde, bâzan beşer (insan) sûretinde bâzan da başka sûretlerde olurlar. Cinler, melekler gibi istedikleri şekle girebilirler."
İnsanın cin ile tanışması, arkadaş olması kıymetli birşey değildir. Zararlıdır, fâsık insanla arkadaşlık etmek gibidir. Onlarla tanışan kimse fayda görmemiştir. Onlarla tanışanlar kibirli olur. Cinlerin din bilgileri azdır. Kibirli olduklarından birbirleri ile hep mücâdele, muhârebe ederler.
6- Cinlerin mü'min olanları ve kâfir olanları vardır. İbâdet ederler, sadaka verirler, iyi işlerine sevâb verilir. Mü'min olanları Cennet’e girecek ve Allahü teâlânın cemâlini göreceklerdir. Kâfir olanları Cehennem’e gidecektir. Cehennemlik olanları, zemherîr denilen soğuk Cehennem’de azâb göreceklerdir.
7- Cinler en çok hamamlar, otluklar, mezbelelik gibi yerlerde bulunurlar.
8- Cinden geçmiş, olmuş şeyleri sorup öğrenmek câizdir. Gelecekte olacak şeyleri sormak câiz değildir. Geçmiş şeyleri görüp, işitip bilirler.
9- Cinler insanoğlunun âlimlerine suâl sorup fetvâ alırlar. İnsanlara nasîhat edip, şiirler söylerler, insanlara hastalık tedâvisi ve ilâç öğretirler. İnsanlardan korkarlar ve itâat ederler.
Rivayet edilir ki, fakîh Muhammed Hermel el-Fahri isminde bir zât, Ebû Muhammed el-Himyerî hazretlerinin bulunduğu beldeye geldi ve onun derslerine devam etmeye başladı. Bu fakîh de yüksek âlimlerden idi. Birbirlerinden ilim öğrenmeye, birbirlerinin ilimlerinden istifâde etmeye başladılar. Bir ara, fakîh İbn-i Hermel, beyân ilmi okumak istediğini bildirdi. Ebû Muhammed Himyerî de kabûl etti. İbn-i Hermel'e beyân dersi okutmaya başladı. Birgün ders esnâsında, başını yukarıya kaldırdığında, bir yılanın başını uzatmış dersi dinlemekte olduğunu gördü. Ders bittikten sonra, İbn-i Hermel'e bu gördüğü hâli bildirdi ve; "Bu gördüğün cin tâifesinden fıkıh âlimi bir kimsedir. Bizden "Tenbih" ve "Mühezzeb" kitaplarını okuyor. Senin okuduğun beyân derslerini de dinlemek istiyor" buyurdu. İbn-i Hermel ise, kendisinden ders okuduğu zâtın cinlere de ders vermekte olduğunu anlayıp, ona olan muhabbet ve bağlılığı daha çok arttı.
Cinlere de fetvâ vermesiyle meşhûr olan Ebüssu'ûd Efendi, Osmanlı Devleti'nde yetişmiş en büyük şeyhülislâmlardan birisi idi. Eyyûb Sultân'da Yazılı Medrese adıyla tanınan medresede bulunduğu sırada, bir defâsında cinler kendisinden fetvâ sormak üzere gelmişlerdi. İçlerinden bâzısı suâllerini sorarken, diğerleri de medresenin duvarlarına birşeyler yazmışlardı. Cinlerin bu duvarlara yazı yazmaları sebebiyle, o medreseye "Yazılı Medrese" ismi verilmiştir. Bu yazılar, yüzyıllarca muhâfaza edildikten sonra üzerlerine badana çekilmek sûretiyle kapatılmıştır.
10- Cinnîlerin sayısı insanların on katından fazladır. Şeytanların sayısı bu ikisinin on katından fazladır. Meleklerin sayısı da, bu üçünün sayısının on katından daha çoktur. Her insanın yanında kâfir bir cinnî vardır. Fakat melekler insanları bunların kötülük yapmalarından korur.
11- Cinler üç sınıftır. Birinci sınıfı rüzgâr ve hava gibidir. Bir kısmı yerdeki böcek ve hayvancıklar gibidir. Bir kısmı da emirlerle ibâdetle vazifelidir. Bunlara hesâb ve azâb vardır.


H A D İ S
K Ü T Ü P H A N E S İ


Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

[blogger]

SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget