Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Bi'seti (Peygamberliği)

Bi'seti (Peygamberliği) || Peygamberler Ansiklopedisi || Hadis Kütüphanesi

Âlemlerin efendisi (sallallahü aleyhi ve sellem), otuzyedi yaşında iken, gâibden; “Yâ Muhammed!” diye kendisini çağıran sesler duyardı. Otuzsekiz yaşına girince, bir takım nûrlar görmeye başladı. Hallerini, sâdece hazret-i Hadîce vâlidemize anlatırlardı. Muhammed aleyhisselâma peygamberliğin bildirilmesi yaklaştığı sırada, zamanın meşhûr ediblerinden Kûs bin Saîde, Ukâz panayırında, deve üzerinde büyük bir kalabalığa karşı okuduğu hutbede, O'nun geleceğini müjdelemişti. Sevgili Peygamberimiz de bu hutbeyi dinleyenler arasında idi. Kûs bin Saîde, bu meşhûr hutbesinin bir bölümünde şöyle demiştir:
“Ey insanlar! Geliniz, dinleyiniz, bekleyiniz, ibret alınız! Yaşayan ölür, ölen fenâ bulur, olacak olur!... Kulak veriniz iyi dinleyiniz! Gökte haber var, yerde ibret olacak şeyler var!... Allah'ın indinde bir din!.. Ve Allah'ın gelecek olan bir peygamberi vardır. Gelmesi pek yakındır. Gölgesi başınızın üstüne düştü. O'nu dinleyen ve O'na îmân edenler, ne mübârektir. Vay O'na isyân ve muhâlefet eden bedbahta! Yazıklar olsun, ömürleri gaflet ile geçen ümmetlere!...”
Bu sırada, Arabistan'da, insanlar ilâhî ölçülerden uzaklaşmış, zengin-fakir, kuvvetli-zayıf, efendi-köle gibi sınıflara ayrılmıştı. Bir öncekiler, sonrakileri, tahakkümü altında eziyor, onları insan hesâbına katmıyordu. Zayıfların malları, zorla ellerinden alınıyor, buna mâni olacak bir yetkili bulunamıyordu. Allahü teâlâya îmân etmenin verdiği hayâ ve korkudan mahrûm, fazîletten iyice uzaklaşmışlardı. Her türlü ahlâksızlık, haysiyet ve nâmusu ayaklar altına almak gibi, adi hareketler serbestçe işleniyor; kumar, içki, zevk ve sefa âlemleri hiç yadırganmıyordu. Arkası kesilmeyen öldürmeler, zina ve baskın hadiseleri, ortalığı kasıp kavuruyor, masum insanların iniltileri ve acıklı bağırışları arşı çınlatıyordu. Ahlâkî cihetten tam bir düşkünlük hüküm sürüyor, insanlar cehalet denizinde boğuluyordu. Kadın, basit bir mal gibi alınıp satılıyor; kız çocukları, diri diri insâfsızca toprağa gömülüyordu. Hepsinden kötüsü, katı kalpli, inâdçı ve merhametten uzak olan bu insanlar, kendi elleriyle yaptıkları fayda ve zararı dokunmayan putlara tapmayı, büyük bir şeref kabûl ediyorlardı.
Âdem aleyhisselâmdan beri, dünyâda böylesine bir vahşet, sapıklık, ahlâksızlık, inançsızlık ve sefâhet görülmemişti. İnsanlar adeta birer canavar hüviyetine bürünmüşlerdi. Herkes birbirine düşman, cemiyet her an patlamaya, hazır bir durumda idi. İnsanların huzûra kavuşmaları için, bu karanlıkta, bir saâdet güneşinin doğması gerekirdi. O doğunca; inançsızlığın yerini îmân, zulmün yerini adâlet, câhilliğin yerini ilim alacak ve insanlar ebedî saâdete kavuşacaklardı.
Nihâyet sevgili Peygamberimize, önce sâdık rüyâlar gösterilmeye başlandı. Hadîs-i şerîfte, vahyin ilk olarak sâdık rüyâ ile başladığı bildirilmiştir. Rüyâsında gördükleri aynen çıkıyordu. Bu hâl, altı ay devam etti. Vahiy gelmesi yaklaşınca; “Yâ Muhammed” diyen sesler çoğaldı. Bundan sonra yalnızlığı sevip, insanlardan uzaklaşarak, Hira Dağı’ndaki bir mağarada tefekküre dalmaya başladı. Bazen Mekke'ye gelir, Kâbe'yi tavâf eder ve saâdethânelerine giderdi. Hâne-i saâdette bir müddet kalıp, yanında biraz yiyecekle tekrar Hira Dağı’ndaki mağaraya döner; tefekkür ve ibâdetle meşgûl olurdu. Bazen günlerce kaldığı olurdu. O zaman da hazret-i Hadice yiyecek gönderir veya getirirdi.


H A D İ S
K Ü T Ü P H A N E S İ


Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

[blogger]

SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget