Sevgili Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem, insanların en bahtiyârlarından olan Eshâbına, bir benzeri daha bulunmayan sohbetler ederek, onların kalblerini nûrlandırırdı. Gelen âyet-i kerîmeleri izâh eder, anlatılmayan, anlaşılmayan hiç bir şey bırakmazdı. Bu arada müşriklerin de îmâna gelmesi için, toplandıkları yerlere gider, bıkmadan ve yılmadan îmâna dâvet ederdi. Bu duruma, Ebû Cehl ile Velîd bin Mugîre çok kızar; "Bu gidişle Muhammed, herkesi kendi dînine çevirecek, putlarımıza tapan kimse bırakmayacak" derlerdi. Bir gün, bu işi bitirmenin tek çâresi, âlemlerin efendisi olan sevgili Peygamberimizi öldürmek olduğunda karar kıldılar. Ebû Cehl, Velîd bin Mugîre'yi ve Mahzûm oğullarından bir kaç delikanlıyı yanına alarak Beytullah’a geldi. O anda sevgili Peygamberimiz namaz kılıyordu. Ebû Cehl, eline aldığı bir taş ile hemen ileri atıldı. Habîb-i ekrem ve Nebiyy-i muhterem efendimize, taşı vurmak üzere elini kaldırdığı an, elleri havada hareketsiz kaldı. Hiç bir şey yapamadı ve şaşkına döndü. O hâli ile geldiği yere gitti. Müşriklerin yanına varınca, eli eski hâline döndü ve taş yere düştü. Aynı taşı Mahzûm oğullarından biri kapıp; "Göreceksiniz! O'nu ben öldüreceğim!.." diyerek, Peygamber efendimize doğru yürüdü. Yaklaşınca, bir anda gözü kör olup, etrâfı göremez oldu. Bunun üzerine, Mahzûm oğulları hep birlikte sevgili Peygamberimize doğru ilerlediler. Peygamber efendimize iyice yaklaştıkları an, onu göremez oldular. Fakat mübârek sesini işitiyorlardı. Sesin geldiği yere yürüdüklerinde, ses arkalarından, arkaya döndüklerinde ise, önceki yerden gelmeye başladı. Aynı hâle bir kaç defâ şâhid oldular. Sonunda şaşkına dönüp, Resûlullah efendimize hiç bir şey yapamadan orayı terkettiler. Bunun üzerine, Allahü teâlâ âyet-i kerîme gönderip, meâlen; “Onların önlerine sed çektik. Gözlerini perdeledik. Artık görmezler" buyurdu. (Yâsîn sûresi: 9)
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.