İslâm'a dâvetin ilk zamanlarında Hâlid bin Sa’îd (radıyallahü anh) bir rüyâ görmüştü. Rüyâsında; Cehennem’in kenarında dururken, babası onu itip düşürmek istedi. Tam o sırada, Peygamberimizin, belinden yakalayıp, Cehennem’e düşmekten kendisini kurtardığını gördü. Feryâd ederek uyandı ve; "Vallahi bu rüyâ gerçektir" diye söylendi. Dışarı çıkınca, hazret-i Ebû Bekr'e rastlayıp rüyâsını anlattı. Ebû Bekr (radıyallahü anh), ona; "Rüyân hakdır, bu kimse, Allahü teâlânın peygamberidir. Hemen git, O’na tâbi ol! Sen, O'na uyacak, getirdiği dîne girecek ve beraber bulunacaksın. O da seni, rüyâda gördüğün gibi Cehennem’e düşmekten koruyacaktır. Baban ise Cehennem’de kalacaktır!" dedi. Hazret-i Hâlid bin Sa’îd, rüyânın tesiri altındaydı. Vakit kaybetmeden hemen, Ecyâd denilen yere, Muhammed aleyhisselâmın huzûruna gitti ve; "Yâ Muhammed! Sen, insanları neye dâvet ediyorsun?" diye suâl etti. Peygamber efendimiz, cevâbında; “Ben, insanı, eşi ve benzeri olmayan tek Allah'a ve Muhammed'in (aleyhisselâm) de O'nun kulu ve peygamberi olduğuna inanmaya ve işitmeyen, görmeyen hiçbir zarar ve fayda vermeyen, kendisine tapınanları da, tapınmayanları da bilmeyen bir takım taş parçalarına tapınmaktan vazgeçmeye dâvet ediyorum" buyurdu. Bunun üzerine, Hâlid bin Sa’îd (radıyallahü anh), hemen; "Ben de, şehâdet ederim ki, Allahü teâlâdan başka tapılacak ilâh yoktur ve yine şehâdet ederim ki, Sen Allahü teâlânın peygamberisin" diyerek müslüman oldu. Onun müslüman olması Peygamberimizi çok sevindirdi. Arkasından hanımı Ümeyye de müslüman olmakla şereflendi.
Hazret-i Hâlid bin Sa’îd, kardeşlerinin de nüslüman olmasını istiyor ve bunun için çalışıyordu. Onlardan Ömer bin Sa’îd de müslüman olmuştu. Şiddetli bir İslâm düşmanı olan babası Ebû Uhayha, Hâlid'in ve Ömer'in (radıyallahü anhümâ) müslüman olduğunu ve Mekke'nin tenhâ bir yerinde namaz kıldıklarını öğrenince, çocuklarından müslüman olmayanları gönderip, onları yanına getirtti. Sonra, yeni girdikleri dinden ayrılmalarını söyledi. Azarlayıp dövmeye başladı. Sonra Hâlid bin Sa’îd'e (radıyallahü anh); "Sen, Muhammed’e mi tâbi oldun? Halbuki sen, O'nun kavmine aykırı hareket ettiğini ve getirdiği şeyle putlarımıza ve atalarımıza hakârette bulunduğunu görüyorsun?" dedi. Hâlid bin Sa’îd hazretleri de; "Allah'a yemîn ederim ki, Muhammed aleyhisselâm doğru söylüyor. O'na tâbi oldum. Ölürüm de dînimden dönmem!" deyince, babasının kızgınlığı daha çok arttı. Kırılınncaya kadar sopayla vurduktan sonra; "Ey yaramaz oğlum! İstediğin yere git. Yemîn olsun ki, sana ekmek vermeyeceğim!" dedi. Hazret-i Hâlid; "Sen benim nafakamı kesersen, Allahü teâlâ elbette rızkımı ihsân eder" dedi. Babası, öteki çocuklarını; "Eğer sizden biriniz, onunla konuşacak olursa, ona yapmadığım şeyi size yaparım" diye tehdit etti. Hâlid'i de (radıyallahü anh) evin mahzenine hapsettirdi, üç gün onu Mekke'nin sıcağında aç, susuz bıraktı. Hâlid bin Sa’îd hazretleri bir kolayını bulup, babasının elinden kurtuldu. Babası şiddetli bir hastalığa yakalandı. Ebû Uhayha, hasta yattığı yerde İslâmiyete olan düşmanlığından; "Hastalıktan kurtulup ayağa kalkarsam, Mekke'de bulunan herkes putlarımıza tapacak. Hiç kimse onlardan başkasına ibâdet edemiyecektir?.." diyordu. Hazret-i Hâlid, babasının hak dîne olan düşmanlığının sona ermesi ve müslüman kardeşlerine bir zarar vermemesi için ellerini kaldırıp; "Ey âlemleri yaratan Allah'ım! Babamı bu hastalıktan kaldırma!" diyerek duâ etti. Cenâb-ı Hak, duâsını kabûl buyurdu. Ebû Uhayha, hasta yatağından kalkamayıp öldü.
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.