Resûlullah efendimizin peygamberliğinin beşinci yılında, müşriklerin işkencelerine rağmen, müslümanların sayısı artmaya devam ediyordu. Fakat müşrikler de işkencelerini arttırıyor, ellerinden geleni yapıyorlardı. Peygamber efendimiz, Eshâbının dayanılmaz işkencelere uğramasına, ayaklarından iplerle develere bağlanıp, aksi istikametlere doğru çekilerek parçalatılmasına çok üzülüyordu. Bu işkenceler, her geçen gün daha da şiddetleniyor, merhamet dolu kalbi, bunlara tahammül edemiyordu. Bir gün Eshâbını (radıyallahü anhüm) topladı ve; “Ey Eshâbım! Şimdi yeryüzüne dağılınız. Allahü teâlâ, yakında sizi yine bir araya toplar" buyurdu. Onlar da; "Yâ Resûlallah! Nereye gidelim?" diye suâl ettiler. Peygamberimiz, mübârek eliyle işâret ederek, Habeş ülkesini gösterdiler ve; “İşte oraya! Habeş toprağına gidiniz! Çünkü orada, yanındakilerin hiçbirine zulmedilmeyen bir hükümdâr vardır. Hem orası bir doğruluk ülkesidir. Allahü teâlâ, içinde bulunduğunuz sıkıntılardan bir çıkış ve kurtuluş yolu açıncaya kadar, siz, orada bulununuz" buyurdu. Server-i âlem Muhammed Mustafa sallallahü aleyhi ve sellem efendimiz, böylece Eshâbının işkencelerden kurtulmasına ve Mekkeli müşriklere karşı mücâdelesini tek başına sürdürmeye karar vermişti. Doğduğu vakit; “Ümmetim! Ümmetim!" diyen sevgili Peygamberimiz, şimdi de, Eshâbının kurtuluşu için, kendisini fedâ ediyordu. O'nun bu müsâdesi üzerine, Eshâb-ı kirâmdan bir kısmı, vatanlarından ayrılarak hicret ediyorlardı!.. Fakat sevgili peygamberimizden ayrıldıkları için, üzüntüleri de pek fazla idi.
Bu ilk hicrete; hazret-i Osman ve hanımı hazret-i Rukayye binti Resûlullah, Ebû Huzeyfe ile hanımı Sehle binti Süheyl, Zübeyr bin Avvâm, Mus’ab bin Umeyr, Abdurrahmân bin Avf, Ebû Seleme bin Abdülesed ile hanımı, Ümmü Seleme, Hâtib bin Amr, Âmir bir Rebîa ve hanımı Leylâ binti Ebî Hasme, Osman bin Maz'ûn, Ebû Sebre bin Ebî Rühm ile hanımı Ümmü Gülsüm binti Süheyl, Süheyl bin Beydâ, Abdullah bin Mes’ûd "radıyallahü anhüm" katıldılar.
Peygamber efendimiz, hazret-i Osman için; “Şüphesiz ki, Osman, Lût peygamberden sonra zevcesiyle birlikte hicret eden ilk kimsedir" buyurdu. Eshâb-ı kirâmın bir kısmı binekli, bir kısmı yaya olarak, gizlice Mekke'den ayrıldılar. Tüccarlara ücretini vererek, gemilerle Kızıldeniz'den Habeşistan sahiline ulaştılar. Müşrikler bunu haber alıp, peşlerine düştüler, gayretleri boşa gitti ve me’yûs bir şekilde geri döndüler.
Habeş hükümdârı Necâşî, müslümanlara iyi davrandı. Ülkesine yerleştirdi. Eshâb-ı kirâm, Habeşistan için; "Biz burada iyi bir komşuluk ve himâye gördük. Dinimize dokunulmadı, incitilmedik. Hoşlanmadığımız bir söz de duymadık. Huzûr içinde, Allahü teâlâya ibâdet ettik" dediler. Müşrikler, hicret eden Eshâb-ı kirâmın, Habeşistan'a sığınmalarından endişelenip, telâşa kapıldılar.
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.