Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Dâr-ül-Erkâm

Dâr-ül-Erkâm || Peygamberler Ansiklopedisi || Hadis Kütüphanesi

Sevgili Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem, müşriklerin, Eshâbına (radıyallahü anhüm) yaptıkları zulüm ve işkencelere çok üzülüyorlardı. İslâmiyetin yayılması ve öğrenilmesi için emniyetli bir yer lâzımdı. Efendimiz, bu mukaddes vazife için hazret-i Erkâm'ın evini seçti. Bu ev, Safâ tepesinin doğusunda, dar bir sokak içinde ve yüksekçe bir yerde idi. Buradan Kâbe-i muazzama rahatça görülürdü. Evin giriş ve çıkışı, gelip geçenleri kontrol etmek bakımından çok elverişli idi. Ayrıca hazret-i Erkâm, Mekke'nin ileri gelenlerinden, îtibârı yüksek bir zat idi. Habîb-i ekrem efendimiz, bu evde Eshâbına İslâmiyeti anlatıyordu. Yeni müslüman olacaklar buraya gelip İslâmiyetle şereflenirler, Resûlullah efendimizin gönüllere devâ olan mübârek sözlerini dinlemekle bereketlenirlerdi. Peygamber efendimizi, sanki başlarına kuş konmuş da konuşunca uçacakmış gibi nefes almaz bir şekilde dinlerlerdi. Mübârek sözlerini, adeta yutarcasına, hiç bir kelimesini kaçırmadan, ezberlerlerdi. Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem, gündüzlerini Erkâm'ın evine ayırıyor ve sabahtan akşama kadar Eshâbını yetiştirmekle meşgûl oluyorlardı. Burası müslümanların ilk karargâhı, "Dâr-ül İslâm" idi. İlk müslümanlar burada toplanırlar, böylece müşriklerin her türlü kötülüklerinden korunmuş olurlardı.
Ammâr bin Yâser (radıyallahü anhümâ) anlatıyor: "Dâr-ül-Erkâm'a gidip Resûlullah'ı görerek müslüman olmak istiyordum. Kapıda Süheyb'e (radıyallahü anh) rastladım. "Burada ne yapıyorsun!" diye sorduğumda, aynı suâli bana sordu. Ben de; "Hazret-i Muhammed'in huzûruna gidip, sözlerini dinleyip müslüman olmak istiyorum" dedim. O da; "Ben de bunun için gelmiştim" dedi. Beraberce yüksek ve şerefli huzûrlarına girdik. Bize İslâm’ı arzetti. Severek müslüman olduk."
Ammâr (radıyallahü anh) müslümanlığını açıklamaktan çekinmeyen mücâhidlerden biri idi. Dininden dönmemek için en ağır işkencelere katlanırdı. Müşrikler onu yalnız buldukları zaman, Ramda mevkîine, Mekke kayalıklarına götürürler, elbiselerini çıkarıp, demir gömlek giydirirlerdi. Bu şekilde yakıcı güneşin altında bekletilir ve işkence edilirdi. Bazen da sırtı ateşle dağlanr, bitmez tükenmez işkencelere uğrardı. Her defâsında; "İnkâr et!... İnkar et!... Lât ve Uzzâ'ya tap da kurtul!... derlerdi. Hazret-i Ammâr, bu dayanılmaz işkencelere büyük bir sabırla; "Rabbim Allah, peygamberim Muhammed aleyhisselâmdır" diyerek karşılık verirdi. Müşrikler buna daha çok sinirlenirler, göğsü üzerine, sıcaktan yanmış kayaları koyarlar, bâzan da kuyu içine atarak suda boğmaya çalışırlardı. Ammâr bin Yâser (radıyallahü anhümâ) bir gün sevgili Peygamberimizin huzûrlarıyla şereflendiğinde; "Yâ Resûlallah! Müşriklerin bize yaptığı işkenceler son haddine vardı" deyince, Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem), hazret-i Ammâr'ın hâline acıdılar ve; “Sabrediniz ey Yakzân'ın babası!" buyurduktan sonra; “Yâ Rabbî! Ammâr âilesinden hiç kimseye Cehennem azâbını tattırma" diye duâ ettiler.


H A D İ S
K Ü T Ü P H A N E S İ


Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

[blogger]

SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget