Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Gençliği

Gençliği || Peygamberler Ansiklopedisi || Hadis Kütüphanesi

Her bakımdan insanların en üstünü olan Muhammed aleyhisselâm, daha gençlik yıllarında Mekke halkı arasında akranlarına göre çok beğenilmiştir. Güzel ahlâkı, insanlara görülmemiş bir şekilde iyi davranması, sâkinliği, yumuşaklığı ve diğer üstün hâlleriyle sevilmiştir. İnsanlar bu hasletlerinden dolayı O'na hayran olmuştur. Mekke halkı, gördükleri şaşılacak derecedeki doğru sözlülük ve güvenilirlikten dolayı, O'na El-Emîn yâni kendisine her zaman güvenilir lakabını verdiler. Böylece gençliğinde bu isimle meşhûr oldu.
Peygamberimizin gençlik yıllarında, Araplar koyu bir câhiliyet devri yaşıyorlardı. Puta tapmak, içki, kumar, zina, fâiz ve daha birçok çirkin işler aralarında yaygınlaşmıştı. Muhammed aleyhisselâm onların bu bozuk hâllerinden son derece nefret eder, her kötülüklerinden dâimâ uzak dururdu. Bütün Mekke halkı, O'nun bu hâlini bilirler ve hayret ederlerdi. Putlardan şiddetle nefret ettiği için aslâ yanlarına yaklaşmazdı. Putlar için kesilen kurbanların etlerinden hiç yemedi. Çocukluğunda ve gençliğinde kendine âit koyunları, Ciyad Dağı ve civarında güder, geçimini böyle sağlardı. Bu şekilde pek çok bozulmuş olan cemiyetten, uzak dururdu. Bir defâsında Eshâb-ı kirâma; “Koyun gütmeyen hiç bir peygamber yoktur.” buyurmuştu. “Yâ Resûlallah! Sen de güttün mü?” dediklerinde; “Evet ben de güttüm.” buyurdu.
Sevgili Peygamberimiz yirmi yaşlarında bulunduğu sıralarda, Mekke'de asâyiş tamâmen bozulmuştu. Zülüm son derece yaygınlaşıp; mal, can ve nâmus emniyeti kalmamıştı. Mekke'nin yerli halkı, ticâret ve Kâbe'yi ziyâret için gelen yabancılara haksızlık ve zulmediyorlardı. Zulme uğrayan kimseler, haklarını almak için müracaat edecek bir yer bulamıyorlardı. Bu sırada ticâret maksadıyla Mekke'ye gelen Yemenli bir tüccarın malları, Âs bin Vâil adında bir Mekkeli tarafından zorla elinden alınıp gasp edilmişti. Bu hâdise üzerine Yemenli, Ebû Kubeys Dağı’na çıkıp feryâd ederek, hakkının alınması için kabîlelerden yardım istedi. Artık zulmün had safhaya ulaştığını dile getiren böyle hâdiseler üzerine, Hâşim ve Zühre oğulları ile diğer kabîlelerin ileri gelenleri Abdullah bin Cüd’ân'ın evinde toplandılar. Yerli, yabancı hiç kimseye zulüm ve haksızlık yapılmamasına, zulme mâni olmaya ve haksızlığa uğramış olanların haklarını almaya karar verdiler. Bu maksatla bir adâlet cemiyeti kurdular. Sevgili Peygamberimizin genç yaşta katıldığı ve kuruluşunda da çok tesirli olduğu bu cemiyete Hılf-ül-Füdûl denildi. Daha önce Fadl adında iki kişi ve Fudayl adında biri tarafından da böyle bir cemiyet kurulmuştu. Onların önceden kurdukları cemiyete izafeten bu isim verilmişti. Bu cemiyet, zulmü önleyip, Mekke'de bozulmuş olan asâyişi yeniden kurdu. Tesiri uzun müddet devam etti. Resûlullah efendimize, peygamberlik bildirildikten sonra Eshâb-ı kirâma anlatıp; “Abdullah bin Cüd’ân'ın evince yapılan yemînleşmede ben de bulundum. Bana o yemînleşme, kırmızı tüylü develere (servete) sâhip olmaktan daha sevimlidir. Şimdi de böyle bir meclise çağrılsam icâbet ederim” buyurdu.


H A D İ S
K Ü T Ü P H A N E S İ


Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

[blogger]

SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget