16- FİTNELERDEN SELAMETTE OLMASI UMULANLAR
4124 - “... Ömer bin el-Hattab (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre:
Bir gün kendisi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in (Medine'deki) mescidine çıktı ve Muaz bin Cebel (radıyallahü anh)’in Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in kabri yanında oturup ağladığını gördü. Sonra (ona) :
Seni ağlatan nedir? diye sordu. Muaz (radıyallahü anh):
Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) 'den işittiğim bir şey beni ağlatıyor. Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den şu buyruğu işittim, dedi.
(Şüphesiz riyanın azı (bile) şirktir, (yani Allah'a ortak koşmaktır). Kim Allah'ın bir velisine düşmanlık ederse şüphesiz Allah ile savaşmaya çıkmış olur. Allah; itaatkar, takva sahibi ve halktan uzak duran öyle kullarını gerçekten sever ki, onlar gorülmedikleri zaman aranmazlar (yani halleri ve yerlerinin nasıl olduğu kimse tarafından soruşturulmaz). Hazır olurlarsa (meclislere ve önemli işlere) çağırılmaz ve tanınmazlar. Kalbleri hidayet ışıklarıdır. Hep tozlu ve karanlık barınaklardan (veya çözümlenmesi zor sorunların üstesinden) çıkarlar.) "
4125 - “... Abdullah bin Ömer (radıyallahü anhüma)’dan rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir: (İnsanlar, içlerinde necib ve kullanışlı bir tane pek bulamayacağın yüz deve gibidir.) "
١٦ - باب مَنْ تُرْجَى لَهُ السَّلاَمَةُ مِنَ الْفِتَنِ
٤١٢٤ - حَدَّثَنَا حَرْمَلَةُ بْنُ يَحْيَى، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ وَهْبٍ، أَخْبَرَنِي ابْنُ لَهِيعَةَ، عَنْ عِيسَى بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ، عَنْ زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ عُمَرَ بْنِ الْخَطَّابِ، أَنَّهُ خَرَجَ يَوْمًا إِلَى مَسْجِدِ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فَوَجَدَ مُعَاذَ بْنَ جَبَلٍ قَاعِدًا عِنْدَ قَبْرِ النَّبِيِّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يَبْكِي فَقَالَ مَا يُبْكِيكَ قَالَ يُبْكِينِي شَىْءٌ سَمِعْتُهُ مِنْ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يَقُولُ ( إِنَّ يَسِيرَ الرِّيَاءِ شِرْكٌ وَإِنَّ مَنْ عَادَى لِلَّهِ وَلِيًّا فَقَدْ بَارَزَ اللَّهَ بِالْمُحَارَبَةِ إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الأَبْرَارَ الأَتْقِيَاءَ الأَخْفِيَاءَ الَّذِينَ إِذَا غَابُوا لَمْ يُفْتَقَدُوا وَإِنْ حَضَرُوا لَمْ يُدْعَوْا وَلَمْ يُعْرَفُوا قُلُوبُهُمْ مَصَابِيحُ الْهُدَى يَخْرُجُونَ مِنْ كُلِّ غَبْرَاءَ مُظْلِمَةٍ ).
٤١٢٥ - حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ مُحَمَّدٍ الدَّرَاوَرْدِيُّ، حَدَّثَنَا زَيْدُ بْنُ أَسْلَمَ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ( النَّاسُ كَإِبِلِ مِائَةٍ لاَ تَكَادُ تَجِدُ فِيهَا رَاحِلَةً ).
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.