34- HAZRET-İ MUHAMMED (SALLALLAHÜ ALEYHÎ VE SELLEM)’İN ÜMMETİNİN (KIYAMETTEKİ) SIFATI BÂBI
4423 - “... Ebü Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
(Siz (kıyamet günü) benim yanıma abdest izlerinden dolayı yüzleriniz, kol ve bacaklarınız nurlu olarak geleceksiniz. (Bu nur), Ümmetimin alâmeti olup ondan başka hiç bir kimsede bulunmaz.) "
4424 - “... Abdullah (bin Mes'ûd) (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir:
Biz, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in beraberinde bir kubbe (yani deriden mamul çadır) da idik. O (bize) :
(Siz cennetliklerin dörtte biri olmanıza razı mısınız?) buyurdu. Biz :
Evet, dedik. O. (bu kere):
(Siz cennet ehlinin üçte biri olmanıza razı mısınız?) buyurdu. Biz :
Evet, dedik. O şöyle buyurdu:
(Nefsim (kudret) elinde olan (Allah) a yemin ederim ki, ben sizin cennetliklerin yarısı olmanızı çok kuvvetle umarım. Sebebi de şudur : Cennete yalnız müslüman olan kimse girecek, başkası giremiyecektir ve sizler müşrikler (yani kâfirler) içinde ancak, siyah öküzün cildindeki beyaz bir kıl veya kırmızı öküzün derisindeki siyah bir kıl gibisiniz.) "
4425 - “... Ebû Saîd(-i Hudri) (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
((Kıyamet günü bir) peygamber beraberinde (ümmeti olarak) iki adam olduğu halde gelir. Bir başka peygamber, beraberinde (ümmeti olarak) üç kişi bulunduğu halde gelir. Bundan fazla ve az (ümmetle gelen peygamber) de olur. Sonra o (gelen her) peygambere: Sen kendi kavmine (dini) tebliğ ettin mi? diye sorulur. O da: Evet, der. Sonra onun kavmi (huzura) çağrılarak: Peygamberiniz size (dini) tebliğ etti mi? denilir. Onlar: Hayır, derler. Bunun üzerine (onların peygamberine) : Senin (dini kavmine tebliğ ettiğine dâir) şahidin kimdir? denilir. O da: Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) ve ümmeti der. Bunun üzerine Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'in ümmeti çağırılır ve (onlara) : Bu peygamber (dinini kavmine) tebliğ etti mi? diye sorulur. Onlar da: Evet, derler. Sonra Allahü teâlâ (Ümmet-i Muhammedi'ye) : Bu peygamberin kendi kavmine dinî tebliğ ettiğine dâir bilginiz nedir (yani bu durumu nasıl bilebilirsiniz)? der. Onlar da: Peygamberlerin (dinlerini kendi kavimlerine) tebliğ ettiklerini bize Peygamberimiz (Muhammed) (sallallahü aleyhi ve sellem) haber verdi, biz de O'nu doğruladık, derler. İşte bu açıklamam Allahü teâlâ'nın :
"Ve böylece sizi hayırlı ve âdil bir ümmet kıldık ki bütün insanlar üzerine şâhidler olasınız. Peygamber (iniz) de üzerinize şâhid olsun. " (Bakara, 143) buyruğunun muhtevasıdır (içeriğidir).) "
4426 - “... Rifâa el-Cühenî (radıyallahü anh)’den: Şöyle demiştir:
Biz, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in beraberinde bir yolculuk (veya savaş) tan geri döndük. O sıralarda Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) :
(Muhammed'in canı (kudret) elinde olan (Allah) a yemin ederim ki: İmân edip, sonra doğru yoldan ayrılmayan hiç bir kul yoktur ki cennete dâhil edilmesin. Siz ve iyi (= dindar) nesliniz cennetteki meskenlere (köşklere) yerleşmedikçe (diğer ümmetlerin mü'minleri olan) cennetliklerin cennete girmemelerini de ümit ederim ve Rabbim (Azze ve Celle), ümmetimden yetmiş bin kişiyi hesabsız olarak cennete dâhil etmeyi bana kesin vaadetti,) buyurdu.
4427 - “... Ebû Ümâme el-Bâhilî (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre kendisi:
Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şu buyruğu buyururken işittim, demiştir :
(Rabbim Sübhânehû benim ümmetimden yetmiş bini, üzerlerinde ne hesab ne de azab olmaksızın cennete dâhil etmeyi bana vaadetti. (Bunlardan) beher birinin beraberinde yetmiş bin (kişi) ve Rabbim (Azze ve Celle)'nin avuçlarıyla üç avuç dolusu, (yani ümmetimden çok sayada kişi) bulunur.) "
4428 - “... Behz bin Hakîm'in baba babası (Muâviye bin Hayda el-Kuşeyrî) (radıyallahü anhüm)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir :
(Biz (yani Ümmeti Muhammediye) kıyamet günü yetmiş ümmeti tamamlarız (yani ümmetlerin sayısı bizimle yetmişe ulaşır). Biz (dünyaya geliş bakımından) ümmetlerin sonuncusuyuz ve (de) en hayırlısıyız.) "
4429 - “... Behz bin Hakîm'in baba babası (Muâviye bin Hayda el-Kuşeyrî) (radıyallahü anhüm)’den rivâyet edildiğine göre kendisi: Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle buyururken işittim, demiştir:
(Siz (ümmetim), ümmetlerin sayısını yetmişe tamamladınız. Siz ümmetlerin en hayırlısı ve Allah katında en değerlisisiniz.) "
4430 - “... Süleyman bîn Büreyde'nin babası (Büreyde bin el-Husayb) (radıyallahü anhümâ)'dan rivâyet edildiğine göre; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
(Cennet ehli yüz yirmi saftır. Seksen (saf) bu ümmetten, kırk saf da diğer ümmetlerden oluşur.) "
4431 - “... İbn-i Abbâs (radıyallahü anhümâ)’dan rivâyet edildiğine göre; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
(Biz (dünyaya geliş bakımından) ümmetlerin sonuncusuyuz ve (kıyamet günü) hesabı görüleceklerin ilkiyiz, (Kıyamet günü) "Ümmi olan ümmet ve peygamberi nerededir?" denilir (yani bu ümmete öncelik verilir). Bu itibarla biz (dünyaya gelişte) sonuncu (kıyamet günü hesabın görülmesi ve cennete girmek bakımından) önde olanlarız.) "
4432 - “... Ebû Bürde'nin babası (Ebû Mûsâ el-Eş'arî) (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
(Allah, kıyamet günü yaratıkları topladığı zaman secde etmek hususunda Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'in ümmetine izin verilecek ve bunun üzerine bu ümmet Allah'a uzun sürecek bir secde edecekler. Sonra onlara: "Başlarınızı (secdeden) kaldırınız. Biz sayınız kadar (kâfirleri) ateşten (kurtuluşunuz için) fidyeleriniz yaptık, buyurulacaktır.) "
4433 - “... Enes bin Mâlik (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
(Şüphesiz, bu ümmet (Allah tarafından) rahmete mazhar olmuştur. Azabı da kendi elleriyledir. Sonra kıyamet günü olunca müslümanlardan her kişiye, müşriklerden bir kişi verilecek ve: Bu senin ateşten (kurtuluş) fidyendir, denilecektir.) "
٣٤ - باب صِفَةِ أُمَّةِ مُحَمَّدٍ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم
٤٤٢٣ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرٍ، حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ زَكَرِيَّا بْنِ أَبِي زَائِدَةَ، عَنْ أَبِي مَالِكٍ الأَشْجَعِيِّ، عَنْ أَبِي حَازِمٍ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ( تَرِدُونَ عَلَىَّ غُرًّا مُحَجَّلِينَ مِنَ الْوُضُوءِ سِيمَاءُ أُمَّتِي لَيْسَ لأَحَدٍ غَيْرِهَا ).
٤٤٢٤ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ جَعْفَرٍ، حَدَّثَنَا شُعْبَةُ، عَنْ أَبِي إِسْحَاقَ، عَنْ عَمْرِو بْنِ مَيْمُونٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ، قَالَ كُنَّا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فِي قُبَّةٍ فَقَالَ ( أَتَرْضَوْنَ أَنْ تَكُونُوا رُبُعَ أَهْلِ الْجَنَّةِ ). قُلْنَا بَلَى . قَالَ ( أَتَرْضَوْنَ أَنْ تَكُونُوا ثُلُثَ أَهْلِ الْجَنَّةِ ). قُلْنَا نَعَمْ . قَالَ ( وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ إِنِّي لأَرْجُو أَنْ تَكُونُوا نِصْفَ أَهْلِ الْجَنَّةِ وَذَلِكَ أَنَّ الْجَنَّةَ لاَ يَدْخُلُهَا إِلاَّ نَفْسٌ مُسْلِمَةٌ وَمَا أَنْتُمْ فِي أَهْلِ الشِّرْكِ إِلاَّ كَالشَّعَرَةِ الْبَيْضَاءِ فِي جِلْدِ الثَّوْرِ الأَسْوَدِ أَوْ كَالشَّعَرَةِ السَّوْدَاءِ فِي جِلْدِ الثَّوْرِ الأَحْمَرِ ).
٤٤٢٥ - حَدَّثَنَا أَبُو كُرَيْبٍ، وَأَحْمَدُ بْنُ سِنَانٍ، قَالاَ حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ، عَنِ الأَعْمَشِ، عَنْ أَبِي صَالِحٍ، عَنْ أَبِي سَعِيدٍ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ( يَجِيءُ النَّبِيُّ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَمَعَهُ الرَّجُلُ وَيَجِيءُ النَّبِيُّ وَمَعَهُ الرَّجُلاَنِ وَيَجِيءُ النَّبِيُّ وَمَعَهُ الثَّلاَثَةُ وَأَكْثَرُ مِنْ ذَلِكَ وَأَقَلُّ فَيُقَالُ لَهُ هَلْ بَلَّغْتَ قَوْمَكَ فَيَقُولُ نَعَمْ . فَيُدْعَى قَوْمُهُ فَيُقَالُ هَلَ بَلَّغَكُمْ فَيَقُولُونَ لاَ . فَيُقَالُ مَنْ شَهِدَ لَكَ فَيَقُولُ مُحَمَّدٌ وَأُمَّتُهُ . فَتُدْعَى أُمَّةُ مُحَمَّدٍ فَيُقَالُ هَلْ بَلَّغَ هَذَا فَيَقُولُونَ نَعَمْ . فَيَقُولُ وَمَا عِلْمُكُمْ بِذَلِكَ فَيَقُولُونَ أَخْبَرَنَا نَبِيُّنَا بِذَلِكَ أَنَّ الرُّسُلَ قَدْ بَلَّغُوا فَصَدَّقْنَاهُ . قَالَ فَذَلِكُمْ قَوْلُهُ تَعَالَى {وَكَذَلِكَ جَعَلْنَاكُمْ أُمَّةً وَسَطًا لِتَكُونُوا شُهَدَاءَ عَلَى النَّاسِ وَيَكُونَ الرَّسُولُ عَلَيْكُمْ شَهِيدًا} .
٤٤٢٦ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ مُصْعَبٍ، عَنِ الأَوْزَاعِيِّ، عَنْ يَحْيَى بْنِ أَبِي كَثِيرٍ، عَنْ هِلاَلِ بْنِ أَبِي مَيْمُونَةَ، عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَسَارٍ، عَنْ رِفَاعَةَ الْجُهَنِيِّ، قَالَ صَدَرْنَا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فَقَالَ ( وَالَّذِي نَفْسُ مُحَمَّدٍ بِيَدِهِ مَا مِنْ عَبْدٍ يُؤْمِنُ ثُمَّ يُسَدَّدُ إِلاَّ سُلِكَ بِهِ فِي الْجَنَّةِ وَأَرْجُو أَلاَّ يَدْخُلُوهَا حَتَّى تَبَوَّءُوا أَنْتُمْ وَمَنْ صَلَحَ مِنْ ذَرَارِيِّكُمْ مَسَاكِنَ فِي الْجَنَّةِ وَلَقَدْ وَعَدَنِي رَبِّي عَزَّ وَجَلَّ أَنْ يُدْخِلَ الْجَنَّةَ مِنْ أُمَّتِي سَبْعِينَ أَلْفًا بِغَيْرِ حِسَابٍ ).
٤٤٢٧ - حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ، حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ عَيَّاشٍ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ زِيَادٍ الأَلْهَانِيُّ، قَالَ سَمِعْتُ أَبَا أُمَامَةَ الْبَاهِلِيَّ، يَقُولُ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يَقُولُ وَعَدَنِي رَبِّي سُبْحَانَهُ أَنْ يُدْخِلَ الْجَنَّةَ مِنْ أُمَّتِي سَبْعِينَ أَلْفًا لاَ حِسَابَ عَلَيْهِمْ وَلاَ عَذَابَ مَعَ كُلِّ أَلْفٍ سَبْعُونَ أَلْفًا وَثَلاَثُ حَثَيَاتٍ مِنْ حَثَيَاتِ رَبِّي عَزَّ وَجَلَّ ).
٤٤٢٨ - حَدَّثَنَا عِيسَى بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ النَّحَّاسِ الرَّمْلِيُّ، وَأَيُّوبُ بْنُ مُحَمَّدٍ الرَّقِّيُّ، قَالاَ حَدَّثَنَا ضَمْرَةُ بْنُ رَبِيعَةَ، عَنِ ابْنِ شَوْذَبٍ، عَنْ بَهْزِ بْنِ حَكِيمٍ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ جَدِّهِ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ( نُكْمِلُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ سَبْعِينَ أُمَّةً نَحْنُ آخِرُهَا وَخَيْرُهَا ).
٤٤٢٩ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ خَالِدِ بْنِ خِدَاشٍ، حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ ابْنُ عُلَيَّةَ، عَنْ بَهْزِ بْنِ حَكِيمٍ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ جَدِّهِ، قَالَ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يَقُولُ ( إِنَّكُمْ وَفَّيْتُمْ سَبْعِينَ أُمَّةً أَنْتُمْ خَيْرُهَا وَأَكْرَمُهَا عَلَى اللَّهِ ).
٤٤٣٠ - حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ إِسْحَاقَ الْجَوْهَرِيُّ، حَدَّثَنَا حُسَيْنُ بْنُ حَفْصٍ الأَصْبَهَانِيُّ، حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنْ عَلْقَمَةَ بْنِ مَرْثَدٍ، عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ بُرَيْدَةَ، عَنْ أَبِيهِ، عَنِ النَّبِيِّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ قَالَ ( أَهْلُ الْجَنَّةِ عِشْرُونَ وَمِائَةُ صَفٍّ ثَمَانُونَ مِنْ هَذِهِ الأُمَّةِ وَأَرْبَعُونَ مِنْ سَائِرِ الأُمَمِ ).
٤٤٣١ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى، حَدَّثَنَا أَبُو سَلَمَةَ، حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ إِيَاسٍ الْجُرَيْرِيِّ، عَنْ أَبِي نَضْرَةَ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، أَنَّ النَّبِيَّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ قَالَ نَحْنُ آخِرُ الأُمَمِ وَأَوَّلُ مَنْ يُحَاسَبُ يُقَالُ أَيْنَ الأُمَّةُ الأُمِّيَّةُ وَنَبِيُّهَا فَنَحْنُ الآخِرُونَ الأَوَّلُونَ ).
٤٤٣٢ - حَدَّثَنَا جُبَارَةُ بْنُ الْمُغَلِّسِ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الأَعْلَى بْنُ أَبِي الْمُسَاوِرِ، عَنْ أَبِي بُرْدَةَ، عَنْ أَبِيهِ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ( إِذَا جَمَعَ اللَّهُ الْخَلاَئِقَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أُذِنَ لأُمَّةِ مُحَمَّدٍ بِالسُّجُودِ فَيَسْجُدُونَ لَهُ طَوِيلاً ثُمَّ يُقَالُ ارْفَعُوا رُءُوسَكُمْ قَدْ جَعَلْنَا عِدَّتَكُمْ فِدَاءَكُمْ مِنَ النَّارِ ).
٤٤٣٣ - حَدَّثَنَا جُبَارَةُ بْنُ الْمُغَلِّسِ، حَدَّثَنَا كَثِيرُ بْنُ سُلَيْمٍ، عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ( إِنَّ هَذِهِ أُمَّةٌ مَرْحُومَةٌ عَذَابُهَا بِأَيْدِيهَا فَإِذَا كَانَ يَوْمُ الْقِيَامَةِ دُفِعَ إِلَى كُلِّ رَجُلٍ مِنَ الْمُسْلِمِينَ رَجُلٌ مِنَ الْمُشْرِكِينَ فَيُقَالُ هَذَا فِدَاؤُكَ مِنَ النَّارِ ).
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.