13- UZLET (TOPLUMDAN UZAK DURMAK, İNZİVAYA ÇEKİLMEK)
4112 - “... Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur :
(İnsanlar için hayırlı yaşayış Allah yolunda (cihad için) sırtında uçarcasına koşturacağı atının yularından tutan (savaşa hazır bekleyen) bir adamın yaşantısıdır. O, korkulu bir düşman sesini veya düşmana saldırma çağrısını işittiği her an atının üstünde uçarcasına fırlayarak o sese doğru giderek ölmek veya öldürmek alanlarında gazi veya şehid olmak ister ve hayırlı hayat o adamın hayatıdır ki şu dağların tepelerinden bir tepenin üstünde veya şu derelerden birinin içinde küçük bir koyun sürüsü içinde bulunur. Namazını vaktinde ve usulüne uygun olarak kılar, zekatını öder ve ölünceye kadar Rabbine kulluk eder. İnsanlardan yana da iyilikten başka bir şey işlemez. ) "
4113 - “... Ebil Said-i Hudri (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre:
(Bir gün) : bir adam Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına gelerek: insanların hangisi daha faziletlidir? diye sordu. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) :
Canı ve malı ile Allah yolunda savaşan (mü'min) adam, ) buyurdu. Soru sahibi:
Ondan sonra kim? diye sordu. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) :
(Sonra derelerden bir derede (yani halktan uzak bir yere geçilmiş durumda) olan insandır ki Allah (Azze ve Celle)'ye ibadet eder ve insanları şerrinden rahat bırakır (yani kimseye zarar vermez), buyurdu. "
4114 - “... Huzeyfe bin el-Yeman (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) :
(Cehennem kapılarında (halkı cehenneme) çağırıcı (cehennemlik) bir gurup olacak. Kim o davetçilere icabetle o kapılara giderse davetçiler o kimseyi cehenneme atarlar (yani cehenneme girmesine sebep olurlar)), buyurdu. (Huzeyfe demiştir ki) Ben:
Ya Resûlüllah! O gurubun vasıflarını bize anlat (tarif et), dedim. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) :
(Onlar bizim milletimizden (veya Adem oğullarından) bir zümredir, dillerimizle konusurlar), buyurdu. Ben:
Peki, o fitne devri bana erişirse nasıl davranmamı emredersin? diye sordum. O:
(Sen müslümanların cemaatine ve imamına (yani devlet başkanına) bağlan, (onlardan ayrılma). Müslümanların cemaati olmaz ve imamları yoksa o fırkaların hepsinden uzaklaşman bir ağacın kökünü ısırman suretiyle (meşakkatli) de olsa ölüm sana erişinceye kadar, dişlerini sıkarak fırkaların hepsinden uzak durmaya devam et,) buyurdu. "
4115 - “... Ebû Said-i Hudri (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
(Müslümanın en hayırlı malının — kendi dinini fitnelerden korumak üzere — dağ başlarında ve yağış olan sahalarda güttüğü davarlardan ibaret olacağı zaman yakındır. ) "
4116 - “... Huzeyfe bin el-Yeman (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
(Bir takım fitneler olacak. O fitnelerin kapıları başında cehennem ateşine çağırıcı kimseler olacaktır. Bir ağacın kökünü ısırır halde ölmen onlardan birisine tabi olmandan senin için daha iyidir.) "
4117 - “... Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
( (Akıllı, zeki) Mü'min bir yılan deliğinden iki defa sokulmaz.)
4118 - “... İbn-i Ömer (radıyallahü anhüma)'dan rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
(Akıllı ve zeki olan) Mü'min bir yılan deliğinden iki defa sokulmaz.)
١٣ - باب الْعُزْلَةِ
٤١١٢ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الصَّبَّاحِ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ أَبِي حَازِمٍ، أَخْبَرَنِي أَبِي، عَنْ بَعْجَةَ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ بَدْرٍ الْجُهَنِيِّ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، أَنَّ النَّبِيَّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ قَالَ ( خَيْرُ مَعَايِشِ النَّاسِ لَهُمْ رَجُلٌ مُمْسِكٌ بِعِنَانِ فَرَسِهِ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَيَطِيرُ عَلَى مَتْنِهِ كُلَّمَا سَمِعَ هَيْعَةً أَوْ فَزْعَةً طَارَ عَلَيْهِ إِلَيْهَا يَبْتَغِي الْمَوْتَ أَوِ الْقَتْلَ مَظَانَّهُ وَرَجُلٌ فِي غُنَيْمَةٍ فِي رَأْسِ شَعَفَةٍ مِنْ هَذِهِ الشِّعَافِ أَوْ بَطْنِ وَادٍ مِنْ هَذِهِ الأَوْدِيَةِ يُقِيمُ الصَّلاَةَ وَيُؤْتِي الزَّكَاةَ وَيَعْبُدُ رَبَّهُ حَتَّى يَأْتِيَهُ الْيَقِينُ لَيْسَ مِنَ النَّاسِ إِلاَّ فِي خَيْرٍ ).
٤١١٣ - حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ، حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ حَمْزَةَ، حَدَّثَنَا الزُّبَيْدِيُّ، حَدَّثَنِي الزُّهْرِيُّ، عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَزِيدَ اللَّيْثِيِّ، عَنْ أَبِي سَعِيدٍ الْخُدْرِيِّ، أَنَّ رَجُلاً، أَتَى النَّبِيَّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فَقَالَ أَىُّ النَّاسِ أَفْضَلُ قَالَ ( رَجُلٌ مُجَاهِدٌ فِي سَبِيلِ اللَّهِ بِنَفْسِهِ وَمَالِهِ ). قَالَ ثُمَّ مَنْ قَالَ ( ثُمَّ امْرُؤٌ فِي شِعْبٍ مِنَ الشِّعَابِ يَعْبُدُ اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّ وَيَدَعُ النَّاسَ مِنْ شَرِّهِ ).
٤١١٤ - حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، حَدَّثَنَا الْوَلِيدُ بْنُ مُسْلِمٍ، حَدَّثَنِي عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ يَزِيدَ بْنِ جَابِرٍ، حَدَّثَنِي بُسْرُ بْنُ عُبَيْدِ اللَّهِ، حَدَّثَنِي أَبُو إِدْرِيسَ الْخَوْلاَنِيُّ، أَنَّهُ سَمِعَ حُذَيْفَةَ بْنَ الْيَمَانِ، يَقُولُ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ( يَكُونُ دُعَاةٌ عَلَى أَبْوَابِ جَهَنَّمَ مَنْ أَجَابَهُمْ إِلَيْهَا قَذَفُوهُ فِيهَا ). قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ صِفْهُمْ لَنَا قَالَ ( هُمْ قَوْمٌ مِنْ جِلْدَتِنَا يَتَكَلَّمُونَ بِأَلْسِنَتِنَا ). قُلْتُ فَمَا تَأْمُرُنِي إِنْ أَدْرَكَنِي ذَلِكَ قَالَ ( فَالْزَمْ جَمَاعَةَ الْمُسْلِمِينَ وَإِمَامَهُمْ فَإِنْ لَمْ يَكُنْ لَهُمْ جَمَاعَةٌ وَلاَ إِمَامٌ فَاعْتَزِلْ تِلْكَ الْفِرَقَ كُلَّهَا وَلَوْ أَنْ تَعَضَّ بِأَصْلِ شَجَرَةٍ حَتَّى يُدْرِكَكَ الْمَوْتُ وَأَنْتَ كَذَلِكَ ).
٤١١٥ - حَدَّثَنَا أَبُو كُرَيْبٍ، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ نُمَيْرٍ، عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ الأَنْصَارِيِّ، عَنْ أَبِيهِ، أَنَّهُ سَمِعَ أَبَا سَعِيدٍ الْخُدْرِيَّ، يَقُولُ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ( يُوشِكُ أَنْ يَكُونَ خَيْرَ مَالِ الْمُسْلِمِ غَنَمٌ يَتْبَعُ بِهَا شَعَفَ الْجِبَالِ وَمَوَاقِعَ الْقَطْرِ يَفِرُّ بِدِينِهِ مِنَ الْفِتَنِ ).
٤١١٦ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عُمَرَ بْنِ عَلِيٍّ الْمُقَدَّمِيُّ، حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ عَامِرٍ، حَدَّثَنَا أَبُو عَامِرٍ الْخَزَّازُ، عَنْ حُمَيْدِ بْنِ هِلاَلٍ، عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ قُرْطٍ، عَنْ حُذَيْفَةَ بْنِ الْيَمَانِ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ( تَكُونُ فِتَنٌ عَلَى أَبْوَابِهَا دُعَاةٌ إِلَى النَّارِ فَأَنْ تَمُوتَ وَأَنْتَ عَاضٌّ عَلَى جِذْلِ شَجَرَةٍ خَيْرٌ لَكَ مِنْ أَنْ تَتْبَعَ أَحَدًا مِنْهُمْ ).
٤١١٧ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْحَارِثِ الْمِصْرِيُّ، حَدَّثَنَا اللَّيْثُ بْنُ سَعْدٍ، حَدَّثَنِي عُقَيْلٌ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، أَخْبَرَنِي سَعِيدُ بْنُ الْمُسَيَّبِ، أَنَّ أَبَا هُرَيْرَةَ، أَخْبَرَهُ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ قَالَ ( لاَ يُلْدَغُ الْمُؤْمِنُ مِنْ جُحْرٍ مَرَّتَيْنِ ).
٤١١٨ - حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو أَحْمَدَ الزُّبَيْرِيُّ، حَدَّثَنَا زَمْعَةُ بْنُ صَالِحٍ، عَنِ الزُّهْرِيِّ، عَنْ سَالِمٍ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ( لاَ يُلْدَغُ الْمُؤْمِنُ مِنْ جُحْرٍ مَرَّتَيْنِ ).
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.