30- BEYDA ORDUSU BÂBI
4200 - “... Abdullah bin Safvan (bin Ümeyye bin Halef) (radıyallahü anhüma)'dan; şöyle demiştir:
(Mü'minlerin anası) Hafsa (radıyallahü anha), bana Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den şu hadisi işittiğini haber verdi:
((Son zamanlarda) Muhakkak bir ordu şu Ka'be'yi yıkmayı kasdedecektir. Nihayet o güruh Beyda denilen yere geldikleri zaman onların orta tabakası yere batırılır ve önde gidenleri arkadakilerine haykırışta bulunur. Sonra onlar da yere batırılır. Artık kaçıp da kendilerinden haber verecek olandan başka onlardan hiç kimse kalmaz. )
(Abdullah bin Safvan) demiştir ki: Sonra Haccac (bin Yusuf un) ordusu gelince biz o güruhun bu ordu olduğunu sandık. Sonra (bu ordunun yere batırılmaması sebebiyle o güruh olmadığı anlaşılınca) bir adam (bana) : Ben senin Hafsa (radıyallahü anha) adına yalan söylemediğine ve Hafsa (radıyallahü anha)'nın da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) adına yalan söylemediğine şahidlik ederim, dedi. "
4201 - “... (Mü'minlerin anası) Safiyye (radıyallahü anha)'dan rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) :
(İnsanlar şu Ka'be'yi yıkmak için savaş etmekten vaz geçmeyecekler. Nihayet bir ordu (bu maksadla) savaşmaya gidip Beyda denilen mevkie (veya hiç bir bitki olmayan dümdüz bir araziye) varınca onların önde gidenleri ve arkada olanları yere batırılır ve ortada olanlar da kurtulamaz (yani hepsi yere batırılır), buyurdu.
(Safiyye demiştir ki:) Ben: Eğer onlann içinde zorla götürülen olursa (onun durumu ne olacak) ? diye sordum. O buyurdu ki :
Allah (kıyamet günü) onları niyetlerine göre diriltir. "
4202 - “... (Mü'minlerin anası) Ümmü Seleme (radıyallahü anha)’dan rivâyet edildiğine göre:
Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) yere batırılacak ordudan bahsetti. Bunun üzerine Ümmü Seleme (radıyallahü anha) : Ya Resûlüllah! O ordunun içinde (kendilerine katılmaya) zorlanmış kimse olabilir (onun hali ne olacak)? diye sordu. O: (Onlar (kıyamet günü) niyetlerine göre diriltilirler) buyurdu. "
٣٠ - باب جَيْشِ الْبَيْدَاءِ
٤٢٠٠ - حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عُمَّارٍ، حَدَّثَنَا سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ، عَنْ أُمَيَّةَ بْنِ صَفْوَانَ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ صَفْوَانَ، سَمِعَ جَدَّهُ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ صَفْوَانَ، يَقُولُ أَخْبَرَتْنِي حَفْصَةُ، أَنَّهَا سَمِعَتْ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يَقُولُ ( لَيَؤُمَّنَّ هَذَا الْبَيْتَ جَيْشٌ يَغْزُونَهُ حَتَّى إِذَا كَانُوا بِبَيْدَاءَ مِنَ الأَرْضِ خُسِفَ بِأَوْسَطِهِمْ وَيَتَنَادَى أَوَّلُهُمْ آخِرَهُمْ فَيُخْسَفُ بِهِمْ فَلاَ يَبْقَى مِنْهُمْ إِلاَّ الشَّرِيدُ الَّذِي يُخْبِرُ عَنْهُمْ ). فَلَمَّا جَاءَ جَيْشُ الْحَجَّاجِ ظَنَنَّا أَنَّهُمْ هُمْ فَقَالَ رَجُلٌ أَشْهَدُ عَلَيْكَ أَنَّكَ لَمْ تَكْذِبْ عَلَى حَفْصَةَ وَ أَنَّ حَفْصَةَ لَمْ تَكْذِبْ عَلَى النَّبِيِّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ .
٤٢٠١ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا الْفَضْلُ بْنُ دُكَيْنٍ، حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنْ سَلَمَةَ بْنِ كُهَيْلٍ، عَنْ أَبِي إِدْرِيسَ الْمُرْهِبِيِّ، عَنْ مُسْلِمِ بْنِ صَفْوَانَ، عَنْ صَفِيَّةَ، قَالَتْ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ( لاَ يَنْتَهِي النَّاسُ عَنْ غَزْوِ هَذَا الْبَيْتِ حَتَّى يَغْزُوَ جَيْشٌ حَتَّى إِذَا كَانُوا بِالْبَيْدَاءِ - أَوْ بَيْدَاءَ مِنَ الأَرْضِ - خُسِفَ بِأَوَّلِهِمْ وَآخِرِهِمْ وَلَمْ يَنْجُ أَوْسَطُهُمْ ). قُلْتُ فَإِنْ كَانَ فِيهِمْ مَنْ يُكْرَهُ قَالَ ( يَبْعَثُهُمُ اللَّهُ عَلَى مَا فِي أَنْفُسِهِمْ ).
٤٢٠٢ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الصَّبَّاحِ، وَنَصْرُ بْنُ عَلِيٍّ، وَهَارُونُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ الْحَمَّالُ، قَالُوا حَدَّثَنَا سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ سُوقَةَ، سَمِعَ نَافِعَ بْنَ جُبَيْرٍ، يُخْبِرُ عَنْ أُمِّ سَلَمَةَ، قَالَتْ ذَكَرَ النَّبِيُّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ الْجَيْشَ الَّذِي يُخْسَفُ بِهِمْ فَقَالَتْ أُمُّ سَلَمَةَ يَا رَسُولَ اللَّهِ لَعَلَّ فِيهِمُ الْمُكْرَهُ قَالَ ( إِنَّهُمْ يُبْعَثُونَ عَلَى نِيَّاتِهِمْ ).
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.