19- KADINLAR FİTNESİ
4133 - “... Usame bin Zeyd (radıyallahü anhüma)'dan rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
(Benden sonra erkeklere kadınlardan daha zararlı bir fitne (sebebi) bırakmıyorum. ) "
4134 - “... Ebû Said (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
(Her sabah iki melek : Erkeklere kadınlardan dolayı yazıklar olsun ve kadınlara erkeklerden dolayı yazıklar olsun, diye bağırır.) "
4135 - “... Ebû Said(-i Hudri) (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre:
Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ayağa kalkarak (halka) bir hitabede bulundu. Hutbesinde buyurduğu sözlerden biride şu idi :
(Şüphesiz, dünya (malı ve nimetleri) yeşil ve tatlı (meyve gibi çabukca çürümeye, gitmeye mahkum veya güzelliğiyle cazib)dir. Ve Allah sizleri dünyada eski ümmetlere şüphesiz halife kıldı da nasıl amel edeceğinize bakar. Dikkat ediniz de dünya (ya dalmak)dan sakınınız ve kadınlar (ın fitnesin)den korununuz.) "
4136 - “... Âişe (radıyallahü anha)'dan; şöyle demiştir:
Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (bir defa) Mescid'de otururken Muzeyne (kabilesin) den süslü, Mescid'in içinde (bile) eteğini sürüyüp böbürlenerek yürüyen bir kadın (Mescid'e) girdi. Bunun uzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu :
(Ey insanlar! Kadınlarınızı Mescid(e gittiklerin) de süslü elbise giymekten ve böbürlenmekten menediniz. Çünkü israil oğulları, kadınları mescidler(e gittiklerin) de süslü elbise giyip böbürleninceye kadar lanetlenmediler.) "
4137 - “... Ubeyd isimli Mevli Ebi Ruhm (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre:
Ebû Hureyre (radıyallahü anh), güzel koku sürünmüş olup Mescid'e gitmek isteyen bir kadına rastlamış ve :
Ey Cebbar (olan Allah)ın cariyesi! Nereye gitmek istiyorsun? diye sormuş. Kadın da:
Mescid'e, diye cevab vermiş. Ebû Hureyre (radıyallahü anh) : Ve onun için mi güzel koku süründün? deyince kadın :
Evet, demiş. (Bunun uzerine) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) : Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den şu buyruğu şüphesiz işittim, demiştir :
(Her hangi bir kadın güzel koku süründükten sonra mescid'e (gitmek üzere evinden) çıkarsa (o kokuyu giderici) boy abdesti alıncaya kadar hiç bir namazı kabul olunmaz.) "
4138 - “... Abdullah bin Ömer (radıyallahü anhüma)’dan rivâyet edildiğine göre: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (kadın cemaatine) :
(Ey kadınlar topluluğu! Sadaka veriniz ve çok istiğfar ediniz (yani günahlarınızın bağışlanmasını çok isteyiniz). Çünkü ben sizlerin cehennem halkının çoğunluğunu teşkil ettiğinizi gördüm,) buyurdu. Bu-nun uzerine kadın cemaatinden aklı başinda biri :
Ne günahımız var ki cehennemliklerin çoğunluğu biz kadınlarız Ya Resûlüllah? diye sordu. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) :
(Siz (şuna buna) çok lanet eder ve kocanıza karşı nankörlük (yani nimetlerini inkar) edersiniz. Akıl ve dini noksan olanlardan hiç birinin akıllı bir kimseye sizin kadar galebe çaldığını görmedim,) buyurdu. Kadın :
Ya Resûlüllah! Akıl ve din noksanlığı nedir? diye sordu. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) :
(Akıl noksanlığına gelince: İki kadının şahidliği bir erkeğin şahidliğine denktir. İşte bu (denklik hükmü), aklın noksanlığındandır. Kadın (hayız nedeniyle) günlerce namaz kılmaz ve Ramazan ayında (hayız süresince) oruç tutmaz. İşte bu da dinin noksanlığındandır (yani noksanlığıdır. ) "
١٩ - باب فِتْنَةِ النِّسَاءِ
٤١٣٣ - حَدَّثَنَا بِشْرُ بْنُ هِلاَلٍ الصَّوَّافُ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَارِثِ بْنُ سَعِيدٍ، عَنْ سُلَيْمَانَ التَّيْمِيِّ، ح وَحَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ رَافِعٍ، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ الْمُبَارَكِ، عَنْ سُلَيْمَانَ التَّيْمِيِّ، عَنْ أَبِي عُثْمَانَ النَّهْدِيِّ، عَنْ أُسَامَةَ بْنِ زَيْدٍ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ( مَا أَدَعُ بَعْدِي فِتْنَةً أَضَرَّ عَلَى الرِّجَالِ مِنَ النِّسَاءِ ).
٤١٣٤ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، وَعَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، قَالاَ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، عَنْ خَارِجَةَ بْنِ مُصْعَبٍ، عَنْ زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ، عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَسَارٍ، عَنْ أَبِي سَعِيدٍ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ( مَا مِنْ صَبَاحٍ إِلاَّ وَمَلَكَانِ يُنَادِيَانِ وَيْلٌ لِلرِّجَالِ مِنَ النِّسَاءِ وَوَيْلٌ لِلنِّسَاءِ مِنَ الرِّجَالِ ).
٤١٣٥ - حَدَّثَنَا عِمْرَانُ بْنُ مُوسَى اللَّيْثِيُّ، حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ، حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ زَيْدِ بْنِ جُدْعَانَ، عَنْ أَبِي نَضْرَةَ، عَنْ أَبِي سَعِيدٍ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ قَامَ خَطِيبًا فَكَانَ فِيمَا قَالَ ( إِنَّ الدُّنْيَا خَضِرَةٌ حُلْوَةٌ وَإِنَّ اللَّهَ مُسْتَخْلِفُكُمْ فِيهَا فَنَاظِرٌ كَيْفَ تَعْمَلُونَ أَلاَ فَاتَّقُوا الدُّنْيَا وَاتَّقُوا النِّسَاءَ ).
٤١٣٦ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، وَعَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، قَالاَ حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ مُوسَى، عَنْ مُوسَى بْنِ عُبَيْدَةَ، عَنْ دَاوُدَ بْنِ مُدْرِكٍ، عَنْ عُرْوَةَ بْنِ الزُّبَيْرِ، عَنْ عَائِشَةَ، قَالَتْ بَيْنَمَا رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ جَالِسٌ فِي الْمَسْجِدِ إِذْ دَخَلَتِ امْرَأَةٌ مِنْ مُزَيْنَةَ تَرْفُلُ فِي زِينَةٍ لَهَا فِي الْمَسْجِدِ فَقَالَ النَّبِيُّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ( يَا أَيُّهَا النَّاسُ انْهَوْا نِسَاءَكُمْ عَنْ لُبْسِ الزِّينَةِ وَالتَّبَخْتُرِ فِي الْمَسْجِدِ فَإِنَّ بَنِي إِسْرَائِيلَ لَمْ يُلْعَنُوا حَتَّى لَبِسَ نِسَاؤُهُمُ الزِّينَةَ وَتَبَخْتَرْنَ فِي الْمَسَاجِدِ ).
٤١٣٧ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ، عَنْ عَاصِمٍ، عَنْ مَوْلَى أَبِي رُهْمٍ، - وَاسْمُهُ عُبَيْدٌ - أَنَّ أَبَا هُرَيْرَةَ، لَقِيَ امْرَأَةً مُتَطَيِّبَةً تُرِيدُ الْمَسْجِدَ فَقَالَ يَا أَمَةَ الْجَبَّارِ أَيْنَ تُرِيدِينَ قَالَتِ الْمَسْجِدَ قَالَ وَلَهُ تَطَيَّبْتِ قَالَتْ نَعَمْ . قَالَ فَإِنِّي سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يَقُولُ ( أَيُّمَا امْرَأَةٍ تَطَيَّبَتْ ثُمَّ خَرَجَتْ إِلَى الْمَسْجِدِ لَمْ تُقْبَلْ لَهَا صَلاَةٌ حَتَّى تَغْتَسِلَ ).
٤١٣٨ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ رُمْحٍ، أَنْبَأَنَا اللَّيْثُ بْنُ سَعْدٍ، عَنِ ابْنِ الْهَادِ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ دِينَارٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ، عَنْ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ أَنَّهُ قَالَ ( يَا مَعْشَرَ النِّسَاءِ تَصَدَّقْنَ وَأَكْثِرْنَ مِنَ الاِسْتِغْفَارِ فَإِنِّي رَأَيْتُكُنَّ أَكْثَرَ أَهْلِ النَّارِ ). فَقَالَتِ امْرَأَةٌ مِنْهُنَّ جَزْلَةٌ وَمَا لَنَا يَا رَسُولَ اللَّهِ أَكْثَرَ أَهْلِ النَّارِ قَالَ ( تُكْثِرْنَ اللَّعْنَ وَتَكْفُرْنَ الْعَشِيرَ مَا رَأَيْتُ مِنْ نَاقِصَاتِ عَقْلٍ وَدِينٍ أَغْلَبَ لِذِي لُبٍّ مِنْكُنَّ ). قَالَتْ يَا رَسُولَ اللَّهِ وَمَا نُقْصَانُ الْعَقْلِ وَالدِّينِ قَالَ ( أَمَّا نُقْصَانُ الْعَقْلِ فَشَهَادَةُ امْرَأَتَيْنِ تَعْدِلُ شَهَادَةَ رَجُلٍ فَهَذَا مِنْ نُقْصَانِ الْعَقْلِ وَتَمْكُثُ اللَّيَالِيَ مَا تُصَلِّي وَتُفْطِرُ فِي رَمَضَانَ فَهَذَا مِنْ نُقْصَانِ الدِّينِ ).
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.