10- FİTNE DÖNEMİNDE SABIR VE TEENNİYLE HAREKET ETMEK
4092 - “... Abdullah bin Amr (bin el-As) (radıyallahü anhüma)'dan rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):
(İnsanların elekten geçirilerek iyilerin gittiği, kötülerin kaldığı, ahidlere sadakat ve emanetlere riayetlerinin bozulduğu, ihtilafa düştükleri (Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) ellerinin parmaklarını biribirine geçirerek) ve şöyle oldukları bir yakın gelecekte haliniz nasıl olacak?) buyurdu. Sahabiler:
Ya Resûlüllah! Anlattığın durum olunca biz nasıl edelim? diye sordular. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) :
((Hak olduğunu) bildiğinizi tutarsınız. (Hak olduğunu) kabul etmediğinizi bırakırsınız. Kendinize ait şeylere (yani şahsınızı ve aile ferdlerinizi ilgilendiren işlere) yönelirsiniz ve başkalarınızın işini terk edersiniz), buyurdu. "
4093 - “... Ebi Zerr-i Gifari (radıyallahü anh)’den; şöyle demiştir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (bir gun):
(Ya Eba Zerr! Evin (yani kabrin) köle kadar pahalanacak derecede çok insanın ölüm vukuatı ile halin nasıl olacak?). buyurdu. Ben:
Allah ve Resulunün benim için seçtikleri hal (veya Ebû Zerr dedi ki: Allah ve Resulu en iyi bilendir)" olur, dedim. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) :
(Sabretmeye çalış,) buyurdu. (Sonra) Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) :
((Ya Eba Zer!) Mescidine gelip de (açlıktan) yatağına dönmeye gücün yetmeyecek ve (açlıktan) yatağından kalkıp da mescidine gitmeye takatin kalmıyacak derecede insanların başına gelecek açlık ile halin nasıl olacak?) buyurdu. Ebû Zer demiştir ki: Ben: Allah ve Resulü en iyi bilendir (veya Allah ve Resulünün benim için seçtiği hal olur), diye cevab verdim. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) :
((O dönemde) iffetli olmaya devam et (yani dilenmekten veya helal olmayan kazançtan kaçın)) buyurduktan sonra:
((Ya Eba Zer!) Hicaretü'z-Zeyt (denilen yer) kan altında kalacak derecede insanlann başına gelecek öldürme (fitnesi) nde halin nasıl olacak?) buyurdu. Ben:
Allah ve Resulunun benim için seçtiği hal olur, dedim. Sonra Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) :
(Kendilerinden olduğun kimselere (yani kabilene veya bey'at ettiğin halifeye) iltihak et, ) buyurdu. Ben :
Ya Resûlüllah! Kılıcımı alıp da bunu yapanları kılıcımla vurmayayım mı? diye sordum. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) :
(O zaman sen bunu yapanlar(ın günahın)a ortak olursun. Ve lakin kendi evine gir (kapan) ) buyurdu. Ben:
Ya Resûlüllah! Peki eğer benim evime girilirse? diye sordum. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) :
(Şayet kılıcın parıltısının seni mağlup etmesinden korkarsan rida (belden yukarı giyilen elbise)nin kenarını yüzüne at (yani yüzünü ört) ki saldırgan kişi kendi günahı ve seni (öldürmen)in günahı ile dönsün ve böylece cehenem halkından olsun, ) buyurdu. "
4094 - “... Ebû Mûsâ (el-Eş'ari) (radıyallahü anh)’den; şöyle demiştir;
Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize : (Kıyamete yakın dönemde şüphesiz bir here olur, ) buyurdu. Ebû Mûsâ demiştir ki: Ben :
Ya Resûlüllah! Here nedir? diye sordum. O :
(Katildir, ) buyurdu. Bunun üzerine bazı müslümanlar:
Ya Resûlüllah! Biz şu anda tek bir yılda müşriklerden şu kadarını öldürürüz, dediler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu söze cevaben:
(Here, müşrikleri (yani Allah'a ortak koşanlar) öldürmek değildir. Lakin bazımız bazımızı öldürecek, hatta adam komşusunu, amcasının oğlunu ve akrabasını öldürecektir, ) buyurdu. Sonra orada bulunanlann bazısı:
O gün akıllarımız beraberimizde (yani başımızda) olduğu halde mi (biribirimizi öldüreceğiz)? diye sordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) :
(Hayır. O zaman (daki halk)ın çoğunun akılları alınacak ve akılsız bir takım adi insanlar o dönemin adamları olacaktır, ) buyurdu.
Sonra el-Eş'ari (radıyallahü anh) dedi ki: Allah'a yemin ederim ben o vaziyetin bana ve sizlere yetişeceğini (yani o günleri göreceğinizi) cidden kuvvetle sanırım. Allah'a and olsun ki o vaziyet bize ulaşırsa Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)'in bize tavsiyesine göre ona girdiğimiz gibi (suç işlemeden) çıkmamızdan başka hiçbir çıkar yol ne benim için ne de sizler için vardır. "
4095 - “... Udeyse bint-i Uhban (bin Sayfi el-Gifari) (radıyallahü anhüma)'dan; şöyle demiştir:
Ali bin Ebi Talib (radıyallahü anh) buraya, Basra'ya gelince babamın yanına girdi ve (babama) :
Ya Eba Muslim! şu kavim aleyhinde bana yardım etmez misin (yani bana tarafdar olarak savaşa katılmaz mısın) ? diye sordu. Babam:
Yardımcı olurum, dedi. Ravi demiştir ki: Sonra Udeyse'nin babası bir cariyesini çağırarak: Ya cariye kılıcımı çıkart, dedi. Ravi demiştir ki: Cariye de gidip kılıcı çıkarıp getirdi. Udeyse'nin babası kılıçtan bir karış mikdarını kınından çekti. Bir de bakıldı ki kılıç ağaçtandır. Sonra Udeyse'nin babası (Ali bin Ebi Talib'e) :
Benim dostum ve senin amcan oğlu (Muhammed) (sallallahü aleyhi ve sellem) müslümanlar arasında fitne olacağı zamana dair bana tavsiyede bulundu. Onun için ben ağaçtan bir kılıç edinmekteyim. Eğer dilersen ben seninle beraber (savaşa bu kılıçla) çıkarım, dedi. Ali bin Ebi Talib (radıyallahü anh) :
Sana ve senin kılıcına ihtiyacım yoktur, dedi. "
4096 - “... Ebû Mûsâ el-Eş'ari (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
(Kıyamete yakın dönemde karanlık gecenin (zifri) karanlık bölümleri gibi (karanlık) müthiş fitneler olacaktır. O fitnelerde adam mü'min olarak sabahlayıp kafir olarak akşamlayacak ve mü'min olarak akşamlayıp kafir olarak sabahlayacaktır. O fitneler (dönemin)de (bir şeye karışmayıp) oturan kişi, ayakta durandan hayırlıdır. Fitnelerde ayakta duran da yürüyenden hayırlıdır ve fitnelerde yürüyen kişi de hızlı gidenden hayırlıdır. Bu itibarla (o döneme yetişirseniz) ok yaylarınızı kırınız, yay kirişlerinizi paramparça ediniz ve kılıçlarınızı taşa vurunuz (ki kırılsın veya körelsin). Eğer biriniz(in bulunduğu yer)e girilir (ve öldürülmek istenir) ise o, Adem (Aleyhisselam)'ın (Habil ve Kabil isimli) iki oğlunun hayırlısı (olan Habil) gibi olsun (yani katil değil de maktul olmayı tercih etsin). ) "
4097 - “... Muhammed bin Mesleme (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): (Muhakkak fitne, gruplaşma ve ihtilaf olacaktır. Böyle olduğu zaman sen kılıcını Uhud dağına götür ve parçalanıncaya kadar (taşlara) vur. Sonra haksız yere öldürülünceye veya normal ölünceye kadar evinde otur, ) buyurmustur.
(Muhammed bin Mesleme demiştir ki:) Sonra bu vaziyet oldu ve ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in buyurduğu şeyi yaptım. "
١٠ - باب التَّثَبُّتِ فِي الْفِتْنَةِ
٤٠٩٢ - حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ، وَمُحَمَّدُ بْنُ الصَّبَّاحِ، قَالاَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ أَبِي حَازِمٍ، حَدَّثَنِي أَبِي، عَنْ عُمَارَةَ بْنِ حَزْمٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ قَالَ ( كَيْفَ بِكُمْ وَبِزَمَانٍ يُوشِكُ أَنْ يَأْتِيَ يُغَرْبَلُ النَّاسُ فِيهِ غَرْبَلَةً وَتَبْقَى حُثَالَةٌ مِنَ النَّاسِ قَدْ مَرِجَتْ عُهُودُهُمْ وَأَمَانَاتُهُمْ فَاخْتَلَفُوا وَكَانُوا هَكَذَا ). وَشَبَّكَ بَيْنَ أَصَابِعِهِ قَالُوا كَيْفَ بِنَا يَا رَسُولَ اللَّهِ إِذَا كَانَ ذَلِكَ قَالَ ( تَأْخُذُونَ بِمَا تَعْرِفُونَ وَتَدَعُونَ مَا تُنْكِرُونَ وَتُقْبِلُونَ عَلَى خَاصَّتِكُمْ وَتَذَرُونَ أَمْرَ عَوَامِّكُمْ ).
٤٠٩٣ - حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ عَبْدَةَ، حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ، عَنْ أَبِي عِمْرَانَ الْجَوْنِيِّ، عَنِ الْمُشَعَّثِ بْنِ طَرِيفٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الصَّامِتِ، عَنْ أَبِي ذَرٍّ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ( كَيْفَ أَنْتَ يَا أَبَا ذَرٍّ وَمَوْتًا يُصِيبُ النَّاسَ حَتَّى يُقَوَّمَ الْبَيْتُ بِالْوَصِيفِ ). يَعْنِي الْقَبْرَ قُلْتُ مَا خَارَ اللَّهُ لِي وَرَسُولُهُ - أَوْ قَالَ اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَعْلَمُ - قَالَ ( تَصَبَّرْ ). قَالَ ( كَيْفَ أَنْتَ وَجُوعًا يُصِيبُ النَّاسَ حَتَّى تَأْتِيَ مَسْجِدَكَ فَلاَ تَسْتَطِيعَ أَنْ تَرْجِعَ إِلَى فِرَاشِكَ وَلاَ تَسْتَطِيعَ أَنْ تَقُومَ مِنْ فِرَاشِكَ إِلَى مَسْجِدِكَ ). قَالَ قُلْتُ اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَعْلَمُ أَوْ - مَا خَارَ اللَّهُ لِي وَرَسُولُهُ - قَالَ ( عَلَيْكَ بِالْعِفَّةِ ). ثُمَّ قَالَ ( كَيْفَ أَنْتَ وَقَتْلاً يُصِيبُ النَّاسَ حَتَّى تُغْرَقَ حِجَارَةُ الزَّيْتِ بِالدَّمِ ). قُلْتُ مَا خَارَ اللَّهُ لِي وَرَسُولُهُ . قَالَ ( الْحَقْ بِمَنْ أَنْتَ مِنْهُ ). قَالَ قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَفَلاَ آخُذُ بِسَيْفِي فَأَضْرِبَ بِهِ مَنْ فَعَلَ ذَلِكَ قَالَ ( شَارَكْتَ الْقَوْمَ إِذًا وَلَكِنِ ادْخُلْ بَيْتَكَ ). قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ فَإِنْ دُخِلَ بَيْتِي قَالَ ( إِنْ خَشِيتَ أَنْ يَبْهَرَكَ شُعَاعُ السَّيْفِ فَأَلْقِ طَرَفَ رِدَائِكَ عَلَى وَجْهِكَ فَيَبُوءَ بِإِثْمِهِ وَإِثْمِكَ فَيَكُونَ مِنْ أَصْحَابِ النَّارِ ).
٤٠٩٤ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ جَعْفَرٍ، حَدَّثَنَا عَوْفٌ، عَنِ الْحَسَنِ، حَدَّثَنَا أَسِيدُ بْنُ الْمُتَشَمِّسِ، قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو مُوسَى، حَدَّثَنَا رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ( إِنَّ بَيْنَ يَدَىِ السَّاعَةِ لَهَرْجًا ). قَالَ قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ مَا الْهَرْجُ قَالَ ( الْقَتْلُ ). فَقَالَ بَعْضُ الْمُسْلِمِينَ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّا نَقْتُلُ الآنَ فِي الْعَامِ الْوَاحِدِ مِنَ الْمُشْرِكِينَ كَذَا وَكَذَا . فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ( لَيْسَ بِقَتْلِ الْمُشْرِكِينَ وَلَكِنْ يَقْتُلُ بَعْضُكُمْ بَعْضًا حَتَّى يَقْتُلَ الرَّجُلُ جَارَهُ وَابْنَ عَمِّهِ وَذَا قَرَابَتِهِ ). فَقَالَ بَعْضُ الْقَوْمِ يَا رَسُولَ اللَّهِ وَمَعَنَا عُقُولُنَا ذَلِكَ الْيَوْمَ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ( لاَ تُنْزَعُ عُقُولُ أَكْثَرِ ذَلِكَ الزَّمَانِ وَيَخْلُفُ لَهُ هَبَاءٌ مِنَ النَّاسِ لاَ عُقُولَ لَهُمْ ). ثُمَّ قَالَ الأَشْعَرِيُّ وَايْمُ اللَّهِ إِنِّي لأَظُنُّهَا مُدْرِكَتِي وَإِيَّاكُمْ وَايْمُ اللَّهِ مَا لِي وَلَكُمْ مِنْهَا مَخْرَجٌ إِنْ أَدْرَكَتْنَا فِيمَا عَهِدَ إِلَيْنَا نَبِيُّنَا ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ إِلاَّ أَنْ نَخْرُجَ كَمَا دَخَلْنَا فِيهَا .
٤٠٩٥ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، حَدَّثَنَا صَفْوَانُ بْنُ عِيسَى، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عُبَيْدٍ، مُؤَذِّنُ مَسْجِدِ جُرْدَانَ قَالَ حَدَّثَتْنِي عُدَيْسَةُ بِنْتُ أُهْبَانَ، قَالَتْ لَمَّا جَاءَ عَلِيُّ بْنُ أَبِي طَالِبٍ هَاهُنَا الْبَصْرَةَ دَخَلَ عَلَى أَبِي فَقَالَ يَا أَبَا مُسْلِمٍ أَلاَ تُعِينُنِي عَلَى هَؤُلاَءِ الْقَوْمِ قَالَ بَلَى . قَالَ فَدَعَا جَارِيَةً لَهُ فَقَالَ يَا جَارِيَةُ أَخْرِجِي سَيْفِي . قَالَ فَأَخْرَجَتْهُ فَسَلَّ مِنْهُ قَدْرَ شِبْرٍ فَإِذَا هُوَ خَشَبٌ فَقَالَ إِنَّ خَلِيلِي وَابْنَ عَمِّكَ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ عَهِدَ إِلَىَّ إِذَا كَانَتِ الْفِتْنَةُ بَيْنَ الْمُسْلِمِينَ فَأَتَّخِذُ سَيْفًا مِنْ خَشَبٍ فَإِنْ شِئْتَ خَرَجْتُ مَعَكَ . قَالَ لاَ حَاجَةَ لِي فِيكَ وَلاَ فِي سَيْفِكَ .
٤٠٩٦ - حَدَّثَنَا عِمْرَانُ بْنُ مُوسَى اللَّيْثِيُّ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَارِثِ بْنُ سَعِيدٍ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ جُحَادَةَ، عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ ثَرْوَانَ، عَنْ هُزَيْلِ بْنِ شُرَحْبِيلَ، عَنْ أَبِي مُوسَى الأَشْعَرِيِّ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ( إِنَّ بَيْنَ يَدَىِ السَّاعَةِ فِتَنًا كَقِطَعِ اللَّيْلِ الْمُظْلِمِ يُصْبِحُ الرَّجُلُ فِيهَا مُؤْمِنًا وَيُمْسِي كَافِرًا وَيُمْسِي مُؤْمِنًا وَيُصْبِحُ كَافِرًا الْقَاعِدُ فِيهَا خَيْرٌ مِنَ الْقَائِمِ وَالْقَائِمُ فِيهَا خَيْرٌ مِنَ الْمَاشِي وَالْمَاشِي فِيهَا خَيْرٌ مِنَ السَّاعِي فَكَسِّرُوا قِسِيَّكُمْ وَقَطِّعُوا أَوْتَارَكُمْ وَاضْرِبُوا بِسُيُوفِكُمُ الْحِجَارَةَ فَإِنْ دُخِلَ عَلَى أَحَدٍ مِنْكُمْ فَلْيَكُنْ كَخَيْرِ ابْنَىْ آدَمَ ).
٤٠٩٧ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ، عَنْ حَمَّادِ بْنِ سَلَمَةَ، عَنْ ثَابِتٍ، - أَوْ عَلِيِّ بْنِ زَيْدِ بْنِ جُدْعَانَ شَكَّ أَبُو بَكْرٍ - عَنْ أَبِي بُرْدَةَ، قَالَ دَخَلْتُ عَلَى مُحَمَّدِ بْنِ مَسْلَمَةَ فَقَالَ إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ قَالَ ( إِنَّهَا سَتَكُونُ فِتْنَةٌ وَفُرْقَةٌ وَاخْتِلاَفٌ فَإِذَا كَانَ كَذَلِكَ فَأْتِ بِسَيْفِكَ أُحُدًا فَاضْرِبْهُ حَتَّى يَنْقَطِعَ ثُمَّ اجْلِسْ فِي بَيْتِكَ حَتَّى تَأْتِيَكَ يَدٌ خَاطِئَةٌ أَوْ مَنِيَّةٌ قَاضِيَةٌ ). فَقَدْ وَقَعَتْ وَفَعَلْتُ مَا قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ .
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.