33- BA'S (YÂNİ ÖLÜMDEN SONRA DİRÎLME) HAKKINDA GELEN HADÎSLER BÂBI
4414 - “... Ebü Saîd (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
(Sûr'un iki sahibinin ellerinde (lifleyecekleri) iki boynuz bulunur. Ne zaman (üflemekle) emrolunacaklarını dikkatle gözleyip düşünürler.) "
4415 - “... Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)'den: Şöyle demiştir;
Yahudilerden bir adam, Medine (i Münevvere) çarşısında Musâ'yı insanlar üzerine seçip tercih eden (Rabb'im)e yemin ederim diye yemin etti. Bunun üzerine Ensâr'dan bir adam (yahûdi kişiye) İçimizde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bulunduğu halde sen bu sözü (nasıl) söylersin? diyerek elini kaldırıp ona bir tokat attı. Sonra o olay Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e anlatıldı. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
(Allah (Azze ve Celle) "Ve Sûr'a üflenir, bunun üzerine Allah'ın dilediği kimseler hâriç, göklerde olanlar ve yerde olanlar çarpılıp yıkılırlar. Sonra Sûr'a bir daha üflenir. Bu defa onlar (kabirlerinden hemen kalkarak bakınıp dururlar." (Zümer, 68), buyurmuştur. Ben başını kaldıranların ilki olurum. O anda ben Arş'ın ayaklarından birisini tutan Mûsâ ile karşılaşırım. Artık bilmem o, başını benden önce mi kaldırdı, yoksa o, Allah (Azze ve Celle)'nin çarpılıp yıkılmaktan müstesna (ve muaf) tuttuğu kimselerden mi oldu. Kim de : Ben Yûnus bin Mettâ'dan daha hayırlıyım (üstünüm), derse şüphesiz yalan söylemiş olur.) "
4416 - “... Abdullah bin Ömer (radıyallahü anhümâ)’dan rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) minber üstünde şöyle buyururken işittim, demiştir:
(Cebbâr (olan Allah kıyamet günü) mülkü olan gökleri ve yerleri eline (şöyle) alır.) (Râvi Abdullah bin Ömer dedi ki: Ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) böyle buyururken avucunu kapadı sonra da açıp kapatmaya başladı).
(Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sözlerine devamla şöyle buyurdu):
Sonra Allah buyurur ki: Cebbar benim, Melik benim. Hani (dünyadaki) cebbarlar nerede? Mütekebbirler nerede?)
Râvi Abdullah bin Ömer dedi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu konuşmasını yaparken sağına ve soluna eğiliyordu. Hattâ baktım minber altından (yukarısına kadar) öyle sallanıyor ki ben kendi kendime artık minber Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber düşecek mi? diyor (ve endişeleniyor) dum. "
4417 - “... Âişe (radıyallahü anha)'dan; Şöyle demiştir:
Ben: Yâ Resûlallah! Kıyamet günü insanlar nasıl haşredilecekler? diye sordum. O :
(Yalınayak ve çıplak olarak (haşredilecekler),) buyurdu. Beni Kadınlar da (çıplak mı olacaklar)? dedim. O: (Kadınlar da (çıplak olacaklar),) buyurdu. Ben: Ya Resûlüllah! Peki haya edilmez mi? diye sordum. O: (Ya Âişe! Haşr işi çok şiddetli olup insanların birbirlerine bakmaları hatırlarına bile gelmez (yani herkes sorgu ve azab korkusundan kendi derdiyle meşguldür, başkasının hâlinden habersizdir).) buyurdu. "
4418 - “... Ebû Mûsâ el-Eş'arî (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
(Kıyamet günü insanlar üç defa Allah'a arzolunacaklar (yani huzurda sorguya çekilecekler). İki arz (yani sunuş) mücâdele ve mazeretlerden ibarettir. Üçüncü sunuşa gelince (insanların işledikleri amellerin yazılı olduğu) defterler o zaman ellere uçacaklar (yani hızla verilecektir). Artık (defteri) kimisi sağ eliyle tutacak ve kimisi sol eliyle tutacaktır.) "
4419 - “... İbn-i Ömer (radıyallahü anhüma)’dan rivâyet edildiğine göre:
Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) "Âlemlerin Rabbi(nin emri, hesabı ve ceza ya da mükâfatı) için insanların (kabirlerinden) kalktıkları gün" (Mutaffifîn, 6) âyeti hakkında şöyle buyurmuştur :
(Onların her biri iki kulağının yarılarına kadar tere batmış olarak ayakta (bekleyip) durur.) "
4420 - “... Âişe (radıyallahü anha)'dan; Şöyle demiştir:
Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e, yer (küresin) in yerden başka bir şeyle ve göklerin değiştirileceği günü (hatırlayıp gözle) âyetini (İbrahim, 48) sordum. İnsanlar o gün nerede olacak? dedim. O :
(Sırat üzerinde, buyurdu.) "
4421 - “... Ebû Said(-i Hudrî) (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
(Sırat (köprüsü), cehennemin ortasının üstüne, sa'dân dikenleri gibi (ateşten) dikenler üzerine (kurulup) konulur. Sonra insanlar (onun üstünden) geçmeye çalışacaklar. Artık kimisi sapasağlam (geçip) kurtulur. Kimisi o (ateşten) dikenle tırmalanmış olup sonra (geçerek) kurtulur. Kimisi de o dikene takılarak cehenneme baş aşağı atılır.) "
4422 - “... Hafsa (radıyallahü anhâ)’dan; Şöyle demiştir:
Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) :
(İnşâallah Teâlâ, Bedir (harbin) de ve Hudeybiye (seferin) de hazır bulunan (müslümanlardan hiç kimsenin cehennem ateşine girmemesini cidden kuvvetle umarım,) buyurdu. Hafsa demiş ki : Ben :
Yâ Resûlallah! Allah "Sizden cehenneme varmıyacak hiç bir kimse yoktur. Bu, senin Rabbin katında kesinleşmiş bir hükümdür. " (Meryem, 71) muhakkak buyurmadı mı, dedim. (Bunun üzerine) Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) :
((Yâ Hafsa!) Sen Allah'ın: "Sonra biz Allah'tan korkup (O'na karşı gelmekten) sakınanları kurtarır, zâlimleri de toptan orada bırakırız. " (Meryem, 72) buyruğunu işitmedin mi?) buyurdu. "
٣٣ - باب ذِكْرِ الْبَعْثِ
٤٤١٤ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا عَبَّادُ بْنُ الْعَوَّامِ، عَنْ حَجَّاجٍ، عَنْ عَطِيَّةَ، عَنْ أَبِي سَعِيدٍ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ( إِنَّ صَاحِبَىِ الصُّورِ بِأَيْدِيهِمَا - أَوْ فِي أَيْدِيهِمَا - قَرْنَانِ يُلاَحِظَانِ النَّظَرَ مَتَى يُؤْمَرَانِ ).
٤٤١٥ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُسْهِرٍ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَمْرٍو، عَنْ أَبِي سَلَمَةَ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ قَالَ رَجُلٌ مِنَ الْيَهُودِ بِسُوقِ الْمَدِينَةِ وَالَّذِي اصْطَفَى مُوسَى عَلَى الْبَشَرِ . فَرَفَعَ رَجُلٌ مِنَ الأَنْصَارِ يَدَهُ فَلَطَمَهُ قَالَ تَقُولُ هَذَا وَفِينَا رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فَذُكِرَ ذَلِكَ لِرَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فَقَالَ ( قَالَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ {وَنُفِخَ فِي الصُّورِ فَصَعِقَ مَنْ فِي السَّمَوَاتِ وَمَنْ فِي الأَرْضِ إِلاَّ مَنْ شَاءَ اللَّهُ ثُمَّ نُفِخَ فِيهِ أُخْرَى فَإِذَا هُمْ قِيَامٌ يَنْظُرُونَ} فَأَكُونُ أَوَّلَ مَنْ رَفَعَ رَأْسَهُ فَإِذَا أَنَا بِمُوسَى آخِذٌ بِقَائِمَةٍ مِنْ قَوَائِمِ الْعَرْشِ فَلاَ أَدْرِي أَرَفَعَ رَأْسَهُ قَبْلِي أَوْ كَانَ مِمَّنِ اسْتَثْنَى اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ . وَمَنْ قَالَ أَنَا خَيْرٌ مِنْ يُونُسَ بْنِ مَتَّى فَقَدْ كَذَبَ ).
٤٤١٦ - حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ، وَمُحَمَّدُ بْنُ الصَّبَّاحِ، قَالاَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ أَبِي حَازِمٍ، حَدَّثَنِي أَبِي، عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ مِقْسَمٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ، قَالَ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ وَهُوَ عَلَى الْمِنْبَرِ يَقُولُ ( يَأْخُذُ الْجَبَّارُ سَمَوَاتِهِ وَأَرَضِيهِ بِيَدِهِ - وَقَبَضَ يَدَهُ فَجَعَلَ يَقْبِضُهَا وَيَبْسُطُهَا - ثُمَّ يَقُولُ أَنَا الْجَبَّارُ أَنَا الْمَلِكُ أَيْنَ الْجَبَّارُونَ أَيْنَ الْمُتَكَبِّرُونَ ). قَالَ وَيَتَمَايَلُ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ عَنْ يَمِينِهِ وَعَنْ شِمَالِهِ حَتَّى نَظَرْتُ إِلَى الْمِنْبَرِ يَتَحَرَّكُ مِنْ أَسْفَلِ شَىْءٍ مِنْهُ حَتَّى إِنِّي لأَقُولُ أَسَاقِطٌ هُوَ بِرَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ
٤٤١٧ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا أَبُو خَالِدٍ الأَحْمَرُ، عَنْ حَاتِمِ بْنِ أَبِي صَغِيرَةَ، عَنِ ابْنِ أَبِي مُلَيْكَةَ، عَنِ الْقَاسِمِ، قَالَ قَالَتْ عَائِشَةُ قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ كَيْفَ يُحْشَرُ النَّاسُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ قَالَ ( حُفَاةً عُرَاةً ). قُلْتُ وَالنِّسَاءُ قَالَ ( وَالنِّسَاءُ ). قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ فَمَا يُسْتَحْيَى قَالَ ( يَا عَائِشَةُ الأَمْرُ أَشَدُّ مِنْ أَنْ يَنْظُرَ بَعْضُهُمْ إِلَى بَعْضٍ ).
٤٤١٨ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرٍ، حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، عَنْ عَلِيِّ بْنِ عَلِيِّ بْنِ رِفَاعَةَ، عَنِ الْحَسَنِ، عَنْ أَبِي مُوسَى الأَشْعَرِيِّ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ( يُعْرَضُ النَّاسُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ ثَلاَثَ عَرَضَاتٍ فَأَمَّا عَرْضَتَانِ فَجِدَالٌ وَمَعَاذِيرُ وَأَمَّا الثَّالِثَةُ فَعِنْدَ ذَلِكَ تَطِيرُ الصُّحُفُ فِي الأَيْدِي فَآخِذٌ بِيَمِينِهِ وَآخِذٌ بِشِمَالِهِ ).
٤٤١٩ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا عِيسَى بْنُ يُونُسَ، وَأَبُو خَالِدٍ الأَحْمَرُ عَنِ ابْنِ عَوْنٍ، عَنْ نَافِعٍ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، عَنِ النَّبِيِّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ {يَوْمَ يَقُومُ النَّاسُ لِرَبِّ الْعَالَمِينَ} قَالَ ( يَقُومُ أَحَدُهُمْ فِي رَشْحِهِ إِلَى أَنْصَافِ أُذُنَيْهِ ).
٤٤٢٠ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُسْهِرٍ، عَنْ دَاوُدَ، عَنِ الشَّعْبِيِّ، عَنْ مَسْرُوقٍ، عَنْ عَائِشَةَ، قَالَتْ سَأَلْتُ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ عَنْ قَوْلِهِ {يَوْمَ تُبَدَّلُ الأَرْضُ غَيْرَ الأَرْضِ وَالسَّمَوَاتُ } فَأَيْنَ تَكُونُ النَّاسُ يَوْمَئِذٍ قَالَ ( عَلَى الصِّرَاطِ ).
٤٤٢١ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرٍ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الأَعْلَى، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ إِسْحَاقَ، حَدَّثَنِي عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ الْمُغِيرَةِ، عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ عَمْرِو بْنِ عَبْدٍ الْعُتْوَارِيِّ، أَحَدِ بَنِي لَيْثٍ - قَالَ - وَكَانَ فِي حَجْرِ أَبِي سَعِيدٍ قَالَ سَمِعْتُهُ - يَعْنِي أَبَا سَعِيدٍ، - يَقُولُ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يَقُولُ ( يُوضَعُ الصِّرَاطُ بَيْنَ ظَهْرَانَىْ جَهَنَّمَ عَلَى حَسَكٍ كَحَسَكِ السَّعْدَانِ ثُمَّ يَسْتَجِيزُ النَّاسُ فَنَاجٍ مُسَلَّمٌ وَمَخْدُوجٌ بِهِ ثُمَّ نَاجٍ وَمُحْتَبَسٌ بِهِ وَمَنْكُوسٌ فِيهَا ).
٤٤٢٢ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ، عَنِ الأَعْمَشِ، عَنْ أَبِي سُفْيَانَ، عَنْ جَابِرٍ، عَنْ أُمِّ مُبَشِّرٍ، عَنْ حَفْصَةَ، قَالَتْ قَالَ النَّبِيُّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ( إِنِّي لأَرْجُو أَلاَّ يَدْخُلَ النَّارَ أَحَدٌ إِنْ شَاءَ اللَّهُ تَعَالَى مِمَّنْ شَهِدَ بَدْرًا وَالْحُدَيْبِيَةَ ). قَالَتْ قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَلَيْسَ قَدْ قَالَ اللَّهُ {وَإِنْ مِنْكُمْ إِلاَّ وَارِدُهَا كَانَ عَلَى رَبِّكَ حَتْمًا مَقْضِيًّا} قَالَ ( أَلَمْ تَسْمَعِيهِ يَقُولُ {ثُمَّ نُنَجِّي الَّذِينَ اتَّقَوْا وَنَذَرُ الظَّالِمِينَ فِيهَا جِثِيًّا} )
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.