12- PEYGAMBER (SALLALLAHÜ ALEYHİ VE SELLEM) İN SAHÂBÎLERİNİN MAİŞETİ (YÂNİ GEÇİM TARZI) BÂBI
4294 - “... Ebû Mes'ûd (el-Ensârî) (radıyallahü anh)'den şöyle rivâyet edilmiştir:
Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sadaka vermeyi emrederdi. Bunun üzerine (sadaka vermeye mâlî gücü olmayan) herhangi birimiz iki avuç (hurma) getirebilmek için gidip sırtında (ücretle) yük taşırdı. Bu gün ise bunların birisinin yüz bin derle servet) i vardır.
(Ebû Mes'ûd'un râvisi) Şakîk demiş ki: Bana öyle geliyor ki Ebû Mes'ûd (bu sözle) kendi şahsını(n mâli durumunu) kasdediyor(du). "
4295 - “... Hâlid bin Umeyr (radıyallahü anh)’dan: Şöyle demiştir:
Utbe bin Ğazvân (bin Câbir) minber üstünde bize bir hutbe okudu ve (hutbesinde ez cümle) şöyle dedi: Gerçekten ben kendimi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in beraberinde bulunan (ilk müslüman) yedi kişinin yedincisi olarak gördüm. Ağaç yaprağından başka yiyeceğimiz bir yemek yoktu. Hattâ (ağaç yapraklarını yediğimizden dolayı) ağızlarımızın etrafı yara oldu. "
4296 - “... Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre:
(Bir gün arkadaşları ile) yedi kişi olarak (çok) acıkmışlar. Ebü Hüreyre demiş ki: Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) beher kişiye bir aded olmak üzere bana yedi tane kuru hurma verdi. "
4297 - “... Zübeyr bin el-Avvâm (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre :
"(And olsun ki) sonra o gün (kıyamette) nimet (in şükrün) den muhakkak sorulacaksınız. " (Tekâsür, âyeti inince Zübeyr (bin el- Avvâmî (radıyallahü anh) :
(Yâ Resûlallah!) Biz hangi nimettin şükrün)den sorulacağız? (Bizdeki) nîmet ancak (şu) siyah iki şeydir: Kuru hurma ve su, dedi. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) :
(Bilmiş olunuz ki, muhakkak o (sorulacağınız nîmet) olacaktır (yani bolluğa kavuşacaksınız),) buyurdu. "
4298 - “... Câbir bin Abdillah (radıyallahü anhümâ)’dan; Şöyle demiştir:
Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bizi üç yüz kişilik müfreze olarak bir sefere yolladı. Azıklarımızı (azlığından dolayı) boyunlarımızda taşıyorduk. Sonra azığımız tüken (meye başla) di. Öyle ki bizden beher adam (başın) a bir tane kuru kurma (nafaka verilir) oldu. (Câbir bu durumu anlatınca râvisi Vehb bin Keysân tarafından) :
Yâ Ebâ Abdillah! Bir kuru hurma (aç) adam için ne yerine düşer? denildi. Bunun üzerine Câbir:
Bir kuru hurma (yı bile) bulamadığımız zaman yokluğunu (n ne olduğunu) cidden duyduk, dedi (ve sözüne devamla) sonra biz denize vardık. Orada denizin sahile attığı bir büyük balıkla aniden karşılaştık ve on sekiz gün o balıktan yedik. " ,
١٢ - باب مَعِيشَةِ أَصْحَابِ النَّبِيِّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم
٤٢٩٤ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ نُمَيْرٍ، وَأَبُو كُرَيْبٍ قَالاَ حَدَّثَنَا أَبُو أُسَامَةَ، عَنْ زَائِدَةَ، عَنِ الأَعْمَشِ، عَنْ شَقِيقٍ، عَنْ أَبِي مَسْعُودٍ، قَالَ كَانَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يَأْمُرُ بِالصَّدَقَةِ فَيَنْطَلِقُ أَحَدُنَا يَتَحَامَلُ حَتَّى يَجِيءَ بِالْمُدِّ وَإِنَّ لأَحَدِهِمُ الْيَوْمَ مِائَةَ أَلْفٍ . قَالَ شَقِيقٌ كَأَنَّهُ يُعَرِّضُ بِنَفْسِهِ .
٤٢٩٥ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، عَنْ أَبِي نَعَامَةَ، سَمِعَهُ مِنْ، خَالِدِ بْنِ عُمَيْرٍ قَالَ خَطَبَنَا عُتْبَةُ بْنُ غَزْوَانَ عَلَى الْمِنْبَرِ فَقَالَ لَقَدْ رَأَيْتُنِي سَابِعَ سَبْعَةٍ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ مَا لَنَا طَعَامٌ نَأْكُلُهُ إِلاَّ وَرَقُ الشَّجَرِ حَتَّى قَرِحَتْ أَشْدَاقُنَا .
٤٢٩٦ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا غُنْدَرٌ، عَنْ شُعْبَةَ، عَنْ عَبَّاسٍ الْجُرَيْرِيِّ، قَالَ سَمِعْتُ أَبَا عُثْمَانَ، يُحَدِّثُ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، أَنَّهُمْ أَصَابَهُمْ جُوعٌ وَهُمْ سَبْعَةٌ قَالَ فَأَعْطَانِي النَّبِيُّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ سَبْعَ تَمَرَاتٍ لِكُلِّ إِنْسَانٍ تَمْرَةٌ .
٤٢٩٧ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى بْنِ أَبِي عُمَرَ الْعَدَنِيُّ، حَدَّثَنَا سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَمْرٍو، عَنْ يَحْيَى بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ حَاطِبٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الزُّبَيْرِ بْنِ الْعَوَّامِ، عَنْ أَبِيهِ، قَالَ لَمَّا نَزَلَتْ {ثُمَّ لَتُسْأَلُنَّ يَوْمَئِذٍ عَنِ النَّعِيمِ} قَالَ الزُّبَيْرُ وَأَىُّ نَعِيمٍ نُسْأَلُ عَنْهُ وَإِنَّمَا هُوَ الأَسْوَدَانِ التَّمْرُ وَالْمَاءُ . قَالَ ( أَمَا إِنَّهُ سَيَكُونُ ).
٤٢٩٨ - حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا عَبْدَةُ بْنُ سُلَيْمَانَ، عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ، عَنْ وَهْبِ بْنِ كَيْسَانَ، عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ، قَالَ بَعَثَنَا رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ وَنَحْنُ ثَلاَثُمِائَةٍ نَحْمِلُ أَزْوَادَنَا عَلَى رِقَابِنَا فَفَنِيَ أَزْوَادُنَا حَتَّى كَانَ يَكُونُ لِلرَّجُلِ مِنَّا تَمْرَةٌ . فَقِيلَ يَا أَبَا عَبْدِ اللَّهِ وَأَيْنَ تَقَعُ التَّمْرَةُ مِنَ الرَّجُلِ فَقَالَ لَقَدْ وَجَدْنَا فَقْدَهَا حِينَ فَقَدْنَاهَا وَأَتَيْنَا الْبَحْرَ فَإِذَا نَحْنُ بِحُوتٍ قَدْ قَذَفَهُ الْبَحْرُ فَأَكَلْنَا مِنْهُ ثَمَانِيَةَ عَشَرَ يَوْمًا .
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.