Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

1- ABDEST VE CÜNÜPLÜK DOLAYISIYLA GUSÜL İÇİN GEREKLİ SU MİKTARI HAKKINDA GELEN HADÎSLERİ BEYÂNI BÂBI
2- ALLAH'IN TAHARETSİZ NAMAZ KABUL ETMİYECEĞİNİ BEYÂN BÂBI
3- NAMAZIN ANAHTARI TAHARETTİR, BÂBI
4- ABDESTİ MUHAFAZA ETMEK BÂBI
5- ABDEST İMANIN YARISIDIR, BÂBI
6- ABDESTİN SEVABININ BEYÂNI BÂBI
7- SİVÂK BÂBI
8- FITRAT BÂBI
9- ADAM HELÂ'YA GİRMEK İSTEYİNCE, SÖYLİYECEĞİ (DUÂ) BÂBI
10- HELADAN ÇIKTIĞI ZAMAN OKUYACAĞI DUÂ BÂBI
11- HELÂ'DA ALLAH (AZZE VE CELLE)'Yİ ZİKRETMEK VE YÜZÜK (TAŞIMA) BÂBI
12- GUSÜL YERİNDE SU DÖKMENİN KERÂHATİ BÂBI
13- AYAKTA SU DÖKMEK HAKKINDA GELEN HADÎSLER BÂBI
14- OTURARAK SU DÖKMEK HAKKINDAKİ BAB
15- SAĞ EL İLE ZEKERE DOKUNMANIN VE SAĞ EL İLE İSTİNCA ETMENİN KERÂHAT BÂBI
16- TAŞ İLE İSTİNCA; REVS VE RİMME'DEN NEHİY BÂBI
17- KÜÇÜK VE BÜYÜK ABDEST BOZARKEN KIBLEYE DOĞRU DURMANIN YASAKLIĞI BÂBI
18- HELADA KIBLEYE DOĞRU VEYA SIRT ÇEVİRMEK HAKKINDA RUHSAT VE MÜBAHLIK VERİLDİĞİ, FAKAT ÇÖLLERDE MUBAH OLMADIĞININ BEYANI BÂBI
19- KÜÇÜK ABDESTTEN SONRA ÎSTİBRÂ’ BÂBI
20- KÜÇÜK ABDEST BOZUP SU İLE TAHÂRETLENMEYENİN BÂBI
21- YOL ÜSTÜNDE KAZÂ-İ HACET ETMEKTEN NEHİY BÂBI
22- FAZA (= AÇIK YER) DE ABDEST BOZMAK İÇİN UZAKLAŞMAK BÂBI
23- BÜYÜK VE KÜÇÜK ABDEST BOZMAK İÇİN İRTİYAD BÂBI
24- ABDEST BOZMAK ÜZERİNDE TOPLANMAKTAN VE ORADA KONUŞMAKTAN NEHİY BÂBI
25- DURGUN SUDA KÜÇÜK ABDEST BOZMAKTAN NEHİY BÂBI
26- SİDİK HAKKINDA TEŞDÎD BÂBI
27- KÜÇÜK ABDEST BOZARKEN KENDİSİNE SELÂM VERİLEN ADAMIN DURUMUNUN BEYÂNI BÂBI
28- SU İLE ÎSTİNCÂ BÂBI
29- ÎSTİNCÂ'DAN SONRA ELİNİ TOPRAĞA SÜRENİN BEYÂNI BÂBI
30- YEMEK VE SU KABININ (ÜSTÜNÜ) ÖRTMEK BÂBI
31- KÖPEĞİN YALAMASINDAN DOLAYI KABI YIKAMA BÂBI
32- KEDİ ARTIĞI İLE ABDEST ALMAK VE ONUN HAKKINDAKİ RUHSAT BÂBI
33- KADININ ABDEST SUYU ARTIĞININ (KULLANILMASINA) RUHSAT BÂBI
34- KADININ ABDEST SUYU ARTIĞININ (KULLANILMASININ) NEHİY BÂBI
35- ERKEK VE KADININ BİR KABTAN GUSLETMELERİ BÂBI
36- BİR KABTAN ABDEST ALAN ERKEK VE KADIN BÂBI
37- NEBÎZ İLE ABDEST ALMAK BÂBI
38- DENİZ SUYU İLE ABDEST ALMA BÂBI
39- ABDESTİ İÇİN YARDIM İSTEYİP KENDİSİNE SU DÖKÜLEN ADAMIN BEYÂNI BÂBI
40- UYKUDAN UYANAN ADAM, ELİNİ YIKAMADAN ÖNCE KABA SOKABİLİR Mİ? BÂBI
41- ABDESTTE TESMİYE (ALLAH'I ANMAK) HAKKINDA GELEN HADÎSLER BÂBI
42- ABDESTTE SAĞDAN BAŞLAMAK BÂBI
43- BİR AVUÇTAN MAZMAZA VE İSTÎNŞAK BÂBI
44- ÎSTİNŞAK VE İSTİNSABDA MÜBALAĞA ETMEK BÂBI
45- BİRER DEFA ABDEST (UZUVLARINI YIKAMAK) HAKKINDA GELEN (HADÎSLER) BÂBI
46- ABDEST UZUVLARI ÜÇER DEFA (YIKAYARAK) ABDEST ALMAK BÂBI
47- BİRER, İKÎŞER VE ÜÇER DEFA (UZUVLARI YIKAYARAK) ABDEST ALMAK HAKKINDA
48- ABDESTTE ÎKTİSAD VE BUNDA İSRAFIN KERAHETİ HAKKINDA GELEN HADİSLER BÂBI
49- ABDEST İSBAĞI (= TAM ALINMASI) HAKKINDAKİ HADÎSLERİN BEYÂNI BÂBI
50- SAKAL TAHLİLİ HAKKINDAKİ HADİSLER BÂBI
51- BAŞA MESHETMEK HAKKINDA GELEN (HADÎSLER) BÂBI
52- KULAKLARIN MESHİ HAKKINDA GELEN (HADÎSLER) BÂBI
53- KULAKLAR, BAŞTANDIR, BÂBI
54- PARMAKLARI HİLALLAMAK BÂBI
55- ARÂKIYBI YIKAMA BÂBI
56- AYAKLARI YIKAMAK HAKKINDA GELEN (HADÎSLER) BÂBI
57- ALLAHÜ TEÂLÂ'NIN EMRİ ÜZERİNE ABDEST ALMAK HAKKINDA GELEN (HADÎSLER) BÂBI
58- ABDESTTEN SONRA SU SERPMEK HAKKINDA GELEN HADİSLERİ BÂBI
59- ABDEST VE GUSÜLDEN SONRA MENDİL (KULLANMAK) BÂBI
60- ABDESTTEN SONRA SÖYLENEN (DUÂ) BÂBI
61- SARI BAKIR (KAB) İLE ABDEST ALMAK BÂBI
62- UYUMAKTAN DOLAYI ABDEST ALMAK BÂBI
63- ERKEKLİK UZVUNA ELİN DOKUNMASINDAN DOLAYI ABDEST ALMAK BÂBI
64- ERKEKLİK UZVUNA DOKUNMA HAKKINDAKİ RUHSAT BÂBI
65- ATEŞTE PİŞEN ŞEYLER (İ YEMEK) TEN DOLAYI ABDEST ALMAK BÂBI
66- ATEŞTE PİŞEN ŞEYLERİ YEMEKTEN DOLAYI ABDEST ALMAMA HAKKINDAKİ RUHSAT BÂBI
67- DEVE ETLERİN (İ YEMEK) DEN DOLAYI ABDEST ALMAK HAKKINDA GELEN (HADÎSLER) BÂBI
68- SÜT İÇMEKTEN DOLAYI MAZMAZA (AĞZA SU ALMAK) BÂBI
69- ÖPMEKTEN DOLAYI ABDEST ALMAK BÂBI
70- MEZİ'DEN DOLAYI ABDEST ALMAK BÂBI
71- UYUMAK İÇİN ABDEST ALMAK BÂBI
72- HER NAMAZ İÇİN ABDEST ALMAK VE BÜTÜN NAMAZLARI BİR ABDESTLE KILMAK BÂBI
73- ABDEST ÜZERİNE ABDEST ALMAK BÂBI
74- ABDEST ALMANIN ANCAK ABDESTSİZLİKTEN DOLAYI GEREKLİLİĞİ BÂBI
75- (NECASETİN GİRMESİYLE) NECİSLENMEYEN SU MİKTARINI BEYÂN BÂBI
76- HAVUZLAR BÂBI
77- HENÜZ YEMEK YEMEYEN ÇOCUĞUN BEVLİ HAKKINDA
78- BEVLİN İSABET ETTİĞİ YERİN NASIL YIKANACAĞI BÂBI
79- YERYÜZÜNÜN BİR KISMI DİĞER BİR KISMI TEMİZLER, BÂBI
80- CÜNÜB İLE TOKALAŞMAK BÂBI
81- ELBİSEYE DOKUNAN MENİ BÂBI
82- ELBİSEDEN MENİYİ OVALAMAK BÂBI
83- İÇİNDE CİNSİ MÜNASEBET YAPILAN ELBİSEYLE NAMAZ KILMAK BÂBI
84- MESTLER ÜZERİNE MESHETMEK HAKKINDA GELEN (HADÎSLER) BÂBI
85- MESTİN ÜSTÜNE VE ALTINA MESHETMEYE ÂİT BÂB
86- MUKÎM VE MİSAFİR İÇİN MESHEDEBİLME SÜRESİ HAKKINDA GELEN (HADÎSLER) BÂBI
87- ZAMANLA SINIRLANDIRMA OLMAKSIZIN MESHETME HAKKINDA GELEN (HADÎSLER) BÂBI
88- ÇORAPLAR VE PABUÇLAR ÜZERİNE MESHETMEK HAKKINDA GELEN (HADÎSLER) BÂBI
89- SARIK ÜZERİNE MESH ETMEK HAKKINDA GELEN (HADÎSLER) BÂBI
90- TEYEMMÜM SEBEBİ (HAKKINDA) GELEN HADÎSLER BÂBI
91- TEYEMMÜMDE BİR DARBE HAKKINDA GELEN HADİSLER BÂBI
92- İKİ DARBE İLE TEYEMMÜME AİT BÂB
93- CÜNÜB OLUP, GUSLETMEKTEN KORKAN YARALIYA AİT BÂB
94- CÜNÜBLÜKTEN GUSLETMEK HAKKINDA GELEN (HADÎSLER) BÂBI
95- CÜNÜBLÜKTEN GUSÜL HAKKINDA BİR BÂBTIR
96- GUSÜLDEN SONRA ABDEST ALMAK BÂBI
97- CÜNÜBLÜKTEN GUSLEDEN ADAMIN HENÜZ GUSLETMEYEN KARISIYLA ISINMAK İSTEMESİ BÂBI
98- CÜNÜBÜN SUYA DOKUNMADAN CÜNÜP OLARAK UYUMASI BÂBI
99- NAMAZ ABDESTİ GİBİ ABDEST ALMADIKÇA CÜNÜBÜN UYUYAMIYACAĞINI SÖYLEYENLERİN BÂBI
100- CÜNÜB ADAMIN TEKRAR CİNSİ MÜNÂSEBETTE BULUNMAK İSTEDİĞİ ZAMAN ABDEST ALACAĞINA DÂİR
101- EŞLERİNİN HEPSİNE YAKLAŞMAKTAN DOLAYI BİR GUSÜL EDEN HAKKINDA GELEN HADİSLER BÂBI
102- EŞLERİNİN HER BİRİSİNE YAKLAŞTIĞINDA GUSLEDEN HAKKINDAKİ BÂB
103- CÜNÜBÜN YEMESİ İÇMESİ BÂBI
104- CÜNÜBÜN ELLERİNİ YIKAMASI YETERLİDİR DİYENLERİN BÂBI
105- TAHARET OLMAKSIZIN KURAN OKUMAK HAKKINDA GELEN HADÎSLER BÂBI
106- HER KILIN ALTINDA BİR CÜNÜBLÜK VARDIR BÂBI
107- RÜYASINDA ERKEĞİN GÖRDÜĞÜNÜ GÖREN KADIN HAKKINDAKİ BÂB
108- KADINLARIN CÜNÜBLÜKTEN GUSLETMELERİ HAKKINDA GELEN (HADİSLER) BÂBI
109- DURGUN SUYA DALAN CÜNÜB GUSLETMİŞ OLUR MU? BÂBI
110- SU, MENİDEN DOLAYI (GEREKİR), BÂBI
111- SÜNNET YERLERİ BİRBİRİNE KAVUŞTUĞU ZAMAN GUSLÜN GEREKLİLİĞİ
112- İHTİLÂM OLUP ISLAKLIK GÖRMEYENİN BÂBI
113- GUSLEDERKEN ÖRTÜNMEK HAKKINDA GELEN HADİSLER BÂBI
114- ABDESTİ DAR OLANIN NAMAZ KILMASINDAN NEHİY
115- KANI DEVAMLI GELEN VE DAHA ÖNCE AYBAŞI ÂDETLERİNİN GÜNLERİNİ HESAPLAYABİLEN MÜSTAHÂZA KADIN
116- MÜSTAHÂZANIN KANI KARIŞIK OLUP HAYIZ GÜNLERİNİ BİLMEDİĞİ ZAMANDAKİ DURUMU
117- KIZ MÜSTAHÂZA OLARAK KAN GÖRMEYE BAŞLADIĞI ZAMAN VEYA MÜSTAHÂZANIN ESKİDEN HAYIZ GÜNLERİ BULUNUP UNUTTUĞU ZAMANDAKİ DURUMU
118- ELBİSEYE DOKUNAN HAYIZ KANI HAKKINDA GELEN HADÎSLER BÂBI
119- HAYIZLI KADIN NAMAZI KAZA ETMEZ, BÂBI
120- HAYIZLI KADIN MESCİDDEN BİR ŞEY ALABİLİR, BÂBI
121- KADIN HAYIZLI OLDUĞU ZAMAN KOCASI İÇİN HELÂL OLAN YAKLAŞMA BÂBI
122- HAYIZLI KADINLA CİMA ETMEDEN NEHİY BÂBI
123- HAYIZLI KADINLA CİMA’ EDENİN KEFFARETİ HAKKINDA BÂB
124- HAYIZLI KADIN NASIL GUSÜL EDER BÂBI
125- HAYIZLI KADINLA BERABER YEMEK VE ONUN ARTIĞI HAKKINDA GELEN HADÎSLER BÂBI
126- HAYIZLI KADININ MESCİDDEN UZAK KALMASI HAKKINDA (GELEN) HADİSLER BÂBI
127- TEMİZLENDİKTEN SONRA SARI VE BULANIK RENKLERİ GÖREN HAYIZLI KADIN
128- LOHUSA KADIN KAÇ GÜN (NAMAZ KILMAYIP) OTURUR, BÂBI
129- HAYIZLI İKEN EŞİYLE CİMA' EDENE ÂİT BÂB
130- HAYIZLI KADINLA BERABER YEMEK YEMEK HAKKINDAKİ BÂB
131- HAYIZLI KADININ ELBİSESİ İLE NAMAZ KILMAK HAKKINDAKİ BÂB
132- KIZ, HAYIZ ÇAĞINA GELİNCE BAŞ ÖRTÜSÜZ NAMAZ KILAMAZ BÂBI
133- HAYIZLI KADIN (KINA İLE) BOYANABİLİR, BÂBI
134- CEBİRELER ÜZERİNE MESHETMEK BÂBI
135- TÜKÜRÜK ELBİSEYE DOKUNUR BÂBI
136- AĞIZDAN KABA SU AKMASI BÂBI
137- KİŞİNİN, DİN KARDEŞİNİN AVRETİNE BAKMASININ YASAKLIĞI BÂBI
138- CÜNÜBLÜKTEN GUSLEDİP DE VÜCUDUNDAN BİR YERİ KURU KALAN ADAM NE YAPACAK BÂBI
139- ABDEST ALIP SUYUN DOKUNMADIĞI BİR YERİ BIRAKAN ADAM BÂBI


H A D İ S
K Ü T Ü P / H A N E S İ

1- RESÛLULLAH (SALLALLAHÜ ALEYHİ VE SELLEM)’İN SÜNNETİNE İTTİBA' ETMENİN GEREKLİLİĞİNE DAİR VARİD OLAN HADİSLER BÂBI
2- RESÛLULLAH (SALLALLAHÜ ALEYHİ VE SELLEM) İN HADÎSİNE TAZİM VE ONA MUARIZ OLANI TEHDİD BÂBI
3- RESÛLULLAH (SALLALLAHÜ ALEYHİ VE SELLEM)'DEN HADİS RİVAYETİ HUSUSUNDA TEVAKKİ (SAKINMAK-ÇEKİNMEK VE İTHİYATLI OLMAK) BÂBI
4- PEYGAMBER (SALLALLAHÜ ALEYHİ VE SELLEM) ÜZERİNE YALAN UYDURMANIN AĞIR VEBALİNİN BEYANI BÂBI
5- YALAN OLDUĞUNU BİLDİĞİ VEYA SANDIĞI HALDE BİR HADİSİ RESÛLULLAH (SALLALLAHÜ ALEYHİ VE SELLEM) DEN RİVAYET EDENİN BEYANI BÂBI
6- HİDAYETE ERDİRİLMİŞ OLAN HULEFÂYI RAŞİDÎNİN SÜNNETİNE İTTİBA BÂBI
7- BİDATLARDAN VE MÜCADELEDEN UZAK KALMANIN BEYAN BÂBI
8- REY VE KIYAS (IN BİR KISMIN) DAN KAÇINMANIN BEYAN BÂBI
9- ÎMAN BÂBI
10- KADER HAKKINDA BİR BAB
11- RESÛL-İ EKREM (SALLALLAHÜ ALEYHİ VE SELLEM)’İN SAHABÎLERİ (RIDVANULLAHİ ALEYHİM ECMAÎN)'İN FAZİLETLERİNİN BEYANI BÂBI
12- HAZRET-İ EBU BEKİR SIDDÎK (RADIYALLAHÜ ANH)'IN FAZİLETİ
13- HAZRET-İ ÖMER (RADIYALAHÜ ANH)’IN FAZİLETİ
14- HAZRET-İ OSMAN (RADIYALLAHÜ ANH)’IN FAZİLETİ
15- ALİ B. EBÎ TÂLİB (RADIYALLAHÜ ANH)'IN FAZİLETİ
16- ZÜBEYR B. AVVÂM (RADIYALLAHÜ ANH)'IN FAZİLETİ
17- TALHA B. UBEYDULLAH (RADIYALLAHÜ ANH)'IN FAZİLETİ
18- SA'D B. EBÎ VAKKAS (RADIYALLAHÜ ANH)’IN FAZİLETİ
19- AŞERE-İ MÜBEŞŞERE (RADIYALLAHÜ ANHÜM)'ÜN FAZİLETLERİ
20- EBÛ UBEYDE B. CERRAH (RADIYALLAHÜ ANH)'IN FAZİLETİ
21- HAZRET-İ ABDULLAH B. MES'ÛD (RADIYALLAHÜ ANH)'IN FAZİLETİ
22- HAZRET-İ ABBÂS B. ABDÜLMUTTALİB (RADIYALLAHÜ ANH)'İN FAZİLETİ
23- HAZRET-İ ALİ B. EBÎ TALİBİN OĞULLARI HASAN VE HÜSEYİN (RADIYALLAHÜ ANHÜM)'ÜN FAZİLETİ
24- AMMÂB B. YÂSİR (RADIYALLAHÜ ANH)'IN FAZİLETİ TERCEMESİ
25- SELMAN, EBÛ ZER VE MİKDAD (RADIYALLAHÜ ANHÜM)'ÜN FAZİLETLERİ
26- HAZRET-İ BİLÂL-İ HABEŞÎ (RADIYALLAHÜ ANH)'İN FAZÎLETİ
27- HAZRET-İ HABBÂB (RADIYALLAHÜ ANH)'İN FAZİLETİ
28- HAZRET-İ EBU ZER (RADIYALLAHÜ ANH)’IN FAZİLETİ
29- HAZRET-İ SA'D B. MUÂZ (RADIYALLAHÜ ANH)'IN FAZİLETİ
30- HAZRET-İ CERİR B. ABDİLLAH EL-BECELÎ (RADIYALLAHÜ ANH)'İN FAZİLETİ
31- BEDÎR EHLİNİN FAZİLETİ
32- ENSÂR-I KİRAM (RADIYALLAHÜ ANHÜM)'ÜN FAZİLETİ
33- ABDULLAH İBN-İ ABBÂS (RADIYALLAHÜ ANH)'İN FAZİLETİ
34- HARİCÎLER HAKKINDAKİ HADİSLERE ÂİT BİR BAB
35- CEHMİYYE'NİN İNKÂR ETTİĞİ ŞEYLERİN BEYÂNI BÂBI
36- İYİ VEYA FENA ÇIĞIR AÇANLARIN BEYANI BÂBI
37- İHMAL EDİLEN BİR SÜNNETİ İHYA EDENİN BEYÂNI BÂBI
38- KUR'AN-I ÖĞRENEN VE ÖĞRETENİN FAZİLETİNİN BEYÂNI BÂBI
39- ÂLİMLERİN FAZİLETİ VE İLİM TALEBİNE TEŞVİK BÂBI
40- BİR İLMİ TEBLİĞ EDENİN FAZİLETİNİN BEYÂN BÂBI
41- HAYRA ANAHTAR OLANIN BEYÂNI BÂBI
42- İNSANLARA HAYRI ÖĞRETENİN SEVABININ BEYÂNI BÂBI
43- ARKASINDA GİDİLMEKTEN HOŞLANMAYANIN BEYÂNI BÂBI
44- İLİM TALİPLERİ İÇİN TAVSİYE BEYAN BÂBI
45- İLİMDEN FAYDALANMAK VE ONUNLA AMEL ETMEK BÂBI
46- KENDİSİNE SORULAN BİR BİLGİYİ GİZLEYENİN BEYÂNI BÂBI


H A D İ S
K Ü T Ü P / H A N E S İ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 39- CENNETİN SIFATI BÂBI

4471 - “... Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir:

(Allah (Azze ve Celle) : Ben sâlih (yani ibâdete düşkün, yasak şeylerden çekingen, ahlaken faziletli mü'min) kullarım için hiç bir gözün görmediği, hiç bir kulağın işitmediği ve hiç bir insanın kalbinden geçmeyen bir takım nimetler hazırladım,) buyurur.

4472 - “... Ebû Saîd-i Hudri (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre ; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

(Şüphesiz cennetteki bir karış (lık saha) yer (küresin) den ve üzerinde bulunan şeylerden (yani dünya ve içindeki bütün nimetlerden) hayırlıdır.) "

4473 - “... Sehl bin Sa'd (es-Sâidî) (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir:

(Cennette bir kamçının (azıcık) yeri (bile) dünyadan ve dünyada bulunan her şeyden hayırlıdır.) "

4474 - “... Muâz bin Cebel (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre kendisi: Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i şöyle buyururken işittim, demiştir:

(Muhakkak cennet yüz derecedir. Onlardan her bir derece (nin yüksekliği) gök ile yer arasındaki mesafe kadardır. Şüphesiz o derecelerin en yücesi Firdevs'tir, en fazîletliside Firdevs'tir. Arş, muhakkak Firdevs'in üstündedir. Cennetin ırmakları da Firdevs'ten çıkıp akar. Bu itibarla siz Allah'tan (cennet) dilemek istediğiniz zaman O'ndan Firdevs'i isteyiniz.) "

4475 - “... Üsâme bin Zeyd (radıyallahü anhümâ)’dan rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gün sahâbîlerine şöyle buyurdu, demiştir:

((İçinizde) cennet için çabalayıp gayret edecek kimse yok mu? Şüphesiz, cennete denk hiç bir şey yoktur. Kâ'be'nin Rabbine yemin ederim ki, cennet, güzel, sağlam ve yüksek saraylarda, yüz parlaklığı ve mutluluk - refah içinde sonsuza dek devamlı kalınacak, parlayan nur, (rüzgâr esintisiyle) sallanıp dalgalanan güzel kokulu yeşillik, sağlam köşk, akan nehir, olgunlaşmış bol meyve, (huyu) beğenilen ve (şeklen) güzel hanım ve çok giysiden ibarettir.) Sahâbîler:

Cennet için çabalayıp gayret edenler bizleriz, yâ Resûlüllah, dediler. O:

(İnşâallah deyiniz,) buyurdu. Sonra cihad etmeyi anlatarak (sahâbileri) ona teşvik etti. "

4476 - “... Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir:

(Cennete giren ilk zümre ayın on dördüncü gecesindeki suretinde (parlak) dır. Onların ardından girenler de gökteki en şiddetli ışık saçan yıldız parlaklığındadır. Küçük abdest yapmazlar, büyük abdest yapmazlar, sümkürmezler ve tükürmezler. Tarakları altındır. Terleri de misk (gibi)dir ve (buhurdanlıklarındaki) buhurları öd ağacıdır. Zevceleri (yani hanımları) büyük gözlü hurilerdir. Huyları bir adamın huyu üzerinde (yani huyları aynı) dır. Onlar, babaları Âdem (Aleyhisselâm)'ın suretinde (boyları da) altmış arşındır.) .

4477) ... Ebû Bekir bin Ebî Şeybe bize İbn-i Fudayl'ın Umâre'den rivâyet ettiği (şu) hadisin mislini ..... senediyle de yine Ebû Hüreyre'den merfû olarak rivâyet etmiştir.

4478 - “... İbn-i Ömer (radıyallahü anhüma)’dan rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir:

(Kevser, cennette bir ırmaktır. Irmağın iki kenarı altındır. Yakut ve büyük inciler üzerinde akar. Toprağı miskten daha güzel kokuludur. Suyu baldan tatlı ve kardan daha beyazdır.) "

4479 - “... Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir:

(Muhakkak cennette öyle bir ağaç vardır ki süvari kimse onun gölgesinde yüz yıl yürür onu(n dallarının kapladığı sahayı) bitiremez.) "

(Ebû Hüreyre demiştir ki) : Ve dilerseniz "ve cennet halkı uzanmış bir gölgededir" (Vakıa, 30. âyet) i okuyunuz. "

4480 - “... Saîd bin el-Müseyyeb (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre :

Kendisi (bir gün) Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)'a rastlamış ve Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) kendisine : Beni ve seni cennet çarşısında (da) biraraya getirmesini Allah'tan isterim, demiş. (Bunun üzerine) Said:

Cennette çarşı var mı? diye sormuş. Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) (de);

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana şu haberi verdi, demiştir.

(Cennet halkı cennete girdikleri zaman (iyi) amellerinin çokluk derecesine göre makamlarına yerleşirler. Sonra dünya günlerinden Cuma günü kadar bir süre için onlara izin verilerek Allah (Azze ve Celle) 'yi ziyaret ederler. Allah onlar için Arş'ını açar ve cennet bahçelerinden bir bahçede onlara görünür. Cennet halkı için nurdan koltuklar, inciden koltuklar, yakuttan koltuklar, zeberced (cevherin) den koltuklar, altından koltuklar ve gümüşten koltuklar konulur. Cennet halkının (makamca) en aşağı olanı (onların içinde deni-âdî kimse yoktur) da misk ve kâfur yığınları (yani tepecikleri) üstünde otururlar. Bunlar koltuklarda oturanların yerlerinin kendilerinin oturdukları yerlerden üstün olduğunu sanmazlar (ki üzülmesinler).

Ebû Hüreyre demiş ki: Ben:

Yâ Resûlallah! Biz (cennette) Rabbimizi görecek miyiz? dedim. O:

(Evet (göreceksiniz). Siz güneşi görmek ve (gök) ayı on dördüncü gecesinde (yani dolunay hâlinde iken) görmek hususunda şüpheye düşer misiniz?) diye sordu. Biz:

Hayır (şüpheye düşmeyiz, alenen görürüz), dedik. O : (İşte böylece Rabbiniz (Azze ve Celle)'yi (Cennette) görmek hususunda da şüpheye düşmiyeceksiniz (yani O'nun Zâtını açıkça görmek şerefine kavuşacaksınız) ve o mecliste bulunan herkesle Allah (Azze ve Celle) (ayrı ayrı) konuşacaktır. Hattâ Allah sizden bir adama : Yâ Fulân! Şöyle şöyle yaptığın günü hatırlamıyor musun? diyecek (dünyadaki bâzı vefasızlıklarını —günahlarını— ona hatırlatacaktır) . Adam da :

Yâ Rabbi! Beni bağışlamadın mı? diyecek. Bunun üzerine Allah (o adama):

Evet, seni bağışladım. Sen şu mertebene ancak benim mağfiretimin bolluğuyla eriştin, buyuracaktır. İşte cennet halkı böyle (ce Allah'ın cemal ve sohbetiyle müşerref) oldukları sıralarda bir bulut parçası üstten onları kaplıyarak üzerlerine öyle güzel bir koku yağdıracak ki onun kokusu gibi güzel bir şeyi hiç duymamışlar. Sonra Allah (onlara):

Sizin için hazırladığım ikrama kalkıp gidiniz ve arzuladığınızı -canınızın çektiği şeyleri alınız, buyuracaktır. (Peygamber buyurdu ki) Bunun üzerine meleklerin kuşattığı bir çarşıya varacağız. Misline gözlerin bakmadığı, kulakların işitmediği ve kalblerden geçmeyen şeyler o çarşıda bulunur. (Peygamber buyurdu ki) : O çarşıda hiç bir şey satılmadığı ve satın alınmadığı (yani her şeyin bedava olduğu) halde arzuladığımız şeyler bizim için (köşklerimize) nakledilecektir. Cennet halkı birbirlerini o çarşıda göreceklerdir. Yüksek makam sahibi olan adam gelip kendisinden dûn (yani makamca düşük) adama rastlar (Cennet halkı içinde deni - âdî kimse yoktur). Makamca düşük olan adam, makamca kendisinden yüksek olan adamın üstündeki elbiseyi beğenir - hoşuna gider. Fakat henüz beğenme işi tamamlanmamış iken kendisinin üstündeki elbise gözünde ondan daha güzel hal alır. Bunun sebebi de cennette hiç bir kimsenin üzülmesine meydan verilmemesidir.

Peygamber buyurdu ki: Sonra (çarşıdan) konaklarımıza döneceğiz. Zevcelerimiz bizi karşılayarak: Merhaba, hoş geldin. And olsun ki bizden ayrıldığın vakitteki güzellik ve güzel kokudan daha üstün bir güzellik ve daha güzel koku ile geldin, diyecekler. Biz de diyeceğiz ki : Bu gün biz Cebbar olan Rabbimiz (Azze ve Celle) nin meclisinde oturduk (yani sohbet ve cemâli ile şereflendik) ve şu gördüğünüz üstün güzellik ve daha güzel koku misli ile dönmemiz bize lâyıktır, diyeceğiz.) "

4481 - “... Ebû Ümâme (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir:

(Allah (Azze ve Celle) sizden cennete dahil ettiği her adama yetmiş iki zevce verir. Bunlardan ikisi gözleri geniş hurilerden ve yetmişi cehennemlik olanlardan kalma mîrasındandır. Bu zevcelerin hepsinin kadınlığı çok şehvet çekicidir ve cennetlik olan her adamın şehvet gücü daimidir.)

Hişam bin Hâlid hadîsin; . . . . . . . ifadesinden maksad şudur, demiştir: Bâzı erkekler cehenneme (ebedî olarak) girerler ve Fir'avun'un karısı (Âsiye) miras olarak (kıyamette) alınmış (olacağı) gibi cennet ehli olan erkekler onların (imanlı) kadınlarını miras olarak alırlar. "

4482) Ebû Saîd-i Hudrî (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir:

(Mü'min kişi, cennette çocuk istediği zaman, arzu ettiği gibi çocuğun ceninliği, doğumu (ve erginlik çağına varması) tek bir saatte olur.) "

4483 - “... Abdullah bin Mes'ûd (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir:

(Ben cehennemlik olanlardan en son cehennemden çıkan ve cennetlik olanlardan en son cennete giren adamı şüphesiz bilirim. (O kişi), cehennemden emekleyerek çıkan bir adamdır, (Allah tarafından) onat Git de cennete gir, denilecek. Bunun üzerine adam cennete gidecek, fakat ona cennet dolu gibi görünecektir. Adam da geri dönerek :

Ya Rabbi! Ben cenneti dolu buldum, diyecek. Allah (da ona): Git cennete gir, diyecek. O da cennete varacak. Fakat ona cennet (yine) dolu görünecek ve tekrar geri dönecek. Sonra :

Ya Rabbi! Ben cenneti dolu buldum, diyecektir. Allah Sübhanehu (ona):

Git cennete gir, buyuracak. O da (tekrar) cennete varacak ve (yine) ona cennet dolmuş gibi görünecek. Tekrar dönüp :

Ya Rabbi! Cennet şüphesiz doludur, diyecektir. Bunun üzerine Allah (ona):

Git de cennete gir. Çünkü şüphesiz (orada) dünya kadar ve dünyanın on misli sanadır (veya muhakkak dünyanın on katı kadar sanadır) , buyuracaktır. Adam da :

(Ya Rabbi!) Yegâne hükümdar olduğun halde benimle alay mı ediyorsun (veya benim aklıma mı gülüyorsun) ? diyecektir.)

Abdullah bin Mes'ûd demiştir ki: (Vallahi) ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i (bu hadîsin sonunu buyururken) azı dişleri görülecek derecede gülerken gördüm, demiştir.

(İbn-i Mes'ûd sözüne devamla) Bu adam cennetliklerin mertebece en aşağı olanıdır, söyleniyordu. "

4484 - “... Enes bin Mâlik (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir :

(Kim (Allah'tan) cenneti üç defa isterse cennet: Allahım onu cennete dâhil et, der. Kim de cehennem ateşinden korunmasını (Allah'tan) üç defa dilerse, cehennem ateşi: Allahım onu cehennem ateşinden koru, der.) "

4485 - “... Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir:

(Sizden hiç bir kimse yoktur ki iki konağı olmasın: Bir konak cennette, diğer bir konak da ateşte cehennemdedir. Bu itibarla bir adam ölüp de ateşe girdiği zaman cennet halkı o kimsenin (cennetteki) konağına vâris olurlar. İşte cennet ehlinin cehennemliklerin cennetteki konaklarına varis olmaları Allahü teâlâ'nın bu sıfatları taşıyanlar, vârislerdir. " (Mü'minûn, 10) buyruğunun te'yid ettiği bir hükümdür). "

٣٩ - باب صِفَةِ الْجَنَّةِ

٤٤٧١ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ، عَنِ الأَعْمَشِ، عَنْ أَبِي صَالِحٍ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( يَقُولُ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ أَعْدَدْتُ لِعِبَادِيَ الصَّالِحِينَ مَا لاَ عَيْنٌ رَأَتْ وَلاَ أُذُنٌ سَمِعَتْ وَلاَ خَطَرَ عَلَى قَلْبِ بَشَرٍ ‏)‏.‏ قَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ وَمِنْ بَلْهَ مَا قَدْ أَطْلَعَكُمُ اللَّهُ عَلَيْهِ اقْرَءُوا إِنْ شِئْتُمْ ‏{فَلاَ تَعْلَمُ نَفْسٌ مَا أُخْفِيَ لَهُمْ مِنْ قُرَّةِ أَعْيُنٍ جَزَاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ }‏ قَالَ وَكَانَ أَبُو هُرَيْرَةَ يَقْرَؤُهَا مِنْ قُرَّاتِ أَعْيُنٍ ‏.‏

٤٤٧٢ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ، عَنْ حَجَّاجٍ، عَنْ عَطِيَّةَ، عَنْ أَبِي سَعِيدٍ الْخُدْرِيِّ، عَنِ النَّبِيِّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ قَالَ ‏( لَشِبْرٌ فِي الْجَنَّةِ خَيْرٌ مِنَ الأَرْضِ وَمَا عَلَيْهَا - الدُّنْيَا وَمَا فِيهَا ‏.‏

٤٤٧٣ - حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ، حَدَّثَنَا زَكَرِيَّا بْنُ مَنْظُورٍ، حَدَّثَنَا أَبُو حَازِمٍ، عَنْ سَهْلِ بْنِ سَعْدٍ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( مَوْضِعُ سَوْطٍ فِي الْجَنَّةِ خَيْرٌ مِنَ الدُّنْيَا وَمَا فِيهَا ‏)‏.‏

٤٤٧٤ - حَدَّثَنَا سُوَيْدُ بْنُ سَعِيدٍ، حَدَّثَنَا حَفْصُ بْنُ مَيْسَرَةَ، عَنْ زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ، عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَسَارٍ، أَنَّ مُعَاذَ بْنَ جَبَلٍ، قَالَ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يَقُولُ ‏( الْجَنَّةُ مِائَةُ دَرَجَةٍ كُلُّ دَرَجَةٍ مِنْهَا مَا بَيْنَ السَّمَاءِ وَالأَرْضِ وَإِنَّ أَعْلاَهَا الْفِرْدَوْسُ وَإِنَّ أَوْسَطَهَا الْفِرْدَوْسُ وَإِنَّ الْعَرْشَ عَلَى الْفِرْدَوْسِ مِنْهَا تُفَجَّرُ أَنْهَارُ الْجَنَّةِ فَإِذَا مَا سَأَلْتُمُ اللَّهَ فَسَلُوهُ الْفِرْدَوْسَ ‏)‏.‏

٤٤٧٥ - حَدَّثَنَا الْعَبَّاسُ بْنُ عُثْمَانَ الدِّمَشْقِيُّ، حَدَّثَنَا الْوَلِيدُ بْنُ مُسْلِمٍ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ مُهَاجِرٍ الأَنْصَارِيُّ، حَدَّثَنِي الضَّحَّاكُ الْمَعَافِرِيُّ، عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ مُوسَى، عَنْ كُرَيْبٍ، - مَوْلَى ابْنِ عَبَّاسٍ - قَالَ حَدَّثَنِي أُسَامَةُ بْنُ زَيْدٍ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ذَاتَ يَوْمٍ لأَصْحَابِهِ ‏( أَلاَ مُشَمِّرٌ لِلْجَنَّةِ فَإِنَّ الْجَنَّةَ لاَ خَطَرَ لَهَا هِيَ وَرَبِّ الْكَعْبَةِ نُورٌ يَتَلأْلأُ وَرَيْحَانَةٌ تَهْتَزُّ وَقَصْرٌ مَشِيدٌ وَنَهَرٌ مُطَّرِدٌ وَفَاكِهَةٌ كَثِيرَةٌ نَضِيجَةٌ وَزَوْجَةٌ حَسْنَاءُ جَمِيلَةٌ وَحُلَلٌ كَثِيرَةٌ فِي مَقَامٍ أَبَدًا فِي حَبْرَةٍ وَنَضْرَةٍ فِي دَارٍ عَالِيَةٍ سَلِيمَةٍ بَهِيَّةٍ ‏)‏.‏ قَالُوا نَحْنُ الْمُشَمِّرُونَ لَهَا يَا رَسُولَ اللَّهِ ‏.‏ قَالَ ‏( قُولُوا إِنْ شَاءَ اللَّهُ ‏)‏.‏ ثُمَّ ذَكَرَ الْجِهَادَ وَحَضَّ عَلَيْهِ ‏.‏

٤٤٧٦ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ فُضَيْلٍ، عَنْ عُمَارَةَ بْنِ الْقَعْقَاعِ، عَنْ أَبِي زُرْعَةَ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( أَوَّلُ زُمْرَةٍ تَدْخُلُ الْجَنَّةَ عَلَى صُورَةِ الْقَمَرِ لَيْلَةَ الْبَدْرِ ثُمَّ الَّذِينَ يَلُونَهُمْ عَلَى ضَوْءِ أَشَدِّ كَوْكَبٍ دُرِّيٍّ فِي السَّمَاءِ إِضَاءَةً لاَ يَبُولُونَ وَلاَ يَتَغَوَّطُونَ وَلاَ يَمْتَخِطُونَ وَلاَ يَتْفِلُونَ أَمْشَاطُهُمُ الذَّهَبُ وَرَشْحُهُمُ الْمِسْكُ وَمَجَامِرُهُمُ الأَلُوَّةُ أَزْوَاجُهُمُ الْحُورُ الْعِينُ أَخْلاَقُهُمْ عَلَى خَلْقِ رَجُلٍ وَاحِدٍ عَلَى صُورَةِ أَبِيهِمْ آدَمَ سِتُّونَ ذِرَاعًا ‏)‏.‏

٤٤٧٧ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ، عَنِ الأَعْمَشِ، عَنْ أَبِي صَالِحٍ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، مِثْلَ حَدِيثِ ابْنِ فُضَيْلٍ عَنْ عُمَارَةَ، ‏.‏

٤٤٧٨ - حَدَّثَنَا وَاصِلُ بْنُ عَبْدِ الأَعْلَى، وَعَبْدُ اللَّهِ بْنُ سَعِيدٍ، وَعَلِيُّ بْنُ الْمُنْذِرِ، قَالُوا حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ فُضَيْلٍ، عَنْ عَطَاءِ بْنِ السَّائِبِ، عَنْ مُحَارِبِ بْنِ دِثَارٍ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( الْكَوْثَرُ نَهَرٌ فِي الْجَنَّةِ حَافَتَاهُ مِنْ ذَهَبٍ مَجْرَاهُ عَلَى الْيَاقُوتِ وَالدُّرِّ تُرْبَتُهُ أَطْيَبُ مِنَ الْمِسْكِ وَمَاؤُهُ أَحْلَى مِنَ الْعَسَلِ وَأَشَدُّ بَيَاضًا مِنَ الثَّلْجِ ‏)‏.‏

٤٤٧٩ - حَدَّثَنَا أَبُو عُمَرَ الضَّرِيرُ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ عُثْمَانَ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَمْرٍو، عَنْ أَبِي سَلَمَةَ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( إِنَّ فِي الْجَنَّةِ شَجَرَةً يَسِيرُ الرَّاكِبُ فِي ظِلِّهَا مِائَةَ سَنَةٍ لاَ يَقْطَعُهَا ‏)‏.‏ وَاقْرَءُوا إِنْ شِئْتُمْ ‏{وَظِلٍّ مَمْدُودٍ * وَمَاءٍ مَسْكُوبٍ ‏)‏ ‏.‏

٤٤٨٠ - حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الْحَمِيدِ بْنُ حَبِيبِ بْنِ أَبِي الْعِشْرِينَ، حَدَّثَنِي عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ عَمْرٍو الأَوْزَاعِيُّ، حَدَّثَنِي حَسَّانُ بْنُ عَطِيَّةَ، حَدَّثَنِي سَعِيدُ بْنُ الْمُسَيَّبِ، أَنَّهُ لَقِيَ أَبَا هُرَيْرَةَ فَقَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ أَسْأَلُ اللَّهَ أَنْ يَجْمَعَ، بَيْنِي وَبَيْنَكَ فِي سُوقِ الْجَنَّةِ ‏.‏ قَالَ سَعِيدٌ أَوَفِيهَا سُوقٌ قَالَ نَعَمْ أَخْبَرَنِي رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ أَنَّ أَهْلَ الْجَنَّةِ إِذَا دَخَلُوهَا نَزَلُوا فِيهَا بِفَضْلِ أَعْمَالِهِمْ فَيُؤْذَنُ لَهُمْ فِي مِقْدَارِ يَوْمِ الْجُمُعَةِ مِنْ أَيَّامِ الدُّنْيَا فَيَزُورُونَ اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّ وَيُبْرِزُ لَهُمْ عَرْشَهُ وَيَتَبَدَّى لَهُمْ فِي رَوْضَةٍ مِنْ رِيَاضِ الْجَنَّةِ فَتُوضَعُ لَهُمْ مَنَابِرُ مِنْ نُورٍ وَمَنَابِرُ مِنْ لُؤْلُؤٍ وَمَنَابِرُ مِنْ يَاقُوتٍ وَمَنَابِرُ مِنْ زَبَرْجَدٍ وَمَنَابِرُ مِنْ ذَهَبٍ وَمَنَابِرُ مِنْ فِضَّةٍ وَيَجْلِسُ أَدْنَاهُمْ - وَمَا فِيهِمْ دَنِيءٌ - عَلَى كُثْبَانِ الْمِسْكِ وَالْكَافُورِ مَا يُرَوْنَ أَنَّ أَصْحَابَ الْكَرَاسِيِّ بِأَفْضَلَ مِنْهُمْ مَجْلِسًا ‏.‏ قَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ هَلْ نَرَى رَبَّنَا قَالَ ( نَعَمْ هَلْ تَتَمَارَوْنَ فِي رُؤْيَةِ الشَّمْسِ وَالْقَمَرِ لَيْلَةَ الْبَدْرِ ‏)‏.‏ قُلْنَا لاَ ‏.‏ قَالَ ‏( كَذَلِكَ لاَ تَتَمَارَوْنَ فِي رُؤْيَةِ رَبِّكُمْ عَزَّ وَجَلَّ وَلاَ يَبْقَى فِي ذَلِكَ الْمَجْلِسِ أَحَدٌ إِلاَّ حَاضَرَهُ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ مُحَاضَرَةً حَتَّى إِنَّهُ يَقُولُ لِلرَّجُلِ مِنْكُمْ أَلاَ تَذْكُرُ يَا فُلاَنُ يَوْمَ عَمِلْتَ كَذَا وَكَذَا - يُذَكِّرُهُ بَعْضَ غَدَرَاتِهِ فِي الدُّنْيَا - فَيَقُولُ يَا رَبِّ أَفَلَمْ تَغْفِرْ لِي فَيَقُولُ بَلَى فَبِسَعَةِ مَغْفِرَتِي بَلَغْتَ مَنْزِلَتَكَ هَذِهِ ‏.‏ فَبَيْنَمَا هُمْ كَذَلِكَ غَشِيَتْهُمْ سَحَابَةٌ مِنْ فَوْقِهِمْ فَأَمْطَرَتْ عَلَيْهِمْ طِيبًا لَمْ يَجِدُوا مِثْلَ رِيحِهِ شَيْئًا قَطُّ ثُمَّ يَقُولُ قُومُوا إِلَى مَا أَعْدَدْتُ لَكُمْ مِنَ الْكَرَامَةِ فَخُذُوا مَا اشْتَهَيْتُمْ ‏.‏ قَالَ فَنَأْتِي سُوقًا قَدْ حُفَّتْ بِهِ الْمَلاَئِكَةُ فِيهِ مَا لَمْ تَنْظُرِ الْعُيُونُ إِلَى مِثْلِهِ وَلَمْ تَسْمَعِ الآذَانُ وَلَمْ يَخْطُرْ عَلَى الْقُلُوبِ ‏.‏ قَالَ فَيُحْمَلُ لَنَا مَا اشْتَهَيْنَا لَيْسَ يُبَاعُ فِيهِ شَىْءٌ وَلاَ يُشْتَرَى وَفِي ذَلِكَ السُّوقِ يَلْقَى أَهْلُ الْجَنَّةِ بَعْضُهُمْ بَعْضًا فَيُقْبِلُ الرَّجُلُ ذُو الْمَنْزِلَةِ الْمُرْتَفِعَةِ فَيَلْقَى مَنْ هُوَ دُونَهُ - وَمَا فِيهِمْ دَنِيءٌ - فَيَرُوعُهُ مَا يَرَى عَلَيْهِ مِنَ اللِّبَاسِ فَمَا يَنْقَضِي آخِرُ حَدِيثِهِ حَتَّى يَتَمَثَّلَ لَهُ عَلَيْهِ أَحْسَنُ مِنْهُ وَذَلِكَ أَنَّهُ لاَ يَنْبَغِي لأَحَدٍ أَنْ يَحْزَنَ فِيهَا ‏)‏.‏ قَالَ ‏( ثُمَّ نَنْصَرِفُ إِلَى مَنَازِلِنَا فَيَتَلَقَّانَا أَزْوَاجُنَا فَيَقُلْنَ مَرْحَبًا وَأَهْلاً لَقَدْ جِئْتَ وَإِنَّ بِكَ مِنَ الْجَمَالِ وَالطِّيبِ أَفْضَلَ مِمَّا فَارَقْتَنَا عَلَيْهِ فَنَقُولُ إِنَّا جَالَسْنَا الْيَوْمَ رَبَّنَا الْجَبَّارَ عَزَّ وَجَلَّ وَيَحِقُّنَا أَنْ نَنْقَلِبَ بِمِثْلِ مَا انْقَلَبْنَا ‏)‏.‏

٤٤٨١ - حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ خَالِدٍ الأَزْرَقُ أَبُو مَرْوَانَ الدِّمَشْقِيُّ، حَدَّثَنَا خَالِدُ بْنُ يَزِيدَ بْنِ أَبِي مَالِكٍ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ خَالِدِ بْنِ مَعْدَانَ، عَنْ أَبِي أُمَامَةَ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( مَا مِنْ أَحَدٍ يُدْخِلُهُ اللَّهُ الْجَنَّةَ إِلاَّ زَوَّجَهُ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ ثِنْتَيْنِ وَسَبْعِينَ زَوْجَةً ثِنْتَيْنِ مِنَ الْحُورِ الْعِينِ وَسَبْعِينَ مِنْ مِيرَاثِهِ مِنْ أَهْلِ النَّارِ مَا مِنْهُنَّ وَاحِدَةٌ إِلاَّ وَلَهَا قُبُلٌ شَهِيٌّ وَلَهُ ذَكَرٌ لاَ يَنْثَنِي ‏)‏.‏ قَالَ هِشَامُ بْنُ خَالِدٍ مِنْ مِيرَاثِهِ مِنْ أَهْلِ النَّارِ يَعْنِي رِجَالاً دَخَلُوا النَّارَ فَوَرِثَ أَهْلُ الْجَنَّةِ نِسَاءَهُمْ كَمَا وُرِثَتِ امْرَأَةُ فِرْعَوْنَ ‏.‏

٤٤٨٢ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، حَدَّثَنَا مُعَاذُ بْنُ هِشَامٍ، حَدَّثَنَا أَبِي، عَنْ عَامِرٍ الأَحْوَلِ، عَنْ أَبِي الصِّدِّيقِ النَّاجِيِّ، عَنْ أَبِي سَعِيدٍ الْخُدْرِيِّ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( الْمُؤْمِنُ إِذَا اشْتَهَى الْوَلَدَ فِي الْجَنَّةِ كَانَ حَمْلُهُ وَوَضْعُهُ فِي سَاعَةٍ وَاحِدَةٍ كَمَا يَشْتَهِي ‏)‏.‏

٤٤٨٣ - حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا جَرِيرٌ، عَنْ مَنْصُورٍ، عَنْ إِبْرَاهِيمَ، عَنْ عَبِيدَةَ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مَسْعُودٍ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( إِنِّي لأَعْلَمُ آخِرَ أَهْلِ النَّارِ خُرُوجًا مِنْهَا وَآخِرَ أَهْلِ الْجَنَّةِ دُخُولاً الْجَنَّةَ ‏.‏ رَجُلٌ يَخْرُجُ مِنَ النَّارِ حَبْوًا فَيُقَالُ لَهُ اذْهَبْ فَادْخُلِ الْجَنَّةَ ‏.‏ فَيَأْتِيهَا فَيُخَيَّلُ إِلَيْهِ أَنَّهَا مَلأَى فَيَرْجِعُ فَيَقُولُ يَا رَبِّ وَجَدْتُهَا مَلأَى ‏.‏ فَيَقُولُ اللَّهُ اذْهَبْ فَادْخُلِ الْجَنَّةَ ‏.‏ فَيَأْتِيهَا فَيُخَيَّلُ إِلَيْهِ أَنَّهَا مَلأَى فَيَرْجِعُ فَيَقُولُ يَا رَبِّ وَجَدْتُهَا مَلأَى ‏.‏ فَيَقُولُ اللَّهُ سُبْحَانَهُ اذْهَبْ فَادْخُلِ الْجَنَّةَ ‏.‏ فَيَأْتِيهَا فَيُخَيَّلُ إِلَيْهِ أَنَّهَا مَلأَى فَيَرْجِعُ فَيَقُولُ يَا رَبِّ إِنَّهَا مَلأَى ‏.‏ فَيَقُولُ اللَّهُ اذْهَبْ فَادْخُلِ الْجَنَّةَ ‏.‏ فَإِنَّ لَكَ مِثْلَ الدُّنْيَا وَعَشَرَةَ أَمْثَالِهَا - أَوْ إِنَّ لَكَ مِثْلَ عَشَرَةِ أَمْثَالِ الدُّنْيَا - فَيَقُولُ أَتَسْخَرُ بِي - أَوْ أَتَضْحَكُ بِي - وَأَنْتَ الْمَلِكُ ‏)‏.‏ قَالَ فَلَقَدْ رَأَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ضَحِكَ حَتَّى بَدَتْ نَوَاجِذُهُ ‏.‏ فَكَانَ يُقَالُ هَذَا أَدْنَى أَهْلِ الْجَنَّةِ مَنْزِلَةً ‏.‏

٤٤٨٤ - حَدَّثَنَا هَنَّادُ بْنُ السَّرِيِّ، حَدَّثَنَا أَبُو الأَحْوَصِ، عَنْ أَبِي إِسْحَاقَ، عَنْ بُرَيْدِ بْنِ أَبِي مَرْيَمَ، عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( مَنْ سَأَلَ الْجَنَّةَ ثَلاَثَ مَرَّاتٍ قَالَتِ الْجَنَّةُ اللَّهُمَّ أَدْخِلْهُ الْجَنَّةَ وَمَنِ اسْتَجَارَ مِنَ النَّارِ ثَلاَثَ مَرَّاتٍ قَالَتِ النَّارُ اللَّهُمَّ أَجِرْهُ مِنَ النَّارِ ‏)‏.‏

٤٤٨٥ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، وَأَحْمَدُ بْنُ سِنَانٍ، قَالاَ حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ، عَنِ الأَعْمَشِ، عَنْ أَبِي صَالِحٍ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( مَا مِنْكُمْ مِنْ أَحَدٍ إِلاَّ لَهُ مَنْزِلاَنِ مَنْزِلٌ فِي الْجَنَّةِ وَمَنْزِلٌ فِي النَّارِ فَإِذَا مَاتَ فَدَخَلَ النَّارَ وَرِثَ أَهْلُ الْجَنَّةِ مَنْزِلَهُ فَذَلِكَ قَوْلُهُ تَعَالَى ‏{أُولَئِكَ هُمُ الْوَارِثُونَ }‏ ‏)


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget