Server-i âlem sallallahü aleyhi ve sellem efendimiz ile hazret-i Ebû Bekr, hicret ettiklerinde çocuklarını Mekke'de bırakmışlardı. Hazret-i Hadîce vâlidemizin vefâtından bir sene sonra Hazret-i Âişe ile Mekke'de nişânlanmışlardı. İmâm-ı Buhârî’nin rivâyet ettiği hadîs-i şerîfte, hazret-i Âişe buyurdu ki: Resûlullah efendimiz bana; “Ey Âişe! Sen, bana iki kere rüyâmda gösterilmiştin. Gâlibâ ben, yeşil ipekli bir kumaş parçasında senin resmini görmüştüm de bana; “Bu resmin sâhibi müstakbel zevcendir" denilmişti" buyurdu. Bu rüyâdan sonra Peygamber efendimizle hazret-i Âişe vâlidemiz nişânlanmışlardı. Fakat, düğün hemen yapılmamıştı. Bunu, hazret-i Âişe vâlidemiz şöyle anlattılar:
"Resûlullah Medîne'ye hicret ettiği zaman, bizi ve kızlarını Mekke'de bırakmıştı. Medîne'yi şereflendirince, âzâdlı kölesi Zeyd bin Hârise ile Ebû Râfî'i, iki deve ve ihtiyaçları olabilecek şeyleri satın almak üzere 500 dirhem harçlıkla bize gönderdi. Babam da, Abdullah bin Üreykıt'ı iki-üç deve ile onların yanına katıp, annemi, beni ve kız kardeşim Esmâ'yı develere bindirerek göndermesini, kardeşim Abdullah'a mektup yazarak emretti. Ben, annem Ümmü Rûmân ve Resûlullah'ın kerîmelerinden Hazret-i Zeyneb, hep birlikte yola çıktık. Kubeyd mevkîine vardığımızda, Zeyd, 500 dirhemle üç deve daha satın aldı. Kâfileye Talha bin Ubeydullah da katıldı. Minâ mevkîinden Beyd denilen yere ulaştığımız zaman, benim devem kaçtı. Ben, mahmilin içindeydim. Annem de yanımdaydı. Annem; "Eyvah kızcağızım, eyvâh gelinciğim!" diyerek çırpınıyordu. Allahü teâlâ, devemize sükûnet verdi ve bizi kurtardı. Nihâyet Medîne'ye geldik. Ben, babamın ev halkı ile birlikte indim."
Resûlullah efendimizin ev halkı, odalarının önünde indi. Hazret-i Âişe vâlidemiz, babası hazret-i Ebû Bekr'in evinde bir müddet ikâmet buyurdular. Ebû Bekr (radıyallahü anh), bir gün Server-i âlem efendimize; "Yâ Resûlallah! Ehlinle evlenmekten seni alıkoyan nedir?" diye sordu. Resûlullah; “Mehirdir" buyurdu. Hazret-i Ebû Bekr, Resûlullah'a mehr parası gönderdi. Bunun üzerine hazret-i Âişe vâlidemizin düğünü oldu. O zaman Peygamber efendimiz ellibeş yaşında idiler. Hazret-i Âişe vâlidemiz, çok zekî ve kâbiliyetli olup, hâdiseleri ânında şiir hâlinde söyleyebilirlerdi. Öğrendiği ve ezberlediği bir şeyi kat’îyyen unutmazdı. Çok akıllı, zekî, âlime, edîbe, afîfe ve sâliha idi. Hafızası pek kuvvetli olduğu için, Eshâb-ı kirâm, bir çok şeyleri ondan sorup öğrenirdi. Âyet-i kerîme ile medh edildi.
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.