Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

O'nun güzel ahlâkından bâzıları şunlardır

O'nun güzel ahlâkından bâzıları şunlardır || Peygamberler Ansiklopedisi || Hadis Kütüphanesi

1- Resûlullah'ın ilmi, irfânı, fehmi, îkânı, aklı, zekâsı, cömertliği, tevâzûu, şefkâti, sabrı, gayreti, hamiyyeti, sadâkati, emâneti, şecâati, mehâbeti, belâgatı, fesâhati, fetaneti, melâheti, verâı, iffeti, keremi, insâfı, hayâsı, zühdü, takvâsı bütün peygamberlerden daha çoktu. Dostundan ve düşmanından gördüğü zararları, eziyetleri affederdi. Hiç birine karşılık vermezdi. Uhud gazâsında kâfirler, yanağını kanatıp, mübârek dişlerini şehîd ettikleri zaman, bunu yapanlar için; “Yâ Rabbî, bunları affet! Câhilliklerine bağışla" buyurmuştur.
2- Kendisini kimseden üstün tutmazdı. Bir yolculukta, bir koyun kebabı yapılacağı zaman, biri; "Ben keserim" dedi. Bir başkası. "Ben derisini yüzerim" dedi. Diğeri, “Ben pişiririm" dedi. Resûlullah da; “Ben odun toplarım" deyince; "Yâ Resûlallah! Sen istirâhat buyur! Biz toplarız” dediler. “Evet! Sizin her şeyi yapacağınızı biliyorum. Fakat, iş görenlerden ayrılarak oturmak istemem. Allahü teâlâ, arkadaşlarından ayrılıp oturanı sevmez" buyurdu ve odun toplamaya gitti.
3- Eshâbının oturdukları yere gelince, baş tarafa geçmezdi. Gördüğü aralığa otururdu. Elinde bastonu olduğu hâlde, bir gün sokağa çıktıkta, görenler ayağa kalktılar. “Başkalarının birbirlerine saygı duruşu yaptıkları gibi, benim için ayağa kalkmayınız! Ben de, sizin gibi bir insanım. Herkes gibi yerim. Yorulunca otururum" buyurdu.
4- Çok zaman diz çökerek otururdu. Dizlerini dikip, etrâfına kollarını sararak oturduğu da görülmüştür. Yemekte, giymekte ve her şeyde hizmetçilerini kendinden ayırmazdı. Onların işlerine yardım ederdi. Kimseyi dövdüğü, kötü söz söylediği hiç görülmedi. Her zaman hizmetinde bulunan Enes bin Mâlik; "Resûlullah'a on sene hizmet ettim. O'nun bana yaptığı hizmet, benim ona yaptığımdan çok idi. Bana incindiğini, sert söylediğini hiç görmedim" demiştir.
5- Sabah namazlarını kıldırdıktan sonra, cemâata karşı oturup; “Hasta olan kardeşimiz var mı? Ziyâretine gidelim " buyururdu. Hasta yoksa; “Cenâzesi olan var mı? Yardıma gidelim!" buyururdu. Cenâze olursa, yıkanmasında, kefenlenmesinde yardım eder, namazını kıldırır, kabrine kadar giderdi. Cenâze yoksa; “Rüyâ gören varsa anlatsın! Dinleyelim, tabir edelim!" buyururdu.
6- Misâfirlerine, Eshâbına hizmet eder; “Bir topululuğun en üstünü, hizmet edenidir" buyururdu.
7- Kahkaha ile güldüğü hiç görülmedi. Sessizce tebessüm ederdi. Bazen gülerken mübarek ön dişleri görünürdü.
8- Lüzumsuz ve faydasız bir şey söylemezdi. Lâzım olunca, kısa, faydalı ve mânâsı açık olarak söylerdi. İyi anlaşılması için bâzan üç kere tekrar ederdi.
9- Heybetinden kimse yüzüne bakamazdı. Biri gelip mübârek yüzüne bakınca, terlerdi; “Sıkılma! Ben melik değilim, zâlim değilim. Et suyu yiyen bir kadıncağızın oğluyum" derdi. Bunun üzerine adamın korkusu gidip derdini söylemeye başlardı.
10- “İçinizde Allahü teâlâyı en iyi anlayan ve O'ndan en çok korkan benim", “Benim gördüğümü görseydiniz, az güler, çok ağlardınız" buyururdu. Havada bulut görünce; “Yâ Rabbî! Bu bulutla bize azâb gönderme!”, rüzgâr esince; “Yâ Rabbî! Bize hayırlı rüzgâr gönder" gök gürleyince; “Yâ Rabbî! Bize incinib de, öldürme. Azâbını gönderme. Afiyet ihsân eyle." diye duâ ederdi. Namaza dururken, ağlayan kimsenin içini çektiği gibi, göğsünde ses işitilirdi. Kur'ân-ı kerîm okurken de böyle olurdu.
11- Kalbinin kuvveti, şecâati şaşılacak kadar çoktu. Huneyn gazâsında, Müslümanlar dağılıp, üç dört kimse ile kalmıştı. Bir kaç defâ, kâfirlerin hücûmuna, tek başına karşı koydu ve aslâ gerilemedi.
12- Çok cömert idi. Yüzlerce deve ve koyun bağışlar, kendisine bir şey bırakmazdı. Nice katı kalbli kâfirler, bu ihsânlarını görerek îmâna gelmişlerdir.
13- Zevcelerine ve bir kaç hizmetçisine bâzan bir senelik arpa ve hurma ayırır, bundan fakirlere de sadaka verirdi.
14- Yiyeceklerden; koyun etini, et suyunu, kabağı, tatlıları, balı, hurmayı, sütü, kaymağı, karpuzu, kavunu, üzümü ve hıyarı severdi.
15- Suyu yavaş yavaş, Besmele ile başlayaak üç yudumda içer, sonunda; “Elhamdülillah" der ve duâ ederdi.
16- Giyilmesi câiz olanlardan her bulduğunu giyerdi. Kalın kumaştan ihrâm şeklinde dikilmemiş şeylerle örtünür, peştamal sarınır, gömlek ve cübbe de giyerdi. Bunlar pamuktan, yünden veya kıldan dokunmuştu. Ekseriya beyaz, bâzan yeşil giyerdi. Dikilmiş elbise giydiği de olurdu. Cumâ ve bayramlarda ve yabancı elçiler geldikte ve cenk zamanlarında kıymetli gömlekler, cübbeler, yeşil, kırmızı, siyah da giyerdi. Kollarını bileklerine kadar, mübârek ayaklarını baldırın yarısına kadar örterdi.
17- Arabistan'daki âdete uyarak saçlarını kulaklarının yarısına kadar uzatır, fazlasını kestirirdi. Saçlarına özel olarak hazırlanmış, güzel kokulu yağ sürerdi.
18- Ellerine, başına, yüzüne misk veya başka kokular sürer, ud ağacı, kâfuri ile buhurlanırdı.
19- Yatağı, içi hurma iplikleri ile dolu, dabağlanmış deriden idi. İçi yünle dolmuş bir yatak getirdiklerinde, kabûl etmedi ve; “Yâ Âişe! Allahü teâlâya yemîn ederim ki, eğer istesem, Allahü teâlâ her yerde altın ve gümüş yığınlarını yanımda bulundurur" buyurdu. Bazen hasır, tahta, döşek, yünden dokunmuş keçe veya kuru toprak üzerinde yatardı.
20- Her gece gözlerine üç kere sürme çekerdi.
21- Evinde; ayna, tarak, sürme kabı, misvâk, makas, iğne, iplik eksik olmazdı. Yolculukta bunları beraberinde götürürdü.
22- Yatsıdan sonra gece yarısına kadar uyuyup, sonra sabah namazına kadar ibâdet yapardı. Sağ yanına yatar, sağ elini yanağı altına kor, bâzı sûreler okuyup uyurdu.
23- Tefe'ül ederdi. Yâni, ilk gördüğü, birden bire gördüğü şeyleri hayra yorardı. Hiçbir şeyi uğursuz saymazdı.
24- Üzüntülü zamanlarında sakalını tutar, düşünürdü.
25- Üzüldüğü zaman, hemen namaza başlardı. Namazın lezzet ve safâsı ile gamı giderdi.
Peygamber efendimizin, Allahü teâlâdan korkması, O'na itâat ve ibâdet etmesi o kadar çoktu ki, O'nun bu hâline hiç kimse tâkât getiremezdi. Mübârek ayakları şişinceye kadar namaz kılardı. "Yâ Resûlallah! Sizin gelmiş geçmiş bütün günâhlarınız affedildiği hâlde, neden bu kadar kendinize zahmet veriyorsunuz?" denildiğinde; “Ben, Allahü teâlânın en çok şükreden kulu olmayayım mı?" diye cevap buyurdular.


H A D İ S
K Ü T Ü P H A N E S İ


Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

[blogger]

SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget