Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Ebû Cehl'in öldürülmesi…

Ebû Cehl'in öldürülmesi… || Peygamberler Ansiklopedisi || Hadis Kütüphanesi

Müşriklerin sancaktarı Ebû Azîz bin Umeyr esir edildi. Kumandanları Ebû Cehl ise Kureyşlileri cesâretlendirmek için durmadan şiirler söyleyerek, askerinin moralini düzeltmeye çalışıyordu. Genç bir delikanlı gibi saldırıyor; "Anam beni bu günler için doğurdu!..." diyerek öğünüyor, gençleri teşvik ediyordu.
Müşriklerden Ubeyde bin Sa’îd, baştan ayağa kadar zırh giyinmişti. Sâdece gözleri görünüyordu. Atının üzerinde bir o tarafa, bir bu tarafa dönüp; "Ben, Ebû Zâtülkeriş'im! Ben Ebû Zâtülkeriş'im!" yâni ben büyük karınlıyım, karın babasıyım diyerek kendince meydan okuyordu. Kahraman mücâhid hazret-i Zübeyr bin Avvâm, yanına yaklaşıp, mızrağını tam gözüne nişânladı ve; "Allahü ekber!" deyip savurdu. Hedefini bulan mızrak, onu atından yere düşürdü. Zübeyr (radıyallahü anh), koşarak yanına vardığında, Ubeyde ölmüştü. Ayağını, yanağına basıp, olanca kuvvetiyle çektiği hâlde mızrağı zor çıktı, eğikti.
Hazret-i Zübeyr’in, Bedr harbinde gösterdiği kahramanlık çok büyüktü. Vücûdunda yaralanmadık yer kalmamıştı. Bu durumu oğlu Urve; "Babam, önemli üç kılıç darbesi almıştı. Bunlardan biri boynunda idi. Yara o kadar derin bir iz bırakmıştı ki, içine parmağımı sokabiliyordum" diye anlatmıştı.
Abdurrahmân bin Avf (radıyallahü anh) da kıyasıya Kureyşlilerle çarpışıyor, aldığı yaralardan akan kanlara aldırmadan, önüne geleni deviriyordu. Hazret-i Abdurrahmân şâhid olduğu bir hâdiseyi şöyle anlattı: "Bir ara önümde kimse kalmamıştı. Sağıma-soluma baktığım zaman, Ensâr'dan iki delikanlı gözüme ilişti. Bunlardan en kuvvetli ve vurucu olan ile bulunmak istedim. Bu iki gençten biri, beni gözü ile süzdü, sonra bana dönerek; "Ey amca! Ebû Cehl'i tanır mısın!" diye sordu. Ben de; "Evet tanırım" dedim ve; "Ey kardeşimin oğlu, Ebû Cehl'i ne yapacaksın?" diye sorunca; "Bana haber verildiğine göre Resûlullah'a sövermiş. Allahü teâlâya yemîn ederim ki, onu bir görürsem, öldürünceye veya kendim ölünceye kadar aslâ ondan ayrılmayacağım" dedi. Bir gencin heyecan hâlinde söylediği bu kât’i ve kararlı söze doğrusu hayret ettim."
Bu iki gençten diğeri de beni gözden geçirerek ötekinin söylediği gibi söyledi. Bu sırada, Ebû Cehl'i görmüştüm. O, Kureyş askeri içinde hiç durmadan ileri geri dönüp duruyordu. Ben; "Ey gençler! Öteye beriye telâşla giden şu şahıs, Ebû Cehl'dir" deyince, hemen kılıçlarına sarıldılar ve Ebû Cehl'in yanına yaklaşarak çarpışmaya başladılar. Bu gençler, Afra Hâtun'un çocukları Mu'âz ve Mu'avvez kardeşlerdi (radıyallahü anhümâ).
Bu sırada Eshâb-ı kirâmın kahramanlarından Mu'âz bin Amr (radıyallahü anh), Ebû Cehl'in yanına sokulmak fırsatını buldu. Uzun kuyruklu bir at üzerinde bulunan Ebû Cehl'in üzerine saldırıp, bacağına olanca şiddetiyle kılıcını çaldı. Ebû Cehl'in bacağı yere düştü. O sırada babasının imdadına yetişen ve daha müslüman olmayan İkrime, hazret-i Mu'âz bin Amr ile çarpışmaya başladı.
O anda Mu'âz ve Mu'avvez kardeşler (radıyallahü anhümâ), bir şahin gibi ileri atıldılar. Önlerine geleni devirerek Ebû Cehl'e ulaştılar. Kılıçlarıyla öldü zannedinceye kadar vurdular.
Hazret-i Mu'âz bin Amr ise, İkrime ile yaptığı çarpışmada elinden ve kolundan yaralanmıştı. Mübârek eli bileğinden kesilmiş, eli deride sallanıp kalmıştı. Çarpışmaya kendini kaptıran Mu'âz bin Amr'ın (radıyallahü anh) eliyle oyalanacak, onu tedâvî için saracak zamanı yoktu. Kesik eli deride sallanırken bile kahramanca çarpışıyordu. "Allahü ekber!..." Bu ne kuvvetli îmân!... Bu ne görülecek manzara idi!... Hazret-i Mu'âz bir müddet böyle vuruştuktan sonra, hareket kâbiliyetinin azaldığını gördü. Buna sebep, kesik eli idi. Onu derhal ayağının altına alarak koparıp attı...
Azılı İslâm düşmanlarından Nevfel bin Hüveylid, Kureyş'in en gözde pehlivanlarındandı. Durmadan bağırıyor, müşrik sürüsünü heyecana ve galeyana getirmeye çabalıyordu. Peygamber efendimiz, onun bu hâlini görünce; “Allah'ım! Nevfel bin Hüveylid'e karşı bana yardımcı ol. Onun hakkından gel" buyurarak duâ etmişti. Allahü teâlânın aslanı hazret-i Ali, Nevfel müşrikini görünce, derhal üzerine atıldı. Şiddetle kılıcını indirdi. Öyle vurmuştu ki, bacakları zırhlarla kaplı olduğu hâlde ikisi birden kesildi. Sonra kılıcını boynuna çalıp, başını gövdesinden kopardı.
Bilâl-i Habeşî’yi (radıyallahü anh) kızgın kumlara yatırıp, göğsüne kocaman kayaları koyan Ümeyye bin Halef, müşriklerin en azılılarındandı. Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem efendimize işkence yapmak için her fırsatı değerlendiren bu büyük İslâm düşmanı da, Bedr vâdisinde, müşrikleri toparlamaya çalışıyor, İslâmın nûrunu söndürmek için çabalıyordu. Onun bu hâlini gören hazret-i Bilâl, yalın kılıç yanına yaklaşarak karşısına dikildi ve; "Ey küfrün başı olan Ümeyye bin Halef!... Sen kurtulursan ben kurtulmayayım!" deyip saldırdı. Bir taraftan da; "Ey Ensârî kardeşler! Yetişin, küfrün başı burada!" der demez, Eshâb-ı kirâm, Ümeyye'nin etrâfını sarıp, hemen öldürdüler.
Müşrik ordusunda, artık baş kalmamıştı. Her biri ne yapacaklarını bilmiyor, rastgele kaçmaya çalışıyorlardı. Küfrün kalesi yıkılmıştı. Şanlı Eshâb tâkibe devam etti. Müşriklerden bir kısmı yakalanarak esir alındı. Peygamber efendimizin amcası Abbâs da esirler arasındaydı.


H A D İ S
K Ü T Ü P H A N E S İ


Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

[blogger]

SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget