Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem efendimiz, hazret-i Hadîce vâlidemizin vefâtından sonra, ikinci defâ olarak; ellibeş yaşında iken hazret-i Ebû Bekrin kızı hazret-i Âişe vâlidemizle evlendi. Allahü teâlânın emri ile nikâh eylemişti. Âhırete irtihâl edinceye kadar, sekiz sene onunla yaşadı.
Diğer evliliklerini hep dîni, siyâsî sebeplerle veya merhamet ve ihsân ederek yapmıştır. Bunların hepsi dul olup, çoğu yaşlı idi. Meselâ, Mekke'deki kâfirlerin, müslümanlara eziyet ve zararları dayanılamayacak bir dereceye geldikte, Eshâb-ı kirâmın bir kısmı Habeşistan'a hicret etmişti. Habeş pâdişahı Necâşî, hıristiyan idi. Müslümanlara çeşitli şeyler sorup, aldığı olgun cevaplara hayran kalarak îmâna geldi. Müslümanlara çok iyilik yaptı. İmânı zayıf olan Ubeydullah bin Cahş, fakirlikten kurtulmak için papazlara aldanıp mürted olmuş, dînini dünyâya değişmişti. Resûlullah efendimizin halasının oğlu olan bu mel’ûn, karısı Ümm-i Habîbe'yi de (radıyallahü anhâ) dinden çıkıp zengin olmaya cebr ve teşvik etti ise de, kadın, fakirliğe ve ölüme râzı olacağını, fakat Muhammed aleyhisselâmın dininden çıkmayacağını söyleyince, bunu boşadı. Sürünerek, sefâletten ölmesini bekliyordu. Fakat, az zamanda kendi öldü. Ümm-i Habîbe, Mekke’deki Kureyş'in o zamanki başkumandanı Ebû Süfyân'ın kızı idi. Resûlullah efendimiz, o zamanlarda, Kureyş orduları ile çok çetin muhârebelerde bulunuyor ve Ebû Süfyân, İslâmiyeti yok etmek için son gayreti ile çarpışıyordu. Resûlullah, Ümm-i Habîbe'nin dîninin kuvvetini ve başına gelen çok acı hâli işitti. Necâşî'ye mektup yazıp; “Oradaki Ümm-i Habîbe ile evleneceğim. Nikâhımı yap! Sonra kendisini buraya gönder" şeklinde talepte bulundu. Necâşî daha önce müslüman olmuştu. Mektuba çok hürmet edip, oradaki müslümanları sarayına dâvet ederek, ziyâfet verdi. Hicretin yedinci yılında nikâh yapılıp, hediye ve ihsânlarda bulundu. Bu sûretle Ümm-i Habîbe, îmânının mükâfatına kavuşarak, orada zengin ve rahat oldu. Onun sayesinde, diğer müslümanlar da rahat etti. Cennet’de, kadınlar kocalarının yanında bulunacakları için, Cennet’in en yüksek derecesi ile müjdelenmiş oldu ki, dünyânın bütün zevk ve nîmetleri, bu müjde yanında pek küçük kalır. Bu nikâh, Ebû Süfyân'ın ilerde müslüman olmakla şereflenmesini hazırlayan sebeplerden birisi oldu. Görülüyor ki, bu nikâh, Resûlullah'ın aklının, zekâsının, dehâsının, ihsânının ve merhametinin derecesini de göstermektedir.
İkinci misâl olarak; hazret-i Ömer'in kızı Hafsa (radıyallahü anhâ) dul kalmıştı. Hicretin üçüncü yılında hazret-i Ömer, hazret-i Ebû Bekr'e ve hazret-i Osman'a; "Kızımı alır mısın?" dedikde, düşüneyim demişlerdi. Bir gün, Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem efendimiz, her üçü ve başkaları yanında iken; “Yâ Ömer! Seni üzüntülü görüyorum, sebebi nedir?" diye sordu. Bir şişedeki mürekkebin rengi kolay görüldüğü gibi, Resûlullah efendimiz de, herkesin düşüncesini, bir bakışta anlardı. Lüzum görürse sorardı. Ona, hattâ herkese doğru söylememiz farz olduğundan, hazret-i Ömer de; "Yâ Resûlallah! Kızımı Ebû Bekr'e ve Osman'a teklif ettim, almadılar" cevâbını verdi. Resûlullah, en çok sevdiği bu üç Eshâbının üzülmesini hiç istemediğinden, onları sevindirmek için, hemen buyurdu ki: “Yâ Ömer! Kızını, Ebû Bekr'den ve Osman'dan daha iyi birisine vermemi ister misin?" Hazret-i Ömer şaşırdı. Çünkü hazret-i Ebû Bekr'den ve hazret-i Osman'dan daha iyi kimse olmadığını biliyordu. "Evet, yâ Resûlallah!" dedi. “Yâ Ömer, kızını bana ver!" buyurdu. Bu sûretle, Hafsa (radıyallahü anhâ), hazret-i Ebû Bekr'in ve hazret-i Osman'ın ve bütün mü’minlerin anneleri oldu ve bunlar, ona hizmetçi oldu ve hazret-i Ebû Bekr ve hazret-i Ömer ve hazret-i Osman birbirlerine daha yakın ve daha sevgili oldular.
Üçüncü bir misâl; hicretin beş veya altıncı senesinde, Benî Mustalak kabîlesinden alınan yüzlerce esir arasında, Cüveyriyye (radıyallahü anhâ), kabîlenin reîsi Hâris'in kızı idi. Bunu satın alıp âzâd ederek, kendilerine nikâh edince, Eshâb-ı kirâmın aleyhimürrıdvân hepsi; "Biz Resûlullah efendimizin âilesinin, annemizin akrabâsını câriye olarak, hizmetçi olarak kullanmaktan hayâ ederiz" dedi. Hepsi, esirlerini âzâd etti. Bu nikâh, yüzlerce esirin âzâd olmasına sebeb oldu. Cüveyriyye (radıyallahü anhâ), bu hâli her zaman söyleyerek öğünürdü. Âişe (radıyallahü anhâ) "Cüveyriyye'den daha hayırlı, daha bereketli bir kadın görmedim" derdi.
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.