Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Vedâ Haccı

Vedâ Haccı || Peygamberler Ansiklopedisi || Hadis Kütüphanesi

İslâmın beş şartından biri olan Hac da, hicretin dokuzuncu yılında farz kılındı. Nâzil olan âyet-i kerîmede buyruluyordu ki: “Orada (Kâbe'de) apaçık alâmetler, İbrâhim'in makâmı vardır. Kim oraya girerse, taarruzdan emîn olur. Ona bir yol bulabilenlerin (gücü yetenlerin) o Beyt'i hac (ve ziyâret) etmesi, Allahü teâlânın insanlar üzerinde bir hakkıdır, farzdır. Kim bu farzı inkâr ederse, şüphesiz ki, Allahü teâlâ bütün âlemlerden müstağnidir." (Âl-i İmrân sûresi: 97)
Fahr-i âlem sallallahü aleyhi ve sellem efendimiz, Allahü teâlânın bu emrini Eshâbına bildirdi. O sene hazret-i Ebû Bekr'i üçyüz kişilik bir kâfileye hac emîri tâyin etti. Bu kâfilede bulunan Eshâb-ı kirâm, hazret-i Ebû Bekr'in emirliğinde Mekke'ye gitti. Bu sırada "Berâe" sûresinin ilk âyet-i kerîmeleri nâzil oldu. Burada muâhede hakkındaki bâzı hükümler bildirildi. Sevgili Peygamberimiz bunu bildirmek üzere hazret-i Ali'yi de Mekke'ye gönderdi.
O zaman Arablar arasında yaygın olan bir geleneğe göre, bir andlaşma yapılır veya yapılmış olan bir andlaşma bozulursa, bunu bizzat yapan veya onun tâyin ettiği bir akrabâsı îlân ederdi. Peygamber efendimiz, bu iş için hazret-i Ali'yi Hac kâfilesinin arkasından Mekke'ye gönderdi. Ali (radıyallahü anh) kâfileye yetişip, birlikte Mekke'ye girdiler.
Hazret-i Ebû Bekr bir hutbe okudu ve hac ibâdetini anlattı. Eshâb-ı kirâm (aleyhimürrıdvân), öğretilen esaslara göre hac yaptılar. Hac ibâdeti edâ edilirken, hazret-i Ali de Minâ’da "Cemre-i Akabe" denilen yerde bir hutbe okudu. Bu hutbesinde;
"Ey insanlar! Beni size Resûlullah gönderdi" diyerek söze başladı ve Berâe sûresinin ilk âyet-i kerîmesini okudu. Bundan sonra; "Ben, size dört şeyi bildirmeye me’mûrum" dedi. Bu dört husûs şunlar idi:
1- Mü’minlerden başka hiç kimse Cennet’e giremez.
2- Bu seneden sonra hiç bir müşrik, Kâbe'ye yaklaşamayacak.
3- Hiç bir kimse Kâbe'yi çıplak tavâf etmeyecek (o zaman müşrikler Kâbe'yi çıplak oldukları hâlde tavâf ederlerdi).
4- Her kimin Resûlullah ile andlaşması varsa, müddeti bitinceye kadar mûteber olacak. Bunun dışındakilere dört ay mühlet tanınmıştır. Bundan sonra hiç bir müşrik için ahd ve himâye yoktur."
O günden sonra hiç bir müşrik, Kâbe'ye gelmedi ve hiç kimse çıplak olarak Kâbe'yi tavâf etmedi. Bu husûslar bildirildikten sonra, müşriklerden çoğu müslüman oldu. Hac farîzası yerine getirildikten sonra, hazret-i Ebû Bekr ve hazret-i Ali, yanlarındaki Eshâb-ı kirâm ile Medîne'ye döndüler.
Hicretin onuncu yılında İslâmiyet bütün Arab yarımadasına yayıldı. Arabistan'ın her tarafından insanlar Medîne'ye geliyor; müslüman olmakla şereflenmek, ebedî saâdete kavuşmak için birbirleriyle yarış ediyorlardı. Artık Arabistan'da müslümanlara karşı duracak hiç bir kuvvet kalmamış, İslâmiyet her tarafa hâkim olmuştu. Sâdece bâzı yahudi ve hıristiyan kabîleleri müslüman olmamıştı.
Sevgili Peygamberimiz hicretin onuncu yılında, Hâlid bin Velîd'i (radıyallahü anh) dörtyüz mücâhid ile Yemen civarında bulunan Hâris bin Ka'boğullarını İslâm’a dâvet etmek üzere gönderdi. Hâlid bin Velîd hazretleri Resûlullah efendimizin emri üzerine, bu kabîleyi üç gün üst üste İslâm’a dâvet etti. Onlar da dâvete icâbet ederek müslüman oldular. Yine bu yılda Resûl-i ekrem sallallahü aleyhi ve sellem efendimiz, Necrânlı hıristiyanlar ile sulh andlaşması yaptı. Bunlardan bâzıları daha sonra kendiliklerinden müslüman oldu. Aynı yıl hazret-i Ali de, Eshâb-ı kirâmdan üçyüz kişi ile birlikte, Yemen'de bulunan Medlec kabîlesini İslâm’a dâvet etmek için gönderildi. Önce karşı çıkmalarına rağmen, daha sonra müslüman oldular. Peygamber efendimiz, bu sene, İslâmiyetin yayıldığı bütün beldelere vâliler ve zekât toplamak üzere vazifeliler (âmil, sâi) gönderdi.
Hicretin onuncu senesinde Peygamber efendimiz, hac için hazırlanıp, Medîne'deki müslümanlara da hac için hazırlanmalarını emir buyurdu. Medîne dışında bulunanlara da haber gönderdi. Bunun üzerine, binlerce müslüman Medîne'de toplandı. Hazırlıklar tamamlanınca, sevgili Peygamberimiz Zilka'de ayının 25. günü 40 bin kişilik bir kâfile ile öğle namazından sonra Medîne'den hareket etti. Server-i kâinat efendimiz; “Ey Allah'ım! Bunu bana, içinde riyâ, gösteriş ve şöhret bulunmayan mebrûr ve makbûl bir hac kıl" diyerek duâ eyledi. İhrâma girip, Cebrâil aleyhisselâmın haber vermesiyle yüksek sesle, telbiye getirmeye başladı. Buna, Eshâb-ı kirâm da katılınca, yer gök telbiye nidâları ile inlemeye başladı. "Lebbeyk! Allahümme Lebbeyk! Lebbeyk! Lâ şerîke leke lebbeyk! İnnelhamde vennimete leke vel mülke lâ şerîke lek!..." Sevgili Peygamberimiz, kesilmek üzere 100 kurbanlık deve götürdü. 10 gün süren yolculuktan sonra, Zilhicce'nin 4. günü Mekke'ye vardılar. Yemen'den ve diğer beldelerden hac yapmak üzere gelenlerin de katılmasıyla, müslümanların sayısı 124 bini aştı. Sevgili Peygamberimiz, Zilhicce'nin 8. günü Minâ'ya, 9. (Arefe) günü Arafat'a gittiler. Arafat vâdisinin ortasında öğleden sonra, Kusvâ adındaki devesinin üstünde, Vedâ Hutbesi'ni okuyup Eshâb-ı kirâm ile vedalaştılar.


H A D İ S
K Ü T Ü P H A N E S İ


Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

[blogger]

SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget