İsrâiloğullarına gönderilen peygamberlerden. Mûsâ aleyhisselâmın dîninin hükümlerini tebliğ etmek üzere gönderilmiş bir Nebîdir. İsrâiloğulları kendilerine gönderilen peygamberleri dinlemeyip, isyân edince, Allahü teâlâ onlara zâlimleri musallat etti. Düşmanları tarafından yurtları istila ve kendilerinden bir kısmı esir, bir kısmı da katledildi. Ermiyâ aleyhisselâm zamanında İsrâiloğulları onu dinlemeyip çok azmışlardı. Azgınlıklarının hat safhaya ulaştığı sırada, zâlim bir kral olan Buhtunnasar büyük bir orduyla İsrâiloğullarının üzerine yürüdü. Buhtunnasar'ın orduları Beyt-ül-Makdis'e girip, Şam bölgesini baştan başa ele geçirdiler. Bunlar, amansız bir şekilde, hiç acımadan ve en ufak bir merhamet göstermeden İsrâiloğullarından pek çoğunu katlettiler. Buhtunnasar, Beyt-ül-Makdis'i harâb ettirdi. Askerlerine emir verip, kalkanlarıyla toprak taşıtarak Beyt-ül-Makdis'in içini doldurttu. Sonra diğer yerlerini de toprakla doldurup tamâmen harâb bir hâle soktu. Buhtunnasar, İsrâiloğullarını perişân, yurtlarını da harâb ettikten sonra, ordusunu alıp Bâbil'e döndü. İsrâiloğullarından esir aldığı yetmişbin çocuğu da yanında götürüp komutanlarına paylaştırdı.
Danyâl aleyhisselâm, bu sırada genç yaşta olup, Bâbil'e götürülen esirler arasında bulunuyordu. Buhtunnasar, Danyâl aleyhisselâmı daha genç yaşta iken sarayına aldı. Danyâl aleyhisselâm, onun sarayında büyüdü. Buhtunnasar ona rağbet gösterirdi. Bu durum, Buhtunnasar'ın avânesinin dikkatini çekip, Danyâl aleyhisselâma hased ettiler. Buhtunnasar'ın onu yanından uzaklaştırması için çeşitli hîlelere başvurdular. Fakat hiç birinde başarılı olamadılar.
Buhtunnasar ve tebaası mecûsî idi. Danyâl aleyhisselâma hased edenler, onun kendi dinlerinden olmadığını, Buhtunnasar'a; “Bu senin milletinden ve dîninden değildir” diye haber verdiler. Buhtunnasar, araştırmaya başladı ve Danyâl aleyhisselâmın kendi dinlerinden olmadığını anladı. Sonunda onu yanından uzaklaştırıp hapse attırdı.
Buhtunnasar, bundan sonra korkulu bir rüyâ gördü. Fakat rüyâsını unuttu. Bütün kâhinlerini, sihirbazlarını toplayarak, rüyâsını ve tabirini sordu. Onlar; “Rüyâyı söylersen tabir ederiz” dediler. Buhtunnasar onlara kızarak; “Ben sizi böyle günler için saklıyorum. Üç gün içinde rüyâmı bilip tabirini yapmazsanız hepinizi öldürürüm” diye tehdit etti. Bu haber halk arasına yayıldı. O sırada hapiste bulunan Danyâl aleyhisselâm, bu hâdiseyi işitmişti. Zindancı başına; “Beni Buhtunnasar'a götürebilirsen rüyâsını tabir ederim” dedi. Bunu Buhtunnasar'a söyleyince kabûl etti. Onların âdetine göre, Buhtunnasar'ın yanına giren, önce ona secde ederdi. Danyâl aleyhisselâm, Buhtunnasar'ın yanına girince secde etmedi. Buhtunnasar; “İçeride kim varsa dışarı çıksın” dedi. Sonra Danyâl aleyhisselâma; “Niçin secde etmedin?” diye sordu. Danyâl aleyhisselâm; “Benim Rabbim, başkasına secde etmemek şartıyla bana rüyâ tabirini öğretti” buyurdu. Bu sözü inceden inceye düşünen Buhtunnasar; “Rabbinin ahdine vefâ ettiğin için, sana itimat ederim. O hâlde gördüğüm rüyâyı ve tabirini söyle” dedi.
Danyâl aleyhisselâm; “Rüyânda bir put gördün. Üst kısmı altından, ortası gümüşten, uçları bakırdan, topukları demirden, ayakları kerpiçten idi. Bu puta hayran hayran bakarken, gökten, putun başına büyük bir taş düştü. Putu un gibi toz hâline getirdi. Altın, gümüş, bakır, demir ve kerpiç birbirinden ayrılmayacak hâlde karıştı. Bir rüzgâr esse ortada bir şey kalmayacaktı. Sonra gökten inen taş, büyüdü, büyüdü, öyle oldu ki, yerde ve gökte o taştan başka bir şey görünmez oldu” dedi. Buhtunnasar, rüyâsını hatırlayıp; “Doğru söyledin” dedi ve tabirini yapmasını istedi. Danyâl aleyhisselâm da; “Gördüğün put, çeşitli ümmetlerdir. Altın, senin içinde bulunduğun ümmettir. Gümüş, senden sonra oğlunun hâkim olacağı ümmettir. Bakır, Rumlardır. Demir, Acemlerdir. Kerpiç, Rumlara ve Acemlere hükümdâr olan iki kadındır. Gökten inip putu darmadağın edip toz hâline getiren taş ise âhır zamanda gelecek olan bir peygamber (Muhammed aleyhisselâm) ve O'nun getireceği dîne işârettir. O peygamberin getireceği din (İslâmiyet) bütün dinlerin hükümlerini nesh edecek yâni yürüdükten kaldıracak, bütün dünyâya yayılan bir din olacaktır” buyurdu. Danyâl aleyhisselâm rüyâsını tabir edince, Buhtunnasar; “Gördüğüm rüyâ aynen böyle idi” dedi. Onun bu rüyâyı hatırlatmasından ve tabirinden memnun oldu ve; “Senin bu hizmetin beni çok memnun etti. Sana bunun karşılığını vereyim. Şu üç şeyden birini tercih et. İstersen seni serbest bırakayım, kendi memleketine dön. Beyt-i Mukaddes'i imar et. Sana yardım edeyim. İstersen teb’ama emir vereyim sana ve bağlı olanlarına hürmet etsinler, istediğiniz gibi gezip dolaşınız. Dilersen yanımda kal, sana ve sana tâbi olanlara yardımda bulunayım” dedi. Bunun üzerine Danyâl aleyhisselâm Buhtunnasar'a şöyle dedi: “Ey Melik! Bizim diyârımızın harâb olması Allahü teâlânın takdiri iledir. Onun imârına kimsenin gücü yetmez. İstediğimiz yerde serbest seyahat etmemize gelince, senin etrâfa emir yaymana ihtiyâcım yoktur. Benim ve bana tâbi olanlar için en uygun yol, yine burada kalıp kendi hâlimizce meşgûl olmaktır.”
Danyâl aleyhisselâmın bu tercihi üzerine, Buhtunnasar, idâresi altında bulunan memleketin ileri gelen meşhûr devlet adamlarını, kumandanlarını bir araya topladı. Onlara şöyle dedi: “Danyâl aleyhisselâm hikmet ehli, akıllı, zekî bir kimsedir. Onun ilmi ile, gördüğüm rüyâmın beni huzûrsuz ve dağınık bir hâle sokmasından kurtuldum. Onun bu izâhı beni gafletten uyandırdı. Bundan sonra memleketin işlerini ona havâle ettim. Benim emirlerim Danyâl'ın aleyhisselâm fermânına uygun olmazsa kabûl etmeyiniz. Benim ona muhâlefetim olursa kabûl etmeyiniz!” Toplananlar, Danyâl aleyhisselâmın bu derece hürmet görmesini ve ona değer verilmesini hayretle karşıladılar. Ona karşı hased ettiler. Bâbil diyârının ileri gelenleri, Buhtunnasar'ın, Danyâl aleyhisselâmdan bu vazifeyi alması için yoğun bir faaliyete giriştiler. Buhtunnasar'a şöyle dediler; “Ey Melik! Bundan önce senin yanında biz kıymetli ve îtibârlı tutuluyorduk. Bu sebeple de teb’a ve askerler bizden çekinip itâat ediyordu. Şimdi biz işten elçekip, kenara itilmiş bir hâle düştük. Düşmanlarımız ise üzerimize gelmek için hazırlanıp, yakında harekete geçeceklerdir. Devlete ve saltanata zarar gelmiştir. Bunun sonu düşmana karşı mağlûb olup, yıkılmaktır. Böyle bir iş yapmakla, hatâ etmiş olduğunun farkına varmanı istiyoruz”. Buhtunnasar bunlara şöyle cevap verdi: “İnsan hatâdan hâli olmaz. Hatam varsa kabûl ederim. Ancak Danyâl aleyhisselâm, hikmet ehli, fazîletli ve herkesin işini görmektedir. Akıllı olan kimselere, onun hakkında böyle konuşmak yakışmaz. Zirâ onun sizlerden çok fazîletli ve üstün olduğunu defâlarca denedim. Sizin akıl ve idrâkinizin az olduğunu gördüm. Bu sebeple devlet işlerini ona havâle ettim.”
Devletin ileri gelenleri, Buhtunnasar'ı bu yollardan ikna edemeyeceklerini anlayınca, başka hîleler aramaya başladılar. Buhtunnasar ve tebaası ateşperest idiler. Danyâl aleyhisselâma hased edenler, Buhtunnasar'a şöyle dediler: “Danyâl aleyhisselâm her şeye kâdir ve her şeyi bilen bir Allah'a inanıyor. Eğer sen bize izin verirsen, sana büyük bir put yapalım. O put da sana bilinmeyen şeyleri haber versin (!)" dediler. Buhtunnasar; “Eğer dediğiniz gibi bir şey yapıp ispat edebilirseniz, makbûlümdür” diyerek izin verdi. Bunun üzerine, bu teklifi yapan ahmaklar, ustalarını toplayıp çeşitli mâdenleri birleştirerek geniş ve yüksek bir put yaptılar. Putun başına da süslü bir taç koydular. Yanına da büyük bir ateş yakıp, halkın puta secde etmesini söylediler. Puta secde etmeyeni ise tutup ateşe attılar. Böylece İsrâiloğullarından, onların elinde esir olanlardan pek çok kimse ateşe atılmak sûretiyle yakılarak öldürüldü. Rivâyete göre Danyâl aleyhisselâm ve yanında bulunan dört kişiyi de ateşe atmışlardır. Fakat Allahü teâlânın koruması ile ateş onları yakmamıştır. Buhtunnasar bu hâli sarayından seyredip, yanmadıklarını hayretle görmüştür.
Abdullah bin Ebî Huzeyl'den gelen bir rivâyette ise, Buhtunnasar, Danyâl aleyhisselâmı (kendi dîninden olmadığı için veya Buhtunnasar'a yahutta, Buhtunnasar'ın resmine secde etmediği için) içinde, arslanların bulunduğu bir kuyuya atmıştır. Böylece, onun arslanlar tarafından parçalanmasını istemiştir. Fakat Danyâl aleyhisselâm arslanların arasına atılınca, Allahü teâlânın koruması ile arslanlar ona hiç dokunmamışlardır. Daha sonra, Danyâl aleyhisselâm, atıldığı kuyudan sağ salim kurtulmuştur. Buhtunnasar'ın ölmesinden sonra da Behmen bin İsfendiyar tarafından Üzeyr aleyhisselâm ile birlikte Kudüs'e gönderilmiştir. Danyâl aleyhisselâm Kudüs'e gittikten bir müddet sonra, Ehvâz yakınında bulunan Sûse şehrinde vefât etmiştir.
Hazret-i Ömer, halîfeliği sırasında Ebû Mûse'l-Eş’arî'yi bir orduya kumandan tâyin edip, ordusuyla Sûse şehri üzerine göndermişti. Ebû Mûse'l-Eş’arî, bu şehirde Danyâl aleyhisselâmın kabrini buldu. Hazret-i Ömer'e durumu bildirip, aldığı emir üzere, İslâmiyetin emrine uygun olarak yeniden defnetti. Rivâyete göre bir nehrin suyunu set ile kesip nehrin yatağına defnetmiş, sonra nehrin suyunu salmıştır. Kabrini Ebû Mûse'l-Eş’arî'den başka bilen olmamıştır.
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.