Âhır zamanda kıyâmetin yaklaştığı sırada ortaya çıkacak olan azgın ve zâlim bir kimsedir. Âdem aleyhisselâmdan beri benzeri görülmemiş büyük bir musîbet olarak insanlara musallat olacak ve onlara zarar verecektir. Bu kimsenin ortaya çıkması, kıyâmetin büyük alâmetlerindendir. Allahü teâlâ kullarını onunla imtihân edecektir. Deccal, önce istidrâc olarak bâzı harikulade hâller gösterecek, fakat sonunda büsbütün âciz kalacaktır. Çok memleketleri istila edip, ilâh olduğunu söyleyerek insanları aldatacaktır. Dünyâda kalacağı müddet kesin olarak bildirilmemiştir. Ancak bu zamanın, kırk gün veya kırk sene olduğu rivâyet edilmiştir. Sonunda Îsâ aleyhisselâm tarafından öldürülecektir.
Deccal kelimesi “Decl” kelimesinin mübalağa sîgası olup; yalan söyleyen hîlekâr demektir. Bu mânâda Deccal, hakkı-batılı, iyiyi-kötüyü birbirine karıştıran kişi demektir. Ayrıca Deccal'e Mesîh denilmiş. Deccal yalancı, Mesîh de mel’ûn mânâsına kullanılmıştır.
Sahîh-i Buhârî, Sahîh-i Müslim ve diğer Hadîs-i şerîf kitaplarında Deccal hakkında pek çok Hadîs-i şerîf bildirilmiş olup, bunlardan Deccal'in çıkışı, çeşitli vasıfları ve işleri bildirilmiştir.
Deccal hakkındaki pek çok hadîs-i şerîften bâzıları şöyledir:
“Geçmiş peygamberler; şaşı, kör ve yalancı olan Deccal'in, büyük fitne ve musîbet olduğunu haber verip, ümmetlerini onun şerrinden, zararından korkuttular.”
“Şüphesiz Deccal çıkacaktır. Ve şüphesiz beraberinde su ve ateş olacaktır. Ama insanların su gördüğü şey ateştir, yakar. İnsanların ateş gördüğü şey ise tatlı, soğuk sudur. Sizden buna kim erişirse, ateş gördüğüne koşsun. Çünkü o güzel, tatlı sudur.”
“Ben, Deccal'in beraberinde olan şeyleri pekala biliyorum, onun beraberinde sudan bir nehir ve ateşten bir nehir olacaktır. Ama ateş gördüğünüz şey sudur. Su gördüğünüz de ateştir. İmdi sizden buna kim erişir de su içmek isterse, ateş gördüğünden içsin. Çünkü onu su bulacaktır.”
“Size Deccal'den hiç bir peygamberin kavmine söylemediği bir hâdis haber vereyim mi? Muhakkak onun bir gözü kördür. Ve muhakkak o beraberinde Cennet ve Cehennem’in misli olduğu hâlde gelecektir. Cennet’tir diye söylediği ateştir. Ben sizi Nûh'un, kavmini uyardığı gibi uyardım.”
Deccal'in çıkması, akıllara hayret verecek derecede büyük bir fitne olacaktır. Rivâyetlerde beyân edildiğine göre, Deccal, istidrâc olarak bir çok garib hâller gösterecek, yanında sudan ve ateşten nehirler bulunduracak ve ilâhlık iddia edecek, halkı aldatarak davasına inandırmaya çalışacaktır. Gittiği yerlerde fazla durmayıp sür’atle geçtiğinden, îmânı zayıf olanlar, onun hakkında düşünmeye vakit bulamadan ve alâmetlerini inceleyemeden onu tasdik edecekler. Bu sebeple bütün peygamberler, Deccal'e karşı ümmetlerini uyarmışlardır.
Kâdı Iyâd'ın beyânına göre, Deccal bir şahsı öldürecek, sonra istidrac olarak onu tekrar diriltecek. Dirilen şahsa kendini tasdik ettirmek isteyince, o şahıs; “Senin şerrini böylece daha iyi anladım” diyerek onu reddedecektir. Deccal'in beraberinde ateşten ve sudan bir nehir bulundurması, Allahü teâlâ tarafından kullara bir imtihândır. Su misâlinden murâd, Cennet’tir. Çünkü su, bütün nîmetlerin zâhirî sebeplerindendir. Ateş misâlinden murâd da, elem ve azâba sebep olacak şeylerdir. Fakat kullarını imtihân için bu hârikaları ona veren Allahü teâlâ, Deccal'in ateşini suya, suyunu da ateşe çevirecek. Böylece Deccal, insanlar arasında rezil rüsva olacaktır. Bu sûretle Deccal’in gösterdiği hârikaların, istidrac ve sihir nev’inden bir şey olduğu anlaşılacaktır. Bilindiği gibi, harikulade bir hal, din düşmanlarından zuhûr ederse, buna istidrac denmektedir.
Sahîh-i Müslim’de, Nevvâs bin Şem'ân’dan rivâyet edilen bir Hadîs-i şerîf şöyledir: Nevvâs dedi ki: “Bir sabah Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Deccal'i zikretti. Onun hakkında alçaltma ve yükseltme (tahkir ve büyültme veya konuşurken seslerini yükseltip alçaltma) yaptı. Hattâ Deccal'i hurma bahçeliğinde zannettik. Akşam Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) huzûruna vardığımızda bu zannımızı anladı ve; “Hâliniz nedir?” diye sordu. Biz; “Yâ Resûlallah! Sabahleyin Deccal'den bahsettiniz. Onun hakkında o kadar alçaltma ve yükseltme yaptınız ki, onu hurma bahçesinde zannettik” dedik. Bunun üzerine şöyle buyurdu:
“Deccal'den başkası sizin namınıza beni daha çok korkutur. Eğer ben sizin aranızda iken çıkarsa, sizin namınıza ben ona galebe çalarım. Ben aranızda yok iken çıkarsa, herkes kendi nefsinin gâlibi olur. Allahü teâlâ her müslümanı, benim onu ondan (Deccal'den) koruduğum gibi korur.
Bu adam (Deccal) kıvırcık saçlı bir gençtir. Gözü fırlamıştır. Ben onu, Abdü'l-uzzâ bin Katan'a benzetir gibiyim. Sizden ona kim yetişirse, üzerine Kehf sûresinin ilk âyetlerini okuyuversin. O, Şam ile Irak arasında bir semtten çıkacak ve sağa sola fesâd saçacak. Ey Allah'ın kulları sebât edin.”
Biz; “Yâ Resûlallah! Deccal yeryüzünde ne kadar kalacaktır?” dedik. “Kırk gün. Bir gün, bir sene gibi. Bir gün bir ay gibi. Bir gün bir hafta gibi. Diğer günleri de sizin günleriniz gibi olacaktır” buyurdular.
“Yâ Resûlallah! Bu bir sene gibi olacak günde, bir günün namazı bize kâfi gelecek mi?” dedik.
“Hayır! Onun için günün miktarını takdir edin” buyurdu.
“Yâ Resûlallah! Onun yeryüzünde sürati ne olacak?” dedik.
“Arkasından rüzgâr esen yağmur gibidir. Bir kavim üzerine gelerek onları dâvet edecek. Onlar da kendisine inanacak ve icâbette bulunacaklar. Gökyüzüne emredecek, o yağmur yağdıracak. Yere emredecek o da nebât bitirecektir. Akşamleyin deve sürüleri o kavmin yakınlarına alabildiğine uzun hörgüçlü ve bol sütlü, böğürleri dolu olarak döneceklerdir. Sonra, bir kavme gelerek onları da dâvet edecek, fakat onun sözünü reddedecekler. O da kendilerinden uzaklaşıp gidecektir. Bunlar kıtlık içinde sabahlayacaklar, ellerinde mallarından bir şey kalmayacaktır. Deccal, bir harâbeye uğrayacak ve harâbeye definelerini çıkar diyecek. Harâbenin defineleri arı kovanları gibi hemen arkasına düşeceklerdir. Sonra genç babayiğit bir adam çağıracak ve onu kılıçla vurarak ikiye bölecek, her parçayı bir ok atımı yere fırlatacaktır. Sonra bu adamı çağıracak. Adam ona, gülerek, yüzü parlar bir hâlde gelecektir. O, bu hâlde iken aniden Allahü teâlâ, Meryem oğlu Mesîh'i (Îsâ aleyhisselâmı) gönderecektir. Mesîh, Dımeşk'ın doğusundaki Ak minâre'ye iki boyalı elbise içinde, elini iki meleğin kanatları üzerine koymuş olarak inecek. Başını eğdiği zaman su damlayacak, kaldırdığı zaman ondan inci gibi gümüş taneleri yuvarlanacaktır. Onun nefesinin kokusunu duyan her kâfir mutlaka ölecektir. Nefesi de gözünün gördüğü yere varacaktır. Mesîh bu adamı arayacak, nihâyet ona Lud kapısında yetişecek ve öldürecektir...”
Râmûz’da bildirilen diğer bâzı Hadîs-i şerîflerde de buyruldu ki: “İsfehan yahudilerinden yetmişbin yahudi, Deccal'e tâbi olur. Hepsinin üzerinde taylasan (şal) vardır.”
“Deccal, Medîne ve Mekke'ye giremez.”
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.