Duânın, şu vakitlerde daha çok kabûl olacağı ümîd edilir: Kadir gecesi, Arefe günü, Ramazân ayında, Cumâ gecesi, Cumâ günü, gece yarısı, gecenin ikinci yarısında, gecenin ilk üçte birinde, gecenin son üçte birinde, seher vaktinde, Cumâ saatinde, (bu saatin vakti imâmın hutbede minbere oturması ile Cumâ namazının edâ edilmesine kadar olan zamandır denilmiştir. Bu vakit hakkında çeşitli rivâyetler vardır. İmâm-ı Nevevî (rahmetullahi aleyh) buyurdu ki: “Sahîh ve doğru olan; Sahîh-i Müslim’de Ebû Mûsâ el-Eş’arî’den rivâyet edilen hadîs-i şerîfte sabit olandır. Resûl-i ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: “(Duanın kabûl olduğu vakit) imâmın minberde oturmasından, selâm vermesine kadar olan müddettir.” Hülasa; duânın kabûlünün ümîd edildiği vakit tam belirli olmayıp, muhtelif vakitler arasında bulunmaktadır.) Ezân ile ikâmet arasında, Allah yolunda cihâd için saf tutulduğu sırada, harb kızıştığı zaman, farz namazlardan sonra, secdelerde, (Ebû Hüreyre'nin (radıyallahü anh) rivâyet ettiği hadîs-i şerîfte, Resûl-i ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: “Kulun, Allahü teâlâya en yakın olduğu vakit, secde ettiği vakittir. O hâlde secdede iken çok duâ ediniz.” Kur'ân-ı kerîm okuduktan sonra (bilhassa hatim ettikten sonra), Zemzem suyu içildiğinde, (İbn-i Abbâs'ın (radıyallahü anh) rivâyet ettiği hadîs-i şerîfte, Resûlullah efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: “Zemzem suyu ne için içildi ise, o hâsıl olur. Eğer şifâ bulmak için içersen, Allahü teâlâ şifâ verir. Korunmak isteyerek onu içersen, Allahü teâlâ seni korur. Susuzluğunu gidermek için içersen, Allahü teâlâ senin susuzluğunu giderir.” (İbn-i Abbâs (radıyallahü anh) Zemzem suyunu içerken; “Allah'ım senden faydalı ilim, bol rızık ve her hastalıktan şifâ dilerim” derdi.) Meyyitin yanına gelindiği zaman, (Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: “Hastaya veya meyyitin yanına gittiğiniz zaman hayır söyleyiniz. Çünkü melekler, sizin söylediklerinize âmin derler.”
Şerefli hâllerden istifâde etmek; Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) buyurdu ki; “Gök kapıları, İslâm ordusu ile küffâr ordusunun karşılaştığı, yağmurun yağdığı ve farz namazlarının kılındığı zamanlarda açılır. Bu vakitleri ganîmet bilerek duâ edin.” Mücâhid (rahmetullahi aleyh); “Namaz, hayırlı vakitlerde saatlerde kılınır. Bu vakitlerde, namazların peşinden Allah'a duâ edin” buyurdu. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem); “Ezân ile ikâmet arasında yapılan duâ reddolunmaz.” “Oruçlunun duâsı reddolmaz” buyurdu.
Seher vakti, kalplerin berrak, her türlü düşünceden ve teşvişten uzak ve hâlis olduğu bir vakittir. Arefe ve Cumâ günleri de Allah'ın rahmetine hazırlanmak vaktidir. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: “Kulun, Allah'a en çok yakın olduğu vakit secde hâlidir. Secdede Allah'a çok duâ edin.”
Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki; “Ve seher vaktinde onlar istiğfâr ederler.” (Zariyat sûresi: 18)
Resûl-i ekrem de (sallallahü aleyhi ve sellem) “Gecenin üçte biri kaldığı zaman, Allahü teâlâ birinci kat semâya tecelli ederek; “Yok mu istiğfâr eden, onu mağfiret edeyim, yok mu isteyen dilediğini vereyim, yok mu duâ eden duâsını kabûl edeyim? buyurur.” Zirâ Ya’kûb aleyhisselâm; kendileri için istiğfâr dileyen oğulları için Yûsuf sûresi 98. âyet-i kerîmesinde beyân buyrulduğu üzere; “Sizin için yakında Rabbime istiğfâr ederim” demesi duâların kabûl olacağı seher vaktini beklemek için idi. Rivâyete göre; Seher vakti kalktı, oğullarının affı için duâ etti. Oğulları da ardından “âmîn” dediler.
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.