Hazret-i Meryem sütten kesilip, kendisi oturup kalkar bir hâle geldikten sonra, Zekeriyyâ aleyhisselâm, Beyt-ül-Makdis'de onun için husûsi bir oda yaptırdı. Bu oda yüksekçe bir yerde olup, çardağa benzerdi ve oraya merdivenle çıkılırdı. Hazret-i Meryem bu odada yalnız başına kalırdı. Buraya, Hazret-i Zekeriyyâ'dan başka hiç kimse giremezdi. Girerken anahtar ile açıp odaya girer, çıkarken de kapıyı kilitleyip anahtarı üzerine alırdı.
Zekeriyyâ aleyhisselâm bu şekilde her gün Hazret-i Meryem'in odasına bir günlük yiyecek ve içecek götürürdü. Fakat içeriye girdiğinde, odada çeşit çeşit yiyecek ve meyvelerin olduğunu görür ve çok hayret ederdi. İçeriye kendisinden başka kimsenin girip çıkmadığını bildiği hâlde, bu nasıl oluyordu. Üstelik Meryem'in yanında; yazın sıcağında kış meyveleri, kışın soğuğunda ise yaz meyveleri bulunurdu. Hazret-i, Meryem'e sorunca, o, bu nîmetler için; “Hak teâlânın bir ihsânıdır” diye cevap verirdi. Bu husûsta Âl-i İmrân sûresinin 37. âyet-i kerîmesinde meâlen buyruldu ki “...Her ne zaman ki, Zekeriyyâ (aleyhisselâm Meryem'in bulunduğu) mihraba (odaya) girse, onun (Meryem'in) yanında bol rızık (ve vakitsiz meyveler yâni kışta yaz, yazda kış meyveleri) bulurdu. Yâ Meryem! Bu rızık sana nereden geliyor? (Normalde bu vakitte böyle meyve bulunmaz. Üstelik senin üzerine kapılar da kilitlenmiştir) derdi. Bunun üzerine Meryem; Bu, Allahü teâlâ tarafındandır. Muhakkak ki, Allahü teâlâ, dilediği kimseyi hesapsız olarak rızıklandırır derdi.”
Hazret-i Meryem'in kerâmeti: Tefsîr-i Mazharî ve Tefsîr-i Kebîr gibi meşhûr ve mûteber eserlerde, bu âyet-i kerîmenin tefsîri için; Bu âyet-i kerîme, evliyânın kerâmetinin hak olduğunu göstermektedir buyrulmuştur. Âlimler; Zekeriyyâ aleyhisselâmın her gelişinde, Hazret-i Meryem'in odasında fevkalâde güzel yiyecekler bulması, Hazret-i Meryem'in bir kerâmetidir buyurmuşlardır.
Fahreddîn-i Razî hazretleri, bunun Hazret-i Meryem'in kerâmeti olduğunu bildirerek buyuruyor ki: Bu hal, Hazret-i Zekeriyyâ'nın bir mûcizesi olsaydı, kendisinin bu mûcizeden haberdâr olması yâni bilmesi lâzımdı. Halbuki o; “Yâ Meryem! Bu rızık sana nereden geliyor?...” diye sormuştu. Suâlinden onun bu fevkalâde durumu bilmediği, dolayısıyla bu hâlin onun bir mûcizesi olmadığı anlaşılmaktadır. O hâlde, bu hal, hazreti Meryem'in bir kerâmetidir ve bu âyet-i kerîme, evliyânın kerâmetinin hak olduğuna delildir.
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.