İsevîlik, Allahü teâlâ tarafından Hazret-i Îsâ’ya bildirilen semâvî, ilâhî dindir. Îsâ aleyhisselâmın bildirdiği, tebliğ ettiği bu dîne Îsevîlik, onu kabûl edip tâbi olanlara da İsevî denilmiştir. Bilindiği gibi, Hazret-i Îsâ, Kudüs yakınlarında bulunan Nâsıra kasabasında yetişmiş idi. Bu bakımdan Hazret-i Îsâ’nın bildirdiği dîne Nâsranîlik ve Nâsrâniyyet, ona tâbi olanlara da Nâsrânî ve çoğul olarak Nasârâ denilmiştir.
Îsâ aleyhisselâm yahudi dînini ıslâh için gönderildi. Yâni hakîkî İsevîlik, ıslâh edilmiş yahudi dînidir. İsevîlik dîni, sonradan değiştirildi ve hıristiyanlık ortaya çıktı. Şu hâlde hıristiyanlık, aslı bozulmuş olan semâvî dinlerden biridir. Semâvî din, değeri üstün ve yüce olan, ilâhî bir kaynağa dayanan ve tek Allah'a inanmayı kabûl eden hak din demektir. Hıristiyanlığın aslı, ilâhî vahye dayanır. Allahü teâlâ tarafından Hazret-i Îsâ'ya gönderilmiştir. Hazret-i Îsâ, 30 yaşında iken, Benî İsrâil'e peygamber olarak gönderildi. Bozulan yahudilik dîninin hükümlerini neshetti (yürürlükten kaldırdı). Kendisine İncîl kitabı verildi. İncîl’de, Allahü teâlânın bir olduğu, Hazret-i Îsâ'nın Allahü teâlânın kulu ve peygamberi olduğu ve bundan sonra âhır zamanda Ahmed (diğer adı ile Muhammed aleyhisselâm) isminde bir peygamber geleceği yazılıydı.
Îsâ aleyhisselâm peygamber olarak vazifelendirilince, önce bu yetiştiği kasaba halkına dîni tebliğ etmeye başladı. Mûsâ'nın aleyhisselâm gösterdiği doğru yoldan ayrılan yahudiler, bundan sonra çok sıkıntı çektiler. Zulüm ve işkence gördüler. Çeşitli devletlerin esâreti altında yaşadılar. Kendilerini bu esâretten ve zulümlerden kurtaracak bir peygamber bekliyorlardı. Hazret-i Îsâ peygamber olarak gönderilince, beğenmediler ve ona îmân etmediler. Hattâ Hazret-i Îsâ’yı öldürmeye teşebbüs ettiler. Allahü teâlâ, Îsâ aleyhisselâmı göke çıkardı.
Hazret-i Îsâ göke çıkarıldıktan 40 sene sonra Romalılar, Kudüs'e hücûm ettiler. Yahudilerin kimini öldürdüler, kimini esir aldılar. Kudüs'ü de yağmaladılar ve yakıp, yıktılar. Tevrât nüshalarını ve başka din kitaplarının hepsini yaktılar. Kudüs şehri harâbe hâline geldi. Yahudiler bundan sonra derlenip toparlanamadılar. Dağıldıkları yerlerde hor, hakîr ve aşağılanarak yaşadılar.
Hazret-i Îsâ'nın 12 havârîsinden birisi olan Yehuda mürtet olunca, yerine Matthias'ı havârî seçtiler ve etrâfa dağılıp İsevîlik dînini yaymaya başladılar. Bunlardan Barnabas, havârîlerin en eskilerindendir. Kıbrıslıdır. Anadolu'yu ve Yunanistan'ı dolaşmıştır. Hazret-i Îsâ'nın semâya kaldırılmasından otuz sene sonra Kıbrıs'ta şehîd edildi. Bugünkü hıristiyanlar, Barnabas'ı havârîlerden kabûl etmemekte, onun yerine Thomas'ı kabûl etmektedirler. İsevîlik yayılmaya başlayınca, yahudiler, putperestler, Yunanlılar ve Romalılar, hep birleşip bu dînin karşısına çıktılar.
Hazret-i Îsâ'nın dînine inananlar yakalanıp öldürüldüler. Hattâ sirklerde vahşi hayvanlara yem oldular. Fakat hak olan bu din, kendini tanıtmakta ve sevdirmekte gecikmedi. İsevîler dinlerini gizli gizli sürdürmeye başladılar. Gizli yerlerde kurdukları mabetlerde ibâdet ettiler. Fakat Allahü teâlânın gönderdiği bu dînin, doğru olarak yayılması ve değiştirilmeden kalabilmesi ancak 80 sene sürebildi.
Peşâver Üniversitesi öğretim üyelerinden, Ülfet Aziz Essamed,1399 (m. 1976) senesinde üçüncü baskısı Pakistan'da yapılan, “A Comparative Study of Christianity and İslâm” yâni İslâmiyet ile Hıristiyanlığın bir mukayeseli incelenmesi isimli kitabının, hıristiyan akîdelerinin kaynağı kısmında diyor ki:
Îsâ aleyhisselâmın tebliğ ettiği nasrânilik ile, göğe yükseltilmesinden sonra tesis edilen ve çeşitli kiliselerin inandığı hıristiyanlık, birbirinden çok farklıdır.
Îsâ aleyhisselâm, Allahü teâlânın emirlerini, ümmetine tebliğ ve onlara vâz ve nasîhat eden ve insan olan bir peygamber idi.
Ümmetinden, tevbe etmelerini ve eski, bozuk, kötü âdet ve alışkanlıklarından vazgeçmelerini istemişti. Îsâ aleyhisselâm, yeni bir dînin kurucusu değildi. Mûsâ aleyhisselâmın şeriatının yenileyicisi idi.
İsevî dîni, vâz ve nasîhat idi. Bu dinde vaftiz ve işâ-i rabbânî gibi, âyinler de yok idi.
O, günâhlara keffâret olarak ve çarmıha gerilerek kurban edilmeye gelmemişti.
Îsâ aleyhisselâmın, göğe yükseltilmesinden hemen sonra, kendisine îmân eden ve yakın arkadaşları olan havârîler, kendilerine resûller ismini verdiler.
Havârîler, hiç şüphesiz Îsâ aleyhisselâmın yolunda olan, tek Allah'a inanan ve Îsâ aleyhisselâmı O'nun peygamberi bilen kimselerdi. Havârîler, her işte Îsâ aleyhisselâmın kendilerine emrettiği gibi, Mûsâ aleyhisselâmın şerîatına göre amel ettiler.
Filistin civarında büyük yahudi cemâatleri oturmakta idi. Fakat, Kudüs'de oturan yahudiler, dünyâ yahudilerine göre çok azdı.
İskenderiyye şehri, büyük bir kültür merkezi idi. Burada birçok dîni ve felsefî görüşler öğretiliyordu.
Yahudilerin parçalanmaları ve bozulmaları, Yunan felsefesi ve mevcut putperest cemâatlerin tesiri ile olmuştu. Bu putperest cemâatlerin, her biri kurtarıcı tanrılar edinmişlerdi.
Îsâ aleyhisselâm, peygamberlik vazifesini yapmaya başladığı zaman, yahudilerden bâzıları, onu, beklenilen Mesîh kabûl ettiler. (Îsâ aleyhisselâmın, üç sene gibi kısa bir zaman süren tebliğinden sonra, kendisine inanan yahudiler çoğaldı.) Ancak, onun sözlerini ve zâtını; Yunan felsefesi ve putperest cemâatlerin fikirleri ışığında, tefsîre tâbi tuttular. Böylece, Îsâ aleyhisselâmın hakîkî dîni, değiştirilmeye başlandı. Îsâ aleyhisselâmın yolunu öğretmek yerine, onun şahsını yüceltmek teşebbüsleri de bu değişikliğin ilk işâretleri oldu.
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.