Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

İncîllere göre teslis

İncîllere göre teslis || Peygamberler Ansiklopedisi || Hadis Kütüphanesi

Teslis İnancı, İlk defâ Yuhannâ İncîl’inde görüldüğü hâlde, Yuhannâ İncîl’inin içinde teslisi reddeden, Allahü teâlânın bir olduğunu ispat eden âyetler vardır. Bunlardan bâzıları şunlardır.
Yuhannâ İncîl’inin 17. bâbının 3. âyetinde Îsâ aleyhisselâm; “Ey baba, ebedî hayat (ahiret hayatı), hakîkî bir Allah olan seni ve senin gönderdiğin Îsâ Mesîh'i bilmelerinden ibârettir” demektedir. Bu âyette, Allahü teâlânın hakîkî, ebedî hayat sâhibi, bir olduğu ve Îsâ aleyhisselâmın Allahü teâlâ tarafından gönderilmiş bir resûl olduğu açıkça bildirilmiştir.
Bu âyete göre Yuhannâ İncîl’i, ebedî hayat yâni âhıret hayatına îmân etmeği yâni Allahü teâlânın varlığı ve birliği ve peygamberlere îmânı emredince, bunun aksi olan teslis inancının ebediyyen kabûlü mümkün olmayan bir hatâ olduğunu tembih eder. Yuhannâ'nın bu âyetinde, Îsâ aleyhisselâmın bir haberci, bir peygamber olduğu bildirilmiştir. Sonradan bunun tersini düşünmek ve buna inanmak; ebedî hayatı, âhıretteki sonsuz saâdeti yok etmektir. Îsâ aleyhisselâm burada tek mâbudun, tek ibâdete lâyık olanın Allahü teâlâ ve kendisinin de O'nun kulu ve resûlü olduğunu bildirmektedir. Allahü teâlâyı, bir olan Rab, kendisini de peygamber olarak kabûl edip, îmân edilmedikçe, ebedî hayatın, Cennet hayatının olamayacağını haber vermektedir. Îsâ aleyhisselâmın ve diğer bütün peygamberlerin aleyhimüsselâm haber verdikleri şey de zâten budur. Yâni Allahü teâlânın varlığına ve birliğine îmân ve O'nun peygamberini tasdik etmektir.
Markos İncîl’inin 12. bâbının 29. âyeti ve devamında, Îsâ aleyhisselâma, emirlerin en mühim ve birincisinin hangisi olduğunu soran bir yahudi âlimine, Îsâ aleyhisselâm; “Dinle ey İsrâil! Allah'ımız rab, bir olan rabdir. Ve Allah'ın olan rabbi, bütün kalbinle, bütün canınla bütün fikrinle ve bütün kuvvetinle seveceksin. İkincisi, komşunu kendin gibi seveceksin. Bundan daha büyük başka bir emir yoktur.” Yahudi ona; “Çok iyi ey Muallim. Hakikat üzere dedin ki, Allah birdir. O'ndan başkası yoktur ve O'nu bütün kalbinle, bütün fikrinle, bütün kuvvetinle sevmek ve komşunu kendin gibi sevmek, bütün yapılan ibâdetlerden ve kurbanlardan üstündür” dedi. Îsâ da onun akıllıca cevap verdiğini gördüğü vakit, kendisine; “Sen Allah’ın melekûtundan uzak değilsin” dedi, demekledir.
Matta İncîl’inin 22. bâbının 36, 37 ve 38. âyetlerinde, Îsâ aleyhisselâma; “Ey Muallim! Şeriatte en büyük emir hangisidir?” diye sorulunca; “Îsâ ona dedi: Allah'ın olan Rabbi; bütün kalbinle, bütün canınla, bütün fikrinle seveceksin. Büyük ve birinci emir budur” demektedir. 42. âyetinde ise, bütün şeriat ve peygamberlerin bu emre bağlı olduğu açıkça yazılıdır ve baba kelimesi Rab ve sâhib ve hâkim demektir. İnsanın babası demek değildir.
Tevrât’da, hakîkî İncîl’de, bütün semâvî kitaplarda ve bütün peygamberlerin şeriatlerinde açıkça bildirilen ilk emir ve vasiyet, tevhîddir. Yâni Allahü teâlânın varlığına ve bir olduğuna inanmaktır. Eğer ilk ve en mühim emir teslis olsaydı, Âdem aleyhisselâm ve ondan sonra gelen bütün peygamberler aleyhimüsselâm bunu açıkça beyân ederlerdi. O peygamberlerden hiç biri böyle bir şey bildirmedikleri için, teslis fikrinin hakîkatte mevcût olmadığı, sonradan meydana çıktığı anlaşılmaktadır.
Ahd-i cedîdin bu âyetleri, hıristiyanların (üç Allah'a îmân) fikrini kesinlikle ortadan kaldırmaktadır. Îsâ aleyhisselâm burada, bir olan Allahü teâlâya îmânı, O'nu her şeyden çok sevmeyi açıkça emretmektedir. Tevrât’ta da Allahü teâlânın bir olduğunu bildiren pek çok yerler vardır.
Kitab-ı istisnânın (Tesniyye'nin) dördüncü bâbının, otuzdokuzuncu âyetinde; “Ve bugün bil ve yüreğine koy, iyice inan ki, yukarıda, göklerde ve aşağıda, yerde rab o Allah’dır, başka yoktur” demektedir.
6. bâbının 4. âyetinde ise; “Dinle ey İsrâil! Rab, bir olan rabdır ve Allah'ın olan rabbi bütün kalbinle ve bütün canınla ve bütün kuvvetinle seveceksin” demektedir.
43. bâbın 10. ve devamındaki âyetlerinde; “Rab diyor: Siz şâhidlerim ve seçtiğim kulumsunuz. Tâ ki, bilip bana mânâsınız ve benim O olduğumu anlayasınız. Benden önce Allah olmadı ve benden sonra olmayacak. Ben, Rabbim ve benden başka kurtarıcı yoktur. Rab diyor, ben Allah'ım” demektedir.
45. bâbın 5. âyetinde; “Rab benim ve başkası yoktur. Benden başka Allah yoktur” demektedir.
Yine Kitab-ı Eş'iya’nın 45. bâbının 18. âyetinde; “Çünkü gökleri yaratan Rab, dünyâya şekil veren ve onu yaratan, onu pekiştiren ve onu boşuna yaratmayan, üzerinde oturulsun diye ona şekil veren Allah şöyle diyor: Rab, benim ve başkası yoktur” demektedir.
21 ve 22. âyetlerinde ise; “(Ben Rab değil miyim? Ve benden başka Allah yoktur. Benden başka hak Allah ve kurtarıcı yoktur. Ey yeryüzünde olanlar, hepiniz bana dönünüz ve kurtulunuz. Çünkü, Allah benim, ve başkası yoktur” demektedir.
48. bâbın 9. âyetinde ise; “Allah benim, başkası yoktur. Ben Allah'ım ve benim gibisi yoktur” demektedir.
Kitab-ı mukaddes’in Ahdi atîk kısmına da inanan hıristiyanlara, bu âyetler, Allah'ın bir olduğunu, eşi ve benzeri olmadığını kat’î (kesin) olarak bildirmiştir. Hıristiyanlar teslise, üç tanrıya inanarak bu âyetleri inkâr ediyorlar.
Markos İncîl’inin 13. bâbının 32. âyetinde, Îsâ aleyhisselâm; “Fakat bu gün ve bu saat (kıyâmet) hakkında ne gökteki melekler, ne oğul, Babadan başka kimse bir şey bilmez” demektedir. Ancak, Babanın (yani Rabbin) bildiğini, bildirmektedir.
Markos İncîl’inde bildirildiği gibi, Îsâ aleyhisselâm, kıyâmetin ne zaman kopacağını kendisinin bilmediğini, ancak Allahü teâlânın bildiğini haber vermiştir. Bunu herkese bildirmekten çekinmemiştir. Allah'ın oğlu ve Allah olduğuna inanılan kimse, bunu bilmez mi? Bâzı Hıristiyanlar, bunu çeşitli şekillerde tevil etmeye çalışmışlar ise de, yaptıkları tevilleri kendileri de beğenmemişlerdir.
Bu âyetler, ilim ve kudreti, Îsâ aleyhisselâmın kendisinden kaldırarak, Allahü teâlâya tahsis etmektedir.
Matta İncîl’inin 19. bâbının 16 ve 17. âyetlerinde; “Biri Îsâ'ya gelip dedi: Ey kerîm olan Muallim! Ebedî hayata kavuşmam için ne iyilik yapayım?” Îsâ ona dedi: “Niçin bana kerîm diyorsun? Bir olan Allah'tan başka kerîm yoktur” demektedir. Bu âyet, teslisi kökünden kazımaktadır.
Îsâ aleyhisselâmın bu sözleri, İngiliz ve Amerikan Bible (İncîl) şirketlerinin, 1303 kamerî (m. 1886) senesinde İstanbul'da bastırdıkları Kitab-ı mukaddesde aynen yazılıdır. Birleşmiş Kitab-ı Mukaddes Cemiyetleri'nin 1982 baskılı Kitab-ı mukaddesinde bu onyedinci âyeti; “Îsâ ona dedi: İyilik için neden bana soruyorsun? İyi olan biri vardır” olarak yazmaktadır. Görülüyor ki; “Bir Allah'tan başka kerîm yoktur” sözü değiştirilmiştir. Allah'ın bir olduğu sözü kaldırılmış, böylece Kitab-ı mukaddesin her asırda yapılan değiştirilmelerine, bir yenisi daha eklenmiştir.
Kitab-ı Eş’iya (İşâya) nın 40. bâbının 28. âyetinde; “Ey İsrâil! Bilmedin mi? İşitmedin mi? Dünyânın uçlarını (yeri, göğü) yaratan Allah zayıflamaz ve yorulmaz. O'nun hikmetinin derinliğine erişilmez” demektedir.
44. bâbının 6. âyetinde; “...Rab şöyle diyor: İlk, evvel benim ve âhır, son benim ve benden başka ilâh yoktur” demektedir.
Kitab-ı Ermiyâ (Yeremya) nın 19. bâbının 10. âyetinde; “Fakat Rab, hak Allah’dır. Hay, diri ve ebedî olan (yani kendisine ölüm gelmeyecek olan) meliktir. Gadabından dünyâ titrer ve bu hâle milletler dayanamaz. Gökleri ve yeri halk etmeyen ilâhlar, yerin ve göklerin altında mahvolacaktır. Rab, yeri, kuvveti ile yarattı. Dünyâyı hikmeti ile tesis etti. Gökleri ilmi ile yaydı” demektedir.
Ahd-i atîkin bu âyetlerinden de anlaşılacağı gibi, Allahü teâlâ birdir, sonsuz kuvvet sâhibidir. Hıristiyanlar, Allah kabûl ettikleri Îsâ aleyhisselâmı öldürmekle (öldürüldüğünü, haça gerildiğini söylemekle) kalmazlar. Aynı zamanda, öldükten sonra da, insanların günâhlarına keffâret olarak Cehennem’e sokarlar. Îsâ aleyhisselâmın Cehennem’e gireceğine Petrus'un birinci mektubunun 3. bâbının 18. ve 19. âyetlerini delil getirirler.
Rahmetullah Efendi (rahmetullahi aleyh) İzhâr-ül hak kitabında, hıristiyanların bu îtikatlarını ve papazların bu husûstaki yazılarını ve cevaplarını bildirirken diyor ki: Meşhûr papaz Martiros bir toplantıda; “Îsâ hiç şüphesiz bizler için insanlığı kabûl etmiştir. Bunun için, insanlara gelen ve gelecek olan bütün dert ve belâlara katlanması lâzım idi. Nitekim hepsine katlandı. Onun için, Cehennem’e girdi ve azâb olundu. Cehennem’den çıkarken, kendisinden önce Cehennem’e girmiş bulunanların hepsini de beraber çıkardı” demiştir. Bu husûsta hıristiyan fırkaları arasında îtikâd farklılıkları vardır. Böyle inandıkları bir zâtı her yerde, her an, hâzır ve nâzır, her şeye hâkim ve mâlik bir Allah kabûl etmektedirler.
Yuhannâ İncîl’inin 20. bâbının 14. ve sonraki âyetlerinde; “Îsâ aleyhisselâm Meryem'e göründü. Ve ona; Daha Babamın yanına çıkmadım. Fakat kardeşlerime (havârîlere) git ve onlara söyle; Benim Babama ve sizin Babanıza, benim Allah'ıma ve sizin Allah'ınıza çıkıyorum dedi” demektedir.
Bu âyetlerden anlaşılıyor ki, Îsâ aleyhisselâmın kendine oğul ve Allahü teâlâya, baba tabirini kullanması, yalnız kendisi için değildir. Konuştuğu şîvenin, lisânın bir husûsiyeti olarak kullanılan, mecazî bir tabirdir. Bu sözün, zâhirî mânâsına göre, Îsâ aleyhisselâmAllahü teâlâya oğul olmakta ise de, aynı âyetlerde; “Benim Allah'ım ve sizin Allah'ınız” diyerek, Allahü teâlâyı mâbud, ilâh tanımaktadır. Ayrıca, kendisi ile havârîleri bir saymış, ortak yapmıştır.
“Benim Babama ve sizin Babanıza” dedikten sonra, bu sözünden maksat, benim Allah’ım ve sizin Allah'ınız demek olduğunu, tek bir Allah'ın kulları olduklarını söylemiştir. Böylece kullukta havârîler, Îsâ aleyhisselâma ortak olmuşlardır. Îsâ aleyhisselâmAllahü teâlâ için; “Babama” demesi sebebiyle ilâh olarak kabûl edilirse, “Babanıza” dediği için de, havârîleri ona ortak birer ilâh kabûl etmek lâzım gelir. Îsâ aleyhisselâm hayatta iken, havârîlerden hiç biri onu bir ilâh, bir Allah olarak kabûl etmemiş, ona -haşa- Allah'ın oğlu dememiştir. Bu vasıf hıristiyanlara göre, öldükten ve göğe çıkarılmasından çok sonra kendisine verilmiştir. Bunlar da gösteriyor ki, Îsâ aleyhisselâm, Allah değildir. İbnullah yâni Allah'ın oğlu da değildir. Ancak, Abdullah’tır. Yâni Allah'ın kuludur.


H A D İ S
K Ü T Ü P H A N E S İ


Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

[blogger]

SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget