Hakîki İncîl’e çok yakın İncîllerin de mevcût olduğu bu gün bilinmektedir. Bunlardan en mühimi de Barnabas İncîl’idir. Barnabas, Kıbrıs’ta doğmuş bir yahudi olup, asıl ismi Joses idi. Îsâ aleyhisselâma îmân etti. Kendisi hazret-i Îsâ'ya inananların en başında gelmektedir. Havârî olup olmadığı kat’î bilinmemekte ise de havârîlerin arasında mühim bir mevkîi bulunmaktadır. Kendisine verilen Barnabas lakabı, nasîhat verici, iyiliğe teşvik edici anlamına gelmektedir. Hıristiyanlık âlemi, Barnabas'ı, Sen Pol (Saint Paul), (Paulos) ile birlikte ilk defâ olarak hıristiyanlığı yaymaya giden büyük bir azîz olarak tanımakta ve her senenin 11 Haziran'ı onun yortu günü sayılmaktadır. Barnabas, hazret-i Îsâ'dan duyduğu ve öğrendiği husûsları hiç bir değiştirme yapmadan kaydetmiştir. Bu İncîl, hıristiyanlığın ilk üçyüz senesinde diğer İncîllerle birlikte elden ele dolaşmış ve okunmuştur. 325 senesinde İznik (Nicene) rûhanî meclisi, ibrânîce yazılı bütün İncîllerin ortadan kaldırılmasına karar verince, Barnabas İncîl’i nüshaları da yakılmış, sâdece bir nüshası kalmıştır. Diğer İncîller, Latince'ye tercüme edilmiş, fakat kalmış olan Barnabas İncîl’i de birdenbire ortadan kaybolmuştur. Yalnız 383 senesinde, papa Damasus, tesâdüfen eline geçen, Barnabas İncîl’inden arta kalan bir nüshayı papalık kütüphânesinde saklamıştır. 993 (m. 1585) senesine kadar burada kalan Barnabas İncîl’ini papa Sixtus'un dostu olan Fra Marino, kütüphânede bulmuş ve onunla çok ilgilenmiştir. Çünkü tanınmış hıristiyan din adamlarından Irananeus (130-200) tahminen 160 senesinde, “Bir tek Allah olduğunu, Îsâ'nın Allah'ın oğlu olmadığını” ileri sürerek, “Saint Paul, Romalıların bir çok tanrıya tapmak alışkanlığından ilham alarak teslisi, yâni üç Allah'a tapmak yanlış kanaatini Hıristiyan akîdesi arasına sokmak istemiştir” diyor ve Saint Paul'ü tenkit ederken, şâhid olarak yalnız bir tek Allah olduğunu belirten Barnabas İncîl’ini gösteriyordu. Bunu bilen Fra Marino, Barnabas İncîl’ini büyük bir dikkatle okumuş ve tahminen 1585-1590 seneleri arasında İtalyanca'ya çevirmiştir.
Bu İtalyanca el yazısı, bir çok sâhip değiştirdikten sonra, Prusya kralı müşavirlerinden Cramer'in eline geçmiş ve Cramer, 1120 (m. 1713) senesinde bu kıymetli el yazısını, Türkleri Zenta'da yendiği ve onların elinden Macaristan ile Belgrad kalesini geri aldığı için, Avrupa'da büyük bir ün kazanmış olan Prens Öjen'e (Eugene de Savoie) (1663-1736) hediye etmiştir. Prens Ojen öldükten sonra Barnabas İncîl’i, onun özel kütüphânesi ile birlikte, 1738'de Viyana'daki kraliyet kütüphânesine (Hofbibliothek) nakledilmiştir.
İlk defâ olarak bu kütüphânede Barnabas İncîl’inin İtalyanca tercümesini bulan iki İngiliz, Bay ve Bayan Ragg, bunu İngilizce'ye çevirmişler ve bu İngilizce tercüme, 1325 (m. 1907) târihinde Oxford'da basılmıştır. Fakat bu tercüme de esrârlı bir tarzda ortadan kaybolmuştur. Bu tercümeden yalnız bir tanesi, Britsh Museum ve bir tanesi de Vaşington'da Amerikan Kongresi Kütüphânesi'nde bulunmaktadır. Pakistan Kur'ân-ı kerîm cemiyeti (Qoran Council) büyük bir gayretle İngilizce nüshasını 1973 yılında tekrar basmaya muvaffak olmuştur.
Avrupa ansiklopedilerinde Barnabas İncîl’i hakkında şu bilgi vardır: “Barnabas İncîl’i diye tanımlanan bir el yazısı, onbeşinci yüzyılda İslâmiyeti kabûl etmiş bir İtalyan tarafından yazılmış uydurma bir kitaptır.” Bu açıklamanın tamamıyla yanlış olduğu şundan bellidir: Barnabas İncîl’i daha üçüncü yüzyılda, yâni hazret-i Muhammed'in gelmesinden 300 veya 700 sene evvel aforoz edilerek ortadan kaldırılmıştır. Demek ki, daha o zaman da içinde fanatik hıristiyanların işine gelmeyen yâni üç ilâh inancının aleyhinde olan, başka bir peygamberin geleceğini bildiren bahisler vardı. Onun için, daha İslâmiyet başlamadan evvel, müslüman olması mümkün olmayan bir kimse tarafından yazılmasına imkân yoktur. İtalyanca'ya çeviren Fra Marino ise, bir katolik rahibi olup, müslümanlığı kabûl ettiğine dâir elimizde hiç bir vesika yoktur. Bunun için tercümeyi değiştirmesine bir sebep bulunmamaktadır.
Unutmamak gerekir ki, çok zaman evvel, yâni milattan sonra 300 ile 325 seneleri arasında bir çok önemli hıristiyan din adamları, hazret-i Îsâ'nın, Allah'ın oğlu olduğunu kabûl etmemiş ve Îsâ'nın bizim gibi bir insan olduğunu ispat etmek için Barnabas İncîl’ini öne sürmüşlerdir. Bunlardan en mühimi, Antakya piskoposu olan Luçian'dır. Fakat bundan da meşhûru, onun şakirdi olan Arius'dur. (270-336). Arius, İskenderiyye piskoposu tarafından aforoz edilmesine rağmen, etrâfında o kadar fazla taraftar toplanmıştı ki, onu tutup hapse atmak kabil olamamış, Bizans imparatoru Konstantin'in kız kardeşi bile onun kurduğu Arianlar mezhebine girmiştir.
Bundan sonra, Muhammed aleyhisselâm zamanında papa olan Honorius, hazret-i Îsâ'nın yalnızca insan olduğunu ve üç Allah'a inanmanın doğru olmadığını ileri sürmüştür. “Bu sebeple, 630'da ölen papa Honorius, ölümünden 48 sene sonra, 678 senesinde İstanbul'da toplanan rûhanî meclis tarafından resmen lânetlenmiştir.”
L.F.M. Sozzını, hıristiyanların en büyük din bilginlerinden biri olan Fransız Jean Calvin'e (1509-1564) müracaat ederek; “Ben teslise (üçlü tanrıya) inanmıyorum” diye meydan okumuş, Arius tarikatını tercih ettiğini bildirmiş ve mühim bir hıristiyan akîdesi olan; “Hazret-i Âdem'in esas büyük günâhı ve insanların bunun keffâreti için dünyâya geldiği” nazariyesini reddetmiştir. Bu zâtın yeğeni olan F.P. Sozzını, 1562'de bir kitap neşrederek, Îsâ'nın ilâhlığını kat’îyen inkâr etmiştir. 1577'de Sozzını, Transilvanya'da Klausenburg şehrine gitmişti. Çünkü bu memleketin başında bulunan Sigismund, teslisin aleyhtarı idi. Yine burada Piskopos Francis David (1510-1579) teslisin tamamıyla karşısında idi ve teslisi reddeden bir mezhep kurmuştu. Bu mezhep, Polonya'da Rakov şehrinde kurulduğu için, sâlikleri Rakoviyanlar adını almışlardı. Bunların hepsi Arius'a inanıyorlardı.
Bütün bu târihi bilgiler, aklı başında olan bir çok hıristiyan din adamının, ellerinde bulunan İncîl’e inanmadıklarını ve Barnabas İncîl’inin doğruluğunu kabûl ettiklerini belirtmektedir. Bu isyânı gören papalar ve onların avânesi, Barnabas İncîl’ini ortadan kaldırmak için ellerinden gelen her şeyi yapmışlardır.
Barnabas İncîl’inden bâzı bölümler: 70. bâbından: “Hazret-i Îsâ, kendisine; Sen Allah'ın oğlusun diyen Petrus'a çok kızdı. Onu azarladı. Ona; Sen benden uzaklaş! Çünkü sen fenâ şeyler düşünüyor ve bana fenâlık yapmak istiyorsun dedi. Ondan sonra havârîlerine dönerek; Veyl (yazıklar olsun!) bana böyle söyleyenlere! Çünkü, Allah, bana bunlara lânet etmek emrini verdi” dedi.”
71.babından: “Ben kimsenin günâhını affedemem. Ancak Allah günâhları affeder.”
72. bâbdan: “Ben bu dünyâya, Cenâb-ı Hakk'ın dünyâya selâmet getirecek olan Resûlünün yolunu hazırlamak için geldim. Fakat sizler dikkat ediniz! O gelinceye kadar bir çok yalancı peygamberler zuhûr edebilir. Benim İncîl’im bozulabilir.” Havârîlerin; “Geleceğini söylediğin bu Resûl hakkında bize bâzı işâretler verebilir misiniz? suâline karşı; “Bu Resûl sizin zamanınızdan sonra gelecektir. O geldiği zaman, benim İncîl’im tahrif edilmiş olacak ve hakîkî inananlar 20 kişiyi geçmeyecektir. İşte o zaman, Cenâb-ı Hak insanlara acıyarak, hakîkî Mesîh'i yollayacaktır. O'nun başının üzerinde dâimâ beyaz bir bulut bulunacaktır. O çok kudretli olacak, putları kıracak, puta tapanları cezâlandıracaktır. O'nun sayesinde, insanlar Allah'ı tanıyacak ve O'nu tebcil edecektir. Benim insandan başka bir şey olduğumu söyleyenlerden intikâm alacaktır...”
96. bâbından: “Ben, bütün dünyânın beklediği ve İbrâhim'in kendi kavmine geleceğini müjdelediği Mesîh değilim. Ben bu dünyâdan çekildiğim zaman, şeytan birçok insana benim Allah ve Allah'ın oğlu olduğumu söyleyerek onları kandıracaktır. Cenâb-ı Hak, dünyâ üzerinde ancak 30 hakîkî hıristiyan kaldığı zaman insanlara acıyarak, hakikî Mesîh'i (Resûl'ünü) yollayacaktır. Bu resûl güneyden gelecektir. Büyük kudret sâhibi olacaktır. Putları kıracak, puta tapanları ortadan kaldıracak, şeytanın insanlar üzerindeki hâkimiyetine son verecektir. Kendisi ile birlikte Cenâb-ı Hakk'ın selâmeti de, inanan insanlara varacak ve kendisinin sözlerine inananlar, Cenâb-ı Hakk'ın türlü nîmetlerine nâil olacaktır.”
197. bâbından: “Söylediğin Mesîh'in ismi nedir ve O'nun geldiğini nasıl anlayacağız?” diye soran havârîlere, hazret-i Îsâ şöyle dedi: “Mesîh'in (Resûl'ün) adı, hayran olmaya değer güzelliktedir. Cenâb-ı Hak, O'nun nûrunu yarattığı zaman, O'na bu ismi verdi ve O'nu semâvî ihtişamı içine koydu ve; “Senin hatırın için ben Cennet’i, dünyâyı ve bir çok mahlûku yarattım. Bunları sana hediye ediyorum. Seni takdir eden, benden nîmet bulacak. Sana küfreden, tarafımdan lânet olunacaktır. Ben seni dünyâya benim resûlüm olarak göndereceğim. Senin sözün sırf hakîkat olacaktır. Yer ve gök ortadan kalkabilir. Fakat, senin îmânın dâimâ sonsuz olacaktır” dedi. O'nun mukaddes ismi Ahmed'dir. Bunun üzerine Îsâ’nın etrâfında toplanmış olan halk, seslerini yükselterek; “Ey Ahmed! Dünyâyı kurtarmak için çabuk gel! diye bağırdı.”
128. bâbından: “Kardeşlerim! Ben tıpkı sizin gibi topraktan yapılmış (yaratılmış) insanım. Sizin gibi toprak üzerinde yürüyorum. Günâhlarınızı bilin ve tevbe edin! Kardeşlerim! Şeytan, Romalı askerlerin yardımı ile, size benim Allah olduğumu söyleyerek sizi aldatacak. Ona inanmayın! Yoksa, Allah'ın lânetine lâyık (müstahak) olursunuz.”
136. bâbdan: “Bu bâbda, Cehennem hakkında izâhat verildikten sonra, hazret-i Muhammed'in kendi ümmetini Cehennem’den nasıl kurtaracağı anlatılmaktadır.”
163. bâbdan: “Havârîlerin: Geleceğini söylediğin zât, nasıl bir kişidir? suâline karşı, hazret-i Îsâ, kalbinin bütün sevinci ile; “O'nun ismi Ahmed'dir. O geldiği zaman, uzun müddet yağmur yağmasa bile, toprakta meyve ağaçları yetişecektir. Birlikte getirdiği, Allah'ın rahmeti sayesinde insanlar, O'nun zamanında iyi şeyler yapmak fırsatını bulacaklar, Allah'ın rahmeti insanlar üzerine yağmur gibi yağacaktır dedi.”
Hazret-i Îsâ'nın son günleri hakkında Barnabas İncîl’i aşağıdaki bilgiyi veriyor; (Bâb 215-222) Roma askerleri Îsâ aleyhisselâmı yakalamak için evden içeri girdikleri zaman, Cenâb-ı Hakk'ın emriyle Kerubiyyun (dört büyük melek) Cebrâil, İsrâfil, Mikâil ve Azrâil aleyhimüsselâm onu kucaklayıp pencereden çıkararak göğe kaldırdılar.
Romalı askerler kendilerine kılavuzluk eden Yehuda'yı (Judas), “Sen Îsâ’sın!” diye yakaladılar. Bütün inkârlarına, bağırıp çağırmasına, yalvarmasına rağmen, sürükleye sürükleye hazırlanmış olan çarmıha götürüp astılar. Sonra hazret-i Îsâ, annesi Meryem ve havârîlerine göründü. Meryem'e; “Anne, görüyorsun ki, ben asılmadım. Benim yerime hâin Yehuda haça gerildi ve öldü. Şeytandan sakının! Çünkü o, dünyâyı yanlış bilgi ile aldatmak için her şeyi yapacaktır. Gördüğünüz ve duyduğunuz şeyler için sizi şâhid yapıyorum” dedi. Ondan sonra inananları koruması ve günâhkârların nedamet getirmesi için Allahü teâlâya duâ etti. Şakirdlerine dönerek; “Allahü teâlânın nîmeti ve rahmeti sizinle olsun” dedi. Bundan sonra dört büyük melek onu şakirdlerinin ve anasının gözü önünde tekrar semâya kaldırdılar.
Görülüyor ki, Barnabas İncîl’i son Peygamberin geleceğini, O'ndan 600 veya 1000 sene kadar evvel bildirmektedir ve bir tek Allah'tan bahsetmektedir. Teslisi yalanlamaktadır.
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.