Hıristiyanlıkta kilise, toplumun rûhânî ve cismanî bütün hayatına hâkim olmuştur. Bu hâkimiyet şunlardan ibârettir.
1- Günâhların Îtirafı: Kilisenin, günâhları îtirâf ettirmesi ve papazın günâh çıkarması, en az hayatta bir defâ olarak kabûl edilmiştir.
2- Vaftiz: Hıristiyanlıkta baba, oğul ve azîz rûh adına vaftiz olmak kilisenin emridir. Bu, yüze su serperek veya vücûdu suya batırarak yapılır. Su ile yıkamak sûretiyle yapılan vaftiz, Îsâ'nın aleyhisselâm vâsıtasıyla insanların, kirlerini temizlemesini sembolize eder. Böylece vaftiz olan kimse, kilise önünde îmânını îlân etmiş olur.
Hıristiyanlar, vaftizin Îsâ aleyhisselâm tarafından konulduğuna inanırlar. Îsâ aleyhisselâm, ömrü boyunca kimseyi vaftiz etmedi. Vaftiz yapınız diye de emir buyurmadı. Hıristiyan olmak için ve bir kiliseden diğerine geçmek için, vaftiz yapılmasının şart olduğuna inanan hıristiyanlar, vaftizi; baba, oğul, rûh-ul-kuds adına yaparlar. Hıristiyanlara göre vaftiz, Îsâ aleyhisselâmın mânevî vücûdu, yâni ilâhlığı ile maddî vücûdunun birleşmesi ve rûh-ül-kuds ile yeniden doğuştur. Asli suç dedikleri ve tâ Âdem aleyhisselâmdan geldiğine inandıkları suçun, vaftizle affedileceğine inanırlar. Vaftiz kilisede yapılır. Kiliseler arasında vaftizin yapılışı birbirinden farklıdır. Bâzıları kudsiyetine inanılan bir suya daldırarak, bâzıları su serperek, bâzıları da su dökmek sûretiyle vaftiz yaparlar. Vaftiz yapılacak kimsenin yaşı da kiliseler arasında değişiktir. Hıristiyanlar, vaftiz yapılmadan ölenin günâhkâr olarak öldüğüne inanırlar. Burada rûhâniyyete dâir hiç bir mânâ yoktur.
3- Nikâh kıymak: Nikâh kilisede kıyılır. Kilise dışında yapılan nikâhlar meşru değildir. Böyle yapmayanlar nikâhsız kabûl edilir.
4- Ölüye mukaddes yağ sürmek: Ölüm döşeğindeki bir kişiye, din adamının zeytin yağı sürmesi vazifesidir.
5- İncîl okumak: Papaz İncîllerden bir parça okumakta, hazır olanlar da, bunu anlamadan dinlemektedirler.
6- İşâ-i rabbânî (Communion âyini): Bu, ekmeği kırıp üzerine şarap dökerek yemektir. Bu, Îsâ aleyhisselâmın, taraftarları (havârîleri) ile birlikte son gece yediği yemeği sembolize eder.
Kilise bunu âyin hâline getirdi. Önce senede bir defâ yapılırdı. Sonradan her hafta yapılmağa başlandı.
İşâ-i rabbânî, hıristiyanların din esaslarından, yâni akîde (inanç) esaslarındandır. Çünkü, hıristiyanların akidelerine göre, Îsâ aleyhisselâm, her biri hakîkî ilâh olan üç ilâhtan biri olduğundan, hıristiyanlar onun etini yeyip, kanını içerek güyâ onunla birleşirlermiş. İşlemiş oldukları günâhlar bu şekilde, (haşa) Allah'ın oğlunu kurban ederek affolunurmuş. Yâni mayalı veya mayasız bir parça ekmek ile bir miktar şaraba papaz okuduğu zaman, ekmek aynıyla Îsâ aleyhisselâmın eti, şarab da kanı olurmuş.
Böyle olduğu Matta İncîl’inin 26. bâbının 26. âyeti ve devamında, Markos İncîl’inin 14. bâbının 22. âyeti ve devamında, Luka İncîl’inin 22. bâbının 19. âyeti ve devamında yazılıdır diyorlar. Halbuki, bu İncîllerde, Îsâ aleyhisselâm hayatta iken icra edilmiş olan, bir vaka bildirilmektedir. Benden sonra, siz de, her zaman böyle beni kurban ederek günâhları affettiriniz diye bir emir, hiç bir İncîl’de yazılı değildir. Luka İncîl’inin 22. bâbının 19. âyetinde; “Benden sonra hatırlanmam için bunu yapın” diye yazılı ise de, bunu günâh affı ve îmân esası hâline getiriniz diye yazılı değildir. Ekmek ve şarabı aralarında paylaşarak, yerler ve içerler. Böylece Îsâ aleyhisselâm, kurban edilmiş ve yenilip içilmiş oluyormuş. Bu mes’elede yâni ekmek ve şarabın et ve kana dönüşmesi ve böylece Îsâ aleyhisselâmın kurban edilmiş olması mes’elesinde, hıristiyan kiliseleri (ve fırkaları) arasında muhtelif farklılıklar da vardır. Bâzılarının îtikâdına (inancına) göre; sâdece ekmek ve şarab, Îsâ aleyhisselâmın cesedine ve kanına dönüşüp kâmilen, tam olarak Îsâ olurmuş.
Yeryüzünde bir kaç bin papaz aynı anda ellerindeki ekmekleri okuyarak, mukaddes hâle getirdiklerinde, her bir papazın meydana getirdikleri birer Îsâ, ya birbirlerinden başkadırlar, yahut birbirlerinin aynıdırlar. Birbirlerinden başka olmaları, hıristiyanların îtikâdına göre bâtıldır. (Çünkü, pek çok Mesîhler haşa bir çok ilâhlar meydana gelmektedir.) Aynı olması da, işin aslına, eşyanın hakîkatine uygun değildir. Çünkü her birinin maddesi, diğerinin maddesinden ayrıdır, başkadır. Bir cismin, aynı anda, değişik mekânlarda bulunamayacağı açıkça bilinen şeylerdendir. Bunun için, okuyunca mukaddes olan ekmekler de tek bir Mesîh olamazlar. Bu dahî hıristiyanların îtikâdına göre bâtıldır. Çünkü onlar, tek bir Îsâ'nın varlığına inanmaktadırlar.
Bir papaz, ekmeği üç parçaya ayırıp, her birini birer şahsa verdiği zaman, ekmeğin parçalanmasından meydana gelen Mesîh, ya parça parça olur veya her bir parça tam bir Mesîh olur. Birincisine göre, ilâh parçalanmış olur. İlâhın parçalanabileceğine inanmak, hiç bir dîne uygun bir inanış değildir.
İkincisine göre, ekmek, bir Mesîh hâline dönmüştü. Ekmek taksim edilince, müteaddid Mesîhler nereden çıkmaktadır? Hıristiyanların inançlarına göre, Îsâ aleyhisselâm insanları günâhtan kurtarmak için, bir kurban olarak âleme geldi ve kendini fedâ etti. Şimdi, papazların kiliselerde yaptıkları işâ-i rabbânî kurbanı, vakti ile yahudilerin salîb üzerinde yaptıkları kurbanın aynı olursa, Îsâ aleyhisselâm hayatta iken, havârîlere ekmeği yedirmesi ve şarabı içirmesi ile icra edilen ilk işâ-i rabbanî, insanların günâhlardan kurtulmalarına kâfi olurdu. (Hıristiyanlara göre) Îsâ aleyhisselâmın sonradan yahudiler tarafından ağaçtan salîb üzerinde haça gerilmek sûreti ile kurban edilmesine ve dünyânın her yerinde papazların (kurban) âyinleri yapmalarına lüzum kalmazdı. İnsanların günâhlarının affolunması için, hazret-i Îsâ'nın kendini bir defâ kurban ettiği, bunun bir defâ zuhûr ettiği İbrânîlere mektubun 9. bâbının sonunda yazılıdır. Bu da gösteriyor ki, hıristiyanların kendi kitapları da birbirlerini nakz etmektedir.
Hıristiyanlıkta, kilisede yapılan günlük ve haftalık ibâdetlerden başka, senelik ibâdetler de vardır.
a) Günlük ibâdet evvelce yedi defâ iken, bugün her gün kilisede iki vakit ibâdet ve duâ vardır. Sabah ve akşam yapılan bu ibâdetler için, tespit edilmiş bir vakit yoktur. Günlük ibâdet bir saat sürer. Toplu ibâdet, ferdî ibâdetten daha makbûldür.
b) En büyük ibâdet Pazar günü yapılan ibâdettir. Bu ibâdet toplu olarak yerine getirilir. Pazar âyininde vâz ve nasîhatlere de yer verilir. Vaftiz ve diğer rûhanî merasimler, hep Pazar günleri yapılır. Düğün merasimleri, dünyevî olduğu için ikindiden sonraya bırakılır.
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.